Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Gezi Parkı protestolarıyla dalgalanan piyasalarda gösterge tahvil faizlerinde de yükseliş yaşanınca hükümet cephesinden "faiz lobisi yeniden iş başında" açıklamaları geldi. Ekonomistler ise ekonomide faizden kâr edenlerin ortaya çıkmasının normal olduğunu belirtirken, faizden kâr sağlayanların toplumsal olay çıkarma gücünde olan bir lobi olmadığını, eğer lobi varsa da bu lobi ile mücadele etmek için ortamın yumuşatılması gerektiğini belirtiyor.
Hürriyet'ten Barış Balcı'nın haberine göre, Gezi Parkı olaylarının ardından piyasalarda büyük dalgalanma yaşanması hükümet cephesinde "faiz lobisi harekete geçti" şeklinde yorumlandı. Peki başta yabancı fon kaynakları olmak üzere Türkiye'de faizin tekrar yükselmesini isteyenler, kısacası "faiz lobisi" gerçekten var mı?
AKLA NE GELİYOR?
Aslında 'faiz lobisi'nin ekonomi literatüründe tam bir karşılığı yok. Ancak "faiz lobisi" denince genellikle Türkiye ekonomisinde özellikle 90'lı yıllarda yaşanan yüksek faiz ortamından kâr edenler akla geliyor. Yüksek enflasyonun damga vurduğu o yıllarda Türkiye yüksek faiz oranlarıyla piyasadan borçlanarak kamu dengesini sağlamaya çalışıyordu. O yıllarda yabancı fon kaynakları da dahil olmak üzere Türkiye'den kamu kağıtları alan şirketler ve finans kuruluşları, bu Faiz seviyesi sayesinde hiçbir şey yapmadan yüksek getiriler sağlıyordu.
İstanbul Üniversitesi Bankacılık Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Kadir Tuna, o dönem birçok banka ve şirket bilançosunda üretim dışı kazançların yüksek olduğuna dikkat çekiyor. "O dönemler birçok holdingin faaliyet dışı gelirlerinde çok ciddi bir faiz geliri vardı. Üretim yapmadan kamuyu fonlayarak kazanç sağlıyorlardı. Bu da üretimden vazgeçilmesine sebep oluyordu. Finans sistemi de kamuyu finanse etme üzerine kuruluydu" diyor.
Günümüzde ise faiz açısından artık çok farklı bir atmosfer var. 2000'li yıllarda Türkiye ekonomisi tekrar yükselişe geçerken faiz oranları da tek hanelere çekildi. 2001 krizinde üç haneli oranları gören faiz bu sene yüzde 5'li oranlara indi.
FİNANS ÇEVRELERİ TOPLUMSAL HAREKETİ ORGANİZE EDEMEZ
Ekonomistler "faiz lobisi" kavramı ile net bir kitleyi ifade etmenin imkansız olduğunu belirtirken, faizden kar sağlayan aktörlerin piyasa koşulları içinde doğal olarak bulunacağının altını çiziyor.
Ekonomist Ege Cansen, iktisat biliminde yaygın bir kanı olan 'kısa vadeli faizleri merkez bankası, uzun vadeli faizleri ise piyasalar belirler' görüşünü hatırlatarak Türkiye'de belirgin faiz lobisinden bahsetmenin mümkün olmadığını söylüyor. Cansen, "Ben böyle net bir faiz lobisi olduğuna inanmıyorum. Ancak ekonomide farklı görüşte olanlar olabilir. Faizlerin çok düşük olduğunu ve bunun ileride sorun yaratabileceğini iddia edenler de var. Zaten dünyadada "sıfır faiz artık fazla oldu, balon yapabilir" diye düşünenlerin sayısı hiç az değil. Türkiye için ise faiz lobisi diyebileceğimiz, baskı yapan, manipülasyon yapan bir açık veya gizli lobi olduğunu görmüyorum" diyor.
AHLAKİ ZAAFİYET OLMADIKÇA SORUN YOK
İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Kerem Alkin, para ve sermaye piyasası risk ve getiri üzerine kurulu bir yapı olduğundan faizden kazananların dünyada her yerde olduğunu söylüyor. Alkin'e göre faiz lobisi dünyanın her yerinde var ama ahlaki zaafiyet olmadığı müddetçe bu son derece doğal. Peki Türkiye'de Gezi Parkı olaylarından sonra kıpırdanan gösterge tahvil faiz oranları gerçekten bir lobi tarafından yönlendiriliyor mu?
Alkin, ekonomilerde faiz oranlarından kar sağlayan hiçbir aktörün Gezi Parkı protestolarını organize edecek güce sahip olmadığını vurguluyor: "Ekonomik açıdan çok geri kalmış, ülkeyi kimin yönettiğinin belli olmadığı ülkelerde, uluslararası finans çevreleri belli denemelere girmiş olabilir ancak, Türkiye gibi imparatorluk ve 90 yıllık cumhuriyet geçmişi olan bir ülkede, Finans çevreleri tarafından bir toplumsal hareket organize edilemez."
FAZİ LOBİSİ METAFORUNA SARILDILAR
Geçtiğimiz haftanın faiz rakamları incelendiğinde de siyasi atmosferle ne kadar paralel gittiği gözlemleniyor. Başbakan Erdoğan'ın geri adım atmayan konuşmalarının ardından faizlerin yüzde 7'leri test ettiği görüldü. Arınç ve Gül'ün yumuşatıcı açıklamaları ve haftanın sonuna doğru gelen Fitch'in olumlu açıklaması sonucu faizler tekrar yüzde 6.50'lere geri çekildi. Bu da aslında faizin ipinin siyasilerde ve ekonomiyi yönetenlerde olduğunu gösterir nitelikte.
Ekonomist Uğur Gürses'e göre yetkililer "faiz lobisi" açıklamasına sarılarak paniğe kapılıyor. Gürses faiz lobisinin siyasi bir metafor haline geldiğini söylerken mevcut durumda Türk tahvili bulunduran yabancının mevcut yüksek faizden zarar ettiğini vurguluyor.
Gürses "Hükümetten gelen açıklamalarla faizin yükseldiği görülüyor. Bu işi sahiplenmeleri gerekenlerin paniğe kapılarak faiz lobisi metaforuna sarıldığını görüyoruz" diyor.
PARAZİT YAPAN DIŞ YATIRIMCI...
Prof. Dr. Deniz Gökçe ise Akşam gazetesinde faiz lobisini, 'Tatlı kazanç peşinde koşar. Bu kazancı sağlamak için yüksek faiz-yüksek döviz kuru arzular. Kendisi kazanırken ülkeyi fakirleştimeyi umursamaz' şeklinde tanımlıyor. Gökçe'ye göre kimin faiz lobisi sayılacağını söylemek zor olsa da bunun cevabı doğal olarak yabancı finans kuruluşları, bankalar, fonlar... Ayrıca bunların Türkiye ayağı da buradaki banka ve finans kuruluşları. Gökçe, sistemi anlatıp ve 'faiz lobisi'nin tanımını şöyle yapıyor: "Türkiye’ye yatırıma gelen fon ya da banka, döviziyle önce Türk Lirası alıyor. Bu Türk Lirası’nı hisse senedi ya da iç borçlanma senedine yatırıyor. Çıkarken de Türk Lirası’nı döviz yapıp evine dönüyor. Türkiye’de de bazı yerli aracı kuruluşlar ve bankalarla beraber hareket ediyorlar.
Dış ülkelerden Türkiye’ye gelen yabancı yatırımcılar sıklıkla yerel faizi artırmamız için bazen nasihatlar verirler. Çünkü faiz yükselirse Türk Lirası’nın dövize karşı değeri yükselir. Bu da dış yatırımcının işine yarar. Çünkü ülkemize yüksek getiriyi izleyerek gelen dış yatırımcı, ülkemizin parası değer kaybettikçe yüksek getiriden kazandığını, TL’nin dövize karşı değer kaybetmesi nedeniyle kaybetmek durumunda kalır. İşte getirisi kur değişmesine kurban gitmesin diye parazit yapan dış yatırımcıya ‘faiz lobisi’ diyebiliriz."
ELİNDE TAHVİL OLAN YÜKSEK FAİZDEN ZARAR EDİYOR
Trakya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu ise, Anadolu Ajansı'nda yer alan açıklamasında, mevcut durumda finans dünyası açısından faizlerin yüksek olmasının iyi bir şey olmadığını ve finansal sektörün faizlerin yükselmesi karşısında birçok açıdan olumsuz etkilendiğini ifade ediyor. Şu an tahvile yatırım yapan kesimlerin elinde büyük bir tahvil stoku olduğunu belirten Uzunoğlu bu kesimin alacağı daha küçük ölçekli tahvil uğruna faizin yükselmesini istemeyeceğini söylüyor. Uzunoğlu yükselebilecek faizlerin finans sektörü için oluşturacağı sıkıntıları şöyle sıralıyor:
"Faizlerin yükselmesi varlık fiyatlarını düşürür. İkincisi, faizlerin yükselmesi teminat sistemini çökertir. Teminatların değeri de düşmüş olur. Bu da bankaların ek teminat istemesine ve kredi risklerinin artmasına yol açar. Üçüncüsü, faizlerin yükselmesi özellikle vade riski nedeniyle öncelikle net faiz marjını düşürür. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın finans çevreleri, elinde hisse senedi, tahvil-bono olanlar hiç bir şekilde bunların değerinin düşmesini istemezler."
FAİZ LOBİSİ İLE TANSİYONU DÜŞÜREREK SAVAŞILIR
Tablo bu olunca da "faiz lobisi" tanımı ile belirli bir kitleyi göstermek de zorlaşıyor. Yine de bu ortamdan haksız kazanç sağlayanlar varsa da bunu bertaraf etmenin yolu ortamı yumuşatmaktan geçiyor. Kadir Tuna da son gelişmelerin Türkiye'nin risk primini artırdığına dikkat çekerken risk priminin düşmesi için mutlaka tansiyonun düşürülmesi gerektiğini söylüyor.
Tuna, " Siyasi gelişmeler en sonunda ekonomik risk düzeyini etkiler. Bu da faizlerin değişmesine neden olur. Tansiyonun düşmesi gerekiyor. Tansiyonun düşmesi, toplumsal uzlaşma sağlanarak risk primi düşürülebilir" açıklamasını yapıyor. Top, şimdilik "faiz lobisine" dikkat çeken hükümet yetkililerinin sahasında gibi gözüküyor.
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.