Dolar rekor üstüne rekor kırıyor. Tehlikeli sınırı da aşan dolara Merkez Bankası ufak müdahelelerle düşüş getirmek istiyor ancak siyasi otoritelerin
faiz baskısı nedeniyle başarı sağlanamıyor. Peki Merkez Bankası ne yapabilir. Vatan ekonomi yazarı Ali Ağaoğlu Merkez'in yapabileceği sınırlı hareketleri sıraladı.
İşte Ağaaoğlu'nun o yazısı;
Malumunuz dolar/TL kurları dün yeni bir rekor daha kırdı: 2.6290. “Sepet kur“ bazında henüz yeni bir rekor gelmediğinden (rekor: 27 Ocak 2014 /2.8316, Euro/dolar paritesi 1.3670) Merkez Bankası için henüz daha tehlike çanları çalmamış olabilir. Ancak 2014 sonu itibariyle “açık pozisyonu” 183 milyar dolara ulaşan özel sektör için çanlar çalıyor. Her 1 kuruşluk kur artışı şirketlerin 1.8 milyar TL kur zararı yazması demek. “Enflasyon mu faizden,
faiz mi enflasyondan dolayı yüksek” tartışmasında MB hakkındaki “yıpratıcı salvolar” her kur yükselişinde bir yandan MB’nin kredibilitesini, diğer yandan da şirketlerin bilançosunu vuruyor. Önceki gün Ekonomi Bakanı Zeybekci’nin “2003’ten bu yana bakıldığında TL hâlâ yüzde 13 değerli” demesi de işin tuzu biberi oldu, adeta piyasalara davetiye çıkardı. 2.70 seviyesinin“resmin içine girmesiyle” bu saatten sonra herkesin işi zor. Özellikle de Merkez Bankası’nın…
Brüt rezervlerin 127 milyar dolara, “net rezervlerin” de 38.5 milyar dolara gerilediği bir ortamda döviz piyasalarına müdahale etmeye kalksa, bir kesim tarafından “ülkenin rezervlerini yabancılara peşkeş çekmekle” suçlanacak. Kurdaki yükselişe karşı kullanabileceği “faiz artışı” silahı da zımni olarak elinden alındığından adeta Merkez Bankası’nın kolu kanadı kırılmış durumda. Hal böyle olunca hangi müdahale işe yarayacak? Diyelim ki dövize doğrudan müdahaleye “izin” çıktı. Bu durumda satılan 100 dolar, 500 dolarlık iş mi yapacak, yoksa etkisi 50 dolarda mı kalacak? MB’nin doğrudan müdahalesi; gerek politik adımlar, gerekse de MB’nin parasal önlemleriyle desteklenmediği takdirde bugünkü ortamda başarılı olma şansı oldukça az.
“Salvolar” MB’nin elinden “sürpriz yapma silahını” da aldı. Bundan sonra piyasalara doğrudan müdahale etmek için siyasilerden “müdahale izni” mi alması gerekecek? Ya bu izin talebi sızarsa? MB; gecelik ve haftalık bazda yapmakta olduğu fonlamayı da kısabilir. Ancak bu da “faizler insin” denirken; faizlerin yükselmesi, dövizdeki volatiliteye bir de
Faiz volatilitesinin eklenmesi demek.
Etkili olabilecek bir “müdahale” için daha başka şeylere ihtiyaç var artık. Neler derseniz…
1- Cumhurbaşkanı ile Başçı arasında yapılacağı söylenen görüşme sonrasında“güven açıklamaları” yapılmalı. Açıklamada “Bağımsız Merkez Bankası, ekonominin gereklerini yapıyor ve yapmaya devam edecek. Bu konuda kendilerine güvenimiz tamdır” denirse o zaman durum tamamen olmasa da bir parça değişebilir. Yok eğer MB Başkanı’na güvensizlik bir kez daha vurgulanırsa, yandı gülüm keten helva. Ancak her fırsatta “örselenen” MB hakkında bunca laf edilmişken, tam da seçim öncesi böyle bir U dönüşü yaşanır mı, şüphelerim var.
2- İç Güvenlik Paketi Meclis’ten çekilir ve yeni seçilecek parlamento bu konuda karar verici olacak denir ve “barış” umudu yükseltilirse, bu da piyasaları olumlu etkileyecektir.
3- IŞİD konusunda Batı ile “uyumlu” adımlar atılacak olur ise “büyük resim” önemli ölçüde değişebilir.
Doğrudan müdahalelerin bu üç başlıktan en azından ikisiyle desteklenmesi durumunda başarılı olma şansı var.