Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Vatandaş için ekonominin temel göstergesi, gidişatın iyi mi yoksa kötü mü olduğunun temel verisi adeta dolar kuru. Hayatımızı bire bir hiç etkilemiyor olsa bile kur arttı mı keyfimiz kaçıyor, tersi yaşandığında ise mutlu oluyoruz.
Kur hareketine bireysel olarak bu şekilde yaklaşmamız olağan sayılmalı da, genel ekonomik gidişata ilişkin değerlendirmelerde de çoğunlukla temel ölçü olarak dolar kurunun alındığını izliyoruz.
İşte şimdi dolar kurunun şubat ayında görece gerilemiş olmasından yola çıkan ekonomi yönetimi, artık işlerin iyi gitmeye başladığını, ekonomide sorunların büyük ölçüde geride bırakıldığını söylüyor, savunuyor.
Varsayalım bir aydaki dolar kuru hareketi hemen her şeyi belirleme gücüne sahip. O durumda doların nereden nereye geldiğine bakmak durumundayız.Dolar kurunun tepe ve dip noktalarını alıp "Bakın şu kadar düşüş oldu" demek doğru olmasa gerek. Bir günde nereye çıkıldığının da, inildiğinin de önemi yok. Bunlar, anlık hareketler olabilir. Dolayısıyla bakılması gereken daha geniş bir zaman dilimidir, en azından ay ortalamasıdır.
Dolar kuru ocak ayında bir ara 3.94'ü görmüş olmakla birlikte ay ortalamasında 3.73 düzeyinde oluştu. 3.94'ü esas alarak çok çok gerilediğini söylediğimiz doların şubat ayındaki ortalaması da 3.68.
"Dolar çok düştü, bu sayede piyasa canlanıyor, enflasyon da düşecek" diye kendimizi kandırmanın alemi yok. Hem tekrar tekrar dile getirmek durumunda kalıyoruz; hükümet 2017 yılı için ortalama dolar kurunu 3.18 olarak varsayarak orta vadeli program yapmıştı. İlk iki ayın ortalaması 3.70 ve biz doların düşmekte olduğunu dile getirip mutlu oluyoruz!
Dört ayın faturası henüz ödenmedi
Aylık ortalama dolar kuru geçen yılın temmuz, ağustos ve eylül aylarında 2.96 olarak gerçekleşti. Sonra çıkış başladı ve ocak ayında bir anda 3.73'ü gördük.
Dolardaki dört aylık artışın oranı tam yüzde 26. (TL'deki değer kaybının oranı ise yüzde 21.) Dolardaki bu hızlı yükselme ve diğer etkenlerle ocak ayında TÜFE yüzde 2.46 arttı, yıllık oran yüzde 9.22'yi buldu. Yİ-ÜFE'de ise ocakta kaydedilen artış yüzde 4'e, yıllık artış yüzde 14'e yaklaştı.
Unutmayalım, Yİ-ÜFE'de son dört ayda yüzde 10 artış oldu. Her ne kadar kapsamları çok farklı olsa da, üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına hiç yansıma olmayacağını söyleyemeyiz. Dolayısıyla tüketici fiyatlarında ocaktaki kadar olmasa da en azından geçen yılın üstünde bir fiyat artışı yaşanması görünüyor.
Geçen yılki oranlar canımızı yakacak
Dolar kuru ocak itibariyle son dört ayda yüzde 26 arttı. Şubatta yüzde 1.3'lük bir gerileme varsa da bu gerileme dört aylık yüzde 26 artışı, beş aylık dönem için ancak yüzde 24'lere çekmiş durumda. Yani kur artışından fiyatlara hala çok yük binecek.
Diğer yanda da üretici fiyatlarındaki hızlı artış var. Dolayısıyla durum pek parlak değil.
Bunlar yetmezmiş gibi bir de geçen yılın şubat ve mart aylarının yaratacağı baz etkisi söz konusu. TÜFE geçen yıl şubatta yüzde 0.02, martta yüzde 0.04 oranında gerilemişti. Yani geçen yıl şubat ve martta fiyatlar neredeyse sabit kalmıştı.
Bu yıl öyle bir şansımız yok, fiyatlar artacak da ne kadar, bilmiyoruz. Beyaz eşya ve mobilyaya getirilen vergi avantajının genel fiyat düzeyi üstünde çok fazla bir etkisi olacağının sanılmadığını da belirtelim.
2016 hariç geçmiş yıl ortalamaları TÜFE'nin şubat aylarında yüzde 0.60, mart aylarında yüzde 0.83 arttığını gösteriyor. Ama bu yıl çok hızlı bir kur artışı etkisi yaşıyoruz. Dolayısıyla bu yıl söz konusu aylarda yüzde 1'er artış olsa, yıllık oranlar şubat sonunda yüzde 10.3, mart sonunda yüzde 11.5 dolayına yükselecektir.
Kuru baskı altına alma çabası artar mı?
Hükümet, 16 Nisan'a gidilirken yıllık yüzde 11.5 dolayında bir enflasyon açıklanmasını elbette istemeyecek ve oranın buralara varmasını engelleyecek adımlar atma çabası içine daha fazla girecektir. Bizzat Başbakan Yıldırım tarafından açıklanan "döviz kurunu döviz borcu olan Türk şirketlerinin taleplerinin yükselttiği" gerçeğine karşı bir dizi adım atıldı. Belki bunlara yenileri eklenerek kur daha da aşağı çekilmek istenecektir. Kurla ilgili bu operasyonlar kapsamında faiz artışı da gündeme gelir mi, bilinmez.
Kur artışını yavaşlatmak ve tersine çevirmek, enflasyonu hemen etkilemese de, ki etkilemez zaten, en azından ekonominin iyiye gittiği algısını güçlendiren bir etki yapacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Türk parasını güçlendirecek yönde yeni adımlar atıldığını görmek şaşırtıcı olmayacaktır.
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.