AYÇA KARACA – FİNANSGUNDEM.COM
Küresel bazda giderek artan bir şekilde hissedilen deflasyon tehdidi nedeniyle AB ve Japonya gibi gelişmiş ekonomilerde parasal genişleme programları uygulanırken İsviçre parasının değerlenmesini önlemek amacıyla minimum kur uygulamasına son veriyor. Mısır, Hindistan ve Türkiye gibi gelişen ülkelerde ise art arda
faiz indirimlerine gidiliyor. Bu konjonktürde, genişlemeci para politikasını sona erdirmesinin ardından yakında
faiz artışına gitmesi beklenen ABD’nin diğer para birimlerine karşı giderek güçlenen dolar nedeniyle dış ticaretinin, büyümesinin ve istihdamının olumsuz etkilenebileceği öngörülüyor.
Bu kapsamda, ABD Kongresi ekonomistleri tarafından hazırlanan henüz yayınlanmamış Ocak 2015 tarihli “Döviz Kurları Üzerindeki Güncel Tartışmalar ve Kongre İçin Öneriler” başlıklı raporda giderek hız kazanmaya başlayan kur savaşlarına yönelik olarak Kongre’nin uygulayabileceği politika seçenekleri ele alınıyor.
DÖVİZ KURLARI ÜZERİNDE GÜNCEL TARTIŞMALAR
Raporda döviz kurlarının her ülkenin ithalat ve ihracatının fiyatınının yanı sıra denizaşırı yatırımlarının değerini de etkilediği ve küresel finansal krizi takip eden ekonomik durgunluğun ardından ülkeler arasında döviz kurlarına ilişkin anlaşmazlıkların daha sık gözlenir hale geldiği belirtiliyor.
Bu tartışmaların merkezinde, ülkelerin döviz kuru politikalarını serbest piyasaların işleyişini bozmak ve kasıtlı olarak para birimlerinin değerini düşürüp diğer ülkelere zarar verme pahasına ticari avantaj sağlamak niyetiyle kullanıp kullanmadığı yer alıyor. Zayıf bir para birimi ihraç ürünlerini yabancılara karşı ucuz hale getirirken daha fazla ihracata ve dolayısıyla bu sektörlerde istihdam artışına neden oluyor. Bu durum, diğer ülkelerdeki ihracatçılar ve ithalata hassas ürünler üreten firmalar için zayıf para birimine sahip ülke mallarıyla rekabet etmeyi zorlaştırıyor. Tüketiciler ve ithal ürünlere bağımlı sektörler için ise diğer ülkelerin para birimlerinin zayıflaması ithalat ucuzlaştığı için avantaj yaratıyor.
Bu kapsamda, ABD’nin döviz kuru tartışmalarında kendisini kavganın her iki yanında da bulduğuna dikkat çekiliyor. Bir taraftan bazı Kongre üyeleri ve ABD politika uzmanlarının Amerikan ihracatının ve istihdamının Çin Japonya ve diğer birçok ülke tarafından uygulanan düşük kur politikası nedeniyle olumsuz etkilendiğini öne sürdüklerine dikkat çekiliyor. Endişeler Çin ve İsviçre’nin de aralarında bulunduğu ülkelerde para piyasalarına yapılan müdahaleler ve diğer gelişmiş ülkelerdeki genişlemeci para politikaları üzerinde yoğunlaşıyor. Diğer taraftan, Brezilya başta olmak üzere gelişen ülkelerin küresel kriz sırasında ABD ve diğer gelişmiş ülkeler tarafından izlenen genişlemeci para politikalarının bu ülke para birimlerinin değer kaybetmesine neden olduğu ve gelişen ülkelerin rekabet gücünü kaybettikleri görüşünü savundukları ifade ediliyor. Ancak bu endişelerin doların geçtiğimiz aylarda diğer para birimlerine karşı giderek güçlenmesiyle azalmaya başladığı da belirtiliyor.
IMF aracılığıyla bir çok ülkenin “kur savaşları” ndan kaçınmayı taahhüt ettikleri ayrıca ABD hukukunda diğer ülkeler tarafından yapılan döviz kuru manipülasyonuna karşı bir çok hüküm bulunduğu hatırlatılıyor. Son dönemdeki tartışmalar ışığında, ne IMF ne de ABD Hazinesi’nin herhangi bir ülkeyi henüz kur manipülasyonuyla suçlamadığı hatırlatılıyor. Bunun sebebi olarak ise ülkelerin döviz kuruna yönelik olarak uluslararası yükümlülüklerini ihlal eden politikalar izlemedikleri ya da ABD yasalarındaki kur manipülasyonu hükümlerinin kapsamına girmedikleri öne sürülüyor. Ülkelerin kur manipülasyonunda bulunduğunu iddia edenlerin ise kurun gerçek değerini tam olarak belirleyebilmenin güç olması ve ABD yasalarındaki hükümlerin de bu konuya tam cevap verememesi nedeniyle kesin tavır alamadıkları belirtiliyor.
KONGRE İÇİN POLİTİKA SEÇENEKLERİ
Raporda, bazı Kongre üyelerinin döviz kuru meselesine diğer ülkelerin döviz kuru politikalarının Amerikan ürünlerinin rekabet edebilirliğine olan etkileri nedeniyle çözüm bulmak istedikleri belirtiliyor. Son zamanlarda Japonya’nın ekonomik politikalarının yenin değerine ve dolayısıyla ABD ekonomisine yönelik etkileri hakkında endişelerin arttığı ifade ediliyor.
Ancak Kongre üyelerinin döviz kuru politikaları hakkında harekete geçmeleri halinde dikkate almaları gereken bazı olası sonuçların da bulunduğu hatırlatılıyor. Buna göre, para değeri düşük olan ülkelerden yapılan ithalatın daha yüksek değerli para birimli ülkelerden yapılan ithalata göre daha ucuz olduğuna dikkat çekiliyor. Ayrıca, para birimi manipülatörü olarak damgalanan ülkelerin cevap verebileceği ve küresel ekonomi toparlanmaya başlamışken döviz kurları üzerindeki tartışmaların alevlenebileceği öngörülüyor. Bugüne kadar döviz kuru üzerine yaşanan gerginliğe yönelik en resmi tavırların G-20 ve G-7 toplantılarında alındığı hatırlatılıyor.
Bu çerçevede, Kongre için bazı politika seçenekleri öneriliyor. İlk olarak Kongre’nin Yönetim’i döviz kuru uyuşmazlıklarını IMF ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kurumlar veya G-7 ve G-20 gibi uluslararası işbirliğine yönelik forumlarda daha güçlü bir şekilde gündeme getirmesi yolunda uyarması öneriliyor. Ayrıca Kongre’nin para birimlerinin değerini düşük tutmakta ısrar eden ülkelere karşı yasa çıkarması da tavsiye ediliyor. 113. Kongre döneminde diğer ülkelerdeki döviz kuru politikalarına ilişkin olarak iki yasanın (the Currency Reform for Fair Trade Act, H.R. 1276; the Currency Exchange Rate Oversight Reform Act of 2013, S. 1114) çıkarıldığı hatırlatılıyor.
Bu kapsamda Kongre’nin bazı üyelerinin diğer ülkeler tarafından para biriminin değerinin düşürülmesine yönelik olarak yasa teklifinde bulundukları belirtiliyor ve süren ikili ticari müzakereler ve özellikle önerilen Trans Pasifik Ortaklığı kapsamında kur manipülasyonunun ele alınması tavsiye ediliyor. Ayrıca, kur manipülasyonunun ele alınmasının Ocak 2014’te Senato ve Temsilciler Meclisi’ne sunulan Ticaret Teşvik Otoritesi (Trade Promotion Authority) yasasında (H.R. 3830; S.1900) başlıca amaç olarak tanımlandığı da belirtiliyor.