Hürriyet yazarı Erdal Sağlam bugünkü köşesinde yolsuzluk operasyonunda Genel Müdürü tutuklunan Halkbank'ı kaleme aldı. Sağlam'a göre Genel Müdür ister istemez konuşulacak ama Halkbank daha fazla yara almamalı...
İşte Sağlam'ın o yazısı;
Son yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda Genel Müdürün tutuklanması nedeniyle Halk Bankası için çeşitli spekülasyonlar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.
Dün Halk Bankası tarafından yapılan açıklamada söylendiği gibi; her şeyden önce tutuklamanın Bankanın işlemlerine veya hükmi şahsiyetine yani bankanın kendisine ait olmadığını görmek gerekir.
Halk Bankası için konuşurken bankanın halka açık bir şirket olduğunu, ayrıca bankaların güven müesseseleri olduğunu ve güvensizliğin sektöre yayılma tehlikesi bulunduğunu hesaba katmak gerekir. Bir başka deyişle Halk Bankası için yapılan spekülasyonların faturası tüm sektöre yani halka çıkar.
Bankacılar bir haftadır süren spekülasyonun hem bankayı hem de sektörü tedirgin ettiğini, rakamların da bozulmaya başladığını söylüyorlar.
Bunu hem bankayı karalayan, hem de “Halkbank’ı dış güçler yemek istiyor, yedirmeyiz” söyleminde bulunanlar iyi görmeli.
Her şeyden önce Halk Bankası’nın büyüklüğü, hükümetin olayı abartmak için kullandığı kadar yüksek de değil, bu hükümet döneminde o kadar büyümüş de değil. 2002 yıl sonunda aktif büyüklüğü toplam sektörün yüzde 8.19’u kadardı. 2013 Eylül sonu itibariyle ise aktif büyüklüğündeki payı yüzde 8.25 düzeyinde. Yani hem abartıldığı kadar devasa bir
banka değil, hem de payı büyümüş değil.
Buna rağmen bankalar hakkında çıkarılan spekülasyonlar, tüm sektöre yayıldığı için, kısa sürede geneli etkiler, daha önce de gördük. Unutmamak gereken şu ki; siyasi olarak malzeme kullanırsanız tüm bankaları tehlikeye atmış olursunuz.
Halkbank’ın yıkılması için ABD’de tezgah hazırlandığı ya da operasyonda bankanın gizli bilgilerinin ortalığa saçıldığı iddiaları da doğru olamaz. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da sırların dökülmediğini söyledi. Unutmayalım Halk Bankası halka açık şirket olduğu için neredeyse tüm hesapları zaten şeffaf.
Bağımsız denetimden de geçiyor dolayısıyla abartıldığı kadar sır zaten mümkün değil. Kaldı ki; İran ambargosu çıktıktan sonra ABD’li yetkililerin denetimleri konusunda hem eski hem mevcut genel müdürle sık sık sohbet ettiğimde “Kurallara sıkı sıkıya uyduklarını, aksi takdirde müeeyide uygulanmasının faturasının hem bankaya hem ülkeye çok ağır olacağını, kurulan mekanizma ile ABD’ nin neredeyse tüm hesaplar gördüğünü” bizzat dinledim. Yani ABD’nin bitirmek istediği de, sırların birilerinin eline geçtiği iddiaları da doğru değil.
Bu arada bir başka iddia da “K. Irak’tan alınacak petrolün bedeli Halk Bankası’na yatacaktı onun için hedef seçildi” şeklinde. Bu da doğru değil. Bu anlaşmayı bilen biri olarak anlaşmada
banka adının geçmediğini, “bir kamu bankası” ibaresi bulunduğunu çok iyi biliyorum…
Bu bahane ile genelde kamu bankaları için bir şeyler söylemek gerek. Kamu bankaları özellikle sübvansiyonlu tarım ödemeleri nedeniyle 2000 yılından önce yüklü görev zararlarına sahne oldu ve bunun sebebi politikacılardı. 2000 programında kamu bankalarını güçlendirmek ve sektörü kurtarmak için bu görev zararları için Hazine kağıdı verildi. Bu hazine kağıtlarının vadesi geldikçe, hiçbir şey yapmadan kamu bankaları büyük karlar elde ettiler. Yani AKP gelmeden bu operasyon yapılmıştı, karlar zaten otomatik artacaktı, arttı…
Bu arada mevcut Hükümet kamu bankalarını özelleştirme kararı almıştı ama sonradan faydalandığını gördüğü için, 2000 öncesi politikacılar gibi özelleştirmeden vazgeçti, ciddi olarak kamu bankalarını kullanmaya başladı.Şimdi kamu bankalarından verilen şirket kredileri için ciddi iddialar kulislerde konuşuluyor. Ancak bu konuda BDDK sorumlu.
Kısacası; genel müdür ciddi iddialar nedeniyle ister istemez konuşulacak ama başta Başbakan olmak üzere, herkesin Halkbank’ı siyasi malzeme olmaktan çıkarması gerek. Aksi takdirde hem
Banka hem sektör büyük zarar görecek.