Kurban Bayramı sebebiyle ara verdiğimiz kriz haberlerine tekrar döndük. Küresel ekonomik krizin giderek derinleşeceğine dair acı haberler dünyanın dört bir yanında gelmeye devam ediyor.
Üretimler azalıyor, parası olanlar az harcıyor, riskli görülen şirketlerle iş yapılmıyor, işsizlik giderek artıyor. Türkiyenin ihracat ve ithalatında ise ciddi azalmanın olduğu ise limanlara gözle görülür bir şekilde yansımış durumda.
Fakat her şeye rağmen AK Parti Hükümeti, krize yönelik adı konmuş bir paketi devreye sokmuş değil. Halen daha ümitler krizin tepe noktasına gelmiş olmasına bağlanıyor. Diğer taraftan krizin ülkemizde de derin izler bırakacağına dair somut veriler teker teker ortaya çıkıyor.
En Büyük Liman Zorda
Hafta sonu Milliyette Türkiyenin en büyük özel limanının görüntüleri vardı. Murat Öztürkün havadan çektiği fotoğraflarda Temmuz ve Aralık aylarındaki konteynır trafiğindeki değişim dikkat çekiyordu. Liman 5 ay sonra adeta boşalmış. Ancak bu fotoğrafa bakıp, Yazık ithalat-ihracatımızda gözle görülür azalma var. Şeklinde üzüntüye kapılanlarla aynı düşünce ve görüşte değilim. Hatta hiç üzülmediğimi de belirtebilirim. Türkiyede denizcilik sektörünün kötü imajını ve üzülmeyişimin sebeplerini aşağıda anlatacağım. Çünkü bu limanla ilgili söylenecek çok sözüm ve soracak sorum var. Ancak cevap verecek makam yok.
Milliyet yer alan Ümran Avcının haberini okuyalım; Altaş Ambarlı Liman Tesislerinin farklı tarihlerde objektiflere yansıyan görüntüsü, ekonomik krizin de göstergesi oldu. Temmuzda çekilen fotoğrafta limandaki ithalat-ihracat hareketliliği konteynır yoğunluğundan anlaşılırken, 11 Aralıktaki fotoğrafta limandaki mal azlığı krizin boyutunu kanıtlar nitelikte. Limanda terminalleri bulunan şirket yetkilileri, kriz nedeniyle yüzde 30luk bir ithalat-ihracat kaybı olduğunu, bu kaybın aralık, ocak ve şubatta yüzde 45e ulaşabileceğini söyledi.
Bayramdan önce Habertürkte Deniz Ticaret Odası Başkanı ve Turkon Holding CEOsu Metin Kalkavan, ısrarlı davetlerimiz sonucunda Özlem Dalga ile birlikte konuk ettik. Fakat Özlemin konuya yeterince hazırlanamaması sebebiyle Kalkavana istediğimiz şekilde sorular yöneltemedik. Kısacası program çok kötü geçti.
Dolayısıyla Kalkavana denizcilerin imajının neden bozuk olduğunu, aile şirketlerinden neden kurtulamadıklarını ve kurumsallaşma yolunda adım atamadıklarını soramadan programı bitirdik. Peki, ne soracaktım?
Denizcilerin Cevaplayamadıkları sorular
1) Kalkavanın da ortak olduğu Türkiyenin en büyük özel limanı olan Atlaş Ambarlı Limanı Tesislerine en riskli gemilerin (yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı) yanaşmasına rağmen yıllardır mendireği neden yapılmıyor? 35 metre derinlik ne derece bahane olabilir? Denizcilik Müsteşarlığı ve Ulaştırma Bakanlığı daha önce iki geminin kırım yaşadığı bu limanda böylesine sıkıntılı bir konuda neden sessiz?
2) Tatlı tatlı para kazanan denizciler İstanbulu ve Türkiyeyi riske atarak kazandıkları paralardan bırakın sosyal sorumluluk için kaynak ayırmayı, üzerlerine düşen yatırım görevlerini dahi niçin yapmıyorlar?
3) Ambarlı Liman Tesisleri Türkiyenin en büyük özel limanı ama TIR parkı yok. İnsanlar ihtiyaçlarını yollarda gideriyor. Araçlarını trafiği engelleyecek şekilde yollara park ediyorlar. Konteynır parkı çok yetersiz. Demiryolu bağlantısı yok. Tek giriş/çıkış karayolu var. Fakat böylesine riskli yükleri kabul eden, yanında LPG dolum tesisleri, doğalgaz ana iletim boru hattı olan bir limanın çift giriş/çıkış karayolu olması gerekir. Ancak projesi dahi yok. Hangi kriterlere göre bu limana ruhsat verildi?
4) Ambarlı Liman Tesislerine gelen yükler karayoluyla, yolları boza boza Türkiye geneline dağıtılıyor. Bu limandan yük alan TIR ve kamyonların istiap haddini aşıp aşmadıkları merak edenler yeni yapılan ve henüz tam olarak hizmete açılmayan liman yoluna bakabilirler. Ayrıca küçük yük gemileriyle (feeder line) Marmara Denizinde taşımacılık yapmak neden işlerine gelmiyor? Devletin bir makamı da çıkıp da, Ne yapıyorsunuz? Diyemiyor?
5) Zeytinburnundaki kumcuların şehir içinden çıkarılarak bu bölgeye gönderilmeleriyle kurulan Kumport Barınağı (S.S. İstanbul Batı Yakası Kumcuları Üretim ve Pazarlama Kooperatifi) yetkililerinin kumculuğu bırakıp taşımacılığa el atmasıyla Ambarlı Limanı bir iskeleden bu gün 8 iskeleye sahip liman tesisleri konumuna ulaştı. Bu bölgenin bu denli bir liman olma özelliği yok. Çünkü koy değil, diğer hiçbir şart da yerine getirilmemiş. Devletin, insan hayatına, çevreye, ülkeye önem vermeye denizcilere biran önce dur demesi gerekir. Çünkü Ambarlı Liman Tesisleri, denizcilerin torbadan çıkardıkları tavşan durumundadır.
Yukarıda sıraladığım bütün soru ve sorunları DTO Başkanı Kalkavana Habertürkte konuk ettikten sonra yani yayından sonra odamda hepsini yönelttim. Hiçbir soruya tatmin edici cevap alamadım. Karşımda yetkin ve entelektüel bir işadamı olarak duran Metin Kalkavana gönül rahatlığıyla bu soruları sordum. Başka bir denizciye maazallah böyle soru sorulmaz yoksaâ¦
Hüsnü Özyeğin Sorunlu Limanı Aldı
DTO Başkanı Metin Kalkavan ile yaptığım bu sohbet ve hararetli tartışmanın ardından ilginç bir gelişme oldu. Kalkavan, Ambarlı Liman Tesislerinde yer alan ve limanın bugünkü haline gelmesine vesile olan Kumport Liman Hizmetleri Lojistik San. ve Tic. A.Ş.deki hissesini Finansbankın eski sahibi, Fiba Holdingin patronu Hüsnü Özyeğine sattı. Bu haber 6 Aralık 2008de Dünya Gazetesinde Selçuk Onur imzasıyla manşetten duyuruldu. Umarım Hüsnü Bey yukarıda saydığım ve sayamadığım çok sayıda sorunu çözecek bir girişim içinde olur. Aksi halde Türkiyedeki denizcilerin çok kötü olan imajı Hüsnü Özyeğine de zarar verecektir.
Şimdi bu kadar serzenişten sonra okuyucular, etkili ve yetkili çevreler diyecektir ki; Bu konular medyada neden gündeme gelmiyor? Gelmez. Çünkü Türkiyede denizcilerin kendilerine sorgulayabilecek gazeteci olmaması gibi bir avantajları var. Ayrıca sorgulama durumunda olanları da küçük reklamlarla denizci büyüklerimiz susturuyor.
Zaten sorgulayanı, soru soranı, araştıranı çok fazla içlerine sokmazlar. Denizciliği işlerine geldiği gibi bir avuç lobi gurubu kanadıyla yaparlar. Devletle, hükümetle de işleri böyle götürürler. Tersanelerde o kadar insan hayatını kaybetti, ama ölümler sebebiyle işini kaybeden bir patron oldu mu? DTO yetkilileri özür bile dilemediğine göre durumun vahametini, lobilerinin gücünü varın siz hesap edin.
GÜNTAY ŞİMŞEK/HABERTURK
[email protected]