Kayyum ataması ile kaygılananlara sert tepki!

İşte Hacısalihoğlu'nun o yazısı;

Teröre destek veren belediyelere kayyum atanmasına içerleyenler, her zaman olduğu gibi dillerine demokrasi, insan hakları kavramlarını dolayarak, Türkiye’yi suçlamanın çabasındalar.

Yine maskeliler, yine sahteler ve yine kirli oyunların perde arkası tasarlayıcıları olarak efendilik refleksiyle davranmaktalar. O belediyeler terör örgütüne maddi ve manevi güç veren kurumlar durumdayken insan haklarının dinamitlenemeyeceğini, millet iradesini temsil etmenin maskeli bir demokrasi oyunu olmadığını, teröre destek olunamayacağını ifade etmeyenler şimdi Türkiye’ye, efendi edasıyla ayar vermeye, sahte demokrat rollerle hukukumuza, egemenliğimize müdahale etmeye çalışıyorlar. Büyükelçileriyle, gazetecileriyle, askerleriyle, siyasetçileriyle açık veya örtülü Türkiye hasımlığını her fırsatta ortaya koyuyorlar.

Onlar ki; 15 Temmuz’a yönelik tutumları nedeniyle sahte demokrat karakterleriyle tarihe işlenmiş durumdalar. Ve yine onlar ki; o gece başarısız olan darbeciler için “irtibatlı olduğumuz askerler tutuklandı” ve “ muhataplarımızı kaybettik” ifadelerini açıkça sarf ederek, ne tür demokrat olduklarını ispat ettiler. Şimdi de FETÖ gibi işlev üstlenen diğer muhataplarını kaybetmenin telaşındalar.

Dertleri bu ülkenin gerçek demokrasi mücadelesini desteklemek değil tam aksine iç bütünlüğünü zedeleyerek gerçek demokrasinin güçlenmesini engellemek. Bu sinsi plan için yıllardır terör örgütlerinin arkasında durdular. PKK terör örgütü AB ve ABD arasında yıllarca destek için mekik dokudu ve çoğunda da aradığı desteği gördü. Her terör örgütü gibi PKK’nın da yaşam kaynakları durumunda olan; insan-para-silah üçlüsünün örgüte akışında, çoğu NATO üyesi çeşitli Batı ülkelerinin siyasi, diplomasi, güvenlik, istihbarat ağı aktif rol üstlendi. Türkiye’nin de bir NATO ülkesi olmasına rağmen bu tavır daima sürdürüldü. Öncelikle üyeleri için güvenlik üretmekle yükümlü olan NATO, söz konusu Türkiye olduğunda bu rolünü hep unuttu.

Bu haksızlıklara karşı Türkiye daha bağımsız davranmaya başladıkça, savunma sanayinde yerli ve milli üretim çabalarını artırdıkça bu defada Türkiye’nin eksenin kaydığını, demokrasiden uzaklaştığını, otoriterliğe dönüştüğünü yaymaya çalışarak, geliştirdikleri “Erdoğan düşmanlığı” projesiyle Türkiye’nin yolunu kesmeye, ilerleyişini engellemeye çalıştılar.

Onlar için kontrol edilemeyen ülke demokrasiden uzaklaşan ülkedir, kukla olmayan lider otoriterleşen liderdir. Kontrol edilen ülke oldukça demokrasi sorgulamasının gereği yoktur hatta çok sakıncalıdır. İtaat eden, kuklalaşan lider olduğunda da diktatörlüğün, otoriterliğin, hiç bir önemi yoktur, sorgulamaktan uzaktır.

Bu sahtelik artık katlanılır gibi değil. Türkiye’nin istikrarına ve istiklaline saygı duymayandan dost olmaz, müttefik olmaz. Bugün lideriyle milletiyle bu ülke bu gerçeğin farkındadır ve inançla, kararlılıkla, inatla anasının ak sütü gibi helal olan istiklal ve demokrasi yürüyüşünü sürdürmeye ant içmiştir.

FETÖ-PKK/PYD-DAEŞ Terör konsorsiyumuyla 15 Temmuz darbe girişiminin rövanşını almaya çalışanlar, tezgahladıkları " Erdoğan düşmanlığını" sürekli canlı tutarak; ülke sevdalısı,bağımsızlık tutkunu bu milletin birlik ve bütünlük ruhunu yok etmeye, ülkenin yeniden dirilişini ve yeniden toparlanışını köreltmeye çalışıyorlar. 40 yıldır bu ülkenin devlet mekanizmasına yerleştirdikleri kendi derin devletlerinin maşalarının deşifre olmasının hırçınlığı içindeler. Suçüstü halinin dışavurumuyla yavuz hırsız misali pervasızlığın son perdesini sergiliyorlar. Bir yandan muhatapları FETÖ’ nün öte yandan diğer muhatapları PKK/PYD’nin etkisizleşmesinin kaygısıyla terör merkezlerine dönüştürülmüş belediyelere kayyum atanmasına tepki duyuyorlar.

Bu sıkıştırmalar yolumuzu kesemeyecek. Bu ülke yeni dönemin yükselen gücü olarak hedeflerine ulaşacak. İçimize yerleştirilmiş başka ülkelerin derin devlet uzantılarının kökü kazınacak ve tüm kurumlarımız yeniden bizim olacak.

Yeniden bu milletin olacak…