Usta Ekonomist Ali Ağaoğlu, “2014’ün tehditleri varsa, fırsatları da var” dedi. Piyasaları analiz masasına yatıran Ali Ağaoğlu, herkesin merak ettiği ‘fırsatları’ Fortune Türkiye’deki ‘Görüş’ köşesinde kaleme aldı. İşte dergideki o yazı…
Yıla kötü başladık! BIST 100 düşerken; TL, dolar ve ‘’sepet kur’’ karşısında adeta çakıldı. Çoğunluk piyasalardaki gerginliği 17 Aralık’ta yaşananlara bağlarken işin aslı pek öyle değil. Mayıs ayında FED ile başlayan hareket, iç politikada yaşananlarla ‘’hızlandı’’ sadece. Yaşananlar Aralık-Ocak’ta olmasaydı Mart-Nisan’da olacaktı zaten… (Daha önceleri bunu yazıp- söylediğimden, olaylar gerçekleştikten sonra ahkam kesiyor değilim.)
Mayıs ayında FED parasal genişlemeyi ‘’daraltacağım’’ dediğinde riskli pozisyonlarınızı azaltmış, nakde dönmüşseniz, 2014 yılı sizin için fırsatlar vaat ediyor. Şaka değil! FED’in 22 Mayıs tarihinde ‘’daraltabilirim’’ söylemini piyasalar, ilk aşamada fazlasıyla ciddiye alıp da ‘’çakıldı’’. Fon yöneticileri, doğrudan ya da dolaylı, FED’e ‘’Daraltma, daha henüz pozisyonlardan (ya da riskli pazarlardan) çıkamadık, bize zaman ver!’’ mesajını iletti. FED de bu mesajı aldı ve ‘’daraltma’’ kararını Aralık 2013’e kadar erteledi. Bu arada pozisyonlarını kapatmayanlar kapattı, pozisyonu/riski olmayanlar da bu mesajı hızlı değerlendirip kısa vadeli karlar için (piyasa jargonuyla ‘’çıtır’’ yapmak için) yeniden ‘’sahalara döndüler.’’ FED’in ilk söylemini ciddiye alanlar belki ‘’fırsat kaçırdı’’ ama bugün baktığımızda; en azından gelişen ülke piyasalarında iseler çok da üzülüyor olamazlar.
FED’in ‘’daraltması’’ ile başlayan 2014 yılının ‘’tehditleri’’, iç politikada yaşanan ve ‘’kavga’’ boyutuna gelen olaylarla daha da ciddi bir hal aldı ve ekonomiyi, finansal piyasaları korkutan boyuta ulaştı. Türkiye’nin ‘’kırılgan beşli’’ (Brezilya, Endonezya, Türkiye, Güney Afrika ve Hindistan) olarak adlandırılan grupta olması TL’ye bir baskı getiriyordu zaten. Buna iç politikada tırmanan kargaşa da eklenince değer kaybı hızlandı.
Asıl tehdit TL’nin değer kaybı gibi görünmekle birlikte, 2,2880 veya 2,3550 seviyelerine kadar yükselebilecek bir dolar/ TL kuru değil. Piyasa şartları içinde bu yükseliş yaşanırsa, Merkez Bankası’nın olası
faiz artışı ve önlemleriyle birlikte kontrol altına alınabilecek bir süreç bu. Ancak bu süreç bir ‘’görünüm’’ veya ‘’not indirimi’’ ile birlikte gelirse yaraların sarılması zaman alabilir. Asıl tehdit not veya görünüm indirimi değil, Türkiye’nin ‘’kara parayı aklayan’’ ya da ‘’teröre destek veren ülkeler’’ listesine girmesi. Daha da açarsak; tehdit, OECD bünyesinde ‘’kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadele’’ amacıyla kurulan ve üyesi olduğumuz FATF (Financial Action Transaction Force Mali Eylem Görev Gücü) adlı uluslar arası birlik tarafından ‘’koyu gri listede’’ olan Türkiye’nin ‘’kara listeye’’ alınması. Böylesi bir listeye dahil olmamız durumunda ülkeye giren fonlar çok ciddi bir şekilde azalacağı gibi, girmiş olanlar da çıkabilecek, yerel firmaların uluslar arası
finans kaynaklarına ulaşımı çok zorlaşacaktır.9-14 Şubat tarihlerinde Paris’te yapılacak toplantının sonucu merakla beklenecek.
Zorlaşan finansmana ulaşım; firmaları zorladığı kadar, bankacılık sistemini de zorlayacak. Gerek büyümenin finansmanını zorlaşması, gerekse de sorun yaşayan firmalardan tahsili gecikmiş alacak artışı nedeniyle bu sorun ile karşı karşıya kalabilirler.
BUNCA ‘’TEHDİT’’ VARKEN, FIRSAT NEREDE DERSENİZ…
Gerek içeride gerekse dışarıda bazı fırsatlar çıkacak gibi görünüyor. Doğrusunu isterseniz, finansal piyasalar açısından bakıldığında fırsatlar hiç bitmez. Hele ki vadeli piyasalar ve opsiyonlar gibi yeni finansal ürünleri de kullanabiliyorsanız piyasaların düşüyor ya da yükseliyor olması çok da fark etmiyor.
Yurtiçi piyasa için önce yerel seçim sonuçlarını , daha sonra da bu sonuçların cumhurbaşkanlığını seçimlerine muhtemel yansımasını değerlendirmekte fayda var. Zira cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birlikte ‘’erken genel seçimin’’ tartışılacağı bir dönemi yaşayabiliriz. Böylesi bir gelişme piyasalardaki tansiyonu ister istemez artıracaktır. Bu noktada tecrübeli bir işadamının bir sorusunu hatırlamakta fayda görüyorum: ‘’İktidar partisinin yerel seçimlerde yüzde 50 ve daha üstünde oy alması bugünkü ortamda bir istikrar unsuru mudur, yoksa tehdit mi?..
GELELİM FIRSATLARA…
Bugüne kadar iç piyasada herhangi bir risk almamış veya risklerini daha önceden yönetebilmiş olanlar için bu yıl içinde BIST’te yeni alım fırsatları mutlaka yaşanacaktır. Dolar bazında 2,55 ilk ‘’deneme seviyesi’’, 2,15 de ikinci ve bence önemli bir ‘’destek’’ seviyesi olacağa benziyor. Geçtiğimiz yıl 5,08 dolar seviyesini test ettiğimizi düşünürsek bu seviyeler, Türkiye’nin yeniden ayakları üzerinde durabileceği dönemlerin de geleceğini düşünerek, iyi birer başlangıç seviyesi olabilir.
Bu yıl yurtdışında tarımsal emtia piyasalarında, özellikle mısır ve kahvede yeni fırsatlar yakalanabilecek. Emtia piyasaları bu yıl oldukça oynak olacak. Bir yandan FED, diğer yandan ÇİN’in eskiye oranla ‘’büyü(yeme)me’’ problemleri yaşayacak olması bu yılki belirsizliği artıracaktır. ABD’de ‘’kayaç gazı ve petrolü’’ üretiminin artıyor olması petrol fiyatlarında aşağı yönde bir baskı yaratacak olsa da bunu satıp/ almak hayli zor olabilir.
Görece daha güvenli ‘’alternatifler’’ mısır ve kahve gibi görünüyor. Geçtiğimiz yıl çok düşen ve yılı neredeyse en düşük seviyelerinden kapatan bu iki emtia yılın ‘’yıldızları’’ olmaya aday. Başka yıldız adayları da yok değil, ancak bunlara ulaşım imkanı kısıtlı ve ‘’kurda kuşa yem olma’’ ihtimaliniz de hayli yüksek.
ÖNCE MISIRA BİR GÖZ ATALIM…
Geçtiğimiz yıl temmuz ayının ilk yarısında yayımlanan WASDE (World Agricultural Supply and Demand Estimates – Dünya Tarımsal Arz ve Talep Tahminleri) raporu o günlerdeki ‘’kıtlık’’ beklentilerinin aksine bir ‘’bolluk’’ vaat ediyordu ve tarımsal emtia fiyatları çok hızlı geriledi. Mısırın ‘’bushel’’ fiyatı büyük bir ‘’boşlukla’’ birlikte 703,25 sentten 563,50 sente düştü. O gün bugün dür de 500 dolarları göremiyor. 10 Ocak 2014’te açıklanan son WASDE raporunda bu yıl mısır ortalama fiyatının 410 sentten 470 sente yükseltildiğini görüyoruz. Yılın henüz daha başındayız. Kuzey yarı kürede bir ‘’kuraklık’’ hakim. ABD bu konuda bir istisna olsa da genel resim bu yıl tarım ürünlerindeki üretiminin düşeceği yönünde. Bizdeki kuraklık bunun küçük bir göstergesi. Diğer yandan mısırın vadeli kontratlarına bakıldığında uzun vadeli bir ‘’destek’’ noktasına yaklaşıldığı, 420 sent civarında fiyatlarda bir dip çabasının güçlendiği görülüyor. Opsiyonlara bakıldığında mısır vadeli kontratlarında 400 sentin altına düşüş çok fazla fiyatlanmıyor. 415-420 sent seviyelerinden alınacak mısır vadeli kontratlarının (Temmuz veya Aralık 2014 vadeli) önemli kazançlar sağlayabileceğini tahmin ediyorum.
Teknik analiz açısından bakıldığında yukarıda belirtmiş olduğum boşluk günün birinde kapanacak. O kadar bekleyebilir misiniz bilemem. Ancak bu yıl içinde 470 sentin de üzerine çıkabileceğini, hatta 572 sent seviyelerinin test edilebileceğini düşünüyorum. Bu seviye aşılacak olur ise 625 sent var ki, artış bu aşamada ‘’boşluk’’ kapanmaya başlamış demektir.
GELELİM BİR FİNCANI 40 YIL HATIRI OLAN KAHVEYE…
Kahvenin ‘’çuvalı’’ (bag=69 kg) 2011 yılında gördüğü 308,80 dolar seviyesinden bu yana düşüyor. Geçtiğimiz yıl 100,95 dolar seviyesine kadar geriledi. Üstelik dünyanın en büyük kahve üreticisi olan Brezilya’nın ‘’destekleme alımlarına’’ rağmen… Her ne kadar bu düşüş, sayıları gittikçe artan kahve zincirlerinin ‘’ fincan fiyatlarına’’ yansımıyor olsa da finansal piyasalardaki bu düşüş oldukça dikkat çekiciydi. Brezilya, ekim ayında çuvalı 149 dolardan (o günkü kurlarla) 3 milyon ‘’çuval’’ kahve alacağını açıklamıştı. Hatta bu alımlarını ‘’mart vadeli’’ yaparak etkisini olabildiğince yüksek tutabileceğini umuyordu. Ancak piyasa pek aynı fikirde değildi. Kahve fiyatı bu ‘’destekleme alımına’’ rağmen düşmeye devam etti. 100 dolar seviyesinde ‘’dip yapan’’ kahve fiyatları 2013 yılı kasım ayından bu yana toparlanmaya çalışıyor. Bugünlerde 119 dolar seviyelerine geldi. Bu seviye 200 günlük ‘’basit hareketli ortalamaya’’ denk geliyor. Henüz aşılamadı! Ancak önümüzdeki günlerde kahve fiyatlarında bir yükseliş potansiyeli var gibi.
Teknik olarak 150 dolar/çuval (düz) seviyesi ilk önemli düzeltme seviyesi. Bu seviyenin Brezilya’nın ‘’destekleme’’ seviyesine denk geliyor olması da önemli. Halen, mısır kadar olmasa da, bugünkü cari seviyelerde yapılacak alımın uygun olduğunu düşünüyorum. En azından 150 dolara kadar bir yükseliş ihtimali yüksek. O seviyeden itibaren Brezilya’nın ‘’maliyeti kurtaran’’ satışları ile karşı karşıya kalınabilir. Bu seviyelerden yapılacak bir alımın, 150 seviyelerine gelince karını realize edip sonra tekrar bakmakta fayda var. Dolar bazında yüzde 25’lik bir kar potansiyeli günümüzdeki oynak piyasalar için fena getiri olmasa gerek.