OECD bünyesinde 1989 yılında kurulmuş olan Mali Eylem Görev Gücü (FATF), 21 Haziran 2013 tarihinde Norveç’in başkenti Oslo’da yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin terörizm finansmanının önlenmesi amacıyla uyum kriterlerini uygulamaya yönelik memnuniyet verici bir ilerleme kaydettiğini belirtti. Aynı değerlendirmede 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’dan hareketle yapılan Türkiye’nin FATF’nin kaygılarını ortadan kaldıracak bir ivme kazanmasının beklendiği ve FATF’nin bu amaçta Türkiye’yi teşvik ettiği vurgusu da yer aldı.
Ancak Türkiye, 18 Ekim 2013 tarihinde yapılan değerlendirmelere göre FATF tarafından, üyeliğinin askıya alınması riskini azaltan bu gelişmeye rağmen, halen kara para aklama konusunda Yemen, Tanzanya, Etiyopya, Suriye gibi yüksek riskli ülkeler arasındaki yerini koruyor.
“HANTAL HUKUK YAPISI KARA PARAYI YAKALAYAMIYOR”
Türkiye’nin uygulamada işlevsellik sağlayamadığı sürece kara paranın aklanması ile mücadelede etkili sonuçlar alamayacağını belirten Herdem Avukatlık Kurucu Ortağı Av. Şafak Herdem, “2007 yılı FATF ülke değerlendirme raporunda 40 tavsiye kararından ‘10'undan tam uyumsuz’ notu alan ülkemizde, "kirli para" ile mücadelenin kamu-özel işbirliği içerisinde etkili şekilde yürütülmesi uyumsuzluk sorununu aşmanın temel kuralı olarak gözükmektedir. Kara para aklanmasının önlenmesi için uyum düzenlemeleri ve özellikle ülkeler arası işbirliklerinin son derece önem kazandığı dünya konjonktüründe, teknolojik, sosyal ve ekonomik değişkenlikler de kara para aklama yöntemlerini çeşitlendirmekte. Bu çeşitlilik ile kullanılan yeni araçların tespit ve takibi ise merkezi ve hantal kontrol mekanizmalarıyla efektif değildir. “ dedi.
Herdem, 2006 tarihli Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un, 2007 yılı FATF raporunda Türkiye’nin kara listede yer almasını önleyememesi ile 07 Şubat 2013'te Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'un, Türkiye'ye ilişkin temel uyum sorunlarına çare olamamasını da bu duruma örnek gösterdi.
“BANKACILIK SİSTEMİNDE CİDDİ EKSİKLİKLER BULUNUYOR”
FATF tarafından yapılan değerlendirmelerde kırık not verilen Türkiye’nin şüpheli hareket bildirimleri noktasında bankacılık sisteminde ciddi eksikliklerinin bulunduğuna işaret eden Herdem, “Müşteriler hakkında detaylı bilgi sahibi olunması gerekliliği kara para aklama mevzuatının altın kurallarından olmakla birlikte, FATF’nin 2007 raporuna dayanak değerlendirmeleri kapsamında, ülkemizde 2006 yılında bildirimi yapılan işlemler içerisinde “şüpheli nakit transferi” oranı yüzde 14,5’tir. 2012 yılında ise bildirilen toplam 15.318 şüpheli işlemden yalnızca 275 kişi hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Yalnızca bu oranlar dahi takip, analiz ve değerlendirme noktasındaki eksiklikleri ve idarenin iş yükünü ortaya koymaktadır.” dedi.
Herdem, FATF’nin yaptığı değerlendirmelerde finansal kurumların özellikle müşteri incelemesi konusunda yeknesak, net ve detaylı uygulama kriterlerinin bulunmadığına işaret ettiğini de ifade etti.
ÇÖZÜME MASAK’IN ÜZERİNDEKİ YÜKÜN ALINMASINDAN GEÇİYOR
Herdem, kara para aklanmasının önlenmesinde ve mesafe alınması için ise bildirim, kontrol ve risk yönetiminden hiçbir şekilde taviz verilmeden detaylı standartlar temellendirilmesinin gerektiğine dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Aksi takdirde yaşanılacak uyum sorunu
finans kurumları arasında yasa gereği sağlanması gereken işbirliğini de tıkayacağı gibi “şartlı uyum” politikalarının gelişmesine yol açacaktır. Bu amaçla Mali Suçları Araştırma Kurulu'nun (MASAK) üzerindeki yükü alacak nitelikli takip ve teşhisi sağlamaya yönelik akredite ve tamamen bağımsız nitelikte “Uyum-Kara Para Önleme” denetim şirketlerine işlevsellik kazandırmak yerinde olacaktır.
“Bankaların uyum standartlarından öteye, daha üst düzeyde araştırma ve inceleme yetkisi verilecek bağımsız bu türden şirketlerin, MASAK tarafından akreditasyon ve denetime tabi tutulması kamu-özel işbirliği kapsamında etkin şekilde, kara para ile mücadele politikalarının ve uygulamalarının gelişmesini sağlayacaktır.
Bu kapsamda, gerek kara para aklanması ile mücadele gerekse de terör finansmanı ile mücadele olsun, “kirli para” ile mücadelenin analitik tek doğrusu işbirliksel uyumun gerekliliğidir. Analiz ve değerlendirmeleri ile MASAK'a kanaat raporu sunmakla görevlendirilecek bu türden şirketlerin, araştırma ve incelemeleri tahtında ihmal veya kusurlarından kaynaklı oluşacak zararları tazmin etmek amacıyla da mesleki sorumluluk sigortası güvencesi sağlaması yerinde olacaktır.”