<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılık'Fren-gaz' tartışmasına WB'de katıldı----

'Fren-gaz' tartışmasına WB'de katıldı

'Fren-gaz' tartışmasına WB'de katıldı
25 Şubat 2013 - 11:23 www.finansingundemi.com

Dünya Bankası Türkiye Başekonomisti Marina Wes, Türkiye'de önümüzdeki dönemde yapısal reformların hızlandırılması vurgusu yaptı

"Kanatları güçlendirin, Türkiye'nin uçağı hızlı uçsun"
25 Şubat 2013 Pazartesi 11:13
Son Güncelleme: 11:19
Dünya Bankası Türkiye Başekonomisti Marina Wes "fren-gaz" tartışmalarına katıldı.


İSTANBUL -

Dünya Bankası Türkiye Başekonomisti Marina Wes, son aylarda Türkiye'nin ekonomik büyüme hızına ilişkin süregelen "fren-gaz" tartışmalarına ilişkin olarak önümüzdeki dönemde yapısal reformların hızlandırılması vurgusu yaptı.
Wes, "Türkiye'nin, uçağın hızlı uçabilmesi için kanatların güçlendirilmesine yönelik bazı çalışmaları yapması gerekiyor" dedi.
Wes, Türkiye ekonomisinin yeniden dengelenmede elde ettiği başarıların kredi reyting kuruluşu Fitch gibi kuruluşlar tarafından takdir edilmesini olumlu karşıladıklarını belirterek, olumlu orta vadeli beklentilere karşın, Türkiye'deki büyümenin aynı yatırım puanına sahip diğer ülkelere göre daha volatil kalmaya devam edecek gibi göründüğünü anlattı.
"Diğer kredi derecelendirme kuruluşlarının ne yapacağını bilmiyoruz. Bununla birlikte, gelecekteki volatilite risklerini ve dış finansmana olan bağımlılığı azaltmak için Türkiye'nin ihracat rekabet gücünü arttırmaya ve doğrudan yatırımları çekmeye yönelik yapısal reformlarını daha da hızlandırması gerektiğine inanıyoruz" diyen Wes, Türkiye'nin iş yapma kolaylığı sıralamasında 71. sırada yer aldığını kaydetti.
Kilit reformlar arasında ticaret kanunu ve sermaye piyasaları kanununun tam olarak uygulamaya koyulması ve işgücü piyasalarının esnekliğini arttırmaya yönelik istihdam stratejisinin kabul edilmesine işaret eden Wes, yurt içi tasarrufların arttırılmasının da önemli olduğunu, bu reformların ülkenin büyüme potansiyelini arttıracağını ve dış finansmana olan bağımlılığı azaltacağını kaydetti.
Wes, "Türkiye'deki olumlu büyüme beklentilerine rağmen, ülkenin dış finansmana olan bağımlılığı bir kırılganlık olmaya devam ediyor ve büyüme oranlarında potansiyel oynaklığa sebep oluyor. Türkiye'nin dış finansmana olan bağımlılığını azaltmak için, üretimi ve rekabet gücünü arttırmaya ve doğrudan yatırımları çekmeye yönelik yapısal reformların sürmesi gerekiyor. Bu bir yandan sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunurken aynı zamanda cari açığın kontrol altında tutulmasını sağlayacaktır. Türkiye'nin uçağının hızlı uçabilmesi için, kanatların güçlendirilmesine yönelik bazı çalışmaların yapılması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"Kredi büyümesini kısmak için önlemlerin alınması önemli"
Türkiye ekonomisi, 2012 yılında ülkenin yakın ekonomik geçmişinde ilk kez görülen bir yumuşak iniş yaşadığını, iç ve dış dengelerde önemli iyileşmelerin kaydedildiğini belirterek, "Hızlı kredi büyümesi 2010-2011 yıllarında dış dengelerde yaşanan önemli düzeydeki bozulmanın altında yatan temel faktörlerden birisiydi. Dolayısıyla, aşırı kredi büyümesini kısmak için gerekli önlemlerin alınması önemli. Yüzde 15 sadece gösterge niteliğinde bir hedeftir. Önemli olan nokta, Merkez Bankası;nın tekrar dengesizliklerin yaşanmasını önlemek için kredi genişlemesini yakın takip altına alacağı sinyallerini vermesidir" şeklinde konuştu.
Türkiye'ye doğru yönelebilecek sıcak sermaye akışına ilişkin olarak Wes, şunları kaydetti:
"Gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından uygulanan gevşek para politikaları Türkiye gibi yükselen piyasalar için bir zorluk teşkil ediyor. Sermaye girişlerinin ve bunun yurt içi kredi ve varlık fiyatları üzerindeki potansiyel etkilerinin ihtiyatlı bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Şu ana kadar Merkez Bankası'nın ve BDDK'nın makro-ihtiyatlı tepkilerinin (örneğin zorunlu karşılık oranları, rezerv opsiyon mekanizması) iyi işlediği görülmektedir. Ancak bu zorluk henüz aşılmış değil ve ihtiyatlı polikaların devam etmesi gerekiyor."
Wes, Türkiye İstatistik Kurumu'nun turizm gelirlerine dair revizyonu sonrasında Dünya Bankası da Türkiye'nin geçen yılki cari açık oranını yüzde 6'nın altına revize etme hazırlığında olduğunu belirterek, "Merkez Bankası turizm gelirlerindeki son revizyonu da içeren ödemeler dengesi istatistiklerini yayınladıktan sonra biz de resmi projeksiyonlarımızı revize edeceğiz. Bununla birlikte, TÜİK tarafından sağlanan bilgiler doğrultusunda 2012 yılına ait yıl sonu cari açık rakamının 2,2 milyar dolar azalacak şekilde revize edilmesini, böylelikle cari açığın GSYH'ya oranının yüzde 6'nın biraz altına düşmesini bekliyoruz" dedi.
Uluslararası platformda aylardır süregelen merkez bankalarının bağımsızlığına ilişkin tartışmalara da değinen Wes, "Türkiye'de Merkez Bankası kanunen bağımsız. Bunun değişmesini tavsiye etmeyiz" dedi.
2013 yılı için büyümenin, iç talepteki artış ile birlikte yüzde 4 olacağını tahmin ettiğini belirten Wes,"İç talepteki artışın kısa vadede dış dengelerdeki iyileşmeyi sınırlayacağını düşünüyoruz. 2013 sonrası için, ihtiyatlı makro politikaların sürdürüleceği ve yeni ticaret kanunu, sermaye piyasaları kanunu ve yeni bireysel emeklilik sistemi gibi kilit reformların tam olarak uygulamaya konulacağı varsayımıyla büyümenin yüzde 5'e ulaşacağını ve cari açık oranının da yaklaşık yüzde 6'ya ineceğini tahmin ediyoruz" ifadelerini kaydetti.
Türkiye'nin önümüzdeki dönemde önünde olan ekonomik risklere ilişkin olarak Wes, "Türkiye'nin dış finansmana olan bağımlılığı, ekonomik görünümdeki temel risk olmaya devam ediyor. Ancak 2013 yılın için aşağı yönlü ve yukarı yönlü riskler dengeli görünüyor. Ülkenin yüksek cari açığı ve finansman bileşimi kritik endişe kaynakları olmaya devam ediyor" dedi.
Avro bölgesinde krizin derinleşmesi olasılığına dikkat çeken Wes, "Buna bağlı olarak yükselen piyasalara sermaye akışının ani olarak durduğu bir senaryoda, Türkiye muhtemelen 2008-2009 küresel krizinde yaşanana benzer şekilde GSYH'da keskin bir küçülme yaşayabilir. Öte yandan, 2013 yılında yaşanabilecek bir küresel ekonomik yükseliş baz senaryoya göre kısa vadede yukarı yönlü bir risk doğurmaktadır; ancak aynı zamanda bu durumda yükselebilecek küresel faiz oranları yoluyla Türkiye için 2013 sonrasında makroekonomik yönetimi de karmaşıklaştırabilir" şeklinde konuştu.
Güçlü finansal ve mali tamponlar ve sağlam makroekonomik yönetim Türkiye ekonomisinin temel güçlü yönleri olduğunu vurgulayan Wes, "Bu durum, Türkiye'nin AB ve MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) bölgesi ile güçlü bağlar kurmasına olanak tanıyan stratejik coğrafi konumu ve büyüyen bir iç pazar Türkiye'yi cazip kılıyor. Ayrıca, Türkiye sahip olduğu genç nüfus ve özellikle gençler ve kadınlar için olmak üzere işgücüne katılım oranını daha da yükseltme potansiyeli sebebiyle orta vadede önemli bir büyüme potansiyeline sahiptir. Ancak bunu başarabilmesi için, becerilere daha fazla yatırım yapması, işgücü piyasasını daha esnek hale getirmesi ve iş ortamını iyileştirmesi gerekir ki yatırımcılar buraya gelip özellikle imalat ve modern hizmetler sektörlerinde olmak üzere daha fazla istihdam yaratabilsinler" şeklinde konuştu.
Kilit politika hedefi: Enflasyon
Merkez Bankası'nın 2012 yıl sonu enflasyon oranını hedef aralıkta tutarak başarılı olduğunu ve fiyat istikrarına verdiği önemi tekrarladığına işaret eden Wes, "Bizim 2013 yıl sonu enflasyon tahminimiz yüzde 6'nın biraz üzerinde, yani Merkez Bankası;nın hedef aralığı içinde. Genel anlamda, enflasyonun kontrol altında tutulması rekabet gücünün arttırılmasına katkıda bulunacaktır, dolayısıyla Merkez Bankası;nın kilit politika hedefleri arasındaki yerini korumalıdır" dedi.
Küresel ölçekten son günlerde artan kur savaşı tartışmaları içerisinde Türkiye'nin yerini nasıl değerlendirdiğine ilişkin soruya Wes, şu yanıtı verdi:
"İleri piyasalardaki gevşek likidite koşulları, yatırımcılar kazanç peşinde olduğu için Türkiye gibi yükselen piyasalar için zorluklar yaratıyor. Öte yandan, küresel ekonominin toparlanması Türkiye;nin de çıkarınadır. Türkiye kendisini dünyada yaşanan gelişmelerden soyutlayamaz. Dolayısıyla, mali ve finansal tamponların dikkatsiz bir şekilde yok edilmemesini sağlayan ve dış dengeleri kontrol altında tutan ihtiyatlı ve tedbirli bir politika duruşunun Türkiye için doğru bir duruş olacağını düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)