<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara Piyasa'Hedefimiz 10 trilyon dolar'----

'Hedefimiz 10 trilyon dolar'

'Hedefimiz 10 trilyon dolar'
12 Nisan 2013 - 16:21 www.finansingundemi.com

Borsa İstanbul YKB İbrahim Turhan, toplam işlem hacmini ve hedefi açıkladı

Borsa İstanbul YKB Turhan, "Bugün toplam işlem hacmi 2-2,5 trilyon dolar arasında. Dönüşümler gerçekleştiği zaman hedeflediğimiz seviye 10 trilyon dolar" dedi.
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. M. İbrahim Turhan, gazete ve televizyonların Ekonomi Müdürleri ile İstanbul Beşiktaş’taki Çırağan Sarayı’nda düzenlenen sohbet toplantısında bir araya geldi.
Türkiye sermaye piyasalarında kurumsal yeniden yapılanma ve örgütsel yenilenme sürecinin Borsa İstanbul’un esas sözleşmesinin tescil edilip, İstanbul Altın Borsası ve İMKB’nin tüzel kişiliklerinin sona ermesi ile tamamlandığını belirten İbrahim Turhan, önümüzdeki 1 aylık süre içerisinde İzmir’de faaliyet göstermekte olan Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası ortakları ile Sermaye Piyasası Kanunu’nda öngörülen çerçevede pay takası yoluyla birleşmeyi gerçekleştireceklerini hatırlattı.
Elektrik Piyasası Kanunu’nda, Borsa İstanbul’un elektrik türev ürünlerinin alım satım platformu olacağı ve kurulacak Elektrik Piyasası İşletim Anonim Şirketi’nin sahiplerinden olacağının hükme bağlandığını belirten İbrahim Turhan, emtia piyasalarıyla ilgili TOBB ile eşgüdüm içinde çalışmaların sürdüğünü anlattı.
Türkiye’de işlem görecek olan her türlü sermaye piyasası aracının, finansal sözleşmenin alınıp satılacağı temel işlem platformu olarak Borsa İstanbul’un pozisyonunun netleştiğini kaydeden İbrahim Turhan, borsanın gerek Takasbank, gerek Merkezi Kayıt Kuruluşu ile olan dikey entegrasyonunu da çok kısa sürede tamamlamayı planladıklarını, bunun neticesinde sermaye piyasalarındaki hem kurumsal, hem örgütsel yeniden yapılandırmanın tamamlanmış olacağını söyledi.
Stratejik ortaklık yoluyla gerek bilişim teknolojileri kapasitesini, gerek uluslararası erişilebilirliği artıracak, likidite anlamında katkı sağlayacak, küresel yatırımcılar açısından gösterge niteliği taşıyan, takip edilen kanaat önderlerini Borsa İstanbul’a kazandırmak suretiyle uluslararası seviyede tanınan, bilinen, güvenilen ve tercih edilen bir piyasa oluşturacaklarını anlatan İbrahim Turhan, bununla eş zamanlı olarak Güneydoğu Avrupa, Kafkasya ve Batı Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde oluşturulacak ve İstanbul’un merkezinde yer alacağı borsalar ağı ile bölgesel finans merkezi konumunu pekiştireceklerini bildirdi.
Borsa İstanbul’daki Payların Dağılımı
Borsa İstanbul’daki paylar hakkında da bilgi veren İbrahim Turhan, şöyle devam etti:
“Sermaye Piyasaları Kanunu uyarınca paylarımızın yüzde 4’ü kanunun Meclis’te kabul edildiği tarihte İMKB’nin üyesi aracı kurumlarımıza eşit olarak dağıtılacak. Yüzde 1’i Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’ne verilecek. Binde 3’ü İstanbul Altın Borsası üyelerine verilecek. VOBAŞ’ın ortaklarına verilecek 4,2’yi de katarsanız yüzde 9,5 yapıyor. Yüzde 49 da zaten Hazine’ye ait. Dolayısıyla stratejik ortaklıklar için kalan pay yüzde 40,5. Bizim yaptığımız hesaplara göre, bu payın makul olan yüzde 25’i kadar bir kısmı kullanılacak gibi görünüyor. Yüzde 40’a kadar çıkabilir ama… Ama bizim hesabımıza göre yürürse işler, diyelim yüzde 25-30 arasında kaldı. Geri kalan yüzde 10 da, 3 yıl içinde Hazine’ye iade edilecek. O zaman da Hazine’nin pay sahipliği yüzde 59’a yükselmiş olacak. Benim kastettiğim yüzde 49’un halka arzı şu anda Hazine’ye ait olan ve Hazine adına tescil edilmiş olan B grubu payları ki bugün zaten yüzde 49 o… Bizim elimizde şu anda stratejik ortaklık için kullanabileceğimiz yüzde 40,5 pay var. Biz onun tamamını kullansak bile Hazine’nin elinde yine yüzde 49 pay olacak.”
Sohbet toplantısında medya mensuplarının sorularını da yanıtlayan Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Turhan, stratejik ortaklıklar için 3 tip adayın bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Birincisi bize bilişim teknolojileri noktasında ihtiyaç duyduğumuz alt yapı donanımı sağlayacak olan kuruluşlar. İkinci kategori bize likidite sağlayacak, piyasa yapıcılarla stratejik ortaklık düşünüyoruz. Likidite sağlayıcılar, piyasa yapıcıların sürekli orada bulunarak yatırımcılara şu güvenceyi veriyorlar; ‘bu piyasadaki likidite ile ilgili endişe etmeyin’. Stratejik ortaklık için öngördüğümüz üçüncü grup kuruluşlar sermaye piyasalarındaki kanaat önderleri… Bütün yatırımcılar bu kuruluşları takip ediyor. Onlar bir yere yatırım yapıyorsa diğer yatırımcılar da rahatlıkla yatırım yapıyor. Bir yerde kalite güvencesi sağlayan benchmark olarak işlev gören kuruluşlar…”
Borsa İstanbul’da kullanılan teknoloji hakkında da bilgiler veren İbrahim Turhan, 1998 yılına kadar borsada kullanılan teknolojinin dünyanın en önde gelen teknolojileri arasında yer aldığını kaydetti. Ondan sonraki dönemde ne yazık ki teknolojiye gerekli yatırımın yapılmadığını belirten Turhan, 2000’li yılların başında borsaların kullandığı teknolojide çok köklü değişiklik olduğunu, 2003 – 2004 yılları arasında yeni bir teknoloji sıçraması yaşandığını ancak borsanın ilk aşamayı tamamlayamadığı için ikinci aşamada da çok etkin bir şekilde yer alamadığını söyledi.
İbrahim Turhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün bizim borsamızın ulaşmak istediği hedeflerle uyumlu olan emir işleme kapasitesi 30 bin emir/saniye civarında olması gerekiyor. Bizim geçen sene başı itibarıyla emir işleme kapasitemiz 2 bin 500 idi. Gelişmiş borsalarda bu rakam 200 – 250 bin… Teknolojiyi iyileştireceğiz ama teknolojiyi iyileştirinceye kadar da oturup bekleyemeyiz. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde bu mevcut yapıyla ne yapılabiliyorsa ne kadar iyileştirme yapılabiliyorsa hepsini planladık ve devreye aldık. Şu anda 5 bin emir/saniyeyi geçmiş durumdayız. Bu da yükselen piyasa ekonomileri arasında mevcut konumumuzu muhafaza etmeye 1 – 2 sene daha yetebilecek imkân kazandırdı.
Bu emirlerin borsaya iletildiği an ile emrin sonuçlandırıldığı an arasında geçen süre de önemli bir kriter. Burada da bizim hedeflediğimiz benchmark 100 mikro saniyeler seviyesinde… Geçen sene başı itibarıyla bu süre 500 mili saniye civarında idi. Bu kabul edilebilir bir süre değil. Yazılım, donanım ve veri hatlarıyla ilgili birtakım iyileştirmeler neticesinde ve kullandığımız Stratus işletim sistemini bir üst seviyeye çıkararak yaklaşık 500 mikro saniyeyi yakaladık. Dünyadaki en iyi performans 76 mikro saniye İsviçre Borsası’nda ölçülmüş bir rakam bu…”
Yakın zamanda aracı kurumların borsaya emir gönderme yapısı ile ilgili hayata geçirecekleri bir projeleri daha olduğunu anlatan Turhan, “Daha evvel bakır teller üzerinden ve analog teknoloji ile gönderilen emirleri dijitalize ettik. Fiber Optik kablolara geçirdik 1 megabitten, 2 megabite yükseltme imkânı bulduk. Hem de şu anda emir göndermenin yazılım tabanı ile ilgili bir iyileştirme yapıyoruz” dedi.
Kendi kaynaklarımızla yapılması halinde bu iş için 10 yıl civarında bir vakte ihtiyaç olduğunu vurgulayan İbrahim Turhan, şöyle devam etti:
“Bu kadar bekleyemeyiz. Çünkü şu anda bizim gibi piyasaların önünde çok önemli bir fırsat penceresi var. Gelişmiş ülkeler bu finansal krizin etkisiyle bazı problemlere uğraşıyorlar. Şu anda aradaki farkı kapatmak ve ön sıralara yükselmek için çok önemli bir fırsat var. Bu teknolojiyi bir yerden temin etmek lazım… Bu borsa teknolojisi çok yaygın bir teknoloji değil. Bir de bunları üreten çok fazla firma yok. Bankacılıkla ilgili yazılım üreten birçok firma var. Burada biz de bu borsa yazılımlarından birisini sunacak bir borsayla stratejik ortaklık yapalım. Burada alacağımız şey bilişim teknolojisi değil, aynı zamanda piyasa işletimi anlamında da know – how transferi yapacağız. Karşımızdakilere yaptığımız teklif şu; en son teknolojiyi vereceksiniz bir kere ve bu en son teknoloji uçtan uca olacak. Yani bizim diğer iştiraklerimizi de Takasbank’ı, diğer kuruluşları da içerecek, gerekirse hem spot, hem vadeli, hem enerji, hem emtia piyasalarındaki ihtiyacımızı çözecek çok kapsamlı bir yazılım olacak. Fakat yazılımın kaynak koduna sahip olmadığınız zaman çok ciddi sıkıntı olabiliyor. Şimdi biz bölgesel lider, küresel aktör olma vizyonuyla hareket ediyoruz. Onun için diyoruz ki; kaynak kodu da bizde olacak. Kaynak kodu dediğiniz şey bazen binlerce satırlık bir yazılım. Onun nasıl uyarlanacağı aslında çok kolay bir şey değil. Onun için diyoruz ki; uygulama ve uyarlama için ekipleriniz geldiği zaman bizim bilişim teknolojileri elemanlarımız da onlarla birlikte çalışacak ve bu işin nasıl yapılacağını öğrenecekler. Bu teknolojinin üçüncü taraflara satış hakları da bize ait olacak. Bütün bu talepler karşılığında diyoruz ki; bizden de para isteme. Bunu karşılığında ortaklık hakkı tanıyoruz.”
İşin başında böyle bir teklife muhatap bulmakta zorlandıklarını belirten Turhan; “Bugün itibarıyla dünyanın aklınıza gelebilecek teknoloji sağlayıcı bütün borsaları bu şartlarımızın tamamını kabul etmiş durumda. Şimdi artık seçim hakkı bizde” diye konuştu.
Şu anda yapılan yatırımlarla önümüzdeki 4 yılı kurtardıklarını anlatan Turhan; “Rahatlıkla önümüzdeki 4 yıl dünya piyasalarındaki yerimizi muhafaza etmeye yeter. Dolayısıyla da bilişim teknolojileri platformunun bu yeni yapıya dönüşmesi için 2 yıl öngörüyorum. İki yıl da rezerv zamanımız kalıyor” dedi.
Bir gazetecinin, “Borsanın değerinin nereye ulaşmasını bekliyorsunuz?” sorusuna karşılık İbrahim Turhan, “Kayserililerin bir lafı var; ‘Alıcının şaşkını fiyatı kendi söylermiş’ diye… Onun için ben borsanın değeri ile ilgili bir şey söyleyemem. Ama şunu söyleyebilirim; bugün itibarıyla bizim bütün piyasalarımızdaki toplam işlem hacmine baktığımız zaman 2 ile 2,5 trilyon dolar arasında bir rakam var. Bu bahsettiğim dönüşümler gerçekleştiği zaman ulaşmayı hedeflediğimiz seviye 10 trilyon dolar… Bu bizi dünyanın bütün borsaları arasında ilk sıralara getirecek bir seviye” yanıtını verdi.
Bir başka gazetecinin “Dört yıllık sürede bu alt yapıyı Türkiye’de kuracak herhangi bir şirket, bir üniversite veya bir yer yok muydu?” sorusu üzerine İbrahim Turhan, borsalar için kullanılan teknolojinin ancak uzay ve savaş teknolojilerinde kullanıldığını belirterek, şunları söyledi:
“Sebebi şu; düşünün ki, milyonlarca emir geliyor. Bunlar süratle birbirleriyle eşleştirilecekler en uygun şekilde, sonuçlandırılacak ve oradan bir bilgi üretilecek, endeks güncellenecek, endeks değeri oluşan fiyata göre… Hani bu roketler var ya sürekli uydulardan topografya ile ilgili bilgi alıp, yeryüzü şekillerini izleyen ve gidip hedefi birkaç metre hassasiyetle vuran… Ancak onlarda var buna benzer şeyler. ASELSAN’ın işini gücünü bırakıp herhalde borsa teknolojisi üretmesini bekleyemeyiz. Kaldı ki, mucizevi bir şekilde bu programı 4 – 5 yıl içinde geliştirmeye muvaffak olduk. Londra Borsası, üçüncü girişiminde ancak hedefi doğru noktadan vurmuş. Onlar da ilk iki girişiminde başarısız olunca üçüncü seferinde buldukları çözüm gidip bir teknoloji firmasını satın almak. Londra Borsası’na bu işlerin toplam maliyeti 200 milyon Euro civarında idi. Londra Borsası iseniz iki tane başarısızlığı kaldırabilirsiniz. Ama bizim durumumuzda, biz bir seferde hedefi vurmak zorundayız.”
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. M. İbrahim Turhan, yerli yatırımcıya ilişkin bir soru üzerine, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Projesi’nin sadece yabancıların İstanbul’a daha rahat yatırım yapmasını sağlayacak bir ortam oluşturma meselesi olmadığını anlattı.
Uluslararası standartlarda, alt yapısını geliştirmiş, işlem kurallarını basitleştirmiş, entegrasyonunu likiditesini ve derinliğini artırmış bir piyasa oluşturulduğu zaman zaman bundan en fazla istifade edecek olanın yerli yatırımcılar olacağını vurgulayan Turhan, uluslararası finans merkezi olarak kabul edilmiş piyasaların tamamında yerli yatırımcıların oranının yüzde 75 civarında olduğunu kaydetti.
Turhan, “Yani dolayısıyla bahsedilen iyileşmelerin yapılmasının asıl nedeni Türkiye’deki yerli yatırımcıların güvenle yatırım yapabilecekleri, istedikleri zaman herhangi bir sıkıntı duymadan alım satım yapabilecekleri, risklerini etkin bir şekilde yönetebilecekleri makul bir getiri elde edebilecekleri, geçmişte zaman zaman yaşanan sıkıntılara benzer sıkıntıların, söylentilerin, tereddütlerin söz konusu olmayacağı bir piyasayı hayata geçiriyoruz. Borsa ile ilgili reformların tamamı borsaya yatırım yapacak yerli yatırımcılar için yapılıyor” diye konuştu.
Türkiye’deki piyasanın bireysel yatırımcının kulaktan dolma bilgilerle, bir temele dayanmayan, etkin risk yönetimi mantığından, profesyonellikten uzak bir şekilde geçmişte olduğu gibi sürekli alım satım yaptığı milyonlarca yatırımcının bir yeri olarak hayal etmediğini vurgulayan İbrahim Turhan, şunları söyledi:
“Önümüzdeki dönemde gerçekleştirmeyi düşündüğüm şeylerin en önemlilerinden biri de Türkiye’deki kurumsal yatırım tabanını genişletmek. Bu, ülkemizde sermaye piyasalarımızla ilgili en önemli problemlerinden bir tanesi… Benim çok ağırıma giden bir şey var. Polonya’nın en büyük 3 tane kurumsal yatırımcısının portföyündeki Türkiye menkul kıymetlerinin toplamı bizim piyasamızdaki toplam kurumsal yatırım portföyünden daha fazla. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Yani kolektif portföyün milli gelire oranı Türkiye’de yüzde 4 bile değil. Hâlbuki Türkiye benzeri ülkelerin en kötüsünde bu oran yüzde 40. Bizim piyasamızda eksik olan şey yerli kurumsal yatırımcımız yok bizim. Yoksa bireysel yatırımcımız var. Bizim asıl ihtiyacımız yerli kurumsal yatırımcımız.”

YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • bb14 Nisan 2013 19:26

    BIST'te maalesef gerçekçi birişlem imkansız hep spekülatif işlemler söz konusu. Şirketler gerçekten değerleriyle işleme tabi olamıyor ve uzun vadeli hisse sahibi olmayı tercih eden yatırımcı da yok. Herkes kısa sürede zengin olmak için hangi hisseye gireyim diye bakıyor olaya, halbuki uzun vadeli finansman kaynağı olacak olan borsa bu şekilde değerlendirme imkanı vermemeli, insanlar uzun vadeli ve olabildiğince güvenilir bir sistemde yer aldıklarını hissetmeleridir. Halbuki borsa bankadaki mevduat hesapları gibi anlaşılıyor. Bu durum yanlıştır. Uzun vadeli yatırımlar için borsa kapılarını açmalıdır. Devlet de kendi yatırımlarını ortaklıklarını borsaya arz etmelidir. Teminat mektubu yerine işleri üstlenen taahhütçülere de işlerinin karşılığı tutarı borsadan bir kısım hisse senedi alma ve işin bitiminden sonraki garanti sürsince de elinde tutması şartı koşulabilmelidir. Teminat mektubu sistemi artık değişmek zorundadır. Devlet bu işe el atmazsa uzun vadeli kaynak sağlayacak borsa işlerlik kazanamıyacak iki de bir gidip gelen grafiklere hapis olacaktır.