Koç ailesinin ilginç Ramazan ritüelleri
Koç ailesi Ramazan ayını nasıl geçiriyor? En çok hangi duayı ediyorlar? Kadir Gecesi'nde nerede toplanıyorlar? İşte Semahat Arsel'in Ramazan anıları..
Dayanışma, yardımlaşma, hoşgörü, birlik ve beraberliğin ön plana çıktığı Ramazan ayı başlıyor. Bu ayın kendine has keyfi ve huzuru olup bunun ancak yaşandıkça hissedildiğini anlatan Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel, Bizden Haberler'e Ramazan ayıyla ilgili röportaj verdi...
Ramazan ayı özlemle anılmaya devam ediyor. Siz ise eski Ramazanları yaşama şansına erişenlerdensiniz. Bize çocukluğunuzdaki Ramazanları anlatabilir misiniz? Ankara yıllarında ve sonrasında İstanbul’da Koç ailesi Ramazan ayını nasıl geçirirdi?
Çocukluğumuzda Ramazan öncesi uzun hazırlıklar yapılır ve her şey programlanırdı. İftar masasına bütün aile birlikte oturur, Ramazan topunun patlamasını ve akşam ezanını bekler, besmeleyi takip eden bir dua okunur, oruçlar açılırdı. İftariyelik olarak hurma, peynir, zeytin, reçeller, tahinpekmez ve kokusunu, lezzetini unutamadığım sıcak pideler hazırlanır, kapışılırdı.
Ramazan’ın geleneksel tatlısı güllaç da soframızdan hiç eksik olmazdı. İftar sofrasından akşam namazı için bir ara kalkılır, sonra yemeğe devam edilirdi. Yatsı namazının ardından ise teravih namazı kılınırdı. Mevsimine göre Ramazan eğlenceleri tertip edilirdi. İmsakiyeye göre, başlı başına bir keyif olan sahura kalkılırdı. Sahurda ağır yemek yenmez nispeten hafif olan çorba, komposto ve iftariyelikler tercih edilirdi.
Ramazan’ın 27’sinde Kadir Gecesi coşkuyla kutlanır, Hırka-i Saadet ziyaretleri yapılır, oruç tutmayanlar dahi o gün oruç tutarlardı. Bayramlarda ise ailenin hayatta olan büyüklerine gidilir, elleri öpülürdü. Onlar da bizlere ya harçlık ya da mendil verirlerdi. Biz küçükler ilk olarak, en fazla harçlığı veren Huriye Halamıza koşardık. O dönemde Cumhuriyet ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile Ramazan ve Kurban Bayramlarının keyfini yaşayabilmek büyük şanstı. Bizler çocukluğumuzdan itibaren bu bayramların tadını çıkardık. Bunlar birçok çocuk için unutulmaz hatıralardı.
Anlattıklarınızda biraz özlem biraz da heyecan var. Bu kutsal aya dair neler hissediyorsunuz?
Ramazan ayı bolluk-bereket, birlik-dirlik, yardımlaşma, kaynaşma, ibadet ve tefekkür ayıdır. Bu ayda oruç tutabilenler oruçlarını tutar. Her gece Kur'an-ı Kerim okunur, farz olan beş vakit namazın yanı sıra akşamları teravih namazı kılınır, iftarlarda eş-dost bir araya toplanır, zekatlar ve fitreler dağıtılır. Kadir Gecesi ise ibadetlerle kutlanır ve nihayet bayrama hazırlanılır. Bu vazifeleri yerine getirmek insana huzur veriyor.
Elimizdeki şecereye göre Koç ailesi, Ankara’nın en köklü ailelerinden, kökleri Hacı Bayram Veli’ye kadar uzanıyor. Bize biraz Koç ailesinin yaşantısından bahseder misiniz?
Çıkarılan şeceremize göre, kökümüzün gerek anne gerekse baba tarafından 1432 yılında yaşamış olan Hacı Bayram Veli Hazretleri’nin kadın kolundan geldiği anlaşılıyor. Hacı Bayram Veli, Anadolu’nun en önemli mutasavvıflarından biriydi. Vehbi Koç ailesi de bu etkiyle, tipik bir ‘Orta Anadolu aile yapısı' ile kurulmuştur. Yani ailenin birliği, dirliği, geleneklere bağlılığı, değer yargıları üstünde önemle durulup, gösterişten, israftan sakınan bir aile yapısındadır. Büyüklerimiz fevkalade ölçülü insanlardı. Her şeyin zamanında ve kararınca yapılmasına özen gösterirlerdi. Gerek çocukluğumuz gerekse gençliğimiz, Ankara’da huzurlu ve mutlu geçmiştir.
Ankara’daki bu yıllarınızdan biraz daha bahseder misiniz? Özellikle o dönemle birlikte Türkiye’nin gelişim hikayesi hakkında neler söylemek istersiniz?
1940’lar ve 50’li yıllarda fazla kalabalık olmayan Ankara’da herkes birbirini tanır, yollarda selamlaşırdı. Hiç kimse kapısını kilitlemez, hırsızlık, uğursuzluk akla gelmezdi. Gençliğimizde, Ankara’da, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunu ve gelişimini gördük. Çocukluğumuzdan bu yana ne günlerden, nerelere, ne kadar sıkıntı ve özveri ile gelindiğinin canlı şahidiyiz. O nedenle gerek Ankara’nın gerekse Türkiye Cumhuriyeti’nin kıymetini en iyi bilen ailelerden biri olduğumuzu düşünüyorum.
Koç ailesi bugün Ramazan geleneklerini nasıl yaşatıyor?
Ramazan ayını hem bereket hem de maneviyat ile toplumsal birlikteliğimizi canlandırdığımız çok değerli bir ay olarak görüyorum. Bu nedenle de ailemizde aynı heyecanla kutlanmaya ve yaşanmaya devam ediyor. Koç ailesinde bugün de tıpkı geçmişte olduğu gibi oruç tutabilenler oruçlarını tutuyor, herkes ibadetini yapıyor, iftarını açıyor. Kadir Gecesi’ni ise birlikte kutluyoruz. Mustafa V. Koç’un evi daha müsait olduğu için genellikle bu buluşmalar onun evinde yapılıyor, bütün aile ve yakın dostlarımızla orada buluşuyoruz.
Vehbi Bey de Ramazan ayına çok değer verirdi. Nasihatlerini dile getirdiği bir mektubunda da Ramazan ayına dair isteklerde bulunmuştu. Vehbi Bey’in sizlere yazdığı mektupta da üzerinde önemle durduğu bu konulardan bahseder misiniz?
Vehbi Bey her gün namazdan sonra şu duayı ederdi: “Allah’ım vadem bittiği zaman bana çektirme, vademi memleketimde getir.” Çok şükür bu duası kabul oldu. Vehbi Bey’in bir başka isteği de biz çocuklarındandı. Vehbi Bey her sene eşe-dosta iftar verir, Fatih Camii’nde ihtiyaç sahiplerine para dağıtır ve yine her sene Ramazan’da vefat eden aile büyükleri için Fatih Camii’nde hatim okuturdu.
Bizlerden, yani çocuklarından ve torunlarından isteği de hayattayken itinayla gerçekleştirdiği bu vazifelerin sürdürülmesiydi. Biz de bu vasiyetleri yerine getirmeye devam ediyoruz. Her Ramazan’da bir gün topluluk çalışanlarımıza, bir gün de aile dostlarımıza geleneksel iftarımızı veriyoruz.
Koç ailesi için ‘gelenek’ kelimesi ne ifade ediyor?
Koç ailesi, inandığı ve gelenek haline gelen değerleri devam ettirmeye özen göstermiştir. Bizler de aynı şekilde büyüklerimizden devraldığımız örf ve adetleri yaşatmaya gayret ediyoruz.
Lakin bizim çocukluğumuzdaki sakin ve huzurlu ortama karşın bugünkü insanların yaşam tarzı çok hareketli ve hızlı. Maalesef bugünkü hayat koşulları ve yoğun tempo gençlerin bizler kadar bu güzel ayların ve bayramların keyfini çıkarmalarına engel oluyor. Bu da bazı geleneklerin arzu edilmesine rağmen uygulanmasının önüne geçiyor. Bu nedenle geleneklerimizin bugünün koşullarına adaptasyonu önem taşıyor.
Geçmiş ile bugünü kıyasladığımızda, Ramazan’a dair nelerin özlemini çekiyorsunuz?
Çocukluğumuzda tüketim ekonomisi yoktu. Bu nedenle bugünkü israfı yadırgıyorum. Çocukları sevindirmek için genellikle bayram kıyafetleri alınır, bir evvelki giysiler gündelik olarak, yeni alınan bayramlıklar da misafir kıyafeti olarak kullanılırdı. Bu, çocukluğumuzda heyecanla beklediğimiz anlardan biri olarak hatıralarımda…
Son olarak Ramazan ayına dair temennilerinizi öğrenebilir miyiz?
Allaha şükür, ülkemiz bugün dünyanın iyi giden ekonomileri arasında yer alıyor. Gelinen bu nokta birlikte neleri başarabileceğimizi gösteriyor. Vehbi Bey’in hayatı boyunca benimsediği ve Koç Topluluğu’nun tüm faaliyetlerinde bizlerin de düstur olarak uyguladığımız “Ülkem varsa ben de varım” sözünün bizlere birçok konuda kılavuzluk etmesini umuyorum. Toplumsal birlikteliğin en güzel örneklerinin yaşandığı kutsal Ramazan ayında ülkemizin birliğinin ve dirliğinin sürmesini, her yaştan ve kesimden insanın üzerine düşeni yerine getirmesini diliyorum.