Kredi derecelendirme kuruluşları Trump’a karşı çıkabilecek mi?

FINANSINGUNDEMI.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

ABD geçen yıl kritik bir eşiği aştı ve federal hükümet savunma harcamalarından daha fazla kamu borçları için faiz ödemesi yapmak zorunda kaldı. Kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin eski başkanı olan Moritz Kraemer’in Financial Times’taki yazısına göre, bu sınırın aşılması oldukça kritik.

Kamu harcamalarının kontrolsüzce artması ABD’nin süper güç statüsünün sonuna yaklaştığına işaret ediyor olabilir. Haberde kullanılan resim de ABD'nin güncel kamu borcunu ve bu borcun hane başına yükünü gösteriyor. Fakat Kreamer’a göre bu süreçte kredi derecelendirme kuruluşlarından beklenen uyarılar hiç gelmeyebilir. S&P’nin eski başkanı kredi derecelendirme kuruluşlarının zengin ülkeler tarafından örselenmiş olabileceğini belirtiyor:

“Tarihçi Niall Ferguson tarafından tanımlanan bir ekonomik modele göre, geçmişte ordudan çok faize harcama yapan hegemonik güçler jeopolitik bir gerileme dönemine girdiler. Peki bu şimdi ABD’nin de kaderi olacak mı?

Amerikan kamu maliyesinin karşı karşıya olduğu kaos, daha önce hayal bile edilemeyeni hayal etmemize neden oluyor: Dünyanın önde gelen rezerv para biriminin ihraççısı, kamu borçları tarafından aşırı baskı altında. ABD Kongre Bütçe Ofisi'nin tahminlerine göre, bu borç yüzyılın ortasına kadar GSYİH'nın yüzde 160'ını aşma yolunda ilerliyor. State Street, önümüzdeki 10 yıl içinde yıllık 2 trilyon dolarlık net ABD Hazinesi tahvil ihracı beklendiğini söylüyor.

2010'lardan farklı olarak, ABD Merkez Bankası ve diğer yabancı merkez bankaları gibi fiyata duyarlı olmayan alıcılar artık net alıcı konumunda olmayabilir. Bazı Avrupalı egemen devletler de benzer sorunlara maruz kalmışa benziyor. Hükümetler sürekli olarak ekonomilerinin kötü bir noktada olduğuna ve mali teşviklerle desteklenmesi gerektiğine inanıyor gibi görünüyor.

Sıfıra yakın faiz oranları dönemi tarihe karışırken, borç servisi yükleri de amansız bir şekilde artacak. Bu tablo, küresel ekonominin ve dolayısıyla vergi gelirlerinin sürekli bir şekilde yavaşladığı bir dönemde gerçekleşecek. Yaşlanan nüfusa daha yüksek kamu harcamaları ve artan savunma harcamaları eklenecek.

Neyse ki yatırımcıları ülkelerdeki artan riskler konusunda uyaran kurumlar var: kredi derecelendirme kuruluşları. Peki bunlar gerçekte varlık gösteriyor mu? Üç büyük kredi derecelendirme kuruluşunun (S&P Global, Moody’s ve Fitch) zengin ülkelerin riskleri konusunda daha çekingen hale gelip gelmediğini sorgulamak adil bir soru olacaktır. Buna karşılık kredi derecelendirme kuruluşları gelişen ve gelişmekte olan ekonomilerde not düşürme konusunda çok daha istekli görünüyor.

Derecelendirmelerdeki ikili tavır Kovid-19 pandemisi sırasında gözle görülecek şekilde belirginleşti. Ajanslar yoksul ülkelerin notunu dünyanın dört bir yanında düşürdü. Ancak gelişmiş ülkelerin notlarını zarar vermeden bıraktı. Fitch son yıllarda ABD, Fransa ve İngiltere’nin kredi notunu düşürdü. Moody’s ve S&P de geçen yıl Fransa’nın notunu düşürdü. Ancak bu eğilim çok daha büyük bir ayrımla ilgili.

2000 ve 2014 yılları arasında, zengin ülkeler için üç büyük kredi derecelendirme kuruluşununun not değişiklikleri, gelişmekte olan piyasalara göre daha olumsuzdu. Gelişmiş ülke notlarının net değişimi (not artışları eksi not düşüşleri),yıllık bazda derecelendiren portföyün yaklaşık yüzde 1’i kadardı. Gelişmekte olan piyasalardaki ülkelerde ise net yükseltme oranı yüzde 8 seviyesindeydi.

Ancak 2015 ile 2024 arasında, temel göstergeleri zayıflatıyor gibi görünmesine rağmen, zengin ülkelere daha da fazla yükseltmesi yapıldı (yıllık yüzde 3 artış). Aksine gelişmekte olan piyasalar, ülke portföylerinin yaklaşık yüzde 4 net notunun düştüğünü görüldü. Bu, önceki döneme göre büyük bir dalgalanmayı temsil ediyor.

Pandemi sırasında Washington'da kötüleşen kamu maliyesi karşısında ve şiddetli bir kalabalığın Kongre Binası'na baskın düzenlemesinden 10 hafta sonra, S&P, ABD'nin kurumsal gücüne ilişkin değerlendirme puanını 1 ile 5 aralığından en yüksek seviyesi olan 1'e yükseltti. Bu adım, ABD'nin mali performansına ilişkin değerlendirmesinin kötüleşmesi nedeniyle notunun düşürülmesini önledi.

Gelişmekte olan birçok ülkenin kredibilitesinin son on yılda bir darbe aldığına şüphe yok. Net not düşürme modeli uygun görünüyor. Ancak zengin dünyanın ileriye dönük kredibilitesi aynı dönemde gerçekten iyileşti mi? Bu çok zor görünüyor. Daha muhtemel görünen şey, ajansların Küresel Finans Krizi ve Euro Bölgesi borç krizinin ardından açılan davalar ve düzenleyici kurumların tepkilerden korkmuş olmalarıdır.

Örneğin, 2011'de ABD'nin notunu düşüren ilk kurum olan S&P, Atlantik'in her iki yakasındaki siyasilerin öfkesine maruz kalmıştı. Kurum ABD Adalet Bakanlığı’nın davası ve İtalya'daki cezai kovuşturmalarla mücadele etmişti. (Açıklama: ABD'nin notunu düşüren komitenin bir parçasıydım ve ajansın ve meslektaşlarımın beraat ettiği İtalyan davasında sanıktım. S&P'deki görevim de 2018'de sona erdi.)

Kredi kuruluşlarının devlet borcu üzerindeki başlıca rolü, kredi riskini korkmadan veya kayırma olmadan dile getirebilmeleridir. Aksi takdirde, bazı yatırımcılar yanlış bir güvenlik duygusuna kapılabilir ve bu da hükümetlerin sorunları ertelemesine ve kendilerini daha da derin çukurlara sokmasına izin verebilir. Bir test yaklaşıyor olabilir. ABD'nin maliyesi daha da kötüleşirse, kredi derecelendirme kuruluşları ABD Başkanı Donald Trump'a karşı durmaya ve kredi notlarını düşürmeye hazır mı?”

Milyoner sayısında yükseliş!

Moody's, Arjantin'in kredi notunu yükseltti

Moody’s 7 bankanın notunu düşürdü

Moody's Fransa'nın kredi notunu düşürdü