Vefatının 19. yılında Vehbi Koç’un “Memlekete hizmet bir insanlık ve vatan borcudur” sözlerini kapağına taşıyan dergi, Koç Ailesi’nin fotoğraf arşivine girerek Vehbi Koç’un iz bırakan özelliklerini ve hatıralarını, albümlerindeki eski fotoğraflar eşliğinde derledi. İşte Vehbi Koç’un çoçuklarının ve torunlarının Vehbi Koç’la ilgili hatıraları...
ÇOCUKLARI
Annemin ölümü sonrası daha hoşgörülü oldu
Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel:
“Babamın hayatını annem vefat etmeden önce ve sonra diye iki döneme ayırsak sanıyorum yanlış olmaz. Annemin sağlığında kendisiyle fikir tartışmasına girmekten sakınırdık. Annemin vefatı babamın duygusal yönlerini ön plana çıkarmıştı. Babam daha yumuşak, daha hoşgörülü ve bize daha şefkat gösteren bir yapıya bürünmüştü. Artık yanında fikirlerimizi daha rahat söyler hale gelmiştik. Annemin vefatından sonra yurt dışı seyahatlerinde ona eşlik etmeye başladım. Bu seyahat arkadaşlığından sanırım ikimiz de büyük keyif alıyorduk. Babam gittiği her ülkenin insanlarını, yaşayışlarını, iş yerlerini büyük bir dikkatle inceliyor, kendi şirketlerimiz için ve ülkemiz için dersler çıkarıyordu. Babamız sahip olduğu değerleri bir an olsun yitirmeden hayatı boyunca çalışmıştır. Hayata ve işine olan bağlılığı vefat ettiği güne kadar devam etmiştir. Kendisini özlem ve rahmetle anıyorum.”
Hepimizi aynı ebe doğurdu
Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi M. Koç:
“Vehbi Bey, aile birliğine çok önem verirdi. Demokratik idare tarzını, biz çocukları için de uygulamış, bizler arasında hiçbir zaman ayrım yapmamıştır. Hatta doğumlarımız bile Ankara Keçiören’deki bağ evimizde aynı ebe hanım ile aynı odada olmuştur. Aynı eğitimleri almışızdır. Babamız bütün hareketleri ile bize örnek olmak için çok şeyden fedakarlık etti. Gayet muntazam bir hayat yaşadı. Her konuda fevkalade disiplinliydi, sigara içmesinden, uyku saatine; yürüyüşünden, tasarrufa kadar… Lüzumsuz masrafa tahammülü yoktu. Bunun sebebi de birçok varlıklı ailenin sıfıra indiğini gördüğündendi. Ayağını, yorganından, bir metre kısa uzatırdı. Yaşam felsefesini özetlerken de bunu vurgulamıştır: “En lüks hayatı yaşayabilir, en lüks yerlerde oturabilir, en lüks arabalara binebilirdim. Bunların hiçbirini yapmadım. Çocuklarıma ve iş arkadaşlarıma kötü örnek olmak istemedim. Davranışlarımdan dolayı pişmanlık hissine hiç kapılmadım. Hayata bir daha gelsem, yaptıklarımı aynen tekrarlar ve devam ettiririm.” İş felsefesi de, “Ben alacaklarımı, alamayabilirim fakat borçlarımı, son kuruşuna kadar ödemeliyim” idi. “
Uzun yıllar baba korkusu yaşadık
Sevgi Gönül:
2003 yılında aramızdan ayrılan Sevgi Gönül’ü rahmetle anıyor, yazılarından ve röportajlarından derlediğimiz Vehbi Koç’la ilgili düşüncelerini paylaşıyoruz. Rahmi M. Koç, Sevgi Gönül’ün vefatından sonra gazetede yazdığı yazılarından derlenen Sevgi’nin Diviti kitabındaki sunuş yazısında şöyle diyecekti “Sevgi’ciğim, seni bizlerden ayrı kılan pek çok özelliğin vardı. Küçüklüğünden beri sen değişiktin. Dobraydın, babamı başının tepesinden öper ‘Hey Bab’ derdin. Babam da kızmaz gülerdi.” Can Kıraç’ın Anılarımla Patronum Vehbi Koç kitabında Sevgi Gönül Vehbi Koç’u şu sözlerle anlatıyor: “Biz uzun yıllar evde ‘baba korkusu’ ile yaşadık. Annemiz bizi böyle şartlandırmıştı. Babam evdeyken yüksek sesle konuşulmaz, gürültü yapılmaz, arkadaşlarımızla telefonla görüşülmezdi. Bir gün tesadüfen babamla evde yalnız kaldım. Ancak o gün babamın ‘korkulacak’ birisi olmadığını anlamıştım. Aramızda hiç sorun çıkmamıştı. Babam kendi hayat senaryosunda kendi ölümünü, annemin ölümünden önceye koymuştu. Annem daha önce ölünce, babam kafasındaki sahnelerin bir kısmını değiştirmek zorunda kaldı. Sadberk Hanım Müzesi böyle bir senaryo değişikliğinin eseridir. Vehbi Bey, müzenin bir odasının kendisine tahsis edilmesini istedi.”
Koç üniversitesi bir türlü bitmedi
Suna Kıraç
Anılarından derlenerek Rıdvan Akar tarafından kaleme alınan “Ömrümden Uzun İdeallerim Var” kitabında Suna Kıraç, Vehbi Koç’un kızı olmanın nasıl bir sorumluluk getirdiğini anlatıyordu. Düğün törenimden yaşamım boyunca unutamadığım bir anım, babamın ağlamasıdır. Tüm çocukluğum boyunca duygularını çok az belli eden, her zaman ölçülü ve mesafeli olan babam, o gün kendisini koyverdi. Çocuklar gibi hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bir evladın sevildiğini en çok hissettiği anın, anne babasının en çok üzüldüğü an olması hayatın bir çelişkisi olsa gerek. Kolejde son sınıfa geldiğimde Amerika’ya gidip işletme okumaya karar verdim. Ancak babam bana duygu sömürüsü yaptı. Yıl 1960’tı, babam sadece 59 yaşındaydı ve bana “Ben yaşlandım sana hasret gitmek istemiyorum” dedi. Ailem gitmeme izin vermiyordu. Çok üzüldüm ağladım. Babam bana “Benim tezgâhım en iyi üniversitedir. Seni ben yetiştireceğim” dedi. Nitekim öyle oldu. 35 yıl birlikte çalıştık. 1.10.1960’da Koç Ticaret Anonim Şirketi’nin İstanbul şubesinde işe başladım ve babam vefat edinceye kadar, yani 25 Şubat 1996’ya kadar onunla birlikte çalıştım. Bizim üniversite bir türlü bitmedi…
TORUNLARI
Her zaman işinin ehli insanları seçti
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç:
“Vehbi Bey’in bize emanet ettiği Topluluk her köşesinde onun izlerini taşıyor. Onun bizlere aşıladığı ve damarlarımıza işleyen memleket sevgisi, çok çalışma gayreti, kurumsallaşmaya verdiğimiz önem, üstün iş ahlakı, hep daha iyi olma tutkusu, ülkemize ve insanlığa faydalı olma düsturu yolumuza ışık tutmaya devam ediyor. Koç Topluluğu’nun ve Vehbi Koç Vakfı’nın bugünlere gelişinin temelinde de Vehbi Bey’in ekonomik büyümeyi, toplumsal gelişmeyle, eğitim ve sağlık sistemlerinin kalitesiyle, kültürle, sanatla, çevreyle bir bütün olarak gören vizyoner ve çok yönlü bakış açısı yatıyor. O, insani vasıflarının yanı sıra liderlik vasıflarıyla da örnek teşkil ediyordu; her zaman için işinin ehli insanları seçiyor, onlarla çalışıyor, her şeyi titizlikle takip ediyor, detaylı bir şekilde raporlama bekliyor ve hangi konunun üzerinde çalışıyorsa en ince detayına kadar bilgi topluyordu. Bize nasihatler verirken geçtiği zorlu dönemleri anlatır, yaptığı fedakârlıklardan bahsederdi. Ben hep bu zorluklara katlanmasının sebebinin, çalışmaya olan düşkünlüğü olduğunu düşünmüşümdür. “
Dedemiz gerçek bir hayırseverdi
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ömer M. Koç
“1968 yılında Ara Güler tarafından çekilen bu fotoğraf keyifli bir aile buluşmasına ait. Mustafa ve ben lego oynarken, Vehbi Bey’in bizi hafif bir tebessümle izlemesi benim için hoş bir anıydı. Dedemiz Vehbi Bey başarılı bir iş adamı olmasının yanı sıra toplumsal sorunların çözümünde her bireye sorumluluk düştüğüne inanan gerçek bir hayırseverdi. 95 yıllık ömründe yaptığı hizmetlerin en önemlilerinden biri de Türkiye’deki ilk özel vakfı kurması ve bu alanda öncülük etmesiydi. “
Ayrı muamele yaptırmazdı
Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Y. Koç:
“Vehbi Bey biz torunlarının eğitimleri ve sonraki yıllarda iş hayatındaki çalışmalarımızla da yakından ilgilenmiştir. Her zamanki disipliniyle bize kendisinin torunları olduğumuz için şirketlerde asla iltimas gösterilmemesini istemiş ve şöyle söylemiştir: “Mustafa, Ömer ve Ali tahsillerini tamamladılar. Çocuklar hangi şirketlerde vazife alırlarsa alsınlar; Rahmi Koç’un çocukları gibi değil, diğer çalışanlar gibi disipline büyük bir dikkatle uymalıdırlar. Rahmi Koç’un çocukları oldukları için amirlerin onlara ayrı muamele yapmaları önlenmelidir.
Çalışmaları hakkında vicdanlarına uyarak not vermeleri sağlanmalıdır. Aksi takdirde bu çocukların iyi yetişmelerine imkân yoktur. Kabiliyetli olanlar çalışırlar ve o nispette yükselirler.
Vehbi Bey’in paranın israfı kadar zaman israfını sevmediği herkesin malumudur. En büyük özelliklerinden biri her toplantıya hazırlıklı gelmesiydi. O yalnızca gündemle yetinmeyip, toplantıdan önce önemli bulduğu konular hakkında ilgili kişilerden bilgi almayı da bir alışkanlık haline getirmişti. Zannediyorum bu alışkanlık onun iş hayatındaki başarısına büyük bir katkı sağlamıştır.”
‘Hazır bulan’ torunlardık
İpek Kıraç:
“Ailemin diğer fertlerine kıyasla Vehbi Bey’le çok daha az vakit geçirme imkânım oldu. Buna rağmen bugün kendi iş hayatıma da yansıttığım bazı prensiplerimde katkısı olacak kadar onu gözlemleme ve aile büyüklerimden dinleme şansı buldum. Annem Suna Kıraç, ömrü boyunca en büyük şansının “Vehbi Koç Üniversitesi’nde okumak” olduğunu söylerdi. Benim en büyük şansım ise, bu üniversiteden yetişen bir anne ile yine aynı çatı altında yıllarını veren bir babanın kızı olmak oldu. Annem büyükbabamızı “girişimci ve kurucu”, kendilerini “koruyucu ve geliştirici”, biz torunları ise “hazır bulanlar” olarak tanımlardı. Bu tanımlama aslında hazır bulunan bu kurumun daha da ileri götürülmesi için biz üçüncü kuşaklara atfedilen sorumluluğa işaret eder. Anneme göre (ve onun da büyükbabamdan öğrendiğine göre) mutlaka hep ileriye bakmak gerekirken, kurumun devamlılığı için geçmişe sahip çıkmak da en önemli unsurlardan biri olmuştur. Bu konuda Vehbi Koç’un hayat hikâyesi, mektupları, yazdığı ve ilham olduğu kitaplar bir başka deyişle Vehbi Koç’un nesilden nesile aktarılan deneyimlerinin tüm genç yöneticiler için büyük dersler taşıdığına inanıyorum ve kendisini saygıyla anıyorum.”