<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemGül dünyaya seslendi!----

Gül dünyaya seslendi!

Gül dünyaya seslendi!
24 Eylül 2013 - 18:02 www.finansingundemi.com

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na hitap etti

New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na hitap eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye’de asli sorumluluğunu yerine getirmedeki başarısızlığı utanç vericidir" dedi.
İşte Gül'ün BM Genel Kurulu'ndaki konuşması:
- Sözlerime Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 68’inci Toplantısı’nın başkanlığını üstlenmiş olması vesilesiyle Sayın Dr. John Ashe’ye samimi tebriklerimizi ileterek başlamak istiyorum.
- Bu tarihi toplantı için burada toplanmışken Kenya, Irak ve Pakistan’daki terör saldırılarıyla ilgili haberler hepimizi derinden üzmüştür. Bu saldırıları en kuvvetli şekilde kınıyoruz. Kederin ve büyük acıların yaşandığı bu anda, dualarımızı ve başsağlığı dileklerimizi hayatını kaybedenlerin ailelerine sunuyoruz.
- 21'inci yüzyıla girdiğimizde geleceğe iyimserlikle bakmak için birçok nedenimiz vardı. Nitekim, Soğuk Savaş döneminin husumet ortamının son bulduğunu ve dünyanın ahlaki dengesinin barış arayışına yöneldiğini görmüştük.
- Kalıcı bir barışın, sadece savaşın yokluğundan ibaret olmadığının bilincindeydik. Uluslararası toplum olarak, istikrarlı bir dünya düzeni için birlikte çalışmanın zorunluluğunun idraki içindeydik. Bu anlayış doğrultusunda, Birleşmiş Milletler sisteminin temelini oluşturan evrensel ilkelere yönelik güçlü taahhüdümüzü muhafaza ettik. Ayrıca, dayanışma ve işbirliği ruhuyla, terörizm belasına karşı uluslararası düzeyde etkili yanıtlar geliştirdik.
SORUMSUZ LİDERLER
- Ne var ki, günümüzün en derin krizleri iç çatışmalardan neşet etmektedir. Bu tür çatışmalar gerek sıklık, gerek boyut bakımından artış göstermektedir.
- Yönetilenlerin yönetenlerden rızalarını çekmelerinden kaynaklanan siyasi meşruiyet sorunlarına dayalı bu tür çatışmalar, ülke içi düzenlerin sarsılmasına yol açmaktadır.
- Siyasi meşruiyetten yoksun liderlerin hepsi, ortak bir yanılgı içindedirler: Geleceği görmek ve dönüşümü yönetmek yerine, kendi halklarına karşı sorumsuz hareketlerle zaman kazabileceklerine inanırlar.
- Nihayetinde bu tür iç çatışmalar Suriye’de tanık olduğumuz trajedideki gibi iç savaşlara yol açmaktadır.
- Bu liderlerin eylemlerinin kendi sınırlarının ötesinde de barış ve güvenliğe yansımaları olmaktadır. Bazı liderlerin, kendi güvenliklerini diğer ülkelerde güvenlik sorununa sebep olacak şekilde belirlemekte ısrar etmeleri halinde, müşterek (kolektif) güvenlikten söz edilemez.
- Bugün, bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması, her bir ülkede iç düzeninin idamesine bağlıdır.
- Bölgesel ve uluslararası güvenliğin anahtarı gerçek iç barıştır. Bu konu, önümüzdeki yıllarda daha fazla karşılaşacağımız bir mesele olmaya devam edecektir.
GÜÇLÜ VE GÜVENİLİR BM
- Sayın Başkan, haklılığın kimsenin tekelinde olmadığını hepimiz biliyoruz. Yine de BM sisteminin işlevlerine bir bütün olarak değinmek istiyorum.
- Güçlü, etkin ve güvenilir bir BM, hepimizin ihtiyacıdır. Günümüzün küresel gerçeklerine hazırlıklı bir BM’ye ihtiyaç duyuyoruz. Böyle bir BM, uluslararası barış ve güvenliğin muhafazası için harekete geçme yeteneğine sahip olmalıdır. Güvenliği, adaleti ve insanların temel hak ve özgürlüklerini koruyabilmelidir. Kuvvete dayanan siyaset uğruna bu asli sorumluluğunu asla terk etmemelidir.
GÜVENLİK KONSEYİ TEPKİSİZ KALMAMALI
- Güvenlik Konseyi’nin tepkisiz kalmasının, saldırgan rejimleri cesaretlendirdiğinin bilincinde olmalıyız.
- Acımasız eylemlerin faillerini adalete ve hukuka teslim etmeye muktedir bir BM’ye ihtiyacımız var. BM’nin kurucularının tasavvur ettiği gerçek barışçı bir dünyaya ancak böyle bir BM’yle ulaşabiliriz. Bu asli bir hedef olmanın ötesinde, acil bir ihtiyaçtır.
- BM sisteminin anlamını korumasının ve güvenilir kalabilmesinin yegane yolu, kararlı adımlar atabilmesidir.
- Dünyadaki yeni koşullar ışığında, gerçek anlamda demokratik, temsil kabiliyetine sahip, etkin ve hesap verebilir bir Güvenlik Konseyi gerekmektedir.
SURİYE’DEKİ KİMYASAL SİLAH STOKU
- Sayın Başkan, saygıdeğer delegeler; bugün karşı karşıya olduğumuz hiçbir mesele, Suriye’deki durumdan daha fazla aciliyet arz etmemektedir.
- Şunu açıkça ifade edeyim: Türkiye, Suriye’nin kimyasal silah stokunun tasfiyesi için ABD ile Rusya arasında varılan anlaşmayı memnuniyetle karşılamakta ve desteklemektedir. Bu anlaşma, somut bir BM Güvenlik Konseyi kararına tahvil edilmelidir. Bu stok tamamıyla imha edildiğinde, Suriye halkı ve bölge rahat bir nefes alacaktır.
- Suriye’nin komşusu olarak Türkiye, bu silahların tamamen ve doğrulanabilir şekilde imhasını herkesten daha fazla istemektedir. Ancak, bu silahların daha bir ay önce Suriyeli sivillere karşı kullanıldığını göz ardı edemeyiz. İnsanlığa karşı işlenen bu suçun faillerinin, yaptıklarının hesabını vermesi ve adalete teslim edilmesi gerekmektedir.
BU BİR FIRSAT AMA…
- Suriye’nin kimyasal silahlarına ilişkin bu anlaşmayı bir fırsat görüyorum. Bunun, Ortadoğu’daki tüm kitle imha silahlarının tasfiyesini sağlayacak bir güvenlik mimarisinin oluşturulması yönündeki ilk adımı teşkil etmesini ümit ediyorum. Bununla birlikte, Suriye’deki duruma yönelik yakın geçmişteki yaklaşım, bazı zor soruları da beraberinde getirmektedir:
- Eğer kimyasal silahlar kullanılmamış olsaydı, uluslararası toplum yüz binden fazla insanın ölümüne gözlerini kapatmaya devam mı edecekti? Biz burada konuşurken dahi öldürülmeye devam edilen insanlara karşı ahlaki sorumluluğumuzu yerine getirmekten daha ne kadar kaçabiliriz? Bu çatışma kimyasal silahların kullanılmasıyla başlamamıştır, bu silahların imhasına yönelik bir anlaşmayla da son bulmayacaktır.
- Bu itibarla, masum insanların öldürüldüğü gerçeğinden değil de, sadece öldürülme şeklinden rahatsız olan her türlü tutumu şiddetle reddediyoruz. Böyle bir yaklaşım, gayrı ahlakidir ve hiçbir şekilde kabul edilemez. Suriye’nin kimyasal stokunun imhasına ilişkin anlaşma, rejimin işlediği diğer suçların hesabını vermesinden kaçmasına fırsat tanımamalıdır. Suriye gibi büyük bir ülke ve büyük bir millet kendi kendini tüketmektedir.
UTANÇ VERİCİ BİR BAŞARISIZLIK
- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye’de asli sorumluluğunu yerine getirmedeki başarısızlığı utanç vericidir. Siyasi farklılıkların, güç dengesine dayalı politikaların ve jeopolitik mülahazaların bu trajediyi sonlandırma gereğinin önüne geçmesi esef vericidir. Aynen devam etmek bir seçenek değildir.
- Bu trajedi başladığında önce yüzlerce kişinin öldürüldüğünden bahsediyorduk, sonra bu sayı binler, on binler oldu. Şimdi ise yüz binden fazla kişinin hayatını kaybettiğinden söz ediyoruz.
Bu çatışmayı hemen durduramazsak, gelecek yıl bu sayının iki katından bahsedeceğimizden hiç şüpheniz olmasın.
- Kimyasal silahlar konusundaki anlaşmanın, Suriye’deki krizi çözmeye yönelik kapsamlı bir siyasi stratejiyi ikame etmesine izin verilmemesi gerektiğini ne kadar vurgulasam azdır.
- Suriye’deki çatışma, bölgesel barış ve güvenliğe ciddi bir tehdide dönüşmüştür. Soğuk Savaş döneminin vekalet savaşlarının tekerrür etmesi, Suriye’yi daha derin bir kargaşaya sürükleyecektir.
- Daha önceki birçok vesileyle öğrendiğimiz üzere, mülteci krizinin devamı, mültecileri misafir eden ülkeler için büyük sosyal, siyasi ve ekonomik riskler yaratacaktır.
AŞIRI GRUPLARIN TASFİYESİ ZORLAŞIR
- İç savaşlar, en acımasız çatışmalardır. İç savaşların, radikalleşme ve aşırıcılığı nasıl beslediklerini de biliyoruz.
- Aşırı gruplar bir ülkede kök saldıklarında, özerk yapılar oluştururlar ve sadece o ülkede değil, o ülkenin sınırları dışında da, ciddi bir güvenlik tehdidine dönüşürler. Sonuçta, bu tür örgütlerin tasfiyesi, bir ülkede güvenliğin sağlanmasının önündeki en büyük zorluk olur. Bu tehdidin farkında olmalıyız ve kararsız kalarak kaybedilen her gün, Suriye’de barışa ulaşma imkanından biraz daha uzaklaşıldığını idrak etmeliyiz.
- Suriye halkının rejime başkaldırmasının ardından, halkın davasını destekleyen, güçlü ifadelerle ve vaatlerle dolu çok sayıda uluslararası açıklama yapıldı. Bu net taahhütler Suriye halkının ümitlerini artırdı. Ancak, pek çok ülke, uzaklığın rahatlığını yaşarken, sadece Suriye’den yansıyan korkunç görüntülerden rahatsız olmakla yetindi. Suriye halkının yardım çağrıları ise duymazdan gelindi.
KADERİNE TESLİM EDEMEYİZ
- Suriye halkı, 21’inci yüzyılın en vahim katliamını yaşarken, uluslararası toplumun sadece seyirci kalmasının yarattığı hayal kırıklığının yerini ne tutabilir? Bu tespit, beni ne yapılması gerektiği sorusuna getiriyor.
- Barışçıl bir çözüm için, amaçları iyi belirlenmiş ve iyi hesaplanmış mantıklı bir strateji geliştirilmelidir. Bu strateji, Suriye’deki iç savaşı bitirmeyi, Suriye halkının emniyet ve güvenliğini derhal sağlamayı ve ülkede istikrarlı geçişin sağlanmasını hedeflemelidir. Böyle bir stratejinin kuvveden fiile geçirilmesi için kararlı ve güçlü bir uluslararası angajman gereklidir. Krizin başlangıcından bu yana eksik olan da aslında budur. Kısacası, Suriye halkını kaderine terk edemeyiz ve etmemeliyiz
ARTIK GERÇEK EYLEM LAZIM
- Suriye’nin acısını dindirme sorumluluğu, artık uluslararası toplumun omuzlarındadır. Güçlü destek mesajlarına artık gerçek eylemler eşlik etmelidir.
- Bütünlüğünü koruyan, istikrarlı, güvenli ve kendi halkıyla ve komşularıyla barışık yeni bir Suriye’ye ulaşmaya yönelik arayışımızda kararlı olmalıyız. Bu amaçla, BMGK’nin Beş Daimi Üyesi ve Suriye’nin komşularının liderliğinde bir siyasi strateji oluşturmalı ve uygulamalıyız.
ARAP BAHARI
- Sayın Başkan, son üç yıldır Ortadoğu büyük bir sosyal ve siyasi değişim sürecinden geçmektedir. 2010 yılında başlayan dönüşüm süreci, bölgedeki yüz yıllık statükonun sonunu getirmiştir. Elbette, değişime karşı tepki dalgaları oluşmaktadır ve oluşacaktır. Bununla birlikte, Tunus, Libya ve Mısır dahil bölgedeki gelişmeler geri döndürülemez.
- Arap halkları da diğer toplumlar gibi, çoğulcu toplumlar inşa etmeye eşit derecede muktedirdirler. Ancak, bu yeni siyasi sistemlerin bir gecede olgun demokrasilere dönüşmesini beklememeliyiz. Toplumların uzlaşmanın değerini kavrayabilmeleri, yavaş, fakat kesintisiz demokratik süreçler sonunda mümkün olmaktadır.
- Arap halklarının haklı davaları, tam ve tereddütsüz desteğimizi hak etmektedir.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)