ALPER TURGUT /
[email protected]
SİGORTA sektörü tarımı geç keşfetti. Ancak bu alandaki büyüme oldukça hızlı. 2007de tarım sigortalarında üretilen prim miktarı yaklaşık 95 milyon YTLydi. Bu yılın ilk 10 ayında üretilen prim miktarı 116 milyon YTLye ulaştı. Bu da yıl bitmeden yaklaşık 22 büyümeye karşılık geliyor.
Bu hızlı gelişimde, kuşkusuz devletin tarım sigortalarını desteklemesinin rolü büyük. Hatırlanacağı gibi, üç yıl önce Türkiyede tarım sigortaları için özel bir havuz kuruldu. Tarım Sigortaları Merkezi (TARSİM), 2005 yılında devlet ve özel sektör ortaklığıyla faaliyete geçti.
TARSİM, bu yıllık süreçte tarım topraklarının yüzde 4lük kısmının sigortalanmasında önemli rol oynadı. Artık tarım da sigorta şirketleri tarafından önemsenmeye başladı. Bunda tarımsal kredilerin artması da etkili oluyor. Artık çiftçinin her türlü ürünü her türlü zarara karşı korunuyor. Tarım ürünleri doğal felaketlere karşı sigortalanırken, hayvanlara da hayat sigortası yapılıyor...
TARSİM Genel Müdürü Bülent Bora ile tarım sigortalarındaki gelişimi ve TARSİMin konumunu konuştuk...
Öncelikle TARSİMin kurumsal yapısı ve işlevi konusunda bilgi verebilir misiniz?
TARSİM, 2005 yılında çıkarılan Tarım Sigortaları Kanunu doğrultusunda oluşturulan bir kurum. Amacımız Türkiyede tarım sigortalarını geliştirmek, yaygınlaştırmak ve çiftçimizin tarım ürünlerine güvence sağlamak. Tarım Sigortaları Havuzunun yönetim kurulu 7 kişiden oluşuyor. Bunların 4ü kamu sektöründen, 3ü de özel sektörden geliyor. Yani kamuyla özel sektör işbirliği söz konusu. Havuz tarafı kamuya ait. Bu havuzun bir uygulama organı yok. Uygulama için bir özel sektör şirketi kurulmuş durumda. Havuza katılan sigorta şirketleri bu şirketi kurdu. 22 sigorta şirketi bu sisteme katıldı. Sigorta şirketleri aracılık görevini yürütüyor. Risk taşımıyorlar. Direkt olarak sattıkları sigortayı ve riski havuza devrediyorlar.
Tarım ülkemizde çok yaygın. Ama tarım sigortaları yeni gelişiyor. Nedeni nedir?
Tarım, birçok yönüyle diğer sigorta türlerinden ayrılıyor. Çünkü burada açık alanda üretilen ürünleri sigortalıyorsunuz. Doğal afetlere açık bir ortam söz konusu. Dolayısıyla ticari sigorta şirketleri tarafından pek girilen bir alan değil. Çok kısıtlı giriş var. 1957den beri geleneksel olarak tarım sigortası yapılıyordu. Ancak bir arpa boyu yol alınamamıştı. Risk büyük olduğundan, sigorta şirketleri riski kısıtlamak için sadece dolu sigortası yapıyorlardı. Bu da bölgesel olarak ve belli kotalarla yapılıyordu. Risklerin büyük olması sigorta şirketlerini engelliyordu. Bu yüzden söz konusu kanun çıkarıldı ve bir havuz sistemi oluşturuldu. Bütün sigorta şirketleri sisteme iştirak etti. Güç birliği sağlanmış oldu. Devlet de primlerin yarısını ödeyerek çiftçiye destek oluyor. Böylelikle sigortaya teşvik verilmiş oldu. Bu sistemle çiftçi daha kolay sigorta yaptırabiliyor.
Devlet çiftçiye hep destek olmuştur. Bu sistemin farkı nedir?
Her şeyden önce, bütün ülkelerin tercih ettiği çağdaş bir sistem getirildi. Bu sistem bütçe disiplinine de katkı sağlayacak. Örneğin, kuraklık bizim kapsamımızda yok. Devlet 536 milyon YTL tutarında kuraklık yardımı yaptı çiftçilere. Bu bütçelenmemiş ciddi bir paraydı. Bütçedeki disiplini ister istemez bozdu. Devlet bu sistemle riskini azaltabilecek. Uluslararası kuruluşlar da tarımda destekle ilgili sigortayı ön plana çıkarıyorlar.
Aracılık faaliyeti yürüten şirketlerin bu işten kazancı nedir?
Şirketlerin buradan bir kazancı yok. Sadece yaptıkları hizmet üzerinden komisyon alıyorlar. Aldıkları komisyondan daha az giderleri olursa sabit bir kazançları olabilir. Ama karla zarara ortak değiller. Sigorta şirketleri isterlerse havuzda toplanan riskten de pay alabiliyor. Mevcut durumda bazı sigorta şirketleri tüm riskin yüzde 10unu üstlenmiş durumda. Anadolu Sigorta ve Güven Sigorta bunlardan bazıları. Biz istiyoruz ki bu 22 şirketin tamamı bu riskten pay alsın. Havuz, riskin yüzde 70ini reasürans şirketlerine devretmiş durumda. Kalan yüzde 20sini ise kendi üzerine almış durumda. Bu işte kar etme olasılığı düşük, zarar etme olasılığı ise yüksek. Örneğin, bölgesel bir don olayı olduğunda bundan bölgedeki tüm çiftçiler etkileniyor. Hasar da yüksek meblağlara çıkıyor. Bu havuzun kar amacı yok. Amaç tarım sigortalarını sürdürebilir kılmak.
Kaç çeşit sigorta türünüz var? Özellikleri neler?
5 tür sigorta çeşidi var. Bitkisel ürün sigortası, sera sigortası, süt sığırları sigortası, kümes hayvanları sigortası ve su ürünleri sigortası. Özünde aslında 2 ürün var. Biri bitkisel, diğeri de çiftlik hayvanları ürünü. Bitkisel ürünlerle dolu, yangın, fırtına, hortum, heyelan, deprem ve don riskleri teminat altına alınıyor. Seralarda don hariç diğer riskler var. Çiftlik hayvanlarında ise hayvanın her türlü ölümü durumunda sigorta devreye giriyor. Ancak hayvanın barındığı tesisi sigortalamıyoruz. Bu bir tür hayat sigortası.
Çiftçiler bu sigortayı yaptırdıklarında ne kadar prim ödeyecekler?
Teminatlar, don riskinin olup olmamasına göre değişiyor. Diğer faktörler paket halinde satılıyor. Eğer don faktörü dahilse meyvelerde prim bölgesine göre yüzde 14-15 artabiliyor. Eğer don faktörü yoksa primler arasında bölgesel farklılıklardan dolayı yüzde 0.5 ile 5 arasında değişiyor. Mesela buğdayda, dolu dahil paket için ortalama fiyat değişimi yüzde 1 diyebiliriz. Buğdayda dönüm başına 5 YTL ödeniyor. Ayçiçeği yaygın ekilen bir ürün. Dönüm başına 3 YTL prim ödeniyor. Çeltikte dönüm başına 22 YTL prim söz konusu. Burada ürünün değeri de primin yükselmesine neden oluyor. Farklı olarak elmada dönüm başına 108 YTL ödeniyor. Tabii elmada dönüm başına alınan değer fazla. Dolayısıyla fiyat farklı oluyor. Primler ürünün değerine göre belirleniyor. Örneğin kayısıda 105, mandalinada 169, muzda 505, pamukta 12, şeftalide 216 ve üzümde 89 YTL dönüm başına prim ödeniyor. Genel ortalama, ürün değerinin yüzde 5i kadar prim ödendiğini gösteriyor.
Şu ana kadar ne kadar risk teminat altına alındı, ne kadar prim toplandı?
Toplam sigortaladığımız ürünlerin değeri 2.2 milyar YTL. Buna karşılık topladığımız prim miktarı 98 milyon YTL. Sonuçta, çiftçi bu rakamların yarısını ödüyor. Geri kalan kısım devlet tarafından karşılanıyor. Türkiyenin şu anda 50 milyar YTLlik tarımsal ürünü var ve biz şu ana kadar yüzde 3ünü sigortaladık. Sigorta kolay bir sektör değil. Kırsal kesimde sigortalanma çok az. Ama artık sigorta bilinci gelişiyor. Bizim 5 yıllık hedefimiz yüzde 10. Uzun vadede bu oran yüzde 20yi geçmez. Çünkü bazı ürünlerde sigorta yapılması gerekmeyebiliyor. Buna şekerpancarını örnek olarak verebiliriz. Toprağın altında yetişen şekerpancarının dolu ve don riski çok düşük. Diğer bir ürün de zeytin...
Hasar ödemeniz ne kadar oldu?
Geçen yıl 45 milyon YTL net hasar ödedik. Bu yıl şu ana kadar 41 milyon YTL hasar ödemesi yapıldı. Sistemin idari masrafları da var tabii. Söz konusu ödemelerden sonra sistemde bir miktar para kalacağını düşünüyoruz. Bu parayı da gelecek yıl oluşacak hasar ödemelerinde kullanacağız. Yüzde 75 gibi bir hasar-prim dengesi kurabilirsek uzun dönemde çiftçi ödediğinden çok daha fazlasını geri almış olacak. Devlet de aynı şekilde fayda sağlamış olacak.
Çiftçiler bu sigortadan yararlanmak için ne yapmalı?
Paketler, sigorta şirketleri kanalıyla çiftçiye ulaştırılıyor. Sigorta acentesi en önemli dağıtım kanalımız. 16 binin üzerinde sigorta acentesi var Türkiyede. Sigorta şirketleri kurumsal olarak tanıtım yapıyor. Biz de TARSİM olarak tanıtım yapıyoruz. Poliçe düzenleme ve satma işini sigorta acenteleri yürütüyor. Çiftçilere giderek sistemi anlatıyor, ardından da poliçe hazırlayıp gönderiyorlar. Ancak bu devlet destekli bir sistem olduğu için sadece ÇKSye (Çiftçi Kayıt Sistemi) kayıtlı çiftçileri yararlandırabiliyoruz.
Poliçe her zaman yaptırılabiliyor mu?
Poliçe için kabul tarihlerimiz var. Risklerin başladığı dönemlerde poliçe yapmıyoruz. Örneğin, ilkbaharda dolu ve don riskleri başlıyor. Mevsim başlamadan 1 ay önce bu poliçeleri durduruyor ve riskimizi belirlemeye çalışıyoruz. Bölge ve ürünlere göre sigorta kabul tarihleri farklı.
KUTU
Tarım sigortasının yararları
* Çiftçinin başta doğal afetler olmak üzere risklerini ortadan kaldırıyor. Büyük kentlere göçün azalmasını sağlıyor.
* Çiftçi, tarım sigortasını teminat olarak gösterip bankalardan daha kolay kredi alabiliyor. Böylece tarımın finansmanı kolaylaşmış oluyor.
* Kuraklık gibi durumlarda, devletin tarım kesimine yönelik desteklerinde yükün azalmasını sağlıyor. Bir yerde bütçe disiplinine katkıda bulunuyor...