Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Korona virüs ve etki mekanizmaları hakkında daha fazla şey öğrenme çabaları sürerken, Birleşmiş Milletler için hazırlanan rapor hepimizi büyük resme bakmaya davet ediyor.
Öyle bir salgınla karşı karşıyayız ki bazı kişiler çok hasta olurken, bazıları enfekte olduğunu bile fark etmeden hastalığı geçiriyor. Bu gizemi çözmek, Kovid-19’daki karmaşık bağışıklık cevabını kavrayabilmek adına önemli bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. İngiltere’de yapılan bu kapsamlı araştırma için Kovid-19’a yakalansa bile semptom göstermeyen insanlardan alınan kan örnekleri incelendiğinde bazı spesifik bağışıklık hücrelerinde artış olduğu görüldü. Hastalığı ağır geçirenlerden alınan numunelerde ise bu koruyucu bağışıklık hücrelerine rastlanmadı, bunun yerine enflamasyona neden olan hücrelerde artış olduğu gözlendi.
Birkaç gün önce Nature Medicine dergisinde yayımlanan çalışma asemptomatik hastaları kapsayan çok az sayıda araştırmadan biri olma özelliğine sahip. Daha önce yapılan birkaç çalışma, kandaki karmaşık bağışıklık cevabına dikkat çekmiş olsa da, bağışıklık tepkisini bu kadar kapsamlı bir şekilde inceleyen ilk çalışma diyebiliriz. Bu yayında, semptomatik (hastalık belirtisi veren) ve asemptomatik (hastalık belirtisi vermeyen) hastaların nasıl farklılıklar gösterdiği ilk defa detaylı bir şekilde incelendi. Dilerseniz, araştırmanın önemli bulgularını ve bunların bizim için ne anlam ifade ettiğini birkaç maddede özetleyelim.
Semptomatik hastalarda burun gibi mukus kanallarında bulunan antikorları üreten B hücrelerinde artış olduğunu keşfettiler. Bu bulgu mukus tabakasında bulunan antikorların Kovid-19’a karşı ilk savunma hattı olduğunu ve hastalığı semptom göstermeden atlatmada son derece önemli bir rol oynadığını işaret ediyor.
Çalışma, hastalığı ağır geçirenlerde killer (katil) T hücrelerindeki artış, kanın pıhtılaşmasına, akciğerlerde enflamasyona neden olan bağışıklık cevabının hücresel boyutu üzerinde de pek çok soruyu yanıtlıyor.
Bu araştırmadan öğrendiklerimiz ağır hastaların tedavisinde önemli faydalar sağlayabilecek, spesifik bağışıklık hücrelerinin seviyesine bakarak hastalığı kimin hafif kimin ağır geçireceğini önceden anlayabilmeyi mümkün kılacak nitelikte.
Genleriniz ne anlatıyor?
Diğer yandan, bir başka İngiliz menşeli araştırma sayesinde koronavirüsle ve virüsün yarattığı enfeksiyonla savaşan genler tespit edildi. Viral enfeksiyonları kontrol altına almada hangi genlerin rol oynadığının saptanması, hem hastalığı anlamak hem de tedavi edebilmek adına, bilim dünyasının elini güçlendiren bilgiler.
Molecular Cell dergisinde yayımlanan araştırmada, mercek altına alınan genler interferonlarla (virüslerle savaşan proteinler) ilişkili olanlardı. Pandeminin başlamasından kısa bir süre sonra hastalığın ağır seyrettiği kişilerde zayıf bir interferon cevabı olduğu keşfedilmişti. Araştırmayı gerçekleştirenler bu bilgiden yola çıkarak interferonlar tarafından tetiklenen genleri tespit etmek için çalışmaya başladılar. Sonuçta Kovid-19’un hücreye girmesini önleyen 65 gen, virüs hücreye girdikten sonra çoğalmasını baskılayan 8 gen tespit edildi.
Araştırmayı gerçekleştiren bilim insanları, Kovid-19 üzerinde etkili genlerden bazılarının mevsimsel grip, Batı Nil hastalığı ve HIV virüsünde kontrol sahibi olduğunu not düşmüşler.
Vücudun Kovid-19’a verdiği hücresel tepkiyi, enfeksiyona karşı güçlü ya da zayıf bir tepkinin altında yatan nedenleri hücresel boyutta kavrayabilmek, viral enfeksiyonlarda genlerin rolünü daha iyi anlamak adına önemli bilgiler bunlar. Ama sakın ola bu çalışmayı, koronavirüsle olan karşılaşmanızın nasıl sonuçlanacağının genlerinizde yazılı olduğu, bunu değiştirmenin mümkün olmadığı şeklinde yorumlama hatasına düşmeyin!
Çok yerinde bir tespit!
Evet, gördüğünüz üzere, koronavirüs ve vücudumuzun virüse verdiği tepki üzerine çok şey öğrendik, öğrenmeye de devam ediyoruz. Ama bugün Kovid-19’u deşifre etmeye çalışırken, yarın karşımıza yepyeni bir virüsün çıkmayacağı, her şeye sıfırdan, yine yeniden başlamayacağımız ne malum? Birleşmiş Milletler için hazırlanan rapora göre, henüz tanışmadığımız, bilim dünyası tarafından keşfedilmemiş 1.700.000 virüs daha var. Aynı raporda, bu virüslerin yarısının Kovid-19 benzeri salgınlar yaratma riskinin olduğu belirtiliyor. Yani yeni bir global salgına neden olabilecek 800.000 virüsten bahsediyoruz!
Raporda, tehdidin hayvanların doğal yaşam alanlarını kaybetmesiyle giderek arttığı, vahşi yaşam ile insanlar arasındaki sınırlar bulanıklaştıkça yeni salgınların hemen kapının eşiğinde beklediği belirtiliyor. Bu öngörünün ne kadar doğru olduğunu görmek için son 50 yıla bakmamız yeterli. Orijini şempanzeler olan AIDS virüsü, meyve yarasalarından insanlara geçen ebola virüsü ve geyik, yabani kemirgenler gibi hayvanlardan keneler aracılığıyla insanlara bulaşan Lyme hastalığı gibi...
Raporda da vurgulandığı üzere, yeni bir virüs ortaya çıktığında aşı geliştirmeye çalışmak, hastalığı kontrol altına almaya çabalamak hem zaman hem de can kaybı anlamına geliyor ve Birleşmiş Milletler tüm ülkeleri hemen, acilen radikal önlemler almaya davet ediyor. Bunlar, yüz binlerce virüs ve insanlar arasına mesafe koyacak, çevreci, doğayı korumaya yönelik önlemler.
Kumanda sizde!
Tüm dünya ülkelerinin birden harekete geçmesini beklerken (daha doğrusu umut ederken!), bize düşen, kendi sağlığımızın kontrolünü ele almak.
Geçen hafta sizi Kovid-19 karşısında güçsüz kılan, hastalığa yakalanma, hastalandığınızda ise enfeksiyonun ağır seyretmesi riskini azaltan bir sorunu masaya yatırdık. Neydi bu sorun? Fazla kilolar, bozulan insülin metabolizması ve kan şekerindeki dengesizlikler. Üç madde sıraladık ama hepsini tek bir başlık altında toplayabiliriz: Kötü beslenme! Yani sadece beslenme modelinizde yapacağınız basit değişikliklerle ideal kilonuza inebilir, kanserden viral enfeksiyonlara kadar her türlü sağlık sorununa kafa tutabilirsiniz.
Hatta ve hatta genetik şifreniz bile kaderiniz değil. Genleriniz üstünde de söz sahibisiniz. Bugün artık doğru beslenmeyle hastalık yapan genleri kapalı tutabileceğimizi ve enfeksiyonlara karşı bizi koruma altına alan genleri aktive edebileceğimizi biliyoruz. Vücudumuzdaki probiyotikler bize gen transferi yapıyor. Hiçbirimiz doğduğumuzda sahip olduğumuz genlerimizle ölmüyoruz, yaşadığımız sürece genlerimiz değişiyor. Genlerimiz kaderimiz değil!
Yani genlerimizin de bir açma kapama düğmesi var, kumandanın kontrolü ise sizde! Hipokrat’ın yüzlerce yıl önce söylediği gibi: “Ne yerseniz, osunuz!”
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.