İngiltere'nin geleceğindeki dev borç tehdidi

FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ

2021 yılına girerken umutlu olmak için çok sebep var. Aşıların hazır olması, normal hayatın büyük bir bölümünün geri gelmesinin beklenmesi ve ekonominin beklenenden daha hızlı toparlanma gösterebilecek olması umut yaratıyor.

Geçtiğimiz hafta İngiltere ve Avrupa Birliği arasında mutabakata varılan Brexit anlaşmasının, 1 Ocak tarihinde yürürlüğe girmesiyle, zor bir dönem yaşanabilir. Ancak şirketlerin, son dört yıldaki belirsizliği geride bırakmış olması olumlu bir gelişme.

İngiltere’nin canlı bir iş kültürü var ve büyümeyi, kar sağlamayı, daha fazla kişiye istihdam sağlamayı hedefleyen birçok küçük ve orta ölçekli şirket bulunuyor. Bu şirketler yalnızca geçtiğimiz yıl online alışverişlerin pandemi nedeniyle artması sonucunda genişleyen dijital alanda da bulunmuyor.

The Guardian’ın haberine göre, teknolojiyle yakın ilişki içinde olan ülkelerden bir tanesi olarak İngiltere, küresel anlamda rekabete hazır. Ancak Avrupa Birliği’yle ortak pazar ve gümrük birliği avantajının dışında olması olumsuzluk yaratıyor. Bununla birlikte İngiltere’nin geleceği için birçok kısıtlayıcı unsur var.

Uluslararası Para Fonu (IMF) bunlardan birinin, İngiliz şirketlerinin, merkezi ve yerel yönetimlerin ve düşük gelirli tüketicilerin içinde bulunduğu büyük borç yükü. IMF’ye göre, İngiltere büyük bir resesyonun yaşanması halinde, finansmanı güç olacak borçları bulunan şirketlere sahip 8 büyük ülkeden biri.

Aralarında İngiltere, ABD, Almanya ve Japonya’nın da bulunduğu bu sekiz ülkedeki düşük faiz oranları, şirketleri daha fazla borç almaya teşvik etti. Bu borçlar genellikle yatırım için değil, hissedarlara kar dağıtımı için alındı. Gelinen noktada, 15 trilyon sterlin değerindeki kurumsal borçların %40’ı, on yıl önce yaşanan finansal krizin yarısı büyüklüğünde bir kriz yaşandığı takdirde ödenemeyecek durumda.

İngiltere’de hükümet borçları da arttı. Bunun nedeni çoğunlukla pandemi sürecinde ekonomiyi desteklemek için gerçekleşti. Bu dönemde İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve bakanları, 10 yıllık kemer sıkma politikasının ardından çok daha kötü duruma gelmiş sorunların birçoğunu çözmek için harcamaları arttırmak istedi.

Pandeminin İngiliz hükümetine çıkardığı fatura önümüzdeki birkaç yıl boyunca da etkisini göstermeye devam edecek. Hükümet, borçların gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının bu yıl için beklenen %105 artışın da ötesine geçerek, %120 artış gösterme riskiyle karşı karşıya.

Bu durum yeterince kötü değilmiş gibi, pandemi milyonlarca düşük ve orta gelirli çalışanı, finansal olarak ayakta kalabilmek için borç almaya yöneltti. İngiltere’nin toplam verileri, kredi borcu olanlar ve olmayanlar arasında giderek derinleşen uçurumun üzerini kapatıyor. Örneğin mortgage kredisi, yüksek seviyelerde olmasa da yoğun olarak genç hane halklarında bulunuyor. Ancak 60 yaşın üzerindeki insanlar, kendi evlerinde oturuyor.

Benzer bir şekilde İngiltere Merkez Bankası’nın tüketici kredisi verileri de aydınlatmaktan daha çok bazı şeylerin üzerini örtüyor.

İngiltere’nin borç üzerine odaklanan yardım kuruluşları, finansal olarak en zayıf kesimlerin giderek daha fazla borçlandığı konusunda uyarıda bulunuyor. Bu durum kazandıkları her kuruşu harcayan ve bu nedenle ekonomik toparlanma için oldukça önemli olan fazla sayıdaki hane halkını vakti yaklaşan bir bombanın üzerinde oturmaya mahkum ediyor.

Pandeminin, istihdam piyasasındaki olumsuzluklarla bir araya gelerek uzun vadeli endişeler yarattığı bir dönemde, bu konular, hükümet için zorlu bir süreç başlatacak. Ekonomin toparlanabilmesi için hükümetin daha fazla borç alması gerektiği açık.

Küresel ekonomideki toparlanmayı gösteren 5 işaret

Yılbaşı hediyesini internetten alacaklar dikkat

Asgari ücret hangi ülkede ne kadar?