BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemİstanbul’u bekleyen ‘dip suyu’ tehlikesi----

İstanbul’u bekleyen ‘dip suyu’ tehlikesi

İstanbul’u bekleyen ‘dip suyu’ tehlikesi
04 Kasım 2020 - 14:03 www.finansgundem.com

Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, suların şebekeye verilmeden önce fizikseli kimyasal ve biyolojik olarak testlerden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, sularda dip seviyesine yaklaşıldığı için ağır metaller bulunabileceğini söyledi.

İstanbul barajlarının doluluk oranı bugün itibariyle yüzde 29.43.

Alibeyköy Barajı'nda 24.21 seviyedeki doluluk oranı, çekilen sular çok net gözükürken, tarihi su kemeri neredeyse tam boy görünüyor.

Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, barajların yüzde 30'un doluluk oranı ve bunun insan sağlığına etki konusunda, şu değerlendirmelerde bulundu:

* Şebeke suyuna verilecek olan suların tahlillerinin tam olarak yapılası gerekiyor. Bu ister dip suyu olsun, üst su olsun değişen hiçbir şey söz konusu değil.

* Bitirin fiziksel, kimyasal ve biyolojik muayeneden geçirildikten sonra elektromanyetik muayeneden geçildi. Bu soruda klorlama ve filtreleme olmak üzere diğer mikro organizmalardan da arındırılması gerekiyor.

* Dip suyun şöyle bir riskli elbette olabilir; suyun altına ağır maddeler çöker, partiküller çöker gibi gözükebilir.

Fakat burada aslında önemli olan denizlerde de benzer durum geçerlidir; dipte en altta ağır metaller varsa kalırsa. Yani cıva, demir gibi ağır metaller en altta kalır.

* Bu sularda bu tip riskler söz konusu olabilir. Bu yüzden mümkünse barajların dolu olması gerekir. Ancak tehlikeli seviye söz konusu olmayana kadar baraj içinde tüm sular kullanılabilirdir ”dedi.

FİZİKSEL, BİYOLOJİK VE KİMYASAL TESTLER

İlhan, Fiziksel muayene, kimyasal ve biyolojik muayenenin yapılması koşuluyla. Fiziksel muayenede suyun berrak olup bilgi, renginin olup olmadığını şeffaf olması, berrak olması gerekir, partikül içermemesi gerekir. Bunlara bakılır. Kimyasal muayenede özellikle demir ve cıva sorgusu var olup olmadığına bakılır. Mısır belli bir düzeyin üstünde gerekir. Biyolojik muayenede ise hepimizin bildiği kanalizasyonla karışmış mı veya başla bir şey olmuş mu? Buna göre bakılır. Buna göre de klorlama, filtreleme yapılır. Burada önemli olan suyun belli bir nitelikte ve kalitede olması. Suyun üst ya da orta kısmının aslında farkı yoktur. Ama bu standardın geçtiği geçiliyor ”diye konuştu.

DİP SUYUNDA ANİ YAĞIŞTA RİSK ARTIYOR

Dr. İlhan, suyun barajlardan sunulmadan önce testlerden geçmesi aşağıda konuştu:

* Eğer yetkili makamlar tarafından suyu yapılabilir kurumlar özellikle belediye tarafından sulanma yapılıp temiz raporu veriliyorsa kullanmanın bir sakıncası yok elbette.

* Fiziksel, biyolojik ve biyolojik testlerden geçti raporu verildiyse. Ama şu şekilde risk tabii ki de artabiliyor. Örneğin çok dip su kaldı ve aniden yağmur yağdı. Daha çok çamurla karışık oldu. Bu sefer bu işlemler daha uzun sürdüğü için elbette risk artabiliyor.

* Barajlardaki suların ya da verilen suların farklı istasyonlarda ölçümleri yapılıyor. Bu istasyonlardaki su değerine göre su şebekeye basılıyor. O yüzden öncesi yapılan kontroller doğru bir şekilde yapılıyorsa, klorlaması yapılırsa bu suları kullanmanın bir sakıncası yok.

* Fazla klorun zararı elbette olabilir ama burada klorlama doğrudan kişiye verilen klor tablo için veya kullanacağımız suya kendimiz klorlama yapmayacağımız için çok düşük akışeye geleceğinden kişiler üzerinde bir olumsuz etkisi olmaz.

* Suyun resmen klorla dolması lazım ki etkileri olsun. Şu an böyle bir durum söz konusu olduğunu düşünmüyorum.

HEPATİT A, KOLERA SALGİNİ

İlhan şöyle devam etti:

* Yeterli kontrol yapılmazsa, yeterli klorlama biyolojik etkenler yönünden tüm su kaynakları için bir ceza, su suçları karşımıza çıkabilir.

* Başında hepatit A, kolera geliyor. Fiziksel olarak bakarsak berrak olmayan suyun kullanımı söz konusu olmaz. İnsanlar bunu kullanmazlar, fiziksel kirlilik diyoruz buna partikül içermesi durumunda. Kimyasal olarak ise ağır metal içeren suların kullanılmasında; Ağır metal zehirlenmesi kadar söylenen söz konusu olabilir ama bu çok nadir gerçekleşebilir.

* Suyun özellikle bir yerde kirlenmesi gerekir. Fabrika artıkları veya doğal olarak çok cıva, demir içeren kaynaklardan gelecektir veya arsenik içeren kaynaklardan ancak bu şekilde kirli olacak.

* Genelde bu ağır metal zehirlenmeleri akut kullanımda değil çünkü akut kullanımda birisinin ya sabotaj amaçlı ya da bir fabrikanın kaynaklarının bertaraf sularının buraya gelmesi olmasını bekleriz ya da sabotaj amaçlı bekleriz. Ama daha çok iyi kontrol edilmeyen sularda ağır metal zehirlenmeleri kronik hastalık olarak ortaya çıkabilir. Yani çok uzun süre cıvaya maruz kalabilir.

* Hem kadınlarda, hem erkekler ve gelişme çağındakilerde pek çok olumsuz etki söz konusu olabilir. Bu işlem denetimin çok önemli olduğunu ve doğru ev uygun bir şekilde yapılması gerektiğinin altını çizmek isterim.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)