<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemGülen'in bomba röportajının 3. günü----

Gülen'in bomba röportajının 3. günü

Gülen'in bomba röportajının 3. günü
19 Mart 2014 - 06:55 www.finansingundemi.com

Fethullah Gülen , röportajın 3. gününde Türkiye’de son yıllarda temel hak ve hürriyetler konusunda ciddi bir daralma yaşandığını söyledi

Fethullah Gülen, topluma sağduyu çağrısı yaptığı röportajının üçüncü gününde ‘AK Parti-Cemaat kavgası’ iddialarına açıklık getirdi. Öncelikle bu yaklaşımın doğru bir teşhis olmadığını belirten Gülen , Türkiye’de son yıllarda temel hak ve hürriyetler konusunda ciddi bir daralma yaşandığını söyledi.

Siyasetin kırıcı ve yıkıcı dilinin her kitleyi ötekileştirdiğini, toplumu kutuplaştırdığını vurguladı. Bu sebeple Gezi olayları sırasında ‘çapulcular’ denmesine itiraz ettiğini hatırlattı. Bir siyasî parti olmadıklarını ve hiçbir zaman da olmayacaklarını ifade ederken “Hiçbir partinin rakibi de değiliz. Herkese eşit mesafedeyiz. Buna rağmen memleketimizin geleceği adına ümitlerimizi ve kaygılarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.” dedi.

Gülen, Hizmet Hareketi’nin örgüt olarak gösterilmesine itirazını ise “Hayatında karınca bile incitmemiş insanlar kanunlara bu kadar riayet ederken gizli kapaklı bir örgütmüş gibi onlardan bahsedilmesi esef vericidir.” sözleriyle özetledi. Cemaat'in durduğu yer konusunda da çarpıcı ifadeler kullandı: “Biz dün nerede duruyorsak bugün de orada duruyoruz. Uzaklaşan kim ona bakmak lazım.”

İşte Zaman Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Gülen röportajının 3. bölümü;

Dıştan bakıldığında bir hükümet-Cemaat kavgası var gibi görünüyor. Öyle yazılar yazıldı, analizler yapıldı. Bazıları da “Beğenmediğimiz partiyi sandıkta değiştiririz ama Cemaat’i nasıl değiştireceğiz?” diyorlar, ne dersiniz?

Evvelen şunu ifade etmek isterim ki mesele AK Parti-Cemaat kavgası değil. Temel hak ve hürriyetler konusunda son birkaç senedir ciddi bir daralma yaşanıyor. Siyasetin kırıcı ve yıkıcı dili her kitleyi ayrı ayrı ötekileştiriyor, toplumu kutuplaştırıyor. Gezi olayları sırasında ‘çapulcular’ demesine acizane itiraz ettim, ‘öyle dememek lazım’ dedim. Aleviler için de aynı şey geçerli. En tabii haklarına demokratik çözümler bulunamıyor. Belki de bulunmak istenmiyor. Cami-cemevi projesine destek verdik, beklenmedik yerlerden mevzua huşûnetle yaklaşanlar oldu.

Saniyen, biz bir siyasî parti değiliz, olmayacağız da. Binaenaleyh hiçbir partinin rakibi de değiliz. Herkese eşit yakınlıktayız. Buna rağmen memleketimizin geleceği adına ümitlerimizi ve kaygılarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz. Bu da en tabii ve demokratik hakkımız olsa gerek. Bundan rahatsız olunmasını yadırgıyorum. Ülkeyi idare edenlere “Şöyle bir fikrim var...” demek neden suç olsun? Gelişmiş demokrasilerde fertler ve o fertlerden oluşan sivil toplum kuruluşları fikirlerini, tenkitlerini kamuoyuyla paylaşıyor ve hiç kimse bundan rahatsız olmuyor.


Şunu da eklemek isterim ki, arkadaşlarımızın kurduğu her müessese devlet denetimine açık, kanunlara bağlı faaliyet gösteriyor. Yani tamamen şeffaf bir yapıdan bahsediyoruz. Asıl şeffaf olmayanların kim olduğu son aylarda ortaya çıkan bir kısım eracif ile daha net anlaşılmıştır. Hizmet, gönüllülük esasına dayanır. Hayatında karınca bile incitmemiş insanlar kanunlara bu kadar riayet ederken gizli kapaklı bir örgütmüş gibi onlardan bahsedilmesi esef vericidir. Devletin her biriminde her düşünceden insan olur. Sağcısı solcusu, Alevi’si, Sünni’si, gayrimüslimi, Kürt’ü, Türk’ü devletin verdiği görevi yerine getirir. Asıl önemli olan da o insanların kanunlar çerçevesinde işlerini yapmasıdır. Hangi fikirden olursa olsun insanların devlette çalışırken fişlenmesi, mesnetsiz bir şekilde suçlanması onların haklarına, hukuklarına bir tecavüzdür. Hiçbir suç olmadığı halde, bir kere “paralel yapı” var derseniz o evham, karşınıza bin paralel yapı çıkarır. Ve masum insanlara zulmetmiş olursunuz.

Partizanlık başka, demokratik icraatlara destek başka

Deniliyor ki 12 senedir destek verdiğiniz partiye şimdi neden karşı çıkıyorsunuz? Bir menfaat birlikteliği mi vardı?

Kimseyle hiçbir menfaat birlikteliğimiz olmadı. Hep müstağni kaldık. Zira Kur’an ve sünnetten aldığımız ders öyle iktiza ediyordu. Makama talip olmayı, kendi değerlerimize ihanet gibi gördüm hep. Başkalarının içtihadına, hissiyatına bir şey demem. Ancak dünyaya talip olmayı alkışlanma arzusu altında kalmayı ahiretim için daima hatarlı gördüm. Arkadaşlarım da öyledir. Biz hiçbir zaman ne genel müdürlük, ne kaymakamlık, ne valilik, ne bakanlık talep ettik. Öyle bir talebi olan çıktıysa -ki ben öyle bir şey hatırlamıyorum- bizimle alakası yoktur. Var idiyse de kalmamıştır. Bu hissiyatımı bilvesile devlet erkânına iletmiştim.

Biz demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi gibi mevzularda samimi bir destek vermeye çalıştık. Antidemokratik dönemlerin sona ermesi, çoğulcu demokrasi kültürünün kalıcı hale gelmesi için hangi parti adım atsa onu destekleriz. Körü körüne partizanlık başka bir şey, demokratik icraatlara destek vermek başka bir şey.

Biz dün nerede duruyorsak, bugün de orada duruyoruz. Uzaklaşan kim, ona bakmak lazım. Daha birkaç sene öncesine kadar temel hak ve hürriyetler konusunda adımlar atan bir siyasî parti bugün interneti yasak etmeyi, “istihbarat devleti” dedirtecek şekilde kanunlar çıkarmayı göze alıyor. Kullandığı keskin ve yaralayıcı dil ile sosyal ahengin ayarını bozma ve demokratik teamülleri rafa kaldırma teşebbüslerine destek vermemiz düşünülebilir mi? Mesele sadece Cemaat ile sınırlı olsa buna bir şekilde katlanmayı deneyebilirsiniz. Ancak gelinen noktanın daha geniş bir perspektiften değerlendirilmesi gerekiyor. Türkiye maalesef dünyadan kopuyor, yalnızlaşıyor. İçine kapanan ve demokratik zenginliğini kaybeden bir Türkiye, sadece bu ülke insanına değil; şuuraltı müktesebatına dayanarak Türkiye’ye itimat eden, onu kendine hüsnü misal kabul eden herkese zarar verir.

12 YILDIR BERABER OLDUĞUNUZ İNSANLAR YOLSUZLUK SORUŞTURMASINDAN SONRA MI KÖTÜ OLDU?

Hizmet hakkında örgüt ve çete suçlaması yapılıyor. Hatta seçim sonrası bir soruşturma yapılacağı iddia ediliyor…

Maalesef öfke ile çok şeyler söyleniyor. Sanırım, hakaret sadedinde söylenmedik laf kalmadı. Pek çok şeyi tükettiler. Bu arada insafa sığmayacak ithamlar da dile getirildi. Örgüt, çete gibi lafların ardından yargıyı etkilemeye yönelik yönlendirmeler de yapılıyor. Bu o kadar tavazzuh etti ki, bir dava açılacağı artık meydanlarda söyleniyor. Ortada hiçbir suç yoksa, onca yola başvurulmasına rağmen bir suç bulunamıyorsa, kanun gücünü zorlamak adalet duygusu ile telif edilebilir mi? “Paralel yapı” denen mevhum ve muğlak suçlama toplumun hemen her katmanı, her kesimi için söylenebilir. Yani devlette çalışan kişilerin inancı, ideolojisi, cemaati, tarikatı, partisi üzerinden suç çıkarmaya çalışmanın sonu yoktur.  Bir gün bir cemaati ‘paralel’ ilan eder onlara ‘çete’ derseniz, bir başka gün biri de çıkar başka topluluklar için aynı iddiaları gündeme getirir. Devlette vazife alan ama bu arada bir sosyal, siyasî veya dinî bir topluluğa sempati besleyen herkesin başına bir gün ‘paralel devlet’ suçlaması bela kesilebilir. Hatta bugün bu mevzuyu sıkça diline dolayanların bir gün benzer bir suçlamayla karşı karşıya gelmeyeceğini kimse garanti edemez. Öyle ithamlarla insanlar zan altında bırakılırsa ne nizam kalır ortada, ne adalet.

Bir devlet memuru dairedeki amirini dinlemiyorsa, hukukta bunun tecziye usulü bellidir. Kanunlar çerçevesinde bu itaatsizliğin hesabı sorulur. Ancak meseleyi hukukî mecrasından çıkararak binlerce insanı yaftalayıp oradan buraya sürmenin insanlar hakkında davalar açıp zulmetmenin tarih önünde hesabı verilemeyeceği gibi ötede de hesabı verilemez.

Yargıya baskı yaparak zorla dava açmak katmerli bir zulüm olur ve maşeri vicdan bunun hesabını sorar. Ayrıca uydurma davalardan hukukî bir netice alınamayacağı da aşikârdır. Kaldı ki kanunlara riayeti bir tarz-ı hayat haline getiren bu ülkenin insanlarına örgüt derseniz size de sorarlar: 12 yıldır bu insanlarla beraber çalıştınız onlar bunca senedir emrinizde görev yaparken iyi idi de yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından sonra birden kötü mü oldular? Her cuma hutbelerde kıraat edilen o ayeti hatırdan dûr etmemek lazım: “Allah adaletle emrediyor…” Yani kul hakkı yememekle, insanların hukukuna tecavüz etmemekle emrediyor.
TARAFTARLARINA “ASKERE DİZ ÇÖKTÜRDÜK” DİYENLER, TUTUKLU SUBAYLARA “BİZ DEĞİL CEMAAT YAPTI” DEDİLER

Uzun bir zamandan beri hükümet kaynakları yurtiçinde ve yurtdışında bütün olumsuz gördükleri şeyleri Cemaat’e, demokratik ve olumlu gördükleri her şeyi kendilerine mal etmekteydi. Şimdi Ergenekon sanıkları serbest bırakılırken yine benzer bir metotla faturayı “Cemaat”e kesiyorlar. Bu propaganda zaman zaman etkili de oluyor… Ne dersiniz?

Bu iftiralarla toplumun önemli kesimlerini iğfal etmeyi denediler. Mesela bazı medya gruplarına, “Bizim sizinle bir problemimiz yok ama Cemaat sizinle uğraşıyor.” dediler. Şimdi internetlere düşen o kayıtlar gösteriyor ki ülkeyi yöneten insanlar işi gücü bırakıp bu insanların mahkûm olması için uğraşmış. İş dünyasından ihalelere girip hakkıyla kazanan insanları bile doğrudan müdahale ederek saf dışı bırakmışlar. Burada en üzücü şey, bu tür yanlışları masum bir kitlenin üzerine yıkarak korkunç bir vebale girmeleridir. Bu konuda yapılan gıybetler, atılan iftiralar o kadar çok ki, mahzun olmamak elde değil.

En üzücü kısmı da ordu ile ilgili. Kapalı kapılar ardında “Askere diz çöktürdük, karşımızda topuk selamı verdirdik, askerî vesayeti sona erdirdik...” gibi cümleler kuranlar, askerî yetkililere de, “Bu işi biz çözeriz ama cemaat mani oluyor.” dediler. Halbuki birkaç günde MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan için yasa çıkardılar. İsteselerdi ve samimi olsalardı eski Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ ve diğerleri için, bir gecede kanun çıkarırlardı.

Kaldı ki ben size bir hissiyatımı söyleyeyim. Arkadaşlarım defalarca şahittir ki o emekli askerlerin derdest edilmesi karşısında yüreğim burkulmuş, gözlerim dolmuştur. “Ah keşke bu şerefli üniformayı üzerinde taşıyan insanlar, bu durumla hiç karşı karşıya gelmeseydi...” demişimdir. Ne var ki benim mer’i hukuka müdahale etmem ya da bu konuda herhangi bir telkinde bulunmam mümkün değil. Darbe, ağır bir suçlamadır ve hukuk kendi kuralları içinde bunun hesabını sormak zorundadır. Ona bir şey demem. Ancak keşke yaşını başını almış, uzun yıllar hep saygı görmüş insanların yaşları, sağlık durumları dikkate alınarak hukuk içinde bir yol bulunsaydı...

Hissiyatımız budur. Hep de böyleydi. Şimdi sanki onları zor duruma düşüren “Cemaat”miş gibi davranılması gerçeklere münafidir. Geçenlerde üst düzey emekli bir emniyet istihbarat görevlisi, bir gazeteciye konuşmuş. Arkadaşlar bana internetten okudu. Diyor ki: “Hangi operasyonu yaptıysak operasyon öncesinde Sayın Başbakan’ın bilgisi vardı.” Sanırım bir köşe yazısına konu edilen bu beyanat hiçbir makam tarafından yalanlanmadı. Şunu sormaya hakkımız yok mu: Madem bütün operasyonları biliyor ve bu icraatlar sizin bilginiz dahilinde yapılıyorsa bugün ‘kumpas’tan bahsedip insanları zan altında bırakmak büyük bir vebal almak değil mi? Öyle bir kumpas varsa neden o zaman müdahale etmediniz? Şayet biliyor ve müdahale etmediyseniz ‘kumpas’a  ortak olmuş sayılmaz mısınız?
YORUMLAR (9)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • kamuya güven sarsıldı19 Mart 2014 13:38

    paralel örgüt yüzünden halkın kamuya güveni sarsıldı. Örgütlü yapılanma çoğu kamu kurumunda oldu. Ülke halkına çok ağır zararlar verdi. Vermeye de devam ediyor. spk da 565 uzman varmış. Bunu Sayın Ali Bacan söylemiş demecinde. Bu 565 uzmanın hazırladığı tüm raporlar spk haftalık bülteni olarak çıkıyor. Çoğu standart tablolar. Ben 2 saatte hazırlarım tek başıma. peki 565 uzman ne iş yapıyor?. 2023 hedefine yönelik master-doktora tezi yapıyorlar sanırım. Çünkü okyanus ötesinden deniyor ki, devlete kapağı attınız, sizi daha hızlı terfi ettirmek ve belirli yerleri de ele geçirmek için master doktora yapmanız lazım. Örgütten olmayanlardan bir adım öne çıkmanız lazım deniyor.. Vatandaşın vergileri ile çok hassas iş yapması gereken kurumda, master, doktora yapan elemanlar çiftliği haline bürünmüş. Gariban yatırımcıların delil bulup şikayet ettiği konular da paralel master/doktora konusu oluyor. Yani hazır data.. hazır master konusu.. hazır kadavra... yatırımcı gebermiş kimsenin umrunda değil. Çünkü paralel çıkara ters bu tür hizmet işleri.. önce penissilvanya ya hizmet esas.. hal böyle olunca, sizce sermaye piyasalarındaki işler düzelir mi?. Fazla deşmeyin kokusu çok pis çıkıyor, sonra bu tespitleri yapan garibanlara devlet memuruna hakaretten dava açıyorlar. Ne de olsa Paralel.. Çok güçlüler.. Kimse onlara karşı dava mava kazanamaz.. Malum güçleri.. Sayın Babacan beyimize duyrulur..

  • süleyman19 Mart 2014 13:20

    ana dilde eğitimden tut başörtüsüne, okullardaki din eğitiminden tut azınlık vakıflarına mal iadelerine, Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkından tut sizlerin iftira atma serbestliğine kadar reformlar yapıldı. bunları görmeyeceksin ama israilin otoritesini göreceksin öle mi. sandıkta görüşürüz.

  • maske düştü..19 Mart 2014 12:15

    hoca moca artık yok. masken düştü. bu millet senin sinsi pozlarını YEMİYO.. Gel ülkene YARGIYA HESAP VER.

  • Murat19 Mart 2014 09:34

    F.G haklı... o kadar paralel devlet bilmem ne deniyor. ka. aydır ne bir soruşturma ne bir tutuklama var. demekki RTE'nin yalanlarından biri... o polislerin suçu olsa görevden alırdın. ama suçu oolmayınca sürgün ediyorsun.

  • Mert19 Mart 2014 09:30

    Ilkokul mezunu sen ne anlarsın

  • Borsacı19 Mart 2014 08:54

    Herşey unutulurda Şerefli Türk Komutanlarına ve Sn. Gn. Kurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ 'a yönelik “terör örgütü kurmak ve yönetmekten” açılan o ahlaksız dava unutulmaz ! Kendi ordusuna karşı yapılan bu mesnetsiz ve çirkin saldırıyı düşmanlarımız bile tahayyül edemezlerdi !

  • erkam19 Mart 2014 08:50

    madem hak hukuktan bahsediyorsun soruları yandaşlarına çaldırarak bir sürü insanı emniyette askeri okullara sokup yıllarca haksız bir şekilde devletten maaş alırken hela mi oluyor.Bir sürü insanın hakkını hukukunu çiğne şimdi de haktan bahset masum rolleri oyna bunları artık kimse yutmuyor.Bütün saygınlığınız ve size beslenen sempati yerle bir oldu.Seçim sonuçlarını görünce bunun böyle olduğunu daha iyi anlayacak sizin camia (hizmet erbabı tabii kime hizmet ediyorlarsa) ve diğerleri ...

  • ferhat can19 Mart 2014 08:36

    Bu ülkenin menfaatini düşünmek sana kalmadı zira sen bu ülkenin vatandaşıda oeğilsin sen git pensilvanyanın israilin mefaatini düşün çek elini ülkemizden.gölge etme başka ihsan eylemem

  • yaaaaaa19 Mart 2014 08:22

    olur sayın gülen. ortada suç kaynıyor. yüzbinlerce kişinin dinlenmesi. karısını boşanmasına dair biat yemini alınıp sınav soruları çalınıp yandaşlara dağıtılması. işyerlerinde örgütlenme. kamu kurumlarında gizlice örgütlenme. haftada bir gizli toplantı ile senaryo üretip uygulama. itibarsızlaştırma.. mobbing üretme. taktik geliştirme.. himmet yapan şirketlere sahte- ar-ge desteği projesi ürettirip destek olma.. daha sayıyım mı?.