DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, “Para Politikası Kurulu’nda ne olacağını kestirmek zor ama gün faizi sıkı tutma dönemidir. Her şey stabilize olduğunda ki mali göstergelerimiz düşebileceğine işaret ediyor, faizler de düşecektir. 100 baz puan ve üzerinde düşecek gibi duruyor” dedi.
Dünya'nın haberine göre, Hakan Ateş, küresel piyasalarda ezber bozan gelişmelerin yaşandığına dikkat çekerek böyle bir konjonktürde birlik-beraberlik ve tek sesliliğin son derece önem taşıdığını vurguladı. Ateş, kurun dengelenmesi için Merkez Bankası’nın zorunlu karşılıklar dahil bir dizi önlem aldığına dikkat çekerek “Münakaşaların yarattığı köpüğü artık bir tarafa bırakırsak Merkez Bankası bu işi iyi yönetti. Sepet bazında TL’deki aşınma yüzde 6’lar civarında. Dolarda yükselme oldu ama euro da çok değer kaybetti” diye konuştu. Önümüzdeki dönemde enfl asyon beklentilerindeki seyrinde önemli olduğunu belirten Ateş, “Faizlerin topyekun aşağı hareket etmesi için beklentiyi yönetmek ve enfl asyonun bunu desteklemesi ile mümkün” açıklamasını yaptı. Ateş, önümüzdeki günlerde Fitch’ten gelecek değerlendirmeye ilişkin beklentisini anlatırken de “Türkiye ekonomisinde notu değiştirecek olumsuz bir gelişme yok” ifadesini kullandı.
Ezber bozan gelişmeler oluyor
“Küresel piyasalarda ezber bozan gelişmeler oluyor. Euro/dolardaki hareketin tedricen olmasını bekliyorlardı” diyen Hakan Ateş, euro/dolar paritesindeki baş aşağı gidişi ne Avrupa’nın ne de Amerika’nın beklemediğini söyledi. Paritedeki bu hareketle eş zamanlı Türkiye’de dahil olmak üzere tüm gelişmekte olan ülkelerin de kendine has problemler yaşadığını buna ek olarak da tüm ekonomilerin büyüyememe problemi ile karşı karşıya olduğunu hatırlattı.
Ateş, “Avrupa alması gereken kararları çok geç aldı, hatta almadı” diyerek bugün Draghi’nin başkanlığındaki Avrupa Merkez Bankası’nın faizleri aşağı çekip parasal genişleme yapsa da gelinen noktada düğümü sadece para politikaları ile çözmenin olmadığına değindi. Ateş şöyle devam etti: “Avrupa’da artık işin maliye politikaları ve yapısal reformlarla da desteklenmesi lazım. Fakat Avrupa’da halen bu yapısal reformları hayata geçirecek bir dirlik ve dirayetlik yok. Kuzey ekonomilerinde yaşananlar başka, başta Yunanistan olmak üzere güney ekonomileri başka bir kulvarda. Üstelik Japonya’nın 20 yıl çektiği bela Avrupa’ya da sirayet etti ve enflasyonun olmadığı ortamda insanlar mal ve hizmet fiyatlarının daha da düşeceği beklentisiyle durdu. O zaman da ekonomi de büyümüyor, işte yaratılmıyor. Dünyada mahir yönetimin önemi çok arttı.”
Fed Başkanı Yellen’ın bu hafta vereceği mesajların öneminin çok daha arttığına da vurgu yapan Ateş, Amerika’dan bir yumuşama sinyali gelebileceğini belirtti. Bununda
faiz artırım ve çıkış stratejisine yönelik beklentilerin bir miktar ötelenmesine neden olabileceğini de değerlendiren Ateş, “Euro/dolarda 1.0’ı görürsek şaşırmayalım’ demiştim, halende aynı şeyi söylüyorum. Paritenin bu seviyenin altına hızla düşmeye devam etmesi ise Amerika’dan tedbir getirir. Çünkü bu kadar güçlü bir dolarda kimsenin işine gelmez. Müdahale ederler diye düşünüyorum. Euro/dolar, 1.0-1.1 arasındaki bölgede gidip gelecek diye düşünüyorum” yorumunu yaptı.
Yatırım çekmek artık daha önemli
Hakan Ateş, küresel piyasalardaki gelişmeleri değerlendirirken Türkiye gibi cari açık veren bir ülkenin bu dönemde dikkatli hareket etmesi gerekliliği üzerinde de durdu. Ateş, “Maliye politikaları son 12 yıldır çok iyi yönetildi. Bütçe açığımız yok denecek kadar az. Kamu borçlanması GSMH’nın yüzde 33’leri seviyesinde. Cari açık 43 milyar dolarlara düştü. Ancak eski 43 milyar dolar, yeni 43 milyar dolar ile farklı. Eskiden ‘Türkiye 60-70 milyar dolarlık bir cari açığı yönetir’ diyorduk çünkü ihracatımız artıyordu. Ama küresel şartlar artık farklı. En büyük alıcımız Avrupa’da sorunlar var. ‘İhracatımız artar mı?’ sorusu sormaya başladığımız bir noktaya gelirsek 50 milyar dolarlık cari açığı yönetmek bile sorun yaratabilir. Onun için yurt dışı yatırımcıya daha fazla muhtacız. Onları cezp etmek içinde stabilite ve önlerini görebilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Kredi talebinde zayıflama eğilimi var
Denizbank Finansal Hizmetler CEO'su Hakan Ateş, yılın tamamı için iyimserliğini korusa da kredi talebinde zayıflama eğilimi olduğunu söyledi. Ateş, sanayi üretiminin ve kapasite kullanımının çok düşük geldiğini hatırlattığımızda kredi talebinin de çok kuvvetli olmadığını belirterek, "Biraz zayıflama eğilimi var. Hane halkında borçlu olan kesimin borcunu çevirmek için talebi var. Bireysel kredilerde ve kredi kartlarında ciddi bir artıştan söz edemiyoruz. Zaten taksitli kart bakiyesi küçülüyor. Ticari tarafa bakarsanız KOBİ tarafındaki hareketlilik de zayıfladı. Zaten ticari ve kurumsalda büyük projeler dışında sanayi vs de kredi talebi o kadar canlı diyemem. Bu da üretime yansıyor" dedi.
Merkez Bankası’nın
faiz indirimine gitmesine müsaade eden bir trend olduğunun altını çizen Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici, “Ülkeye dışarıdan uzaylılar gelip baksa 1 günlük ekonomi. Dolar yukarı gidiyorsa ekonomi süper kötü, aşağı gidiyorsa süper iyi. Bir güne sıkıştırdık her şeyi” dedi.
Ekonomide ana gündemin sadece Fed, dolar ve faizin üçgenine sıkıştığına dikkat çeken TEB Genel Müdürü Leblebici, Fed’in
Faiz artırımının tek başına önemli olmadığını piyasaya verilen likiditenin geri çekilmesinin daha önemli olduğunu kaydederek “Likiditeyi geri çekerse siz ekstra bir likidite fiyatı ödüyorsunuz. Şu anda herkes pozisyonu yeniden ayarlamaya çalışıyor” diye konuştu.
Leblebici, Merkez Bankası’nın elindeki veri setinin her zaman için piyasanın elindeki veri setinden daha geniş olduğunu dolayısıyla da elindeki dataya göre reaksiyonun da farklı olabileceğine işaret ederek şöyle devam etti: “TCMB’nin faiz indirimine gitmesine müsait bir trend var mıdır? Altını çizerek söylüyorum….
Faiz indirimine gidecek bir trend var. Bu demektir ki TCMB zaman buldukça faizleri indirecektir. Merkez Bankası’nın elindeki veri setinde benim bilmediğim bir bilgi olabilir. Toplamda Merkez Bankası’nın faiz indirme eğilimi yavaş yavaş kendini gösterecektir. Ekonomik olarak baktığınızda Türkiye’de faiz indirimine uygun ortam vardır.”
Fed’in en son 10 yıl önce faiz artırım sürecinde olduğuna ve bugün piyasada pek çok bankacı ya da iş dünyası temsilcisinin faiz artırımını deneyimlemediğine de işaret eden Leblebici, “Bugün bizim hiç tartışmadığımız bir konu var. Konut kredilerini dövize endeksli borçlansaydık ne olurdu? Bugün bu Macaristan’ın Polonya’nın sorunu... Ama hükümet önlem aldı bu bizde sorun olarak yok. Hane halkı TL ile borçlanıyor, döviz borçlanması yok. Büyük bir kitleyi bu tür bir şokun dışında tuttuk. Aslında ülke olarak orada doğal bir hedge yarattık. İhracat yapan şirketler içinde çok büyük problem yok. Çok büyük yatırım kredilerinde döviz borçlu olan var. Onlarla konuşup hedge yaptırıyoruz. Ağırlıklı olarak orada iyi bir yapı oluşmaya başladı. Hemen hemen her sonbaharda ‘kriz çıktı, döviz yükseliyor’ diyoruz son 10 senedir endişe edecek bir durum yok” ifadelerini kullandı.
Kısa vadeli borçta problem yok
Şirketler kesiminin borçluluğu konusunda ise Ümit Leblebici, şu açıklamayı yaptı: “Şirket bilançosuna bakınca eyvah 100 milyon dolar borcu var, ödeme kapasitesi düştü ve batar diye bakıyoruz. Ama bu stok rakam. Eğer ihracatçıysa geliri, gideri dengeler. Borca kısa ve uzun vadeli diye bakmak lazım. Bir gecede ödemesi gereken 100 milyon dolar borcu varsa evet, riskli bir durum. Ama bunu yıllara yaymış ve yarın ödemesi gereken borcu 1 dolarsa o zaman resim tamamen değişiyor.”
Dolar/TL paritesi 2.64’e çıkarken kurun daha da yüksek seviyeleri test edeceği yorumları yapılıyor. Leblebici, kurda volatilitenin en yüksek olduğu 2001 krizi dönemlerini hatırlatarak “Kur 2.64’e gelince 3.0 TL, 3.5 TL olacak diye düşünülüyor ama öyle olmuyor. 2001 krizinde de 2.0’ye kadar çıktı sonra geri geldi. Hatta 1.15 TL’ye kadar indi. Böyle baktığınızda dalgalı kur sistemi o ilk şoku absorve etmenize yardımcı oluyor. Türkiye’de şirketlerin kısa vadeli borçları belli, ağırlık uzun vadelidir. Onun için kısa vadede büyük bir problem yaratacak durum yok. Sabit kurda olsaydık bu iş aniden kırıldığında bir sürü şeyi etkilerdi” diye konuştu.
ABD’nin faizi artırdığı bir ortamda dolara dönmek matematiksel olarak daha doğru olduğu için herkesin dolara koştuğuna da işaret eden Leblebici, “Euro-dolar paritesi biraz daha aşağı gelebilir ama bir süre sonra dengeyi sağlaması gerekir. Euro’nun alıcısı satıcısına göre daha az çünkü Avrupa’nın şu anda bir hikayesi yok. Bir takım datalar daha iyi gelmeye başladığında o zaman piyasa euro’nun değerlenmesini herkesten önce fiyatlar. Paritenin, 1.0’in altına gitmesi fazla satış gibi olur diye düşünüyorum. Bakarsınız 0.80’e gider ama datalar o kadar kötü gelmeye devam edebilir ki o zaman 0.60’a gittiğini de görürsünüz. Bunu şu anda söylemenin imkanı yok” ifadelerini kullandı.
Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyor
Kredi talebinde çok olmasa da düşüş var. 2001 kriziyle kıyaslanacak gibi değil. Onun şiddeti 100 ise bunun şiddeti 10. Doğal olarak herkes ne olduğunu anlamak istiyor" diyen Ümit Leblebici, şöyle devam etti: "Cirolarda düşme var ama bundan 14-15 ay önceye gittiğinizde aklınıza Rusya'da böyle bir gelişme olacağı gelir miydi? Kırım ya da IŞİD gibi bir olayın olabileceğini bilebilir miydik? Dış alemde bizi çevreleyen yerlerde durum farklı. Olaylar bizi etkiliyor ve ihracat pazarları daralıyor. Kısmen kalıcı gibi de görünüyor. Buna adapte olmak lazım. Sanayi üretiminin düşmesinin nedeni dış pazarlardaki daralma. Avrupa daha hızlı toparlanırsa offset etmeye başlayacağız. ABD daha hızlı toparlanırsa orada avantaj sağlayacağız."