Kılıçdaroğlu'nun açıklamasının satır başları şöyle:
İçinde bakanların, oğullarının, iş adamlarının olduğu bir tablo. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki yolsuzluk tek başına yapılacak bir olay değil. üç önemli ayağı var yolsuzluğun.
İŞTE KILIÇDAROĞLU’NUN O SÖZLERİ
- Önce yolsuzluğa izin verecek kirli bir siyasetçiye ihtiyaç var. ikinci ayağı o siyasetçinin emrindeki bürokratlar. Yeteri kadar kirli bürokrata ihtiyaç var. Üçüncü ayağı devleti hortumlamayı iş edinen kirli iş adamı. Biz buna şeytan üçgeni diyoruz. Siyasetçi var mı var, bürokrat var mı var, iş adamı var mı var. dört bakanın adının karıştığı, çocuklarının adının karıştığı ciddi bir olay var. sıradan bir olay değil, örgütlü bir olay. Bilinçli bir olay. Devleti hortumlayan bir yapı var karşımızda.
- Ne beklenirdi? Adı yolsuzluğa bulaşan bakanlar hemen Ankara’ya gelir, başbakana gelir biz temiziz, çocuklarımız da temiz, asla kirli işlere bulaşmadık. Ama eliniz rahat olsun biz size istifa dilekçemizi veriyoruz. Hiç kimseye de müdahale etmeyin. Biz tertemiz insanlarız derlerdi istifa dilekçelerini verirlerdi. Başbakan da çıkar şunu söylerdi “ben bakanlarıma, polislerime devletime savcılarıma güveniyorum.” Derdi, onların istifa dilekçelerini kabul eder, bağımsız yargı karar verecek der susardı. 76 milyon vatandaş alkışlardı. Hiçbirimizin söyleyecek bir şeyi kalmazdı. Bakanlara da teşekkür ederdik, sizin temiz olduğunuz davranışınızdan belli derdik.
- Bu böyle olmadı. Bu bakanlar Ankara'ya geldiler, bütün programlarını iptal ettiler. İstifa etmeyeceğiz dediler. Koltuğu babalarının malı gibi gördüler. Hortumlamaktan utanmadılar. Ve çıktılar milletin önüne gülerek alay eder gibi devletin içinde çeteler var dediler. Türkiye kendi tarihinde, Osmanlı dahil böyle bir olayla karşılaşmamıştır. Dünyada böyle bir örnek asla olmamıştır. Eğer çeteyi siz sokakta kurarsanız, onu bir şekliyle çözersiniz. Çete bürokraside oluşursa çözersiniz. Ama bakanlar kurulunda oluşursa orada zorluğunuz vardır. Geldiğimiz süreç budur.
- Kul hakkı yiyenlere güvenmeyiniz. Yetimin hakkını yiyenlere güvenmeyiniz. Onlar sizi soydular. Siyaset zenginleşme aracı değildir. Siyasetin yolu halkın zenginleşmesini sağlamaktır. Ne kadar yoksul varsa, siyasette o kadar köşeyi dönen var demektir. Din iman edebiyatı yapıyorlardı, hala dillerinden düşürmüyorlar. Defalarca söyledim başbakana, çık şu kürsüye de ki ben kul hakkı yemedim de diye. Diyemiyor. Babalar ve oğullar çıkmışlar meydana devletin içinde örgüt var diyorlar.
- Sayın Başbakan’a birkaç sorum var. 11 yıldır iktidardasın, başbakansın. Bütün istihbarat örgütleri senin emrinde. Bakanlar bürokrasi senin elinde. Devletin içinde çete olduğunu senin bakanların ve onların çocuklarının yolsuzluk yapıldıktan sonra senin dillendirmen ne kadar doğru? Sen 11 yıldır iktidardasın. Sen nasıl olurda çetenin farkına varmazsın o zaman? Bir kamu bankasının genel müdürünün evinde, ayakkabı kutusu içinde milyonu aşan dolar bulunuyor. Başbakan’a soruyorum, o genel müdürün evine, o ayakkabı kutusunun içinde, dolarları çeteler mi yerleştirdi?
- Bakanların çocuklarının yatak odalarında, bir değil iki değil beş değil, ona yakın kasayı çeteler mi yerleştirdi? Para sayma makinalarını çeteler mi yerleştirdi? Milyonlarca doları çeteler mi yerleştirdi? Nasıl oluyor da bu çeteler, bunları yerleştirirken bunların hiç haberi olmuyor? Ben asıl bu soruların yanıtlarını bekliyorum.
- Adı yolsuzluğa bulaşmış bakan ve oğlunun konuşmaları medyaya düştü. Bakan ne diyor? “Oğlum dikkatli ol telefonda bunları konuşma” ne demek bu içişleri bakanı? Ben merak ediyorum, bu konuşmayı çeteler mi onlara zorla yaptırdı? Bir babayla oğul arasında her türlü konuşma olur. Neyi gizler? Aile mahremiyeti varsa gizlenir, iki yolsuzluk varsa gizlenir. Onun dışında ne olacak? Neden oğlum bunları dikkatli konuş diyor, yüzyüze görüş diyor. Çeteler mi bunu önerdi acaba sayın bakana?
- Yolsuzluğu ortaya çıkaran ve savcının emrini yerine getiren polisler var. hukuka göre, adli kolluk yönetmeliğine göre, savcı polisleri alır, talimat çerçevesinde görev yapmasını sağlar. Polisler de giderler savcının talimatını yerine getirirler. Dört bakan istifa etmedi, Ankara’da kaldılar. Altlarında kırmızı plakalar. Devletin bütün bürokrasini kullandılar. İlk işleri bu polisleri görevden aldılar. İnsanda ar olur. 11 yıldır iktidardasın. Bunlar devletin polisi. Çete devletin içine yerleştirdi? Ne yaptı bu polisler? Ankara’da İstanbul’da görevlerine son verildi, savcılar iş yapamasın diye, yolsuzlukları da örtelim diye. Bu örtülecek türden bir yolsuzluk değil.
- Yolsuzlukları araştıran savcılar var. devletin savcıları. Cumhuriyet savcıları. Mahkeme kararıyla telefon dinlemeleri yapılıyor, görüntülü deliller toplanıyor. Bu savcılar da çete oldu. daha düne kadar alkış tutuyordunuz. Kurşun geçirmez aracını çete diye suçladığın savcılara tahsis ettin.
- Eğer bunlar gerçekten çeteyse, savcısı polisi çeteyse o zaman bu ülkede bir yönetim sorunu var. bu ülkeyi çeteler yönetiyor. 11 yıldır iktidardasın, istihbarat örgütleri emrinde, savcısı polisi çete, yolsuzluğunu çıkartmışlar. Sen diyorsun ki, yolsuzluktan söz etmeyin, bakanlardan söz etmeyin, savcılardan söz edin.
- Hiç utanmıyor musunuz? Allah’tan korkmuyor musunuz siz? Şimdi alt yapıyı oluşturuyorlar, yolsuzluğu nasıl örteriz diye. İlk yaptıkları iş süratle bir yönetmelik çıkarttılar. Yönetmeliği çıkaran bakanların içinde adı yolsuzluğa bulaşan da var. bundan sonra savcı talimat verirse, önceden hırsızlara haber verilecek. Deniz feneri henüz belleklerimizden silinmedi. O dönem polisler kendi bakanlarına haber verdiler. İstanbul’da şuralarda arama yapılacak diye. Ne oldu? o köstebek bakanın, özel koruma müdürü, Kırıkkale belediye başkanını aradı. İstanbul’da deniz feneri yetkililerini aradı arama yapılacak diye. Biz bunu belgeleriyle ve telefon konuşmalarının tümünü yayınladık. Hiçbir ses çıkmadı, soruşturma açılmadı. O köstebek bakan, içişleri bakanlığından başbakan yardımcılığıa terfi ettirildi. Hırsıza bilgi verilir mi? Geleceğim hazırlığını yap. Utanmadan böyle bir yönetmelik çıkarıyorlar.
- Buradan bütün hukuk çevrelerine çağrıda bulunuyorum. O yönetmelikleri asla dikkate almayınız. Barolar süratle dava açmalı. Yargı süratle karar vermeli. Halk adına karar veriyorsa yolsuzluğa izin vermemelidir. Böyle bir kepazelik Türkiye Cumhuriyeti tarihinde asla görülmemiştir. Yönetmeliği değiştiriyorsun, kamu ihale kurumu yasasını değiştirdiler. Neydi? Yolsuzluklardan arınmış kamu ihale sistemini getirmek istiyorlardı. Değişikliği yaptılar, kamu ihale kurumunun içine çete yerleştirdiler.
- Çete var diyor. Defalarca söyledim, çete varsa bu ülkede, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen varsa, iki çete reisini bir tarafta, iki çete reisini etrafında görür. Bu çeteyi kim yönetiyor diye görmek istiyorsa, geçer aynanın karşısına çete reisini orada görür.
- Son bir soru daha soruyorum. Elini vicdanın koyup söyle bana, helal paranın, alın teriyle kazanılmış bir paranın ayakkabı kutusunda ne işi var? insan olanın anlayabileceği bir soruyu soruyorum. Gerçekten Müslümanlığa bağlı bir insana bu soruyu soruyorum. Oturup bana bunun yanıtını verecek? Devletin bankası duruyor, sen devletin genel müdürüsün,
banka emrinde, nasıl oluyor da bu parayı evinde saklıyorsun? Acı olanı ne biliyor musunuz? Bu haram paranın, Müslümanım diye tafra atan başbakan tarafından savunuluyor olması.
- Efendim ne oluyormuş? Koskoca içişleri bakanı, oğlu gözaltına alınıyormuş da bunu gazetelerden öğreniyormuş. E sen hiç utanmadın mı oğluna yolsuzluk tavsiye ederken, hiç yüzün kızarmadı mı senin? Şimdi kalkıyorsun da çok acı bir olay diyorsun. Siyaset kirlilikten arınmalı. Temiz siyaset olmalı. Düzgün siyaset olmalı. Her kuruşun hesabını siyaset kurumu halkına vermeli.