BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana Sayfaİlginç Bankacı HikayeleriHükümet krizi iyi yönetti----

Hükümet krizi iyi yönetti

Hükümet krizi iyi yönetti
02 Ocak 2010 - 01:58 www.finansingundemi.com

“94, 98 ve 2000’de dünyada bir kriz olur, Türkiye hep krizin göbeğine atlardı. Bu sefer dünya yıkıldı, biz en son bahsedilenler arasında olduk. AK Parti hükümeti geldiğinden beri çok kuvvetli bir mali disiplin uygulanıyor. Vergi ve harcamalar bacağı çok başarılı...

Selçuk Yorgancıoğlu, Abraaj Capital Türkiye Genel Müdürü ve Deutsche Bank eski Genel Müdürü. Selçuk Bey ile ilk karşılaştığımızda edindiğim izlenim, hani bir tabir vardır ya tam bir İstanbul beyefendisi. Başarılı akademik hayat sonrasında gelen başarılı bir kariyer. Örnek bir başarı öyküsü. Kızı 5 yaşındaki Leyla’nın adını söylerken bile mutlu olan, ‘O benim her şeyim’ diyen bir baba. Ağabeyi, Mey Grup CEO’su Galip Yorgancıoğlu’ndan, ‘Çok kahrımı çekmiştir, her şeyimi paylaştığım tek insan’ diye söz eden evin küçük çocuğu. Selçuk Yorgancıoğlu’nun başarı öyküsü tam da bu günlerde kariyer planları yapmayı düşünen gençlere yol gösterici nitelikte, haydi buyrun sohbetimize... G.K.Z. > Selçuk Yorgancıoğlu’nun başarı hikayesi nerede başladı? - İzmirliyim. İzmir’de Bornova Anadolu lisesinde okudum. Daha sonra İstanbul Üniversitesi İktisat’tan mezun oldum. Bursla Amerika’da Üniversity New Haben’da finans mastırı yaptım. Okul ve kulüp takımlarında basketbol oynadım. > Basketbola okul sırasında devam ettiniz mi? - Liseden sonra zordu okul takımı, ama iktisat fakültesi takımında oynadım. Lisedeyken 2. ligdeki İzmirsporda A takımında oynadım. Profesyonel olacak kadar iyi değildim ama okul takımlarında oynayacak kadardı, çok keyif aldım. > Basketbolun size katkısı ne oldu? - Basketbolun güzelliği bir takım sporu olduğu için, gruplarla daha iyi etkileşim sağlamayı erken yaşta öğrenmeye başlıyorsunuz, beraber seyahat ediyorsunuz. Beş kişinin bir harmoni içinde hareket etmesi lazım sahada, o harmoniyi tutturursanız ancak maçı kazanabilirsiniz. Dolayısıyla benim hayatımda basket oynamanın çok önemli bir katkısı oldu. Basket oynadığım için gençliğim, hem lisede hem üniversitede çok keyifli geçti. Amerika’da keyif için sadece haftada bir iki oynayabiliyordum, çünkü okul çok yoğundu. FİNANSÇI JENERASYONDAN > Amerika’da kaldığınız dönem nasıldı? - Ailem İzmir’deydi, ben yalnız gittim. New York’ta çok yakın arkadaşlarım, kuzenlerim yaşıyordu. Pek yalnızlık çekmedim. Çok çalışılan ama verimli, güzel bir dönemdi. > Türkiye’ye dönmeye nasıl karar verdiniz? - Üniversite’de benim asistanı olduğum profesör, aynı zamanda Bank of America’nın uluslararası ekonomi şefiydi, yani bütün uluslararası ekonomik olayları yönlendiren kişiydi. Bana bir tavsiyede bulundu; ‘Okulu bitirir bitirmez buralarda iş arayıp vakit kaybetme, memleketine dön. Çünkü Türkiye’nin önü açık, memleketini vakitli olarak iyi öğrenirsen, yurt dışında her zaman kariyer yapabilirsin’ dedi. 1991 yılında oluyor bu, 18 sene önce. Onun tavsiyesini dinledim, geldim. Hemen askerliğimi yaptım ve 1992 yılında Interbank’ta yönetici adayı programında çalışmaya başladım. Interbank’ta 2 sene kaldıktan sonra dünyanın en büyük bankalarından birisi olan ABN AMRO tarafından bana ulaştılar ve onlarla beraber Hollanda’daki yeni kurulan gelişmekte olan piyasalar ekibine geçtim. Benim jenerasyonum genelde finansçıdır. HÜSNÜ ÖZYEĞİN İLE TANIŞTI > O dönem finansı tercihi avantaj mıydı? - Türklerin en büyük avantajı 1990’ların başında komünizm çökünce Sovyetler ve Doğu Avrupa’da çok büyük fırsatlar çıkması. Fakat o bölgede yetişen genç nüfus, yani bizim yaş grubumuz liberal bir eğitim almadığı için, o bölgenin finansal piyasalarında iş yapacak çok fazla kaliteli eleman yoktu ve Türkler tam ortadaydı. Avrupalı ya da Amerikalılılara göre yani biz, o bölgenin insanıyla çok iyi anlaşabildik. Ben ve benim gibi birkaç tane daha arkadaşım o bölgede epey çalıştık, iş yaptık. Mesela ben 1992 yılında Kazakistan hükümetinin ilk ihraç ettiği yurt dışı devlet tahvil işinde çalıştım. Çok gurur duyduğum bir işti. Bir devletin ihraç ettiği ilk tahvil... Macaristan’da, Polonya’da, Çek Cumhuriyeti’nde, Romanya’da, Rusya’da, Kazakistan’da epey görevlerde bulundum. Aynı zamanda Türkiye’de de hep aktif olarak çalıştım, yani Türkiye’den elimi hiç çekmedim. Lübnan’da bazı işlerde çalıştım. Müşterilerimden biri Finans Bank grubuydu. O zaman bankanın Hollanda Genel Müdürü Onur Umut vasıtası ile Hüsnü Özyeğin’le tanıştım. O grupla aynı zamanda iş yapıyorduk. Hüsnü Bey beni gruba davet etti. 1998 yılında Türkiye’ye döndüm. Finans yatırımda genel müdür yardımcısı olarak başladım, sonra Fibank satın alındı Fibank’ta bir süre genel müdür yardımcılığı yaptım. > Sonra yeniden yurt dışına çıktınız, yani Deutsche Bank dönemi başladı. - 2000 yılında tekrar yurt dışına çıktım ve Deutsche Bank’a geçtim. Londra’da yatırım bankacılığı grubunda çalışmaya başladım. 2004 yılında Deutsche Bank’ın gelişmekte olan piyasalar grubunun eş başkanı oldum. Rusya’dan körfez bölgesine kadarki bütün bölgeyi 2 kişi yönetiyordu. O görevden 2007 yılında Londra’dan ayrılıp Türkiye’ye döndüm. Deutsche Bank’ın Türkiye’deki faaliyetleri büyüktür, yani 250 kişilik, büyük hacimler yakalayan bir operasyon. Deutsche Bank Türkiye Genel Müdürü olarak bir sene çalıştım, tekrar memlekete dönmek çok keyifli idi. 8 MİLYAR DOLARLIK FON > Yeniden yurda kavuşmak keyifli, değil mi? - Kesinlikle, evet. Benim burada bir evim vardı, yani bir ayağım hep Türkiye’de olduğundan yabancılaşmadım hiçbir zaman. İş seyahatim azalıp eşim dostum akrabalarımla geçirebileceğim vakit artınca, çok keyifli bir dönem oldu. > Abraaj Capital ile nasıl tanıştınız? - Abraaj Capital ile Acıbadem prosesinde tanıştım. Abraaj Acıbadem grubuna yatırım yapmak için pazarlıktaydı. Biz Abraaj’ın danışmanı olarak görev aldık, bu proseste Deutsche Bank’tayım ben. Abraaj’ın kurucusu ve İcra Kurulu Başkanı Arif Naqvi ve ekiple çok yakın bir dostluk kurduk, güven oluştu. Beraber çalışınca insanlar birbirini de tanıma fırsatı buluyor. 6 aylık bir prosesti bu ve hayırlı, güzel bir iş oldu. Abraaj, Acıbadem Hastaneleri’nin yüzde 50’sini satın aldı. Abraaj ve Mehmet Ali Aydınlar ortak oldu. Sonrasında bana; ‘Türkiye bizim için gittikçe daha önemli bir yer oluyor, daha da büyüyeceğiz bize katılır mısın?’ deyince, ben de değişiklik zamanı geldiğini düşünerek girişim sermayesi bankacılıktan, biraz daha farklı olan bu işi kabul ettim. Çünkü ekibi de çok sevdim, senelerce yabancı kurumlarda Türkiye ve gelişmekte olan piyasaları müdafaa ederek çalıştım. Bu defa tek işi gelişmekte olan piyasalar olan bir yerde çalışmak istedim. Ayrıca beni icra kuruluna davet ettiler, o da beni çok onore etti. > Abraaj’ın kurum içi felsefesi nasıl? - Bizim felsefemiz, bölgenin çocukları bölgeye yatırım yapar. Bizimle iş yapan şirketlerin de bizi tercih etmesinin sebebi, direk icra kurulu seviyesinde konuşurlar. Ben bir toplantıdan çıktığımda, bir Londra’yı, New York’ u arayayım dememe gerek yoktur. Herkesin Dubai’de ofisi yan yanadır, kararlarımızı hızlı alırız. Herkes böyle benzer kültürden geliyor. Tek işi gelişmekte olan piyasalar olan bir kurumda çalışmak çok büyük bir keyif. Abraaj bugün yaklaşık 8 milyar doları yönetiyor. Ana merkez Dubai. İstanbul, Kahire, Riyad ve Karaçi’de ofislerimiz var. Toplamda 130 kişi. 29 değişik milletten insan var. > Acıbadem Grubu ve Numarine... - Yaklaşık 26 tane ana portföy şirketimiz var. Türkiye’de 2 tane ana şirket gözüküyor, biri Acıbadem Grubu, biri Numarine tekne üreticisi yatırımımız. Acıbadem Grubu 4 ayrı şirket. Hastane, Sigorta, Catering (hastanelere yemek ve temizlik servisi veren şirket) ve Acıbadem Proje Yönetimi. Abraaj ve Mehmet Ali Aydınlar ortaklığında, Mehmet Ali Aydınlar yönetim kurulu başkanıdır, ben de yönetim kurulu üyesiyim. Kendi alanında konsantre olmuş, hızlı büyüyen, iyi yönetilen şirketler, memnunuz geçekten. TEKNE İŞİNDE DE VARIZ Diğer şirketimiz Numarine, bizce gurur duyması gereken bir üretici. 2 sene üst üste Cannes Tekne Fuarı’nda ödül almış tekneler üreten Ömer Malaz yönetiminde bir firma. Dünyada en son teknoloji ile Avrupalı rakiplerine göre %30 daha hafif. Dolayısıyla daha ekonomik tekne üreten bir firma. Bu krizde bile tekne satabiliyor -ki tekne satışları çok etkilendi- TÜRKİYE BU DEFA FARKLI > Bütün dünyayı etkileyen ekonomik krizi siz nasıl değerlendiriyorsunuz? - Çok zor bir dönem geçirdik, son bir buçuk sene global olarak. Dünya, kariyerimde gördüğüm en zor krizi geçirdi, geçiriyor. En kötü dönemi geride bıraktığımızı düşünüyorum. Firma olarak da böyle düşünüyoruz. Ama geçen krizlerdeki gibi hızlı bir toparlanma olacağını zannetmiyorum. Çünkü çok taş yerinden oynadı. Dersini çalışan memleketlerin, -ki ben bunların başında olduğumuzu düşünüyorum- en kötü dönemin geçtiğini, toparlanmanın başlayacağını düşünüyorum. Fakat bu toparlanma, en aşağı 2-3 senelik bir proses, o kadar çabuk olamaz. > Global olarak ekonomik krizde yurt dışından Türkiye nasıl görünüyor? - Bu defa hepimizi çok gururlandıran ve keyif aldığımız bir şey oldu. Daha önceki krizlerde 94, 98 ve 2000’de dünyada bir kriz olur, Türkiye hep krizin göbeğine atlar ve ilk olarakTürkiye’nin adı geçmeye başlardı. Bu sefer dünya yıkıldı, bizde de çok kötü şeyler oldu ama biz hep son bahsedilenlerdendik ve Türkiye’den, diğerlerine göre daha iyi durumda diye söz edildi. BDDK’NIN ROLÜ DE ÖNEMLİ > Sizce bu durum hangi artıların sonucu? - Ben bunu birkaç tane ana başlığa bağlıyorum. Koalisyon olmayan tek parti hükümeti işbaşında. AK Parti hükümeti geldiğinden beri çok kuvvetli bir mali disiplin uygulanıyor. Çok kuvvetli bir para politikası uygulanıyor, bu benim mastır tezimdi. Para politikaları mali disiplin olmadan sonuç vermez. Siz faizlerle istediğiniz gibi oynayın, vergi ve harcamalar bacağında bir disipline sahip değilseniz memleketin ekonomisi üzerinde hakim olamazsınız. Bu ikisi çok başarılı olarak yönetildi. Bir diğer önemli madde ise denetleyici kurumlarımız son 6-7 senede çok gelişti, yeni kurumlar oluştu. Mesela BDDK’nın hayata geçmesi çok önemli bir gelişmedir. Türk ekonomi tarihinde ve bankalar üzerinde uyguladığı disiplin, ben de bankacı olarak birebir bunu yaşadım takip ettim. Bankalarımız bu kadar iyi yönetilip, iyi regüle edilip, iyi performe durumda olmasalardı; bu krizde bayağı zarar görürdük, bankalarımızın da sağlam olmasının büyük etkisi oldu. > Krizde halkımızı nasıl görüyorsunuz? Halkımız bilinçlendi, tasarruf meyli arttı. Tasarruf artınca birikimler oluşmaya başladı. Birikimler oluşmaya başlayınca, bu birikimler aracılar vesilesi ile bankalar ya da sermaye piyasalarında yatırıma dönüşüyor, dış sermayeye çok fazla ihtiyacımız olmadan kendi kendimize dönmeye başladık. Gazzeli çocuklara 10 milyon dolar Abraaj’ın, sosyal konulara çok düşkün bir yatırım fonu olduğunu söyleyen Selçuk Yorgancıoğlu, bu konuda şunları söyledi: “Hem Türk olarak hem bir insan olarak gurur duyduğum bir özelliğimiz, her sene kazandığımız paranın önemli bölümünü sosyal amaçlara yatırırız. Yani bunu hikaye gibi tutmaktansa örnekleriyle anlatmak en güzeli. Geçenlerde anonsunu yaptık. Gazze’de öksüz kalan çocuklar için bir araştırma yaptırdık. Bin 257 tane çocuk öksüz kalmış. Düşündükçe tüylerimi ürperten bir olay. Bu sene yaptığımız kardan 10 milyon dolar Gazze’ye ayırdık. Gazze’de bu işleri yapan yeni bir fon kurduk. Bu para yönetilecek ve bu paranın getirileriyle üniversite bitirilene kadar bin 257 çocuğa bakılacak. 10 milyon dolar son derece muhafazakar olarak yönetilecek bir para. Seneler içinde 14 milyon doları bulur diye düşünüyoruz ve bizim yaptığımız hesaba göre bu 14 milyon dolar, bin 257 çocuğun normal standartlarda beslenip giyinmesini, barınmasını ve okumasını sağlayabilir. Bu çocuklara üniversiteyi bitirene kadar destek olunacak. Bu sene konferansı da yapmıyoruz. Buradan biriktirdiğimiz parayı da bu fona koyacağız. Geçenlerde Ürdün’de kraliyet ailesinin liderliğindeki bir anonsla da bunu bütün dünyaya duyurduk...” Türkiye Gazetesi'snde Temmuz ayında yayınlanmıştır
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)