İşyerinde uykuya methiye
İsmet İnönü, Zinedine Zidane, George W. Bush, Salvador Dali, Thomas A. Edison, Napolyon... Bu ismini saydıklarımızın ortak noktası nedir, biliyor musunuz?
17 Ekim 2009
Siesta yani öğle uykusu alışkanlığı! Uyku deyip geçmeyin, bu çok ciddi bir konudur. Maonun çalışan kitlelerin verimliliğini artırmaya karar verdiği günden beri, öğle uykusu Çinde bir anayasal hak mesela.
Bir çok iş kolunda, öğle uykusu (yahut uyku saatleri dışında biraz kestirmek) bir alışkanlıktan öte, tavsiye edilen bir tedbir: Uzun yol şoförlerinin, normal saatler dışında vardiya yapan çalışanların, uzun uçak yolculuğu yapan iş adamlarının, hatta sağlığına düşkün patronların gün içinde biraz kestirmeleri tavsiye ediliyor.
Peki, bu tanımlara uymayan çalışanlar, mesela bir gazeteci, bir muhasebe elemanı yahut bir öğretmen, öğle yemeğinden sonra bir kenara çekilip şöyle yarım saat, bir saat kestirmeye kalkarsa ne olur? Pek iyi olmaz!
LEloge de la sieste (Öğle uykusuna methiye) adlı kitabın yazarı Bruno Comby "Şirketlerde, öğle uykusunun yerini kahve makinası aldı" diyor; "Batı toplumunda, gece uykusu bir sorun değildir, ama gündüz uyumak suçluluk duygusu sebebidir." Bir işyeri doktoru ise "Patron yahut genel müdür, odasının kapısını kapatıp rahatsız edilmek istemiyorum bahanesiyle uyku çekebilir, ama diğer çalışanların böyle bir hakkı yoktur" diyor ve ekliyor, "Bu yüzden, gün içinde yorgunluk hisseden, uyku basan bir çok çalışan, bir bahaneyle garajdaki arabasına inip, yahut tuvalete kapanıp, kimseye görünmeden 3-5 dakika kestirmeye çalışıyor."
Oysa öğle uykusu nelere çare
İşini kaybetme korkusu, rekabet ortamı, işe gidiş gelişte yaşanan trafik veya toplu taşıma sıkıntısı, yeni teknolojiler sebebiyle 7/24 işten kopamama, televizyon, internet, sosyal paylaşım siteleri gibi yeni iletişim olanaklarının uykudan çaldığı zaman... Bütün bu etkenler, çalışanların gece uykularının giderek kısalmasına ve uyku kalitelerinin bozulmasına sebep oluyor. Bu da, çalışanların asabi olması, iş ilişkilerinin gerilmesi, ekip havasının bozulması, genelde hayat kalitesinin düşmesi sonucunu doğuruyor. Bir danışmanın dediği gibi, "Evinizin dışındayken, iş yerinde, acıkınca, susayınca, hatta çişiniz gelince ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Uyku da böyle bir tabii ihtiyaç. Ama nedense uyumak ayıp ve yasak!" diyor.
Uzmanlar, gün ortasında kısa bir uykunun bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldıracağı konusunda hemfikir. Araştırmalar, bu sayede çalışanların daha dinamik ve verimli, iş kazalarının daha az olduğunu gösteriyor. Nike, Deloitte gibi pek çok uluslararası şirket, çalışanlarına dinlenme odaları tahsis ediyor.
Leblon-Delienne adlı, çizgi-roman dünyasından esinlenen dekoratif eşyalar tasarlayan küçük bir Fransız şirketi ise bu kompleksi atmış ve bu tabuyu yıkmış. Japonyaya yaptığı bir seyahat dönüşünde (Japonyada, mesela büyük gazete binalarında çalışanlar için uyku odaları vardır) şirketin eski genel müdürü Eric Delienne çok farklı bir çalışma ortamı yaratmaya karar vermiş. Öğle yemeğinden çıkan çalışanlar, dinlenme odasında, yerlere atılmış büyük minderlere kendini atıyor, paravanların arkasına gizlenmiş divanlarda kestirebiliyor. "Tabii ki uyumak zorunlu değil" diye gülüyor şirketin patronu, "İsteyen uyuyor, isteyen dinleniyor. Ama dinlenip öyle mesaiye başlayanların daha verimli olduğuna şahit oluyoruz. Çalışanlar sanki güne yeniden başlıyoruz diyorlar..." Bu arada, mesai arkadaşlarıyla aynı ortamda, sırt sırta kestirmek de, şirket içi dayanışmayı ve dostluğu güçlendiriyormuş.
Hürriyet İK