<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiFinansal sistemin pandemi kalkanı----

Finansal sistemin pandemi kalkanı

Finansal sistemin pandemi kalkanı
16 Haziran 2022 - 15:41 www.finansingundemi.com

Uzmanlar, Basel III anlaşmalarının pandemi sürecinden arta kalan negatif ekonomik yansımaları sınırlandırdığını tartışıyor.

FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Kovid-19 salgını dünyayı sarstığında bazı uzmanlar küresel finans sisteminin tam anlamıyla çökeceğinden endişe etmişti. Hisse senetleri kısa sürede rekor seviyelere düştü. Milyonlarca istihdam fırsatı neredeyse bir gecede yok oldu. Tüm bunlar olurken yatırımcılar da özellikle uzun vadeli yatırımlarını satarak panikle nakde geçtiler. Bu yaşananlar, son olarak 2008 mali krizinden önce görülen ekonomik çöküşün işaretlerini andırıyordu.

Pandeminin patlak vermesinden bu yana aradan iki yıl geçti ve küresel finans sistemi çökmedi. Aksine, borsalar Ocak ayında rekor seviyeleri gördü ve küresel ekonomi pandeminin etkilerinden hızla sıyrılma evresine girdi.

Şok iletici değil şok emici

The Regulatory Review’dan Andrew Kliewer’ın haberine göre, yakın tarihli bir makale, 2008 mali krizinden sonra yürürlüğe giren uluslararası finansal sisteme dair reformların, ekonomide yaşanan bu esneklikte ne kadar haklı ve büyük bir payı olduğunu kanıtlıyor. İngiltere Merkez Bankası’ndan Julia Giese ve Andy Haldane, yayınladıkları makalede, 2008 yılı sonrası gerçekleştirilen reformların, finansal kurumların son iki yılda ‘şok iletici’ yerine ‘şok emici’ bir rol yüklenerek hareket etmesine önemli oranda imkan yarattığını iddia ediyorlar.

Basel III anlaşmaları, anlaşmaya taraf olan ülkeleri, finansal krizleri daha iyi atlatabilmelerini sağlamak adına finansal kurumlar için bazı standartlar belirlemekle yükümlü kılıyor.

Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, Giese ve Haldane makalelelerinde, 2011 yılında dünyanın önde gelen ekonomileri başta olmak üzere 45 ülke tarafından imzalanan Basel III anlaşmalarının finansal kurumlar üzerindeki şok emici etkilerine olan inançlarını temellendiriyor. Basel III anlaşmaları, anlaşmaya taraf olan ülkeleri, finansal krizleri daha iyi atlatabilmelerini sağlamak adına finansal kurumlar için bazı standartlar belirlemekle yükümlü kılıyor.

Basel III ve mikro ihtiyati düzenlemeler

Giese ve Haldane’a göre, Basel III, uluslararası finansal sistemin gücünü iki ana yolla iyileştiriyor. Bunlardan ilki, Basel III’ün, devletlerin mikro ihtiyati düzenlemeleri uygulamalarını gerektirmesi. Burada kastedilen, bireysel Finans kuruluşlarının finansal istikrarının iyileştirilmesi. Bu düzenlemeler arasında Giese ve Haldane’in öne çıkardığı iki ana düzenleme ise daha yüksek kaldıraç oranları ve likidite gereksinimleri.

Yüksek kaldıraç oranı

Daha yüksek kaldıraç oranı, bankaların borç verdikleri miktara paralel olarak nakitlerinde daha yüksek para rezervi tutmaları anlamına geliyor. Daha yüksek likidite gereksinimi ise bir bankanın varlıklarının büyük bölümünü likit olarak tutması ya da kolayca nakde dönüştürülebilir olması anlamına geliyor. Bu gereklilikler, bir bankanın borçlularının kredilerini geri ödeyememeleri halinde (2008 krizinde olduğu gibi), bankaların borç vermek için ellerinde hala nakit olmasını sağlıyor. Bu da sistemin işlerliğinin devamı için oldukça hayati bir avantaj anlamına geliyor.

Konjonktür karşıtı sermaye tamponları ve sistemik risk tamponları

Sistemi sağlamlaştıran ikinci ana yol ise devletlerin bir bütün olarak uluslararası finansal sistemin istikrarını korumaları üzere tasarlanmış makro ihtiyati düzenlemelerden oluşuyor. 2008 krizinden önce bu tarz düzenlemeler sadece bireysel bankaların iflas riskine odaklanıyordu. Giese ve Haldane, bu yaklaşımın bir domino etkisi yarattığına ve ilişkide oldukları kurumlar battığında sağlıklı bankaların da yüksek derecede batma riskiyle karşı karşıya kaldıklarına işaret ediyor. Giese ve Haldane, Basel III’ün makro ihtiyati düzenlemelerinin, bankaların bu domino etkisinden korunmalarını sağlayacak seviyede paraya sahip olmalarına imkan verdiğini savunuyor. Giese ve Haldane’a göre bu iki düzenleme konjonktür karşıtı sermaye tamponları ve sistemik risk tamponları.

Konjonktür karşıtı sermaye tamponu, bankaların ekonomik büyüme zamanlarında borç vermek yerine daha fazla para tutması gerekliliğine işaret ediyor.

Konjonktür karşıtı sermaye tamponu, bankaların ekonomik büyüme zamanlarında borç vermek yerine daha fazla para tutması gerekliliğine işaret ediyor. Bir durgunluk anında ise yetkililer bu tamponu düşürerek bankaların elinde tuttukları parayı borç vermelerine izin verebiliyor.

Sistemik risk tamponu ise finansal sistemi ayakta tutan görece büyük bankaların ellerinde daha fazla para tutma gerekliliğine işaret ediyor. Giese ve Haldane’a göre büyük bankaların istikrarını sağlamak, küresel düzeyde ve art arda gelecek banka iflaslarının önüne geçmeyi amaçlıyor.

Basel III, pandemi süresince başarıyla çalıştı

Giese ve Haldane, pandemi süresince bu gereksinimlerin ilk kez test edildiğini ve amaca uygun şekilde çalıştığını iddia ediyor. Giese ve Haldane, bankaların nakit biriktirdiği 2008 mali krizinin tersine, pek çok ülkenin bu dönemde bankaların borç verebilmesi için büyük para rezervlerine ani erişimini sağlayan konjonktür karşıtı sermaye tamponlarını kestiğini söylüyor.

Düzenleme yetkisine sahip kurumların, küresel anlamda sürekli artan oranda varlığa sahip olan hedge fonlara ve varlık yönetimi şirketlerine de benzer şartlar getirmesi gerekiyor.

Giese ve Haldane, Basel III’ün ilk testi başarıyla geçmesine rağmen, getirilen düzenlemelerin olası tehlikelere karşı koruma sağlaması için birkaç iyileştirmeye daha ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Buna göre, düzenleme yetkisine sahip kurumların, küresel anlamda sürekli artan oranda varlığa sahip olan hedge fonlara ve varlık yönetimi şirketlerine de benzer şartlar getirmesi gerekiyor. Giese ve Haldane ayrıca, düzenleyicilerin FinTech şirketlerinin yükselişini daha yakından izlemesi gerektiğini öne sürüyor. Bu şirketler bankalara benzer hizmetler sunsa da çoğu zaman daha esnek ve gevşek düzenlemelere tabi oldukları için finansal sistemin istikrarı adına risk oluşturuyor.

Stres testleri

Tüm bunlara ek olarak, Giese ve Haldane, bankaların, değişik ölçekteki finansal krizlerden sağ çıkıp çıkamayacağının simüle edildiği ‘stres test’leriyle daha sık karşı karşıya kalmaları gerektiğini savunuyor. Mali krizlerin hemen ardından uygulanan stres testlerinin çok önemli bir araç işlevi gördüğünü ifade eden Giese ve Haldane, bunun pandemi süresince büyük ölçüde faydalı olduğunun altını çiziyor. Ancak Giese ve Haldane, stres testlerinin ölçeğinin, artan doğal afetler ve siber tehditleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini ekliyor.

Giese ve Haldane, 2008 mali krizi ve pandeminin geride kalmasıyla düzenleyicilerin bu düzenlemeleri gevşetme baskısıyla karşı karşıya kalacaklarını öngörseler de, özellikle pandemi döneminde finansal sistem üzerinde sağlanan esnekliğin, düzenlemelerin küresel ekonomiyi gelecekte de korumak için ne kadar gerekli olduğunu göstermesi bakımından unutulmaması gerektiğinin altını çiziyor.

Morgan Stanley: Küresel finansta paradigma değişimi

 

Basel III reformlarını açıklandı

 

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)