Güney Kore... 62 yılda dipten zirveye
62 yıl önce açlıkla boğuşan Güney Kore, bugün dünyanın 11’inci büyük ekonomisi
Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek, çeşitli temaslar için gittiği Güney Kore ile ilgili çok ilginç izlenimlerini okuyucularıyla paylaştı. Hürriyet'te yer alan Zeyrek'in haberi şöyle:
1953’te şavaştan çıktığında açlıkla, yoksullukla boğuşan Güney Kore bugün, yani sadece 62 yıl sonra dünyanın 11. büyük ekonomisi ünvanını kazandı. Kore halkının ‘Han Nehri Mucizesi’ diye adlandırdığı bu başarı hikayesini devlet görevlisinden, şirket yöneticisine, gazetecisinden, akademisyenine sordum. İşte Han Nehri Mucizesi...
İki görkemli köprü ile ana karaya bağlanan Incheon adasındaki havaalanından Güney Kore’nin başkenti Seul’e geçerken, sol tarafımda Kuzey Kore dağlarını görüyordum. Kulağımda Ahmet Kaya’nın söylediği ‘meri kekliğim’ şarkısı vardı. Ünlü şair Enver Gökçe’nin şiirindeki “Kore dağlarında tabakam kaldı” dizesi nakarat halinde tekrarlanırken, gerçek adını hiç öğrenmediğimi o an farkettiğim ‘Koreli’ dedenin savaş anılarını düşünüyordum. Çinlilerle birbirlerini adeta elleriyle boğazladıkları savaştan geriye dibe vurmuş bir ülke ve tam bir sefalet bırakıp dönmüşlerdi.
Seul’e yaklaştıkça gördüklerim, 62 yıl önce Korelilere kalan sefaletten iz dahi bulunmadığını gösteriyordu. Görkemli köprüleriyle, otoyollarıyla, o yollardaki otomobilleriyle, trenleriyle, gökdelenleriyle, limanlarıyla “İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde Asya’nın en gelişmiş ülkesi olmayı hakkediyorum” diye bağırıyordu adeta.
62 YILDA DİPTEN ZİRVEYE
1953’te şavaştan çıktığında açlıkla, yoksullukla boğuşan, Amerika’nın öncülük ettiği 39 ülkenin topladığı yardımlarla hayata tutunan Güney Kore’nin bugün, yani sadece 62 yıl sonra Gayri Safi Milli Hasılası 1.8 trilyon doları aşmış durumda. Dünyanın 11. Büyük ekonomisi ünvanını kazanan ülkede satın alma paritesine göre, kişi başına milli gelir de 36 bin doların üzerinde. Kore halkı bu büyük başarıyı ‘Han Nehri Mucizesi’ diye adlandırıyor. Zaten ülke de adını ‘hayat kaynağı’ olarak gördüğü Han Nehri’nden alıyor. Peki bu mucize nasıl gerçekleşti? Bu soruyu, devlet görevlisinden, şirket yöneticisine, gazetecisinden, akademisyenine herkese sorma fırsatı buldum. İşte Han Nehri Mucizesi’nin kilit taşları:
İSTİKRARLI BÜYÜME
Kore mucizesinin mimarlarından olan Küresel Şirketlerin hikayesini bir kitapta toplayan Shinmun Daily Ekonomi Editörlerinden Lee Jong-Rak’a göre, işin temelleri 1960’ta darbe ile iktidara gelen ve şu andaki devlet başkanı Park Geyun-Hye’nın babası olan Park Jung-Hee tarafından atıldı. Ülke 1962’den itibaren her yıl ortalama yüzde 10 büyüdü ve süreç Park Jung-Hee’nin 1979’da öldürülmesinden sonra da 1994’e kadar devam etti. Aynı dönem, yani 1962-1994 arasında, ülkenin ihracatı da yılda yüzde 20 büyüdü.
BİZİM GİBİ BAŞLADILAR
Lee Jong-Rak’a göre, ekonominin temelleri tıpkı Türkiye’deki gibi başladı. Kore de Türkiye gibi doğal kaynaklardan yoksundu. Topraklarında bir damla dahi petrol çıkmıyordu. Devlet Başkanı Park, sıfırdan başlamak zorunda kaldı. Devasa alt yapı yatırımlarına imza attı. Demir yollarını geliştirdi. Çelik sanayiine yatırım yaptı. Otobanlar inşa etti. İnşaat sektörü ülke ekonomisinin dinamosu oldu ve 1990’a gelindiğinde Türkiye’nin de 2000’li yıllarda yakaladığı kişi başına 10 bin dolar olan orta gelir düzeyine ulaştı.
YÜKSEK TEKNOLOJİ DEVRİMİ
Peki, Türkiye orta gelir tuzağına düştü ve gerilemeye başladı da Kore o tuzağı nasıl aştı. Lee Jong-Rak’a göre mucize, Kore’nin yüksek teknolojiye yönelmesiyle ve Araştırma ve Geliştirme yatırımlarıyla oldu. Petrol üretemeyen Güney Kore, ithal petrolü rafine edip petrol ürünleri ihraç eden bir ülkeye dönüştü. Madenleri Kuzey’de kalan Güney Kore, cevher ithal edip çelik ürünleri ihraç etmeye başladı. Gemi sektöründe Çin’le yarışıp liderliği ele geçirdi.
EŞLERİNİZ DIŞINDA HERŞEYİ BIRAKIN
Kore denince akla Samsung, LG, Hyundai gibi şirketler geliyor. Hepsinin hikayesi, birer başarı hikayesi. Her başarı hikayesi de kritik kararların ürünü.
1997’ye kadar sıradan bir şirket olan Samsung’un yöneticisi Lee Kun-Hee, bütün yöneticilerini Frankfurt’a “Eşleriniz dışında herşeyi bırakın gelin” mesajı ile davet etmiş. Lee Kun Hee, sırf değişimdeki kararlılığını göstermek için hatalı olduğu söylenen bütün plazma TV’leri piyasadan toplatmış. Samsung’un başarı hikayesinden iki detay daha:
* Kore Endüstriyel Ekonomi Enstitüsü’nden Suk-In Chang’ın verdiği bilgiye göre, bugün TV Ekranı işinde Sony gibi dünya devlerini çıkaran Japonya ile yarışmasının altında çok küçük bir detay yatıyor. Japonlar’ın küçük evleri nedeniyle 30 inç TV ekranları ürettiğini farkeden Lee Kun-Hee, mühendislerine Avrupalıların geniş evlerini göstererek daha geniş ekranlar üretmelerini tavsiye etmiş. Bugün Samsung ve LG gibi Kore şirketleri TV ekranı üretiminde dünya liderleri arasında.
* Shinmun Daily’den Lee Jong-Rak’ın anlattığı bilgi ise Samsug ve LG arasındaki rekabeti gösteriyor. Dünya lideri olunca birbirleri ile de amansız bir rekabete giren iki şirket, iletişim sektöründe kıyasıya yarışıyordu. Yarışın sonucunu da CEO’ların stratejik kararları belirledi. LG, 2. Nesil iletişimin daha geniş bir zaman diliminde etkin olacağını düşünüp 2G yatırımları yaparken, Samsug CEO’su 3. Nesil teknolojilerini tercih etti. Bu kritik karar nedeniyle Bugün Samsung akıllı telefon piyasasında Apple’ın en büyük rakibi oldu. Japonya’da yapılan bir araştırma, Kore’nin otomobil üretimi ve yüksek teknoloji konusunda 2010’dan itibaren Japonya’yı yakalayıp, hatta geçmesini Kore şirketlerinin CEO’larının hızlı kararlar vermesinin etkisinin büyük olduğunu gösteriyor.
ANADOL İLE PONY’NİN SERÜVENİ
TÜRKİYE’nin otomobil üretim sevdası 50’lerde Devrim ile başladı. Ancak en kapsamlı girişim, merhum Vehbi Koç’un 1966’da kurduğu Anadol markası ile gerçekleştirildi. Reliant lisanslı otomobilin kaportası Cam elyafından üretilmişti. Şasi ile motor da Ford’dan alındı. Anadol artık klasik araba olarak varlığını sürdürüyor ama Anadolu’daki ‘keçiler, eşekler kemiriyor’ efsanesi hala sürüyor.
Bugün dünya otomobil üretimnde ilk 5’te olan Kore’nin otomobil macerası ise Hyundai Pony ile 1975’te başladı. Motoru Japon Mitsubishi’dendi. Pony’nin kaportası Kore’de üretiliyordu ve söylentiler konusunda en az Anadol kadar talihsizdi. En büyük söylenti, şirketin Ortadoğu liderlerine ‘Otomobilleri kullanın, beğenirseniz parasını ödeyin’ diyerek otomobil gönderdiğine dairdi. Bu şehir efsanesi bununla da sınırlı değildi. Söylentilere göre Anadol’u eşekler kemirirken, Pony de sıcaktan eriyordu. Ancak Hyundai’nin kaderi Anadol gibi olmadı. Bugün Pony’nin motorunu aldığı Mitsubishi dünya otomobil pazarında 10. sırada. Hyundai ise 5’ncilikten 4’ncülüğe terfi etmek üzere.
Peki nasıl? Yanıtı, sadece Hyundai için değil, Samsung, LG gibi küresel şirketleri de katarak Lee Jong-Rak ve Suk-In Chang veriyor: Şirketleri, işin felsefesine inanan CEO’lara teslim ettiler. Dünyadan mühendisler getirdiler. Ar-Ge’ye yatırım yaptılar. Eğitimde sessiz bir devrim gerçekleştirdiler. Üniversiteleri sanayi ile entegre ettiler. Sadece teknoloji öğrenmediler, o teknolojiyi geliştirdiler.
MERKEZ KORE: SEJONG CİTY
CHP’nin seçim vaatlerinden biri ‘Merkez Türkiye’ idi. Duyar duymaz ilk tepkiler ‘hayal’ oldu. Oysa Güney Kore bu projeyi hayata geçirmiş. Sejong City, ülkenin sanayi başkenti olarak kurgulanmış ve hayata geçirilmiş. Ekonomi ile ilgili devlet yöneticileri bu kentte toplanmış. Örneğin sanayi bakanlığı bu kentte. Kore’yi Kore yapan küresel şirketlerin üretim ve Ar-Ge merkezleri de bu şehirde toplanmış. Güney Kore’nin Ar-Ge’ye yaptığı toplam yatırım 60 milyar doları aşmış. Bunun Şehrin nasıl bir istihdam merkezi olduğunu anlamak için Cuma akşam saatlerinde Sejong City’den Seul’e gitmek yeterli. Normal zamanlarda sadece 45 dakika süren yol, 3-4 saati buluyor. Türkçe çevirmenimiz Sung-a Park, mühendis eşinin de hafta içi Sejong City’de çalışıp Seul’deki eve sadece haftasonları gelebildiğini hatırlattı ve bu trafiğin benzer durumda olan onbinlerce insandan kaynaklandığını aktardı.
Kore’nin sıçrama yapmasını sağlayan projelerden bir diğeri de Bilişim Teknolojilerinin toparlandığı ve Amerikadaki Silikon Vadisi’ne alternatif haline gelen IT Vadisi. Üniversitelerin ve küresel şirketlerin yatırımlarıyla, yarı ilitkenler konusunda Kore ABD’yi sollamış durumda.