<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiKüresel finansa dair doğru bilinen en büyük yanlış----

Küresel finansa dair doğru bilinen en büyük yanlış

Küresel finansa dair doğru bilinen en büyük yanlış
31 Mart 2022 - 16:11 www.finansingundemi.com

Merkez bankalarının uyguladıkları para politikaları doğru bir temele dayanmıyor olabilir. Ünlü finans uzmanı Andrew Smithers’a göre basmakalıp makroekonomik varsayımlar farklı sermaye türlerine ilişkin pozitif verilerle bağdaşmıyor

FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Yükselen küresel enflasyon ortamında dev merkez bankalarının faiz artışları ekonomistler tarafından küresel ekonominin istikrara kavuşması için en etkin finansal araç olarak kabul ediliyor. Ancak İngiltere merkezli iktisadi danışmanlık şirketi Smithers & Co’nun Kurucusu Andrew Smithers genel kabuldeki iktisadi fikirlerin bugünün verileriyle uyuşmadığına dikkat çekti.

Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre Smithers faiz artışı gibi araçların uzun vadede küresel ekonomiler için yeni krizlere neden olduğunu ve genel çerçevede kabul gören iktisadi fikirlerin bugünün kapsamlı ekonomik verileriyle yeniden test edilmesi gerektiğini söyledi. İşte Smithers’ın Financial Times’taki o yazısı:

“Geleneksel makroekonomi bilgileri yanılıyor ve hatalarının ekonomi politikaları üzerinde olumsuz ve derin sonuçları var.

Pek çok ekonomist, ABD Merkez Bankası FED'in gibi artan enflasyon endişeleriyle gösterge Faiz oranını yüzde dörtte bir oranında yükselterek bu ayın başlarında gerçekleştirdiği gibi, merkez bankalarının reel faiz oranlarını değiştirerek ekonomileri istikrara kavuşturabileceğine inanıyor. Faiz oranlarının sermaye maliyetine ve yatırım seviyelerine karar vereceği ve daha sonra ekonomik faaliyet seviyelerini değiştireceği düşünülüyor.

Ne yazık ki, bu fikirler zorlayıcı bir dezavantajdan muzdariptir: Veriler yanıldıklarını göstermektedir.

Ekonomilerin nasıl çalıştığına dair geleneksel görüş, farklı sermaye sınıflarından gelen getiriler hakkında uzun vadeli verilere sahip olmadan önce geldi. Varsayımlar kanıtlara karşı test edilemediğinden, genel olarak kabul edilen teori (Amerikalı filozof) Karl Popper'ın bilim ve bilim dışı arasındaki ünlü ince sınırının yanlış tarafına düştü.

Ancak bugünse, getirilerle ilgili uzun vadeli veriler mevcuttur. Bu veriler kısa vadeli faiz oranları, uzun vadeli tahvillerin getirileri ve hisse senetlerinin reel getirisi için bulunuyorlar. Buna göre, daha önce imkansız olan genel kabul modellerini test edebiliriz. Bunu yaparsak, bu modellerin temel varsayımlarının yanlış olduğunu görüyoruz.

Borç ve özkaynaklardan elde edilen getiriler değişmişse ve reel faiz oranları yatırım seviyesini belirlemişse, genel kabuldeki teori de doğru olacaktır. Yüksek düzeyde işsizlik, enflasyon veya stagflasyon sıkıntılarını önlemek içinse yalnızca yatırım için olan dengeli tasarruf etme niyetlerini koruma konusunda endişelenmemiz gerekir.

Ancak yatırımlar, reel faiz oranlarından ziyade nominal değişikliklerle dalgalanıyor. Dahası, kısa vadeli faiz oranlarındaki değişiklikler ile hisse fiyatları arasındaki gerçek ilişki, sermaye maliyetinin sadece kısa vadede düşük vadeli faiz oranlarına göre değiştiğini göstermektedir. Son olarak, artık özkaynak ve işletme sermayesi maliyetlerini hesaplayabildiğimiz için, sermaye maliyetindeki değişimlerin yatırımı yönlendirmediğini biliyoruz.

İktisat bilimi, insan psikolojisi anlayışımızdan başladı ve teoriler ancak mikroekonomiyi oluşturan günlük aktivitelere uygulandığında işe yarayabildi. Makroekonomi ve finansa aynı yaklaşım uygulandığında ise sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Mal alımları, fiyatlar yükseldiğinde caydırıcı hale geldi, ancak hisse senetlerini destekledi. Finans alanında, sezgisel olarak makul görünen fikirlerin sıklıkla yanlışlandığı da kanıtlanmıştır. Bu fikirlere finansal getirilerin birlikte hareket ettiği düşüncesi de dahildir. Söz konusu fikirler, ekonomistlerin terk etmekte isteksiz olduğu ancak artık terk edilmesi gereken "verimli piyasalar hipotezinin" bir kalıntısıdır.

Kısa vadeli faiz oranlarındaki değişikliklerin kısa vadeli ve uzun vadeli etkileri arasındaki fark rahatsız edici sonuçlara yol açmaktadır. Aşırı düzeyde enflasyon veya işsizliği önlemek istiyorsak, istikrarının korunması gereken en az iki bağıntının olduğunu görülmektedir.

Bu bağıntıların birincisi tasarruf ve yatırımlar arasındaki denge, diğeri ise reel varlıkların gerçek ve denge fiyatları arasındaki bağlantıdır. Kısa vadede toplam talebi istikrara kavuşturmak için şu anda kullanılan para politikasının araçları varlık fiyatlarında ve borç oranlarında tehlikeli dengesizlikler yaratabilir ve böylece uzun vadede ekonominin dengesini bozabilir.

Genel kabuldeki teoriyi kullanmayı bırakmamız gerekiyor. Zira bu teori hem yanlıştır hem de buna dayalı politikalar düzenli olarak finansal krizler yaratır. Her şeyden önce, finansal sermayenin farklı biçimleri için getirilerde mevcut olan verileri ciddiye almamız gerekiyor.

Pek çok kişi bu gerçeği görmezden gelmek istiyor zira bu veriler konsensüs niteliğindeki teorisiyle uyumsuzdur. Ancak böyle bir entelektüel belirsizliğin hüküm sürmemesi geleceğimiz için hayati önem taşıyor. İktisat teorisinin temel varsayımları tartışılmalı ve yanlışlığı kanıtlandığında terk edilmelidir.”

İtalya'da enflasyon 31 yılın zirvesinde

 

Fed üyelerinden faiz açıklaması

 

Tahvillerde tehlike sinyalleri borsaları nasıl etkileyecek?

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)