İşte Finansbank'ın halka arz planı!
Finansbank Genel Müdürü Temel Güzeloğlu, bazı önlemlerin rekabeti engellediğini ve tüketiciye zarar verdiğini belirtti
Bankacılar, cari açığı kontrol altına almak ve tüketicileri korumak amacıyla sektöre yönelik yapılan düzenlemelerin gevşetilmesi talebini son günlerde yüksek sesle dile getirirken, Finansbank Genel Müdürü Temel Güzeloğlu bazı regülasyonların rekabeti olumsuz etkilediğini ve tüketiciye zarar verdiğini söyledi. Regülasyonları üç ana başlıkta toplayan Güzeloğlu, “Bir kısmı cari açığı frenlemek, bir kısmı da tüketiciyi koruma amacıyla yapıldı. Bir de tüketicileri de korumayan, neden alındığı belli olmayan önlemler var” diye konuştu.
Habertürk'ten Sefer Yüksek'in haberine göre, kredi kartında limit sınırının kişinin bütün bankalardaki limitine getirilmesinin piyasayı resmen iki büyük kart oyuncusunun düopolisi (iki satıcının sonsuz sayıda alıcı ile karşı karşıya geldiği piyasa) haline getirdiğini kaydeden Güzeloğlu, “Çünkü herkesin cebinde iki büyük kart oyuncusunun kartı vardı. Limitler buradaydı. Vatandaşlarda bu kartlara bloke olup burada kaldılar. İki büyük kart oyuncusu da kâr etmek için KOBİ’lere dönüp. ‘Herkesin cebinde benim kartım var. Artık POS komisyonu olarak yüzde 1 değil, 3 vereceksin’ deyip pazar güçlerini kullanmaya başladılar. KOBİ’ler de bunu maliyetine yansıtınca tüketici yine zarar gördü. Bu regülasyonun istenmeyen ama görülmeyen sonuçlarından bir tanesi. Her alanda bu tip örnekler mevcut. Bazı regülasyonlarla rekabet engellendi ve durum bu noktaya geldi” diye konuştu. Güzeloğlu, limit regülasyonu sonrası kredi kartı pazar paylarına bakıldığında diğer kartlar pazar kaybederken, ilk iki kartın tepede kaldığınının görüldüğünü sözlerine ekledi.
ALINAN ÖNLEMLER ARTIK GEVŞEMELİ Mİ ?
Biz gevşetileceğine ilişkin bir sinyal almıyoruz. ‘Normalleşme dönemine geldik mi’ diye düşündüğümüzde; cari açık rakamlarına bakıldığında GSYİH’nin yüzde 5’leri seviyelerine yaklaştı. Dolayısıyla normalleşme bence yakın. ‘Önlemler tamamen kaldırılmalı mı’ diye sorarsanız bence kaldırılmamalı. Çünkü onların bir kısmı cari açıkla da ilgili değil. Ama önemli bir kısmı da var ki gerçekten cari açık kontrolü için. Örneğin, bankalara getirilen genel karşılık yükümlülükler. Genel karşılık yükümlülüğünün ya da taksit sınırının tüketiciyi korumakla bir alakası yok. Dolayısıyla alınan önlemlerde birtakım noktalarda geri gelmeler başlayabilir. Ama açık söylemek gerekirse bu yıl içinde beklemiyorum.
BATIK GÜNEY ŞERİDİNDE DAHA YÜKSEK
- Kredilerin takibe dönüşümünde bir artış öngörüyor musunuz?
Takibe dönüşüm oranlarında bir yüzde oranı kote etmek çok doğru değil. Ama artışı konuşabiliriz. Bizim gördüğümüz Antalya, Adana, Gaziantep gibi güney şeridi illerde kredi batıklarının normale göre daha yüksek seyrettiğini görüyoruz. Antalya’da turizm sektörü Rusya’dan olumsuz etkilendi. Doğu’ya doğru gittiğinizde orada da tekstil etkilendi. Euro değer kaybedince sektördeki firmalar ters pozisyonda kaldı. Bunların etkili olduğunu görüyoruz. Ama bu illerdeki büyük oteller, büyük tekstil firmalarında da bir etkilenme olmadığını görüyoruz. Daha çok bir alt sergment olan ticari diyebileceğimiz segmentte sıkıntılar var. Bankalar olarak biz de sıkıntıların geçici olduğu düşüncesiyle bu tür sıkıntı yaşayan müşterilerimizi ayakta tutmaya çalışıyoruz.
KUR KONTROLDEN ÇIKMIŞ BİR ZEVİYEDE DEĞİL
- Kurdaki yükseliş nedeniyle reel sektör ve bankalar ciddi zarar görür mü?
Mevcut seviyelerde kurun ekonomiyi yutacağı, tahrip edeceği gibi bir durum görmüyorum. Tabii kurun ve faizin kontrolden çıkıyor olması bankacılık sektörü için hoş olmaz. Ancak bizim bilançolarımız açısından bu seviyeler kontrolden çıkmış seviyeler değil. Özel sektör bilançoları açısından da böyle görülmüyor. Kurlar arttığı zaman ‘Ne oluyor bizim müşterilerimize’ diye baktık. Müşterilerimizin çok büyük kısmında kurdan kaynaklı ciddi sorunlar görmedik. Türkiye’de kurun böylesi yükselmesinden dolayı sıkıntı yaşayan firmalar tabii ki var. Ama bunlar geneli etkileyecek bir boyutta değil. Çünkü genelde döviz ile borçlanan firmaların işleri de dövizle olduğu için büyük problem oluşturmuyor.
BİREYSELİN PAYINI % 60'TAN 40'A DÜŞÜRDÜK
-Bilançonuzda kredi kompozisyonunuz nasıl?
Biz Türkiye’nin en bireysel bankasıydık. Kredilerimizin yüzde 60’ınn üzerinde bir oran bireysel kredilerden geliyordu. Son iki yıldır bilançomuzda ciddi bir dönüşüm yaptık. Bireysel kredilerin ağırlığını yüzde 40’a düşürdük. Yüzde 60 ise tüzel tarafa kaydırdık. Bu yüzde 60’ın da yarısı KOBI kredilerinden oluşuyor.
% 40 HALKA ARZ PLANI HALA VAR
- Halka arz planı hâlâ geçerli mi, vaz mı geçildi?
Halka arz konusunda şanssızlık oldu. Piyasa bu haldeyken halka arz olmaz. Sermayedar da haliyle geri çekti. Ama piyasa şartları oluştuğunda yüzde 40’ı halka arz etme planı var. Bunu yapacaklarını söylüyorlar. Ama bu kararlar bizim buradaki yönetimin dışında gelişiyor. Ne zaman olacağına da sermayedar karar verecek. Halka arz duruşunda ise yüzde 40’ın yarısının kaynağını bankaya gelir diye düşünüyoruz.
BU YIL KREDİLERLE YÜZDE 20 BÜYÜRÜZ
- Bu yılki büyüme hedefiniz nedir?
Bu yıl kredilerde yüzde 20, mevduatta ise bunun 2-3 puan altında büyümeyi planlıyoruz. Sektör ise yüzde 15’ler civarında büyür.
'BU KARLAR BANKALAR DEVAM ETSE BİLE TÜRKİYE EDEMEZ'
- Bankaların sermaye kârlılıkları düşüyor. Bankalar bu durumdan nasıl etkilenecek?
Türkiye’de hangi yatırımcı yılda yüzde 11 para kazanmak için parasını gider üstelik de riskli bir işe yatırır. Hangi reel sektör yatırımcı, hangi müeahhit, hangi fabrikatör yatırır. Bankalar yüzde 11 para kazanıyor. Ne diyeyim, bundan başka diyecek bir şey var mı? Üstelik de makroekonomi ters giderse yüzde 11 de kazanmıyorsun, yüzde 3 -5 zarar da edersin.
- Bankalar bu şekilde devam edebilir mi?
Yüzde 11 kârla bankalar devam etse bile Türkiye devam edemez ki. Sonuçta biz çok basit bir denklemle çalışıyoruz. Regülasyon bana ‘Senin kredilerin sermayenin 7 katı olabilir’ diyor. Dolayısıyla 100 TL sermayen varsa 700 lira kredi verebiliyorsun. Bu sermaye nereden geliyor? Sermayemiz kârlardan geliyor. Ben sermayem üzerinden yüzde 10 kâr edersem önümüzdeki sene sermayem 110 TL olacak. Verebileceğim kredi de 770 TL olacak. Dolayısıyla ben sermaye getirim kadar kredilerimi büyütebilirim. Bankaların da kredi büyümesi yüzde 11 olur. Türkiye’ye yıllık kredi büyümesi yüzde 11 yeter mi? Yetmez. Türkiye’nin ihtiyacı olan büyüme genelde yıllık yüzde 5 ise bankaların kredi büyümesinin de bu oranın karesi kadar yani yüzde 25 olması gerekir. Peki bu sermaye nereden gelecek? Bu bankalardan çok Türkiye’nin problemi. Dolayısıyla bankacılık sektörünün sermaye getirisinin küçülmesi belli bir vadede iyi bir fikir değildir. Eğer ‘Kredi zaten büyümesin’ deniyorsa tamam. Ama ‘Bir yandan Türkiye büyüsün, bir yandan da bankalar az kâr etsin’ deniliyorsa bu olabilecek bir şey değil. Bu ‘Bir yandan çocuk büyüsün, bir yandan da ayakları küçük kalsın’ demek olur.