Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın, Türkiye Bankalar Birliği 59. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada bankacılık sektöründe büyümenin yavaşladığını belirtti.
Aydın, "Enflasyon yüksek kaldı TL reel olarak değer kaybetti. Türkiye'nin tasarruf oranı kısıtlı ama günden güne artırabiliyoruz. Bankacılık sektörü bilançosu büyüyor ama büyümesi yavaşlıyor.Sektörün toplam aktif büyüklüğü dünyanın 10. bankasının bile altında" dedi.
KREDİ VERMEK İÇİN BÜYÜMEK ŞART
Hüseyin Aydın, "Yeni kredi verebilmek için aktifi büyütmek şart.Kredilerin GSYİH içindeki payı %76'lar civarında, alacağımız yol var. Konut hariç tüketici kredilerinde çok hızlı bir fren yapıldı. Proje finansmanının yüzde 50'si enerji sektöründe kullandırılan krediler. Sorunlu kredi oranı yüzde 3.4, makul bir seviye. Yapılandırılan krediler ve Write-Off ile birlikte sorunlu krediler %6'da" şeklinde konuştu.
FAİZLERİN DÜŞMESİ HEPİMİZİN ARZUSU
Aydın, "Kredi mevduat oranı %120'de, durup düşünmek lazım.Mevduat dışı kaynağın kalitesinin tekrar tartışılıyor olması lazım.Belki ilerde mevduat dışı kaynak konusunu konuşuyor olacağız.Özkaynakta çok yavaş büyüyoruz, daha hızlı olması lazım.Düzenlemelerin özkaynak büyümesinde ciddi etkisi var.Özkaynak düzenlemesinde BDDK'nın devreye girmesini arzu ediyoruz. Faizlerin düşük oluşu hepimizin arzusu. Sadece genel müdürü olduğum bankanın ödediği ücret-komisyon miktarı 600 MLN TL. Sektöre büyük oyuncu girme iştahı azalıyor" dedi.
İşte Hüseyin Aydın'ın TBB'de yaptığı sunum;
Riskler yüksek
Geçen yıl ülkemizde, yakın coğrafyamızda ve dünyada, siyasi ve ekonomik alanda oldukça hareketli bir dönem yaşanmıştır.
Dünya ekonomisinde büyüme ve ticaret hacmi yavaşlamış, belirsizlik artmış, riskler yüksek düzeyde kalmıştır.
Gelişmiş bazı ülkelerde enflasyon riskine karşı faiz oranları uzun bir aradan sonra yükseltilmeye başlanırken, bazı ülkelerde deflasyon riskini azaltmak için negatif reel faiz uygulaması sürdürülmüştür.
Gelişmekte olan ülkelerden net sermaye çıkışı olmuştur.
Para ve sermaye piyasalarında yüksek frekanslı dalgalanmalar gerçekleşmiştir. Çok sayıda ülkenin paraları reel olarak değer kaybederken, varlık fiyatları düşmüş, risk primleri ve Faiz oranları yükselmiştir.
Türkiye’de büyüme hızlandı
Küresel ekonomide, büyümenin ve ticaretin hızlandırılarak daha yaygın hale getirilmesi için yoğun çabalara rağmen toparlanmanın beklenenden daha yavaş olduğu bir ortamda Türkiye ekonomisi başarılı bir performans göstermiş, büyüme devam etmiştir.
Gayri safi yurtiçi hasıla büyüme hızı yüzde 4 olmuştur. Tasarruf oranı yükselmiştir.
Bütçe disiplini korunurken, kamunun borç stokunun milli gelire oranı gerilemiştir.
Cari açık daha makul bir düzeye düşmüştür. Türkiye’ye net sermaye girişi devam etmiştir.
Finansal sektör işlevini sürdürdü
Bu olumlu gelişmelere karşı, enflasyon hedefin üzerinde kalmıştır. TL reel olarak değer kaybetmiştir.
Enflasyona ilişkin beklentilerin hedefe doğru iyileştirilmesi amacıyla para politikasında likiditenin sıkılaştırılmasına yönelik önlemlerin de etkisiyle faiz oranları yükselmiştir.
Bilanço büyümesi yavaşlıyor
Bankacılık sektörünün bilanço büyüklüğü Mart 2016 itibariyle yıllık bazda, reel olarak yüzde 5 oranında artarak 2,4 trilyon TL olmuştur. Dolar bazında ise 852 milyar dolardır. Bilançonun milli gelire oranı yüzde 120 düzeyindedir.
Ölçek küçük
Ölçeğimiz hala küçüktür. Dünyanın aktif toplamı en büyük bankalarının toplam aktifleri dikkate alındığında, 36 bankanın tekil olarak bilanço büyüklüğü sektörümüzün toplam aktiflerinden daha fazladır.
Bilanço yapısında değişme
Varlıkların yüzde 63’ü özel sektöre açılan kredilerden, yüzde 14’ü ise kamuya açılan kredileri gösteren menkul kıymet portföyünden oluşmaktadır. Diğer bir değişle, bilançonun dörtte üçünden fazlası ekonomik faaliyetin doğrudan finansmanında kullandırılmıştır.
Kredilerin seyri
Kredilerin büyüme hızı Merkez Bankası tarafından üst sınır olarak işaret edilen yüzde 15 oranının altına inmiştir. Bu yılın ilk çeyreği itibariyle, sabit kurlarla yıllık kredi büyüme hızı yüzde 12’ye yavaşlamıştır.
Sabit kurlarla, kurumsal krediler yüzde 14 büyümüştür. Taksit sınırlandırması ve kredi kartlarında gelir limiti nedeniyle bireysel kredilerin büyüme hızı yüzde 7’ye yavaşlamıştır.
Kredilerin milli gelire oranı ise yüzde 77 düzeyindedir.
Bireysel kredilerin payı öngörülenin altında
Kurumsal kredilerin toplam içindeki payı yüzde 75’tir. Kredilerin yüzde 26’sı KOBİ’lere kullandırılmıştır. Düzenlemelerin amacına uygun olarak, son iki yıllık dönemde konut hariç olmak üzere bireysel kredilerin toplam kredilerdeki payı 8 puan gerilemiştir.
Kurumsal krediler içinde imalat sanayiinin payı yüzde 26, ticaretin payı yüzde 20, inşaatın payı yüzde 11 ve enerjinin payı yüzde 8’dir. Ulaştırma ve haberleşme sektörü yüzde 7, tarım yüzde 6, turizm ise yüzde 4 oranında paya sahiptir.
Proje kredileri artıyor
Enerji, turizm, ulaştırma, sağlık, eğitim ve haberleşme gibi temel alt yapı projelerinin finansmanı amacıyla kullandırılan nakit krediler 180 milyar TL ile kredilerin yüzde 12’sini oluşturmaktadır. Taahhüt edilenler de dahil toplam proje kredileri içinde en yüksek payı yüzde 50 ile enerji yatırımları almıştır. Altyapı projelerinin payı ise yüzde 18’dir.
Kredi kalitesi
Geçen yılın ikinci yarısından itibaren tahsili gecikmiş alacaklarda artış olmuştur. Geçmiş dönemler ve diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında daha makul ve yönetilebilir düzeyde olan tahsili gecikmiş alacakların kredilere oranı Mart 2016 itibariyle yüzde 3,3’tür. Tahsili gecikmiş alacak oranı kurumsal kredilerde yüzde 2,9, tüketici kredilerinde yüzde 3,4 kredi kartlarında ise yüzde 9,3’tür. Tahsili gecikmiş alacakların yüzde 75’i için karşılık ayrılmıştır. Aktiften satılan alacaklar da dahil edildiğinde kredi riski yüzde 4,6’dır.
Yapılandırılan krediler
Ekonomik, bölgesel ve jeopolitik gelişmelerin olumsuz etkilerini en aza indirmek amacıyla kuralların izin verdiği sınırlarda, ek esneklikler sunulduğunda borçlarını ödeyebilecek gücü olan iyi niyetli müşterilerin yapılandırma talepleri bankalar tarafından dikkatle ve hassasiyetle değerlendirilmektedir.
Kuralların ve bankacılık prensiplerinin izin verdiği ölçülerde uygulanan yapılandırmalar yoluyla ekonomik faaliyetin desteklenmesine yapıcı ve iyi niyetli bir çaba gösterilmiştir.
Özellikle, mücbir sebeplerin neden olduğu zorukların yaşandığı bölgelerimizde ekonomik faaliyetin sürdürülmesi için kamunun çabalarına ek olarak bankalarımız tarafından da müşterilerimize gerekli kolaylık ve anlayış gösterilmektedir. Vadesi gelen kredileri için ek süre verilmektedir. Ek sürede akdi veya cari faiz uygulanmaktadır.
Vadesinde ödenmeyen çekler ile ilgili karşılıksız işlemi makul sürelerde bekletilmektedir. Benzer uygulama senetler için de yapılmaktadır.
Vadesi geçen alacaklar için yıl sonuna kadar idari yollarla da olsa aktif bir tahsilat çabası girişiminde bulunulmamakta, ihtarname gönderilmemektedir.
Geçen yıl sonu itibariyle, yapılandırılan kredilerin toplamı 40 milyar TL’dir. Bunun 20 milyar TL’si birinci grupta yapılandırılmıştır. Aktiften silinen krediler ile ikinci ve diğer alt gruplarda yapılandırılan krediler de dahil edildiğinde kredi riski yüzde 6 düzeyindedir.
Mevduat daha sınırlı
Kredilerin finansmanında en önemli kaynak, tamamına yakını yerleşiklere ait olan mevduattır. Kredi mevduat oranı yüzde 120 düzeyinde seyretmektedir. Bu oran TL kredi/mevduat için yüzde 140, yabancı para kredi/mevduat için ise yüzde 87’dir. Öte yandan, sektör mevduat dışı kaynakları çeşitlendirmeye ve artırmaya da çaba göstermektedir. Mevduatın bir kısmının da mevduat dışı diğerfinansal araçlara yöneldiğini de gözlemliyoruz. Bu nedenle krediler ile mevduat yanında mevduat dışı kaynakları da dikkate alan bir karşılaştırma yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Nitekim, kredilerin mevduat ve mevduat dışı kaynaklara oranı daha makul bir düzeydedir.
Mevduatın seyri ve kredi-mevduatın büyüme farkı
Mart 2016 itibariyle, sabit kurlarla yıllık mevduat artış hızı yüzde 9 olmuştur. Yıllık bazda, kredi ve mevduat büyüme hızı arasındaki fark önemli ölçüde azalmıştır.
Mevduatın milli gelire oranı
Mevduatın bilançoya oranı yüzde 53, milli gelire oranı ise yüzde 63 olmuştur.
Kredilerin finansmanında kamu kesiminin net borç itfasından sağlanan kaynakların da önemli bir etkisi olmuştur. Nitekim, 2003-2016 Mart döneminde Hazine’nin net itfası 280 milyar TL özel sektöre kredi olarak kullandırılmıştır. Bu tutar, bu dönemde TL kredilerdeki artışın beşte birine eşittir.
Kredi büyümesinin sağlıklı olarak sürdürülmesinde özel sektörün ve kamu kesiminin tasarruflarının arttırılmasının önemi aşikardır. Bu konunun son dönemde uygulanmakta olan ekonomi politikalarının ana odak noktası olmasını da olumlu buluyoruz.
Mevduat dışı kaynakların seyri
Diğer yandan, gerek mevduatın sınırlı miktarda ve kısa vadeli olması gerekse göreli olarak yüksek maliyeti nedeniyle geçiş döneminde, repo işlemleri menkul kıymet ihraçları ve sendikasyon veya sekürütizasyon, sermaye benzeri kredilerden sağlanan mevduat dışı kaynaklar proje finansmanı başta olmak üzere kredilerin ve büyümenin finansmanında kullanılmaktadır.
Mevduat dışı kaynaklar ile bilançonun yüzde 28’i finanse edilmektedir.
Yurtdışı bankalardan sağlanan yabancı para kredilerin bilançoya oranı yüzde 13, repo yoluyla finansman yüzde 7, menkul kıymet ihracı yoluyla sağlanan finansman ise yüzde 4 düzeyindedir.
Yabancı para krediler
Banka dışı kesimlerin yurtiçindeki bankalardan veya doğrudan yurtdışından sağladıkları kaynaklar da önemli ölçüde artmıştır. Reel sektörün yurtiçindeki bankalardan yabancı para kredi kullanımı 173 milyar dolar, yurt dışından kullandıkları yabancı para kredilerin toplamı ise 112 milyar dolar düzeyindedir.
Banka dışı şirketlerin dış borçlanmalarını Türkiye’ye ilişkin beklentilerin ve şirketlerimizin kredibilitesinin bir göstergesi olarak olumlu değerlendiriyoruz. Bu durumun borçlu şirketleri kur dalgalanmalarına hassas hale getirdiği yaklaşımıyla, bankaların riskleri de sorgulanıyor. Yaşanan tecrübeler gösteriyor ki kur riski banka dışı kesimlerde de iyi yönetilmektedir.
Bankaların aracılık ettiği yurtdışı krediler de dahil, yabancı para cinsinden nakit krediler sektörel olarak geniş bir yelpazede dağılım göstermiştir. Bu kredileri kullanan şirket sayısı sınırlıdır.
Bu kredilerin yüzde 15’i finansal kiralama, yüzde 14’ü enerji, ayrı ayrı olmak üzere yüzde 10 düzeyinde inşaat, taşıma, haberleşme ve ticaret sektörleri tarafından kullanılmıştır.
Yabancı para kredi kullanan şirket sayısı 93 bin civarında iken bu kredilerin yüzde 50’si 222 şirket, yüzde 90’ı ise 2.500 şirket tarafından kullanılmıştır.
Özkaynakların büyümesi yavaşladı
Kredi büyümesinin sürdürülmesinde iç ve dış tasarrufların bulunabilirliği, ekonominin büyüme potansiyeli ve kredibil müşterilerin kredi talebi yanında özkaynakların da güçlü olması gerekir.
Özkaynak büyüklüğü TL bazında 273 milyar TL, dolar bazında ise 97 milyar dolar düzeyindedir. Son beş yıllık dönemde özkaynaklar dolar bazında artmamıştır. Sermaye benzeri krediler de eklendiğinde yasal özkaynakların büyüklüğü 310 milyar TL’dir.
Sermaye yeterliliği
Sermaye yeterliliği ise yüzde 15.5 düzeyindedir. Uluslararası karşılaştırmalara göre sermaye yeterliliği makul ve yüksek düzeyde olsa da son dönemde düşüş eğilimindedir.
Fiili sermaye yeterliliği
Basel III düzenlemelerine tam uyumlu hale gelen ülkemizde minimum sermaye yeterliği uzun dönemdir yüzde 12 olarak uygulanmaktadır. Ancak, makro ihtiyati düzenlemeler dikkate alındığında fiili oran yüzde 13’ün üzerine çıkmıştır. Türkiye’de 1 Nisan 2016 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Basel III düzenlemeleri ile getirilen ek yükümlülüklerin iç düzenlemelerde yapılan değişiklikler ile dengelenmesi sektörümüz tarafından olumlu karşılanmıştır. Diğer taraftan, sistemik önemli bankalar düzenlemesinin yakın dönemde uygulanmasıyla birlikte sermaye yeterliliğinde fiili oranın yeniden yüzde 13’ün üzerinde çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu çerçevede sektörün alabileceği risk miktarı önemli ölçüde sınırlanmıştır.
Türkiye Bankalar Birliği olarak önemli gördüğümüz konu özkaynakların güçlü olması ve sürekli büyütülmesidir. Son dönemde özkaynakların büyümesini yavaşlatan başlıca nedenler büyümeyi sınırlandıran önemler, düzenlemelere uyumdan kaynaklanan maliyet artışı ve net karın özkaynak büyümesine olan katkısının azalmasıdır.
Karın reel olarak düşmesi sadece piyasadaki dalgalanmaların neden olduğu risklerden veya banka yönetim kararlarından kaynaklanmamıştır.
Ayrıca, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu dışında bankalarda denetim yapan kamu kuruluşlar tarafından yapılan denetimlerde, düzenlemelerdeki gri alanlarda sektörün aleyhine ağır cezalar verilmiştir.
Öte yandan, ek vergi veya benzeri kamusal yüklerden veya düzenlemelere uyumdan gelen maliyet artışı operasyon giderlerinin düşürülmesini sınırlandırmıştır. Bankaların operasyon giderlerini düşürmeye yönelik çabaları olumlu bir gelişme olarak değerlendirilirse de sürekli maliyet sınırlandırıcı yaklaşımların yeni teknoloji yatırımları ile ve yeni ürün ve hizmet geliştirilmesine yönelik kaynakları olumsuz etkileyeceği göz önüne alınmalıdır. Bunun en bariz yansıması, bir süredir şube sayısının ve personel istihdamının yaklaşık aynı kalmasıdır.
Faiz marjı düşüyor
Faiz dışı gelir gider dengesi yeterince iyileştirilemediğinden, faiz marjı sektörün karını etkileyen en önemli gelir kalemi olmaya devam etmektedir. Faiz marjının toplam aktiflere oranı faiz oranlarındaki düşüşe bağlı olarak gerileme eğilimindedir. Düşen kar marjı artan iş hacmi ile dengelendiği sürece sağlıklı olan da budur. Sektörün daha makul net faiz marjı ile çalışmasının; düzenlemelere uygun olmak ve müşterileri tam olarak bilgilendirmek kaydıyla, sunduğu ürün ve hizmetlerden sağladığı ücret ve komisyon gelirlerinin artırılması ile ilgili olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Faiz marjının düşmesi beklenen bir durum
Faiz oranlarının düşüş eğiliminde olması makro dengelerdeki sağlıklı gelişmenin ve bekleyişlerdeki iyileşmenin bir göstergesidir. Faiz oranlarının yükselmesi kredilerin daha kazançlı olduğu anlamına da gelmemektedir. Şöyle ki, yüksek kredi faiz oranları sağlıklı ve duyarlı işletmelerin kredi talebinin azalması, yatırımın düşmesi, büyümenin yavaşlaması anlamına gelir. Bu durum bankalar açısından daha yüksek risk primi ve kredi riskinin artmasının işaretidir. Bu nedenle bankalar faiz oranlarının yükselmesinden çekinirler çünkü kredilerin zamanında ve eksiksiz olarak dönmemesinden endişe ederler.
Özel ve genel karşılıkların toplamından oluşan risklerin ortalama aktiflere oranı yüzde 1 düzeyinde seyretmektedir. Makro risklerin düşürülmesi yanında sorunlu kredilerin tahsilatının hızlandırılmasına ve şirketler kesiminin mali yapılarının iyileştirilmesine yönelik adımlar risk priminin daha da düşürülmesini, gelirlerin artırılmasını ve karlılık yoluyla özkaynakların güçlendirilmesini destekleyecektir.
Net özkaynak karlılığı düşüyor
Bankacılık sektöründe yıllık ortalama özkaynak getirisi Mart 2016 itibariyle yüzde 10,8 düzeyindedir. Ortalama özkaynak getirisi ile riski sıfır olan devlet iç borçlanma senetlerinin getirisi arasındaki fark 1 puanın altına inmiştir.
Ortalama özkaynak getirisi uluslararası kabul görmüş kriterlere göre yüzde 15 düzeyinde hesaplanan sermaye maliyetinin de oldukça altında seyretmektedir.
Sermayeye sahip çıkmak ekonominin geleceğine sahip çıkmaktır
Sektörümüzün karlılıkla ilgili değerlendirmesi sadece hissedarlarımıza daha yüksek getiri ve servet artışı sağlamak anlamında algılanmamalıdır. Sermayemizi koruma isteğimiz ekonomimizin geleceğine sahip çıkmak olarak algılanmalıdır. Sonuçta; kredi verme yeteneğimiz öz kaynaklarımızla ile doğrudan ilgilidir.
Bankacılık sektörü net karın tamamına yakınını özkaynaklara ekleyerek kredilerin arttırılmasında kullanmıştır. Kredi hacmindeki yıllık değişme net karın 8 katı düzeyindedir. Son yıllarda büyüme miktarındaki nominal değişme kredilerdeki büyüme kadardır. Küresel dengesizlik ve bölgesel risk ortamında, özkaynaklardaki aşınmadan dolayı krediler yoluyla ekonomik büyümenin sürdürülmesinde güçlükler yaşanabileceğinin farkında olunmasını istiyoruz.
Özkaynakların önemi
Çünkü, bankacılık sektörünün risk alma kapasitesinin, uluslararası rekabet gücünün ve şoklara karşı dayanıklı olmasının en önemli ölçüsü özkaynak büyüklüğüdür.
Yeni dönem düzenlemeler bir yandan bankaların üstelendikleri risklerin daha yüksek hassasiyetle ölçülmesini öngören yöntemler getirirken bir yandan da özkaynak kalitesini artıran ve sermaye yeterliliğini yukarı çeken kurallar koymaktadır.
Özkaynağın etkin yönetimi özellikle döviz piyasasının dalgalı ve faiz oranlarının yükseldiği dönemlerde daha fazla önem kazanmaktadır.
Piyasa değeri
Sermaye getirisindeki düşüş piyasa değerine de yansımıştır. Finansal kurumların piyasa değeri son beş yıllık dönemde hızlı bir düşüş göstermiştir.
Finansal kurumların piyasa değerinin Borsa İstanbul’daki şirketlerin toplam piyasa değerine oranı yüzde 38’den yüzde 28’e gerilemiştir.
Piyasa değeri/defter değeri
Finansal kurumların piyasa değerinin defter değerine oranı 1’in altına düşerken Borsa İstanbul’daki şirketlerin çarpanı 1,4 olmuştur. Bunun başlıca nedeni, finansal kurumlar ile reel sektör işletmelerinin özkaynak karlılıkları birbirine yakın olduğu halde finansal kurumların mevcut koşullarda daha yüksek riske maruz kalmalarıdır.
Bankalar ile reel sektör şirketleri karşılaştırıldığında bankaların özkaynak getirisi daha yüksek değildir. Nitekim, ortalama özkaynak karlılığı İstanbul Sanayi Odası verilerine göre 500 büyük firmada 2014 yıl sonunda yüzde 14,6, Borsa İstanbul’daki Banka dışı şirketlerde yüzde 11,3 bankalarda ise yüzde 10,6’dır.
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.