IMF-Dünya Bankası İstanbul toplantıları
Geçen hafta İstanbul'da toplanan İMF-Dünya Bankası toplantılarında alınan kararlar ve bu toplantıların tarihi gelişimi...
IMF YILLIK TOPLANTILARI HAKKINDA
Uluslararası Para Fonu (IMF) Yöneticiler Kurulu ve Dünya Bankası Grubu Yöneticiler Kurulu normalde kendi kurumlarının çalışmalarını görüşmek üzere yılda bir kez toplanmaktadır. Genellikle Eylül- Ekim tarihlerinde yapılan Yıllık Toplantılar geleneksel olarak her iki yıl Washingtonda ve her üç yılda bir ise başka bir üye ülkede yapılır. Yöneticiler Kurullarının Açılış Toplantısı Mart 1946da ABDde Savannah, Georgiada yapılmıştır. İlk Yıllık Toplantılar ise 1946da Washingtonda yapılmıştır. Son yıllarda, Yıllık Toplantıların ardından Uluslararası Para ve Finans Komitesi, Kalkınma Komitesi, Onlar Grubu, Yirmidörtler Grubu ve üyelerin oluşturduğu diğer çeşitli grupların toplantıları yapılmaktadır. Toplantılarının sonucunda, diğer çeşitli grupların yanı sıra Uluslararası Para ve Finans Komitesi ile Kalkınma Komitesi de bildiriler yayınlar. Yıllık Toplantılar; Yöneticiler Kurulu Direktörlerinin iş dünyası ile ilgili konuları ele aldığı, birbirleri ile istişarede bulunduğu ve uluslararası ekonomi ve finansla ilgili güncel konularda kendi ülkelerinin görüşlerini sunmak üzere toplanmış delegelere hitap ettikleri 2 günlük ana oturumları içermektedir. Yıllık Toplantılarda, Yöneticiler Kurulları güncel uluslararası parasal meselelerin nasıl ele alınacağını kararlaştırır ve bunlara uygun kararları onaylar. Yıllık Toplantıların başkanlığı Banka ve Fonun bir Yöneticiler Kurulu Direktörü tarafından yürütülür ve başkanlık her yıl üyeler arasında sıra ile değişir. Her iki yılda bir İcra Direktörleri seçilir. Her yıl Banka ve Fona varsa yeni üyeler kabul edilir. Yıllık Toplantılar, bu kadar çok sayıda üye ülkenin yetkililerini bir araya getirmesi nedeniyle, büyüklü küçüklü, resmi ve gayri resmi istişare fırsatları da sunmaktadır. Toplantılarla ilgili, çalışanların basın mensupları için düzenlediği seminerler dahil sayısız seminer yapılmaktadır. Yıllık Toplantılar Seminer Programı özel sektör, hükümet temsilcileri ve üst düzey Banka ve Fon yetkilileri arasında yaratıcı diyalogu artırmak için tasarlanmaktadır. Fonun üçüncü Yönetici Direktörü onuruna kurulan bir vakfın desteği ile gerçekleştirilen ve uluslararası finans hakkındaki Per Jacobsson Konuşması da her yıl Toplantılar ile birlikte yapılmaktadır.
Birleşik Devletler Dışında Yapılan Yıllık Toplantılar: 1947â2006
Yıl Yer Yıl Yer
1947 Londra 1976 Manila
1950 Paris 1979 Belgrat
1952 Mexico City 1982 Toronto
1955 İstanbul 1985 Seul
1958 Yeni Delhi 1988 Berlin
1961 Viyana 1991 Bangkok
1964 Tokyo 1994 Madrid
1967 Rio De Jenaryo 1997 Hong Kong
1970 Kopenhag 2000 Prag
1973 Nairobi 2003 Dubai
İSTANBUL TOPLANTILARININ GÜNDEMİ
Krize Çözüm, Ekonomik Canlanmaya İvme Kazandırma
Krizden Kurtulma
Küresel ekonomi ne durumda? Üyelerimiz ve paydaşlarımızla İstanbulda bir araya geldiğimizde, ekonomik potansiyeller incelenip küresel finans güvenlik ağının güçlendirilme yolları tartışılacaktır.
Üyelerimize Mali Destek
IMF kriz sırasında en çok etkilenen ülkelere kredi vermeyi artırmıştır. Üyelerimiz ile birlikte, bu kredi programlarının etkisini inceleyip derhal ekonomik büyümeye dönüşe yardım yolları bulmak için çalışacağız.
Yoksulların Korunması
Tartışmalar, yoksul ülkeler için ikraz programlarının basitleştirilmesine ve güçlendirilmesine odaklanacaktır.
Değişen Bir IMF
Neredeyse dünyadaki tüm ülkelerin üye olduğu uluslararası bir kuruluş olarak meşruluğumuzu kesinleştirmenin ve etkinliğimizi artırmanın yollarını tartışacağız.
TOPLANTI SONRASI YAPILAN AÇIKLAMALAR ve ALINAN KARARLAR
Toplantılardan hafızalara 7 milyar insanın mutluluğu ve refahı için değişim sözü çıktı. Hazırlık toplantılarıyla birlikte bir haftadır İstanbul Kongre Vadisinde devam eden IMF- Dünya Bankası toplantıları 7 Ekim kapanış konuşmalarıyla son buldu. IMF Başkanı Straus Kahnın, Herkes çocuklarına bu toplantıları anlatacak dediği tarihi toplantılarda alınan kararlar, dünyaya İstanbul Kararları olarak duyuruldu.
IMF-Dünya Bankası toplantılarında ekonomik toparlanmanın yavaş olacağı, risklerin sürdüğü belirtildi. Krizden çıkış önlemleri için ülkeler arasında tam bir işbirliği ve uyum gerektiği kaydedildi. IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları çerçevesinde, Kalkınma Komitesi ile Uluslararası Para ve Finans Komitesince (IMFC) alınan ortak kararların özeti ''İstanbul Kararları'' olarak adlandırılacak. IMF ve Dünya Bankası ile ekonomi yetkililerinden alınan bilgiye göre, İstanbul'daki toplantıda alınan kararlar, 1929 Dünya Ekonomik krizinden bu yana ki en büyük krizin yaşandığı bir dönemde ve G20 toplantılarının hemen sonrasında yapılması nedeniyle ''İstanbul Kararları'' olarak benimsenecek. İstanbul Kararları'nın, önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek G20 ile IMF-Dünya Bankası Bahar Dönemi toplantılarına da esas teşkil etmesi bekleniyor. Son bir yılda, G20 başta olmak üzere uluslararası platformlarda, ana hatları belirlenen strateji ve yönelimlere ilişkin nihai kararların İstanbul Toplantıları'nda şekillendirildiği ve bu yönüyle İstanbul Kararları'nın önemli bir küresel etkiye sahip olacağı kaydediliyor. IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları kapsamında alınan İstanbul Kararları'nın, küresel ekonomik ve finansal mimariyi yeniden yapılandırma çalışmalarına önemli katkılarının olacağı vurgulanıyor. Alınan 4 ana karar ve diğer kararlar.
ALINAN KARARLAR
1 - Görev Tanımları Değişecek: Kararların ilkini küresel istikrar için IMFnin görev tanımının değiştirilmesi oluşturdu. Geleneksel olarak bugüne kadar IMF reçeteleri cari işlemler ve kur krizlerine göre yazılıyordu. Oysa küresel kriz her ne kadar finans krizi olarak başlasa da reel sektör krizine dönüşmüştü. Dolayısıyla IMFnin bu krizden çıkış yolu gösterebilmesi için öncelikle kendi görev tanımını ve reçetelerini değiştirmesi gerekiyor. İşte İstanbulda alınan bu karar doğrultusunda görev tanımını genişletecek olan IMF, Mart ayında yapılacak bahar toplantısında bu değişimi genel kurula sunacak.
2 Esneklik Sağlanacak: IMFnin ülkelere sunduğu mali desteklerden birini oluşturan Esnek kredi imkanının da çok sayıda ülkeye açılması alınan ikinci karar oldu. Başkan Kahn, küresel dengesizliğin aşılabilmesi için esnek kredi imkanlarının genişletileceğini dünyaya ilan etti. Ancak bu genişlemenin hangi ülkeleri kapsayacağı yapılacak çalışmayla belli olacak.
3 - Kotalar Arttırılacak: Alınan üçüncü kararı ise G-20nin tavsiyesiyle gelişmekte olan ülke kotalarının artırılması oluşturdu. Böylece gelişmekte olan ülkeler IMF yönetiminde daha fazla söz sahibi olacak, daha çok temsil edilebilecek. Ayrıca parasal anlamda da IMF kaynaklarından daha fazla yararlanacak. Ancak bunun için öncelikle Nisan 2008de 54 ülkenin kotasının artırılması kararının uygulanması gerekiyor. 2008 artırımının üzerine ise İstanbulda alınan artırım kararı eklenecek. Türkiyenin de kotası artacak 54 ülke arasında yerini alırken, rakamın ne olacağı yapılacak hesapla ortaya çıkacak. Söz konusu kota artırım kararı en geç 2011 Ocak ayına kadar tamamlanacak. Sonuç olarak kaynaklar arttırılacak ve Ülkelere daha hızlı ve etkin finansman sağlanacak.
4- IMFnin G-20de daha etkin rol alması karalaştırıldı.
DİĞER KARARLAR
1- IMF Krize karşı ortak politikaları oluşturma çabalarına önderlik edecek.
2- Güven ortamının yeniden tesis edilmesi için Ülkelerin kurumlarıyla ortak çalışılacak.
3- Gelişen Ülkelerde yaşam standartlarının iyileştirilmesi için projeler üretilecek.
4- Korumacılık önlenerek ülkelerin ticaret akışları yeniden canlandırılacak.
5- Küresel ekonomi takip sisteminin güçlendirilmesi çabaları arttırılacak.
6- Gelişmekte olan Ülkelerin rollerini güçlendirmek için reform yapılacak.
İSTANBUL TOPLANTILARI ÖNCESİNDE ve SONRASINDA YAŞANAN GELİŞMELER
DEĞİŞEN IMF
Tüm dünya çok uzun süredir görülen en şiddetli ekonomik kriz ile mücadele ederken, IMF, üyelerini desteklemek için birçok alanda harekete geçerek, ülkelere daha fazla kredi imkanı sunmaya, uygulanacak politikalar hakkında çok sayıda ülkeye tavsiyelerde bulunmuş olmanın getirdiği tecrübeyi kullanmaya ve faaliyetlerini modernleştirmek ve üye ülkelerin ihtiyaçlarına daha iyi cevap verebilmek için reformlar uygulamaya başladı.
UYGULANAN REFORMLAR
1-Krizle mücadele için kredi miktarının arttırılması: Kredi miktarı 160 milyar doların üzerine çıkarak rekor düzeye ulaştı.
2-Analiz hizmetleri ve hedefe yönelik tavsiyeler: IMFnin küresel bir bakış açısı ve geçmiş krizlerden edinilen tecrübelere dayanan izleme ve tahmin çalışmaları ve uygulanacak politikalarla ilgili tavsiyeleri büyük rağbet gördü ve Yirmiler Grubu (G-20) tarafından yaygın bir şekilde kullanıldı.
3-Daha esnek bir yapı oluşturulması: IMF, kredi mekanizmasını farklı ülkelerin ihtiyaçlarına uyum sağlayacak şekilde gözden geçirdi ve verdiği kredilerle ilgili koşulları yeniden düzenledi.
4-Finansal bir güvenlik ağı kurulması: IMF, krizin yayılmasını önlemek üzere, kaynaklarını üç katına çıkarmak için ülkelerden taahhütler alarak G-20 tarafından onaylanmış geniş kapsamlı bir finansal güvenlik ağı kuruyor.
5-Krizden ders alınması: IMF, politikalar oluşturulması, düzenlemeler yapılması ve küresel finans sisteminin reformdan geçirilmesi amacıyla krizden dersler çıkarma çabalarına katkıda bulunuyor.
6-IMFnin yeni kredi mekanizması
* Üye ülkelerin IMF kaynaklarına erişim hakkı iki katına çıkarıldı.
* Borçluluğun yarattığı utanç duygusunun azaltılması amacıyla bu konudaki yaklaşım
gözden geçirildi
* İyi performans gösteren ekonomilere yeni esnek kredi imkanları sağlandı.
* Reformlar aracılığıyla katı yapısal şartlar ortadan kaldırıldı.
* Spesifik eylemlerden ziyade hedeflere odaklanıldı.
7-Kredi mekanizmasının gözden geçirilmesi: Küresel ekonomik kriz boyunca ülkeleri desteklemek için yapılan çalışmalar kapsamında, IMF kredi kapasitesini arttırdı ve daha
fazla kredi vererek ve farklı güç ve şartlardaki ülkelere verdiği kredilerin koşullarını gözden geçirerek, borç verme yöntemiyle ilgili önemli bir gözden geçirme çalışmasını onayladı.
8-İyi yönetilen gelişmekte olan ekonomiler için yeni kredi imkanları: IMF, bir ülkenin, Esnek Kredi Mekanizmasına dahil olmasını onayladığı takdirde, bu ülkeye yapılan ödemeler aşama aşama yapılmıyor ve herhangi bir koşul aranmıyor. Bu kapsamda Kolombiya, Meksika ve Polonyaya toplam 78 milyar dolar kredi verildi.
9-IMFnin kredi koşulları ile ilgili yeni kurallar: IMF kredileri için yapısal performans kriterleri uygulamasına 1 Mayıs 2009dan itibaren son verildi. Buna, düşük gelirli ülkeler için uygulanan programlar da dahil. Yapısal reformlar, sadece bir ülkenin ekonomisinin düzelmesi açısından önemli görüldüğü durumlarda IMF destekli programlar kapsamında devam edecek. Bu politikaları izleme çalışmaları, borçlu olmaktan duyulan utanç duygusunu azaltacak şekilde yürütülecek. Bu çerçevede, ülkeler üzerinde anlaşmaya varılan bir önlemi belirli bir tarihe kadar hayata geçiremediğinde resmi bir açıklama yapmak zorunda kalmayacak.
10-Esnekliğin arttırılması, şartların azaltılması: IMF destekli programlar, her ülkenin içinde bulunduğu koşullara uygun olarak düzenleniyor ve krizin çözülmesinde en fazla önceliğe sahip sorunlara odaklanıyor.
11-Sosyal korumaya önem verilmesi: IMF, krizin etkileriyle mücadele etmek için yapılan ekonomik düzenlemelerin, sosyal güvenlik ağlarının oluşturulması ya da genişletilmesi yoluyla toplumun en savunmasız kesimlerinin ihtiyaçlarını da dikkate almasını sağlayacak çalışmalar yürütüyor.
12-Sosyal harcamalar aynı seviyede tutuluyor veya mümkünse arttırılıyor:
13-Yapısal reformlar, toplumun en savunmasız kesimlerini koruyacak şekilde
Tasarlanıyor:
14-En yoksul gruplara destek sağlanması: IMF, düşük gelirli ülkelerin küresel krizin olumsuz etkileriyle mücadele etmelerine destek olmak için önümüzdeki iki yıl boyunca bu ülkelere verilecek ayrıcalıklı desteğin, ciddi ölçüde arttırılarak 8 milyar dolara çıkarılmasını öngörüyor. IMFnin altın satışından beklenen kaynakların da dahil olduğu kaynaklarla 2014 yılına kadar sağlayacağı ayrıcalıklı kredi miktarının 17 milyar dolara ulaşması bekleniyor. IMFnin 2009 Temmuz ayı ortasına kadar Sahra Altı Afrika ülkelerine taahhüt ettiği kredi miktarı 2.7 milyar doları aşmış durumda. IMF, ayrıcalıklı finansman imkanına erişim konusunda ülkelere uyguladığı limiti iki katına çıkarmış bulunuyor. IMF, ayrıcalıklı kredi araçlarını daha esnek hale getirmek ve düşük gelirli ülkelerin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde düzenlemek amacıyla reformlar yapıyor. 24 düşük gelirli ülke, IMFden yaklaşık 6 milyar dolar değerinde borç hafifletme imkanı almış bulunuyor.
15-Mali politikada esnekliğin arttırılması: IMF, kriz nedeniyle 2008 ve 2009da genel olarak bütçe açıklarının ve harcamaların artacağını hesaba katarak mali destek programlarını esnekleştirdi. IMF, aktif bir IMF programı uygulayan Afrika ülkelerinin yaklaşık yüzde 80inde (23 ülkenin 18i) mali hedefler düşürüldü. Tüm Sahra Altı Afrika ülkelerinde 2009da bütçe açıkları ortalama olarak GSYİHnin yüzde 2sine eşit bir miktarda arttırıldı (tüm petrol üreticileri hesaba katılırsa yüzde 7.5)
16-Enflasyon konusunda esnekliğin arttırılması.
17-Kredi şartlarının gözden geçirilmesi: Kredi şartları belirlenirken, artık temel hedeflere daha fazla önem veriliyor. Uygulanan birçok programda yapısal şartların sayısı azaltılmış ve en önemli önlemlerle, özellikle de acil olan kamu maliyesi reformlarıyla sınırlandırılmış bulunuyor.
18-Finansman araçlarında reform yapılması: IMF, kredi kullanım limitlerini iki katına
çıkarmanın yanı sıra, ayrıcalıklı finansman imkanlarını da gözden geçirerek daha esnek ve
küresel krizden ciddi şekilde etkilenmiş olan birçok düşük gelirli ülkenin ihtiyaçlarına cevap verebilecek düzeye getirdi. Yapılan reformlar sayesinde IMF, kısa vadeli ve acil finansman desteğini daha etkin bir şekilde sağlayabiliyor. Yeni finansman mekanizmasına göre, kaynaklar arttırılacak, borç alma limitleri iki katına çıkarılacak, 2011 sonuna kadar faiz oranları sıfır seviyesinde tutulacak ve daha esnek koşullar uygulanacak.
19-Krize Karşı Güvenlik Bariyeri â IMF Kaynaklarının Üç Katına Çıkıyor: 2 Nisan 2009 tarihinde Londrada gerçekleştirilen G-20 Zirvesinde krizle mücadele için IMF kredi kaynaklarının büyük oranda arttırılmasına destek verildi. G-20 Zirvesinde, IMFnin kredi kapasitesini üç kat arttırarak 750 milyar dolara çıkarma ve IMFnin para birimi olarak tanımlanabilecek Özel Çekme Hakları (SDR) cinsinden 250 milyar dolar değerinde tahsisat yapılarak dünya ekonomisine ek likidite sağlama kararı alındı. Bazı ülkelerden iki taraflı taahhüt alınarak 250 milyar dolarlık IMF kaynağının derhal iki katına çıkarılması sağlandı.
20-Kriz sonrası finans sisteminin yeniden şekillendirilmesinde IMFnin rolü: IMF, kriz sonrasında dünya ekonomisini yeniden şekillendirmek ve gelecekte krizlerin meydana gelmesini önlemek amacıyla, hükümetlerle ve diğer uluslararası kuruluşlarla işbirliği içerisinde çalışıyor. Risk analizlerini pek çok ülkenin durumunu göz önünde bulunduracak şekilde genişletmeye ve özelikle Finansal İstikrar Kurulu ile ortak bir erken uyarı sisteminin hazırlanması ve Finansal Sektör Değerlendirme Programlarının yeniden düzenlenmesi yoluyla reel sektörle finans sektörü arasındaki bağlantıları ve dış istikrarı gözden geçirmeye yönelik çalışmalar yapılıyor. Ülkelerin gözetimi ile ilgili konularda daha etkili çalışmalar yapılması, adil, şeffaf ve tarafsız bir uygulama açısından önem taşıyor. IMF, aynı zamanda pazarların küresel bir bakış açısıyla düzenlenmesi ve denetlenmesi konusunda yeni fikirler üretilmesini sağlayacak tavsiyelerde bulunuyor.
21-IMFnin yönetim yapısı dünya ekonomisindeki son durumu daha iyi yansıtacak hale geliyor: Gerekli yönetim reformlarının tamamlanması, IMFnin meşruiyetini ve etkinliğini sağlamak açısından en fazla öncelik verdiği konulardan biri. Kota ve söz hakkı ile ilgili olarak Nisan 2008de üzerinde mutabakat sağlanan reformlar derhal onaylanmalı. Reformlar, gelişmekte olan dinamik pazarların payını arttırma ve düşük gelirli ülkelerin söz hakkını koruma yolunda atılan ilk adım olarak görülebilir. Reformlar yürürlüğe girdikten sonra, 54 üye ülkenin kotası arttırılacak. Bu ülkeler içerisinde Çin, Kore, Hindistan, Brezilya ve Meksika en büyük kazancı sağlayacak. Bu, devam etmekte olan reformların sadece ilk aşaması. Yirmiler Grubu, gelişmekte olan ülkelerin durumunun iyileştirilmesine yönelik bir sonraki adımın Ocak 2011e kadar tamamlanmasını öngörüyor. Bu kapsamda yeni bir kota formülü ile ilgili çalışmalar Ekim 2009da başlayacak.
İSTANBUL TOPLANTILARININ GÜNCESİ
Kurum (IMF) içinde yapılan araştırmaya göre, IMF destekli programlar ülkelerin küresel krizin en kötü günlerini atlatmasına yardımcı oluyor. (28 EYLÜL )
IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn bu konuda şunları söylüyor: Bu çalışma bize, geçmiş krizlerde gördüğümüz ciddi sorunların çoğunun IMF desteği sayesinde şu ana kadar bertaraf edilmiş veya en azından ciddi ölçüde hafifletilmiş olduğunu gösteriyor. Üretim ve istihdamda sürdürülebilir artış sağlanması gibi ciddi zorluklar bizi bekliyor, ama buna rağmen istikrarın sağlanmakta olduğunu gösteren bazı umut verici işaretler de belirmeye başladı. Gösterdikleri çaba nedeniyle bu ülkelerin hükümetlerini ve halklarını tebrik etmeliyiz.
Tarihi Bir Fırsatın Değerlendirilmesi: Küresel Ekonomik ve Finansal Sistemin Yeniden Şekillendirilmesine İlişkin Üç İlke
Dominique Strauss-Kahn
Uluslararası Para Fonu Başkanı Konuşma Özeti (2 EKİM)
Kısa bir süre önce gerçekleştirilen G-20 zirvesinde alınan kararlar, bu bağlamda büyük bir önem taşımaktadır. Bu zirvede liderler küresel ekonomik işbirliğini 21. yüzyılın ihtiyaçlarına uyarlamak için gereken araçları tüm dünyaya sunmuşlardır. Gelişmekte olan ekonomilerin söz hakkının arttırılması da bu sürecin bir parçasıdır. IMFnin görevinin yeniden tanımlanması da bu sürecin bir parçasıdır. Liderler ayrıca, Uluslararası Para Fonunun meşruiyetini ve dolayısıyla etkinliğini daha da arttıracak olan kota payları dengesinin yeniden belirlenmesi konusunda taahhütte bulunarak, IMFnin bu çabalara yardımcı olma kapasitesini güçlendirmişleridir.
Temel amacımız dengeli ve dolayısıyla sürdürülebilir büyümeyi sağlamaktır. Başka bir deyişle, son on yıllara damgasını vuran maliyetli büyüme ve küçülme döngülerini aşmanın yollarını bulmamız gerekmektedir.
Kriz sonrası dönemde dünyayı bu doğrultuda yeniden şekillendirme çabalarımıza yol gösterecek üç ilke bulunduğunu düşünmekteyim:
1- Her şeyden önce, uygulanacak politikalar konusunda uluslararası işbirliğinin sağlanması şarttır.
2- Finansal istikrarın sağlanabilmesi için düzenleme ve denetim faaliyetlerinin iyileştirilmesi gerekmektedir.
3- Uluslararası para sisteminin daha istikrarlı hale gelmesi ve küresel çapta faaliyet gösteren bir nihai kredi merciine çapalanması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle uluslar arası para sisteminin güçlendirilmesi gerekmektedir.
EKONOMİK ARKA PLAN VE GÖRÜNÜM
Önümüzdeki yıl karşılaşabileceğimiz başlıca riskler neler olabilir? En büyük risk, düzelme sürecinin durması olacaktır. Şu ana kadar düzelme sürecini destekleyen unsurlar olan canlandırıcı politikaların ve stok arttırma eğiliminin hız kesmesi durumunda, gelişmiş ekonomilerde özel sektör talebi büyümeye öncülük edemeyecek derecede zayıf kalır ise düzelme sürecinin durması riski ortaya çıkabilecektir. Ayrıca özellikle geri dönmeyen kredilerdeki artışın beklenenden daha yüksek olması durumunda, finans piyasalarında durumun tersine dönmesi riski de söz konusu olabilecektir. Özellikle son bir kaç ayda yaşadığımız bir kaç olumlu sürpriz de göz önünde bulundurulursa, gelişmelerin tahmin edilenden daha iyi bir sonuç vermesi de mümkündür.
Ancak daha da kötüye gideceği kesin olan bir şey varsa o da işsizliktir. Bu durum sadece talebi etkileyecek olan ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda aileler ve toplumlar açısından acı sonuçlar doğuran sosyal bir sorundur. Gelişmiş ekonomilerde kriz nedeniyle şu ana kadar yaklaşık 15 milyon kişi işini kaybetmiştir ve işsizlik önümüzdeki yıl da artmaya devam edeceğine göre bu kişilere yenileri katılacaktır. İşverenlerin sigorta katkı paylarının geçici olarak azaltılması ve çalışma süresinin kısaltılmasına yönelik uygulamaların sübvanse edilmesi gibi işgücü talebini destekleyen politikalar, halen birçok ülkede uygulanmakta ve istihdam kaybını azaltmaktadır. Bu tür önlemlerin daha fazla sayıda ülkede uygulanması gerekmektedir. Ayrıca, iş arama desteği ve eğitim gibi işgücü piyasasına yönelik aktif politikalar da faydalı olacaktır. Son olarak, işsizlik krizinin işgücünün nispeten daha fakir kesimleri üzerindeki olumsuz etkilerinin hafifletilmesini sağlayacak çeşitli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bu bağlamda çalışanlar üzerindeki gelir vergisi yükünü azaltmaya yönelik tedbirler veya benzeri destekler faydalı olacaktır. Biraz önce bahsettiğim riskler göz önünde bulundurularak, işsizliğin kalıcı olarak azaltılmasına yardımcı olacak sürdürülebilir bir düzelme sağlanana kadar, makroekonomik ve finansal destek tedbirlerine devam edilmelidir. Bu nedenle, G-20 liderlerinin Pittsburghda canlandırıcı önlemlere zamanından önce son vermekten kaçınmayı taahhüt etmeleri, benim açımdan son derece memnuniyet verici olmuştur.
IMF YILLIK TOPLANTILARI
IMF Başkanı Kriz Sonrasında İstikrarlı Bir Dünya Yaratılmasının Önemini Vurguladı: (2 Ekim 2009)
* Düzelme başladı fakat kriz henüz sona ermiş değil
* Mali ve parasal desteğin zamanından önce kesilmesi düzelmeyi durdurabilir
* Kriz sonrasında küresel işbirliğine ağırlık verilmeli
IMF Başkanı Dominique StraussâKahn, küresel ekonomik kriz sonrasında dünya ekonomisinin daha sürdürülebilir ve geniş tabanlı bir büyüme trendine girmesi için yoğun uluslararası işbirliğine ağırlık verilmesi gerektiğini söyledi ve bu hedefe ulaşılmasına yardımcı olacak üç ilkeyi (Bir önceki başlık altında maddeler verilmiştir) tanımladı. StraussâKahn, IMF â Dünya Bankası Yıllık Toplantıları öncesinde 2 Ekimde İstanbulda düzenlenen bir basın toplantısında, Toplantıların, ekonominin derin bir durgunluktan çıkmaya başladığı bir dönemde, küresel ekonomi açısından hayati önem taşıyan bir anda yapılmakta olduğunu belirtti. Krizin henüz sona ermiş olmadığını ve işsizliğin düzelme sürecini ciddi şekilde gölgeleyeceğini söyleyen StraussâKahn Büyümenin yeniden başlamış olması, krizi arkada bıraktığımız anlamına gelmemektedir ifadesini kullandı. IMF, küresel ekonomiye ilişkin en son tahmininde, 2009da %1 azalan küresel ekonomik faaliyetin 2010da %3 civarında artacağını açıklamıştı. StraussâKahn, kriz sırasında benzeri görülmemiş bir düzeye ulaşan işbirliğinin de yardımıyla, küresel finans sisteminin yıkılmasının önlendiğini belirtti.
Gâ20 gündemi belirliyor
StraussâKahn, IMFnin İstanbulda bir araya gelen 186 üyesinin politika oluşturucularına, kriz sonrasında dünyanın yeniden şekillendirilmesini sağlayacak şekilde mevcut işbirliğini daha da ileri götürmek ve ekonomik istikrarsızlığı azaltarak barış ortamını güçlendirmek açısından bu toplantıların iyi bir fırsat olabileceğini hatırlattı. Sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkelerden oluşan Yirmiler Grubunun (Gâ20) liderleri, 25 Eylüldeki Pittsburgh zirvesinde bu yolda ilk adımı atmışlardı ve IMF bu işbirliğinin başarılı olması için gerekli mekanizma olma rolünü üstlenecekti. Pittsburghda Gâ20 ülkelerinin belirlediği çerçeveye göre, IMFnin, ekonomi politikalarının ülkeler arasında karşılıklı değerlendirmeye tabi tutulmasına yardımcı olması öngörülüyor. StraussâKahn, Gâ20nin önerisiyle ülkelerin IMFdeki temsil haklarına yönelik olarak yapılması düşünülen tarihi değişiklik çerçevesinde dinamik gelişmekte olan ülkelerin 2011e kadar daha fazla temsil hakkı kazanmasının, IMFyi daha meşru ve dolayısıyla daha etkili bir kurum haline getireceğini ifade etti. StraussâKahna göre, IMFnin finansal güvenilirliğini ve meşruiyetini arttırabilecek olan bu yıllık toplantı, yeni bir IMFnin başlangıcı olabilir. Uygulanan politikalara ilişkin olarak kısa dönemde bazı güçlükler gördüğünü ifade eden StraussâKahn, bunları şu şekilde sıraladı:
1- Mali ve parasal desteğin zamanından önce kesilmesi düzelme sürecini durdurabilir. Özel sektör talebi kendi ayakları üzerinde duracak noktaya henüz gelmiş değil.
2- Finans sektöründeki sorunların çözülmesi için gösterilen, ancak şu ana kadar ancak kısmen başarılı olan çabalar, gündemin en üst sırasında yer almaya devam etmeli. Bu yapılmazsa, düzelme süreci dalında solabilir.
3- Dünya ekonomisinin yeni lokomotifi ne olacak? ABDde tasarruf miktarının artmaya başlamasıyla birlikte, cari fazla veren ülkelerin ihracat modelinden iç talep modeline geçmesi gerekecek.
4- Düşük gelirli ülkelerin daha fazla bağışa ihtiyacı var. Krizin masum kurbanları konumundaki fakir ülkeler, krizden en çok etkilenen grup olacak.
5- StraussâKahn, kriz sonrasında dünyanın yeniden şekillendirilmesi sürecinde, daha sürdürülebilir ve daha geniş tabanlı bir büyüme sürecine girilebilmesi açısından faydalı olabilecek üç ilkeden bahsetti:
⢠Uygulanan politikalar alanında uluslararası işbirliğinin devam ettirilmesi.
⢠Finansal istikrarın güçlendirilmesiâdenetleme ve düzenlemenin iyileştirilmesi.
⢠Uluslararası para sisteminin güçlendirilmesi.
Avrupa: IMFye Göre Düzelme Yavaş ve Kırılgan Olacak
Johan Mathisen
IMF Avrupa Bölümü (3 Ekim 2009)
⢠Avrupada düzelme başladı ancak düzelme süreci kırılgan.
⢠Finans sisteminin düzeltilmesi halen büyük önem taşıyor.
⢠Sağlıklı politikaların ve yapısal reformların sonuçları alınmaya başlandı.
IMFye göre, Avrupada istihdam seviyesinin ekonomideki canlanmaya ayak uydurması vakit alacak. Bu ise istihdam yaratmayan bir düzelme süreci yaşanması ihtimalini arttırıyor. IMFnin en son bölgesel görünüm raporuna göre, uygulanan etkili politikalar, güvendeki artış ve dünya ticaretinde gözlenmeye başlanan canlanma sayesinde, Avrupada uzun süredir yaşanan durgunluğun dip noktası geçilmiş durumda. IMFnin Avrupa ekonomisiyle ilgili olarak 3 Ekimde yayınladığı Bölgesel Ekonomik Görünüm raporuna göre, krizle karşı karşıya kalan politika oluşturucular, hızla harekete geçerek bir dizi parasal, finansal ve mali önlem aldı. Bu politikalar sayesinde, ekonomik faaliyetlerdeki gerileme kontrol altına alındı, finans sisteminde büyük bir çöküş yaşanacağına ilişkin endişeler giderildi, ve talep istikrara kavuşturuldu. IMF Avrupa Bölümü Direktörü Marek Belka İstanbulda yaptığı açıklamada Büyüme başlamak üzere, ancak düzelme sürecinin yavaş ve kırılgan olması bekleniyor dedi. Belka, Türkiyede yapılacak olan IMF Yıllık Toplantıları öncesinde düzenlenen bir basın toplantısında şunları söyledi: Asyadaki talebin ABDdeki talebi telafi edecek kadar güçlü olması beklenmiyor. Bu nedenle, düzelme sürecinin sorumluluğu net bir şekilde Avrupalı tüketicilerin omuzlarında bulunuyor. Gelişmiş Avrupa ekonomilerinin çoğunda, üretimin 2009 sonlarına doğru çok düşük bir hızla da olsa artmaya başlaması bekleniyor. Gelişmekte olan ekonomilerde durum daha fazla çeşitlilik arz etmekle birlikte, bu ekonomilerin çoğunun da benzer bir seyir izlemesi bekleniyor (bkz. tablo). Sermaye girişlerinde ciddi azalma yaşanan ülkelerde ise büyümenin başlaması daha uzun süre alacak. Belka konuyla ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: Potansiyel üretimin gördüğü hasarın onarılması açısından yapısal reformlara ağırlık verilmesi büyük önem taşıyor. Yapısal reform çağrılarımız artık neredeyse bir klişe haline gelmiş olsa da, şu anda içinde bulunduğumuz durumda yapısal reform en önemli konu durumunda.
Durgunluğun dip noktasına ulaşıldı
Avrupa durgunluğun en kötü günlerini geride bırakmış olsa da, düzelme sürecinin yavaş ve kırılgan olması bekleniyor. Küresel talep dengelerinin yeniden kurulması süreci devam etmekte olduğu için, düzelmenin sadece ihracatla sağlanması muhtemelen mümkün olmayacak. Artan işsizlik ve bankaların bilançolarındaki borç miktarını azaltma çabasının devam etmesi nedeniyle azalan kredi hacmi, ihracatı da olumsuz etkileyecek. Küresel ticaretteki toparlanmanın beklenenden daha hızlı ve kalıcı olması halinde dahi, Avrupanın kendi içinde yüksek derecede bütünleşmiş olan bankacılık sektöründeki sorunların bu toparlanmanın olumlu etkisini tersine çevirebileceği belirtiliyor. Bankacılık sektöründeki bu sorunlar, durgunluktan kaynaklanan batık kredilerle ve gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin döviz borcu yüküyle ilişkili. İstihdam seviyesinin ekonomideki canlanmaya ayak uydurmasının muhtemelen vakit alacak olması nedeniyle, istihdam yaratmayan bir düzelme süreci yaşanması ihtimali artıyor. Bu ise güveni azaltabilir ve tüketime ve yatırıma zarar verebilir (bkz. grafik).
Daha uzun vadede büyüme risk altında
Krizin potansiyel büyüme üzerindeki etkisi ve Avrupanın öteden beri bilinen yapısal katılıkları da düzelme sürecinin kapsamını sınırlayabilir. Yatırımların düşük seviyede seyretmesi, yapısal işsizliğin artması tehlikesi, ve bir dizi ülkede finans, emlak ve inşaat sektörlerinde yaşanmakta olan hareketliliğin sona ermesi sonucunda bölgenin üretim potansiyeli ciddi ölçüde zayıflamış durumda. Potansiyel büyümeyi olumsuz etkileyen faktörlerin bazıları eninde sonunda ortadan kalkacak olsa da, istihdam korumasının yüksek olması ve hizmet sektöründeki büyüme potansiyelinin tam olarak değerlendirilememesi gibi müzmin sorunlar da mevcut.
Acil eylem gerekli
Büyümenin karşı karşıya olduğu tüm bu riskler dikkate alınırsa, politika oluşturucuların önünde kalıcı ve sağlam bir düzelmeye katkıya bulunabilecek politikalara devam etmek dışında fazla bir seçenek bulunmadığı görülüyor. Finans sektörü açısından bakıldığında, krizin başlarında sistemik riskleri azaltmak amacıyla telaşla yapılan bir dizi müdahale ile başlayan bir sürecin tutarlı bir şekilde tamamlanması anlamına geliyor. Ancak aceleyle yapılan bu müdahaleler, hem finansal istikrar hem de banka bilançoları üzerinde kökü derinlere dayanan ve bir kısmı durgunluk nedeniyle daha da kötüye giden zafiyetler yaratmış bulunuyor. IMF, kısa vadede politika oluşturucuların bankaların bilanço risklerini
değerlendirmeye yönelik kararlı adımlar atmasını (bu noktada son günlerde Avrupada yapılan stres testleri faydalı olabilir) ve kendi ayakları üzerinde durabilecek durumdaki kurumlarda sermaye artışı veya yeniden yapılanma çalışmaları yapmasını, diğerlerinin ile tasfiye edilmesini tavsiye ediyor. Gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeler arasındaki koordinasyon da dahil olmak üzere, finans sektörü üzerindeki denetimin ülkeler arasında etkin bir şekilde koordine edilebilmesi için, ABnin mali istikrar düzenlemelerindeki değişikliklerin süratle hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu yeni düzenlemeler, makro-ihtiyati mevzuatın uygulanması konusunda yol göstererek, Avrupayı gelecekte finans sektöründen kaynaklanabilecek risklere karşı da koruyabilir. Halen tamamlanmayı bekleyen işler arasında ise, krizin ülkeler arası bir yaklaşımla yönetilmesine imkan verecek bir çerçevenin belirlenmesi ve bu kapsamda erken müdahaleye ve maliyet paylaşma kurallarına ilişkin yöntemler geliştirilmesi bulunuyor.
Bıçak sırtı
Politika oluşturucuların önündeki bir diğer güçlük ise, ekonomiye destek olmaya devam eden makroekonomi politikaları ile, kriz sırasında ihtiyaç duyulan olağanüstü düzeydeki desteğe iyi bir zamanlamayla son verme ihtiyacı arasında bir denge kurulması. Avrupanın tamamında kamu maliyesi krizden iki nedenle darbe yemiş durumda. Birinci neden büyümenin yavaşlaması, ikincisi ise canlandırıcı mali önlemlerden ve finans sektörüne yönelik müdahalelerden kaynaklanan borç artışıdır. Bu çifte darbe, nüfusun yaşlanmakta olması nedeniyle zaten zor durumda olan maliye politikası üzerindeki baskıyı daha da arttırmış durumdadır. Dolayısıyla, düzelme sürecinin kırılganlığı nedeniyle ekonomiyi canlandırmaya yönelik paketlerin uygulanmasına devam edilmesi ve otomatik dengeleme mekanizmalarının işlemesine izin verilmesi gerekirken, sürdürülebilirliğe yönelik kaygıları giderecek planların da eşzamanlı olarak yapılması ve açıklanması, ve düzelme iyice belirgin hale geldiğinde hızla hayata geçirilmesi gerekiyor. Benzer bir şekilde, para politikalarını belirleyen mercilerin, ekonomiye destek olmaya devam etmesi ve düzelmenin ne zaman ve ne dereceye kadar sağlanacağı belirsizliğini koruduğu ve enflasyon kontrol altında tutulabildiği sürece tüm seçeneklere hazır olması gerekiyor. Düzelme süreci iyice belirgin hale geldiği anda ise, merkez bankalarının daha önce benzeri görülmemiş çaptaki müdahalelere son verilmesi konusuna odaklanması gerekiyor. Bu politikalar sayesinde, politika oluşturucuların finans piyasaları üzerindeki etkisinin normal düzeye düşürülmesi ve bu derece büyük çaplı müdahalelerin yaratabileceği istismar riskinin azaltılması sağlanabilir.
Başarılı politikalar sonuç veriyor
Büyük Buhrandan bu yana yaşanan en ağır kriz sonrasında çok daha seçici hale gelen yatırımcılar, artık farklı Avrupa ekonomilerini birbirinden çok daha net bir şekilde ayırt edebiliyor ve her bir ülkenin kendine özgü şartlarını ve politikalarını çok daha yakından inceliyor. Avrupanın gelişmekte olan ekonomilerinin çoğu için yatırım çekmek ciddi ölçüde zorlaşmış durumda. Ancak bu aynı zamanda, yatırımcı dostu bir ortam oluşturan, politika çerçevelerini siyasi belirsizlikleri azaltacak şekilde iyileştiren ve makroekonomik istikrarı sağlayan ülkelerin, daha düşük faiz oranı aralıkları ve daha yüksek sermaye girişi elde etme şansının ciddi şekilde artması anlamına da geliyor. Banka ve piyasa kaynaklı sermaye girişlerindeki yavaşlamadan en fazla etkilenen ülkelerde, finans sektörüne verilen destek, uyum sürecinin kısa vadede yarattığı yükü hafifletti. IMF, Avrupa Birliğiyle ve diğer çoktaraflı kuruluşlarla işbirliği yaparak Destekleme Anlaşmaları ve Esnek Kredi Hatları yoluyla finansal destek verdi. Birçok çokuluslu banka, IMFnin koordine ettiği sözleşmeler aracılığıyla, gelişmekte olan piyasalarda bulunan iştiraklerine destek vermeye devam edeceğini taahhüt etti. Bu çabalar sonuç vermeye başlamış olsa da, özel finansman imkanlarına erişimin normale dönmesi sürecinde farklı ülkeler hala çok farklı noktalarda bulunuyor. Küresel ekonomideki düzelme belirginleştikçe, dikkatlerin rekabet gücünün arttırılmasına yoğunlaştırılması gerekiyor.
Büyümenin desteklenmesi
Kısa vadenin ötesine baktığımızda, potansiyel büyümenin desteklenmesi, sağlıklı bir düzelmeye giden yolda izlenmesi gereken stratejinin en önemli unsuru olabilir. Gelişmiş ekonomilerde, emek ve ürün piyasalarında yapılacak reformlar ve ABnin Lizbon Gündeminin hayata geçirilmesine yönelik çalışmalar, düzelme sürecinin ivmesini kaybetmemesi açısından büyük önem taşıyor. Benzer reformların gelişmekte olan Avrupa ekonomilerinde de yapılması, sermaye girişinin azaldığı bu dönemde işgücünün ihracata yönelik sektörlere daha yumuşak bir şekilde kaydırılmasını kolaylaştırabilir ve bu ülkeleri yabancı yatırımcılar için daha cazip hale getirebilir. Açıkçası, durgunluğun dip noktasının yeni yeni geçilmekte olduğu bir dönemde reform konusunda çok istekli olunmayabilir. Ancak reformların getirisi göz ardı edilemeyecek kadar yüksek. Avrupanın tamamında orta vadedeki büyüme şansının arttırılması, düzelme sürecindeki zafiyetlerin aşılmasına yardımcı olacak, olağanüstü düzeylere ulaşmış olan destek önlemlerinin devre dışı bırakılmasını kolaylaştıracak, krizin kamu maliyesi üzerindeki yükünü hafifletecek ve krizde işini kaybeden insanların uzun süreli sıkıntılarla karşılaşmasını önleyecektir.
Uluslararası Para Fonu Guvernörler Kurulu
Uluslararası Para ve Finans Komitesinin Bildirgesi
Uluslararası Para ve Finans Komitesi, yirminci toplantısını 4 Ekim 2009 tarihinde Mısır Maliye Bakanı Dr. Youssef Boutros-Ghalinin başkanlığında İstanbulda yaptı.
Sürdürülebilir Düzelme ve Finansal İstikrara Yönelik Politikalar
1. Kararlı ve eşgüdümlü bir şekilde uygulanan politikalar sayesinde düzelme sürecinin başladığına ilişkin işaretler görülmeye başlanmıştır. Bizler, kalıcı düzelme sağlanana kadar destekleyici maliye, para ve finans sektörü politikalarının sürdürülmesi konusunda kararlıyız ve kredi piyasalarının canlandırılması, işini kaybeden insanlar için istihdam yaratılması ve fakirliğin azaltılmasına yönelik çalışmalarda karşılaşılan sorunların çözülmesi için gerekli ilave adımları atmaya hazırız.
2. Pittsburghda düzenlenen G-20 Zirvesinden çıkan sonuçları memnuniyetle karşılıyoruz ve Zirvenin, küresel ekonomide güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümeye yönelik politikalar belirleme konusundaki kararlılığını destekliyoruz. IMFnin iki taraflı ve çok taraflı gözetim konusundaki merkezi rolünü dikkate alarak, Fonun, uygulanan politikaların, topluca ele alındığında, küresel ekonominin daha sürdürülebilir ve daha dengeli bir seyir izlemesi hedefiyle uyumlu olup olmadığı konusunda ileriye yönelik bir analiz yapmak suretiyle G-20nin karşılıklı değerlendirme sürecine yardımcı olması çağrısında bulunuyoruz.
3. Düzelme sürecinin belirginleşmeye başladığı bu dönemde, finans sektörüne verilen kamu desteğinin geri çekilmesine, para politikası desteğinin belli bir düzen çerçevesinde kesilmesine, ve uzun vadeli sürdürülebilirliğin desteklenmesi için gerekli olan mali konsolidasyonun gerçekleştirilmesine yönelik inandırıcı ve koordineli çıkış stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanması alanında birlikte çalışmak konusunda kararlıyız.
Yönetim Reformları
4. Fonun meşruiyetinin ve etkililiğinin arttırılması açısından kota reformu hayati
önem taşımaktadır. Bizler, IMFnin kota bazlı bir kurum olduğunu ve kota bazlı bir kurum olmaya devam etmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Kota paylarının dağılımının, Fonun üyelerinin dünya ekonomisindeki nispi ağırlıklarını yansıtması gerektiğini ve bu nispi ağırlıkların dinamik yükselen piyasa ekonomilerinde ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan hızlı büyüme sonucunda önemli ölçüde değişmiş olduğunu kabul ediyoruz.
5. Fon yönetimi reformuna ilişkin raporu için İcra Kuruluna teşekkür ediyoruz.
Fonun Gözetim Çalışmaları ve Görevleri
6. Fonun gözetim çalışmalarının iyileştirilmesine yönelik önemli adımlar atılmıştır. Bunların arasında, IMF Finansal İstikrar Kurulunun Erken Uyarı Çalısmasının başlatılması ve finans sektörü analizlerinin ve ülkeler arası analizlerin güçlendirilmesine yönelik olarak devam eden çalışmalar bulunmaktadır. Fonun, Finansal Sektör Değerlendirme Programına (FSAP) ilişkin yeni esnek çerçeveyi hızla uygulamaya başlamasını ve bu uygulamanın daha odaklanmış makro-finansal gözetim çalışmaları yapılabilmesini ve iki taraflı gözetim çalışmaları ile olan entegrasyonun iyileştirilmesini sağlamasını istiyoruz.
7. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında, kriz, Fonun görevlerinin bir kez daha gözden geçirilmesinin gerekli olduğunu göstermiştir. Fonun, bir sonraki Yıllık Toplantıların yapılacağı tarihe kadar, küresel istikrar açısından önem taşıyan makroekonomi ve finans sektörü politikalarının tamamını kapsama görevini gözden geçirmesi ve ardından Komiteye bu konuda bilgi vermesi çağrısında bulunuyoruz.
Fonun Finansmanı ve Uluslararası Likidite
8. IMFye geçici kaynaklar temin etmeyi taahhüt ederek Fonun krizle mücadeleye yönelik kredi kapasitesinin mevcut düzeyin üç katını da aşan bir düzeye çıkmasını sağlayan üyelere teşekkür ediyoruz. Yenilenerek ve daha esnek bir hale getirilerek 500 milyar doları aşan bir katkıda bulunulan ve 14. Genel Kota Gözden Geçirmesinin sonuçları ışığında gözden geçirilecek olan Yeni Borçlanma Düzenlemeleri (NAB) üzerinde sağlanması beklenen mutabakatı memnuniyetle karşılıyoruz.
9. Fonun, üye ülkelere yönelik finansal güvenlik ağının iyileştirilmesine ilişkin yenilikçi çalışmalarını takdirle karşılıyoruz. Fonun çok sayıda üyeye verdiği finansal destek ve 283 milyar dolar tutarında Özel Çekme Hakkı tahsis edilmiş olması, güven ortamının yeniden tesisine katkıda bulunmuştur. Özellikle de Esnek Kredi Hattı (FCL), bir dizi gelişmekte olan piyasa ekonomisine önemli destek sağlamıştır. Aynı zamanda, ayrıcalıklı desteklerin arttırılması, düşük gelirli ülkelerin döngüselliğe karşı politikalar geliştirebilmesine imkan veren ilave bir hareket alanı sağlamıştır.
10. Fon, finansal dalgalanmalar da dahil olmak üzere ödemeler dengesi sorunlarıyla başa çıkma becerilerini arttırmaları yönünde üyelerine yardımcı olma kapasitesini arttırmaya ve gözlemlenen aşırı miktarda rezerv biriktirme ihtiyacını azaltmaya devam etmelidir.
11. Fonun imtiyazlı kredi mekanizmasını yeniden tasarlama ve imtiyazlı kredileri mevcut düzeyin iki katının üzerine çıkarma konusundaki kararlılığı, memnuniyetle karşılanan önemli adımlardır.
12. Uluslararası Para ve Finans Komitesinin bir sonraki toplantısı, 24 Nisan 2010 tarihinde Washington D.C.de yapılacaktır. Bir sonraki toplantımıza yönelik hazırlık çalışmaları yapılması ve kaydedilen ilerlemenin değerlendirilmesi amacıyla, Uluslararası Para ve Finans Komitesi Delegelerinin katılacağı bir toplantı düzenlenecektir.
Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu Guvernörler Kurullarının 2009 Yıllık Toplantıları Açılış Konuşması
Dominique Strauss-Kahn (6 EKİM)
Peki geçtiğimiz yıl neleri değiştirdik? Müsaadenizle en önemli konu başlıkları üzerinde durmak istiyorum.
⢠Acil durumlarda sunduğumuz finansman imkanlarının miktarını, Asya krizi sırasında taahhüt edilen miktarın iki katının da üzerine çıkararak ciddi ölçüde arttırdık ve kredi alan tüm ülkelerin kullanım limitlerini iki katına çıkardık.
⢠Özel Çekme Hakları mekanizmasını kullanarak, küresel ekonomiye 283 milyar dolar değerinde ek likidite enjekte ettik.
⢠8 milyar dolarlık kısmı önümüzdeki iki yıl içinde olmak üzere, ayrıcalıklı kredilerimizi 2014 yılına kadar 17 milyar dolar arttırdık ve böylece kriz öncesinde mevcut olan miktarın üç katını dahi aştık ve düşük gelirli ülkelere 2011 sonuna kadar sıfır faizle kredi vermeyi taahhüt ettik.
⢠Başarılı bir sicile sahip olan ülkelere herhangi bir ilave şart aramaksızın hızlı ve büyük miktarlı peşin finansman imkanı veren Esnek Kredi Hattı adında yeni bir mekanizmayı devreye aldık.
⢠Diğer programlarımızla ilgili olarak, kredi koşullarımızın, sadece makroekonomik istikrar ve büyüme açısından büyük önem taşıyan temel politika önlemleri üzerinde yoğunlaşacak şekilde daha etkin hale getirdik.
⢠Hem ayrıcalıklı hem de ayrıcalıksız kredi programlarımızı daha yüksek bütçe açıklarıyla uyumlu hale getirdik.
⢠Programlarımıza en fakir ve en savunmasız durumdaki insanların korunmasına
yönelik yeni hükümler ilave ettik.
IMF RAPORUNDAN GRAFİKLER
Finans sektöründe sürdürülebilir olmayan karların büyüme oranlarını muhtemelen şişirmiş olduğu ülkeler dışında, gelişmiş Avrupa ekonomilerinin çoğunda potansiyel büyümenin uzun vadede geçmiş düzeylere geri dönmesi beklenmektedir.
Gelişmekte olan Avrupa ekonomilerinde sermaye girişindeki azalma, orta vadeli büyümeyi ve gelir artışı sürecini olumsuz yönde etkileyebilir.
Gelişmekte olan Avrupa ülkelerinde gelir artışı sürecinin yeniden hız kazanması açısından, sağlıklı sermaye girişini destekleyecek politikaların uygulanması büyük önem taşımaktadır.
Potansiyel üretimdeki düşüş ve buna bağlı belirsizlikler, zorlu bir ortamla karşı karşıya olan mali politika ve para politikası alanlarında karar alınmasını daha da güçleştirmektedir.
Gelişmekte Olan Ekonomilerde Düzelme Sürecinde Artan Riskle Başa Çıkılmasını Sağlayacak Politikalar
Öne Çıkan Konular
⢠Finans krizini izleyen dönemde yatırımcıların her bir ülkenin kendi içinde uyguladığı politikaları yakından izleyecek olması nedeniyle, gelişmekte olan Avrupa ekonomilerinde risk priminin ve dalgalanmaların artması ihtimali mevcuttur.
⢠Faiz aralıklarının daha geniş ve daha dalgalı olması, büyümeyi uzun vadede olumsuz etkileyecek ve konjonktürel dalga sırasında enflasyon ve üretimde yaşanacak dalgalanmayı arttıracaktır.
⢠Finans sistemindeki belirsizlikleri hafifletecek ve maliye politikasının önündeki seçeneklerin sayısını azaltacak politikalar uygulanması, hem bu kaygıları önemli ölçüde hafifleterek hem de uzun vadedeki büyüme imkanını arttırarak bir nevi çifte avantaj sağlayacaktır.
Her ne kadar yatırımcıların risk iştahı kriz sırasında gördüğü dip noktanın üzerine çıkmaya başlamışsa da, gelişmekte olan piyasalar halen ciddi ölçüde daha dalgalı bir dış ortamla karşı karşıyadır.
Küresel şokların faiz oranı aralıklarında ve diğer finansal göstergelerde aşırı oynaklığa yol açtığı bir ortamda, bankacılık ve kamu maliyesi alanındaki gelişmeler çalkantının ardındaki önemli sebeplerden biri haline gelmiştir.
Dolayısıyla politika oluşturucuların büyük çoğunluğu, orta vadede daha düşük büyüme, daha kararsız yatırımcılar ve bunların sonucunda da enflasyon ve üretimde daha yüksek dalgalanmayla karşı karşıyadır.
Çözüm, finans sektöründeki sorunlara hızla etkin çözümler bulunmasından ve maliypolitikasının sürdürülebilir bir çizgiye getirilmesinden geçmektedir.
Finans sektörünün müzmin sorunlarına çözüm bulunması gerekmektedir. Orta, Doğu ve Güney Avrupa ülkelerinde IMF koordinasyonunda halen devam eden stres testleri, bankaların yeniden sermaye artışı ihtiyacını ortaya koyacaktır.
Finans sistemindeki streslerden veya diğer bazı faktörlerden kaynaklanan mali yükümlülüklerin ve bununla bağlantılı risklerin daha şeffaf bir şekilde açıklanması halinde, mali durumdaki belirsizlik azalacaktır.
Mali açıktaki değişimleri büyük ölçüde otomatik dengeleme mekanizmalarıyla sınırlayan kurala dayalı maliye politikalarının uygulanması, uzun vadede mali sürdürülebilirliğin ve tahmin edilebilirliğin güçlenmesine yardımcı olacaktır. Durum değerlendirmesi sonucunda belirlenen maliye politikalarının doğasında varolan sürpriz unsuru kontrol altında tutulabilirse, konjonktür dalgalanmalarının şiddeti de kontrol altına alınabilecektir.
Denetleme ve düzenleme kurallarının ve makro-ihtiyati çerçevenin, zaafları azaltacak ve gelecekte ani yükseliş ve düşüşler yaşanmasını önleyecek bir şekilde güçlendirilmesi, risk primini doğrudan doğruya azaltacak ve risk primine ilişkin belirsizlikleri hafifletecektir. Bu amaca hizmet edecek politikalar arasında, nispeten zayıf bankalara daha katı sermaye şartlarına uyma zorunluluğu getirilmesi, ana ülkeler ile evsahibi ülkeler arasındaki sınırötesi işbirliğinin güçlendirilmesi, ve banka karlarındaki aşırı dalgalanmaları azaltacak geleceğe yönelik (konjonktürel dalgalanmaları önlemeye yönelik) karşılık ayırma politikalarının uygulanması gibi örnekler sayılabilir.
Babacan: "Dünya Bankası-Imf Toplantılarında Alınacak Kararlar Tarihe Geçecek
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dünya Bankası ve IMF'in İstanbulda yapılacak 2009 toplantılarında alınacak kararların tarihi bir öneme sahip olacağını ve
ŞU ANA KADAR 11 BİN 740 KİŞİ GELDİ
Babacan, toplantılara katılmak üzere Türkiyeye 30 Eylül itibariyle kayıtlı 11 bin 740 konuğun geldiğini ve bu sayının her gün artmakta olduğunu, resmi kayıtların yanı sıra Kongre Merkezi dışında gerçekleşecek paralel toplantılara da çok sayıda yabancı konuğun katılmasının beklendiğini söyledi. Babacan 10 gün boyunca yoğun bir ziyaretçi olacak, ve Kongre merkezi civarında büyük bir trafik yaşanacak, Organizasyonun başarısı misafirlerimizin rahatının ve güvenliğinin sağlanmasına bağlıdır. Alacağımız geniş güvenlik önlemleri kapsamında kısa süreliğine de olsa kongre çevresindeki trafikte yoğunlaşmalar yaşanabilir. Bunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Böyle bir uluslar arası toplantı için bunu normal karşılamak gerekir diye konuştu.
TÜRKİYE NİN IMFDE HİSSE ORANI ARTACAK
İNŞAAT MALİYETİ 320 MİLYON TL
İKİNCİ KEZ EV SAHİPLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ
İSTANBUL FİNANS MERKEZİ
Babacan bu yılki toplantılara Türkiye dahil 186 ülkeden yaklaşık 13 bin kişinin katılmasını beklediklerini belirterek Bu itibarla toplantıların dünya ekonomisinin geleceğine yapacağı katkının yanı sıra ülkemiz için de önemli fırsatları beraberinde getireceğine inanıyorum. Yıllık toplantılar küresel iş çevrelerine Türkiye ekonomisini dinamizmini daha yakından müşahade etme için önemli fırsat sağlayacaktır.Ayrıca İstanbulun önemli bir bölgesel ve küresel finans merkezi olması çalışmalarına da destek olacaktır diye konuştu.