<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaKırılganlığın itirafı mı----

Kırılganlığın itirafı mı

Kırılganlığın itirafı mı
09 Mart 2015 - 06:17 www.finansingundemi.com

Uğur Gürses: Her olayın arkasında yatan hataları ve iç nedeni dışsallaştırma çabası, "Ekonomimiz o kadar kırılgan ve zayıf ki..." mesajı vermiyor mu

Dolar kuru, üst üste gerçekleştirdiği rekorları geçen hafta da sürdürdü. Dolardaki bu yükselişte, dış etkenlerin yanı sıra içeride Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'ya faiz inidirimini yetersiz bulan hükümet ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eleştirilerinin etkisi büyük. 

Uğur Gürses, hurriyet.com'daki yazısında, hükümet yetkililerinin kurdaki artışa neden olarak sürekli 'dış mihrak'ları göstermesini değerlendirdi. İşte o yazı: 

Döviz kuru artışı gibi kamuoyunun pek de hoşuna gitmeyecek her olayın arkasında yatan hataları ve iç nedeni dışsallaştırma çabası şu söylemi ön plana çıkarıyor; lobiler, dış mihraklar, ülkemizi çekemeyenler, yabancılar, hainler, oyun oynayanlar, ülkeye tezgâh kuranlar vs.
Oysa bu dışsallaştırma söylemi kamuoyuna şu mesajı veriyor; 'bizim ekonomimiz o kadar kırılgan ve zayıf ki her zaman oyun yaparak, kumpas kurarak dengesi bozulabilir'. 
Bu yüzden; politika hatalarını halı altına süpürme çabası, bizatihi savunma çabası içinde olunan kuruma, düzene ya da yapıya zarar veriyor. Hani artık her eleştiri ya da ve karşı görüşe yapıştırılan şu sözle ifade edilirse; 'algı operasyonunun' hasını 'dışsallaştırma' çabasında olanlar bindikleri dala yapıyorlar.
Her ekonominin yapısal olarak kırılgan tarafları olabilir. Akıllı politikacılar bu kırılgan tarafları bilirler ve buna uygun politika önlemleri alırlar. Hassas olan bu noktalara dokunmazlar. Hata ile işleri karıştırdıklarında 'yandık bittik, batıyoruz' diye 'cadı avına' çıkıp en önden koşanlar neden en güvenli durması gerekenler olamıyor?

Kur hareketine ambalaj

16 Ocak'tan bu yana Merkez Bankası'na 'faiz indir' baskısıyla başlayan döviz kuru hareketinin arkasındaki bu hatayı 'normalleştirmek' için son olarak "efendim döviz kuru artıyor çünkü dışarıda dolar güçleniyor; euro-dolar paritesi düşüyor" bahanesi piyasaya sürüldü. Peki, doğru mu?
Döviz piyasasında olanı anlamak isteyenler, Euro-dolar paritesindeki hareketin yanıltmaması ve etkilerini dışlamak için döviz kuru sepetine bakarlar. Bu da basitçe dolar ve euro kurunun toplanarak ikiye bölünmesiyle bulunur. Böylece, örneğin euro değer kazanıyorsa ya da kaybediyorsa içeride TL'nin değerini tam olarak görmek amaçlanır.
16 Ocak'tan bugüne, Merkez Bankası kurları esas alınırsa dolar-TL kuru yüzde 13.9, euro-TL kuru yüzde 6.7, döviz kuru sepeti ise yüzde 10 yükselmiş durumda. Döviz kuru sepeti bize pariteden arındırılmış kur artışının yüzde 10 olduğunu söylüyor zaten. Peki, euro-dolar paritesine ne olmuş? 16 Ocak'ta 1.1725 olan parite Cuma günü 1.0978 olarak kayda girmiş. Yani yüzde 6.4'lük bir düşüş var. Burada da şu soruyu sormak gerekir; euro dolara karşı yüzde 6.4 değer kaybettiğinde yurtiçinde euro-TL kuru neden yüzde 6.7 arttı? Madem bu 'parite hareketi' idi euro-TL kuru neden arttı?
Mayıs ayındaki 1.40 seviyesinden düşmeye devam eden euro-dolar kuru bugünlerde 1.10 paritesinin altına düştü. Mayıs'ta dolar-TL kuru 2.07'de iken, döviz kuru sepeti değeri de 16 Ocak'taki seviyesinde yani 2.48 idi. Doların altı ayda parite etkisiyle 2.07'den 2.30'lara gelmesine karşın sepet değeri değişmemişti, bu yüzden kimse 'hükümet yaptı' demedi.
Bu matematik önümüzde dururken, gerisi 'Kabataş yalanına' dönüyor.

Kur manipülasyonu kolay mı?

Soru şu; Türkiye'de döviz piyasasında manipülatif hareket yapılabilir mi? Sayılarla bakalım; Türkiye'de günlük döviz işlem hacmi 10-11 milyar dolar arasında. Bunun 4.5 milyar dolarlık bölümünü bankaların yurtiçi müşterileriyle (şirketler, bireyler) yaptığı işlemler, 4 milyar dolarını bankaların yurtdışı bankalarla yaptığı işlemler, 2 milyar dolarını da bankaların yurtiçinde kendi aralarında yaptığı işlemlerden oluşuyor. Yani, yerli-yabancı dengesi var. Fazlası, bankaları da hesaba katarsanız yerli oyuncular belirliyor. 10 milyar dolarlık bir piyasada tek başına bir oyuncunun kurun seviyesini bir yere taşıma olanağı yok. Eğer eğilim olarak aynı yöne giderlerse kur hareket ediyor. Son birkaç haftadır olan da bu; yabancı yatırımcılar satın alıyor, yerli oyuncular ise satmakta daha nazlı. Bu da kuru yukarı itiyor.
Ülkeye para getirirken 'Türkiye'ye güven duyuyorlar' 'güvenli limana demir attılar' diyerek selamlanan yatırımcılar, kurum ve kuralları dağıtan davranışları ve politikaları görünce çıkıyorlar, doğal olarak getirdikleri dövizleri satın alıyorlar. O zaman da 'dış mihrak', 'Türkiye'yi çekemeyen odaklar' diye niteleniveriyorlar.
Merkez Bankası, 'faizi indir' diye 50 günde 7 defa hırpalanırken, yasasının değiştirilerek 'yola getirileceği' mesajları verilirken her şey normaldi de, bu tablodan rahatsız olup dövizlerini satın alıp çıkanlar mı tuhaf?
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)