Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Türkiye ekonomisinin 2008 yılından beri yaşanan ekonomik türbülansı aşmasında Türk bankalarının iyi bir sınav verdiğini belirterek “Bu dengeleri fazla zorlamamalıyız, bozmamalıyız diye düşünüyorum” dedi. Bali, Dünya Gazetesi işbirliği ile Samsun’da yapılan İş’le Buluşmalar toplantısında yaptığı konuşmada, her iş gibi,
finans sisteminin de bir matematiği olduğunu kaydederek, “Yüzde 15’in altında öz kaynak karlılığı, yüzde 2’nin altında aktif karlılığı, yüzde 4’ün altında net
faiz marjı, yüzde 43-45’in üzerinde bir gider-gelir rasyosu
finans sisteminin matematiğini çalıştırmıyor. Yani öz kaynakların güçlenmesi sürecini devam ettiremiyor. Öz kaynaklar güçlenmedikçe de kredi verme kapasiteniz artmıyor” diye konuştu.
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, ülkenin ve kurumların geldiği yerlerin kolay kazanılmış yerler olmadığına işaret ederek, bugün gelinen noktada ABD, Avrupa ve Japon ekonomilerinden gelen sinyallerin değiştiğini hatırlattı. Bali, gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki büyüme makasının daralmaya başladığını da aktararak “Bu dönemi iyi yönetmek zorundayız” dedi. Bali, kriz döneminde ihracat pazarlarını çeşitlendiren Türkiye için sorunlu ekonomilerde toparlanmanın yeni bir ivme getireceğine de dikkat çekti.Gelişmiş ülkelerdeki toparlanmanın Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında önemli avantaj yaratabileceğini de kaydeden Bali, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama ülkenin ve kurumların geldiği yerler kolay yerler değildir. Hep ifade etmek isterim bu kolay gelinmemiş yerleri kolay kaybetmemeliyiz. Bunun için büyük sorumluluk anlayışı ile devam etmemeliyiz. Bugün bu sürecin bu şekilde gelişmesinde
Finans sektörünün sağlam duruşunun da çok önemli rolü oldu. Güçlü öz kaynaklara dayanarak sağlıklı büyüme stratejileri izleyerek bütün finans sektörü bütün bankalar, iyi bir sınav verdiler. Bu dengeleri fazla zorlamamalıyız, bozmamalıyız diye düşünüyorum. Çünkü finans sektörünün istikrarı, finans sektörünün güçlü öz kaynak yapısının sürdürülmesi sadece kendisi için lazım değildir. Aynı zamanda reel sektör içinde lazımdır.”
Finans sektörünün istikrarını koruyalım
Adnan Bali, şöyle devam etti: “Her iş gibi, sizlerin işleri gibi finans sisteminin de bir matematiği var. Yüzde 15’in altında öz kaynak karlılığı, yüzde 2’nin altında aktif karlılığı, yüzde 4’ün altında net
faiz marjı, yüzde 43-45’in üzerinde bir gider-gelir rasyosu finans sisteminin matematiğini çalıştırmıyor. Ne demek çalıştırmıyor. Yani öz kaynakların güçlenmesi sürecini devam ettiremiyor. Öz kaynaklar güçlenmedikçe de kredi verme kapasiteniz artmıyor. Bu da; bu ülkenin alt yapıdan enerjiye işletme sermayesi ihtiyacından hane halkının ihtiyaçlarına kadar finansmanı yeterli düzeyde karşılanabilecek düzeyde olmuyor demektir. Bugün en büyük kreditörlerin, en büyük bankaların sermaye yeterlilik rasyoları, yüzde 14’lü seviyelere gelmişse biz uluslararası normlardan uzaklaşmış kıstaslar koymamalıyız. Bunu koyduğumuz zaman gidip sermaye benzeri krediyi yurtdışından temin etmeye çalışıyorsunuz. Bunu temin ettiğinizde de sermaye benzeri olma vasfı nedeniyle ki o uluslararası normların üzerinden belirlenmiş yerde durmak için yapılıyor. İlave bir puan veya daha fazla marjları dünyaya kaybediyorsunuz. Bunların tamamını bir arada düşünüp politika demetinizi finansal istikrarı bir yandan korurken finans sisteminin istikrarını da aynı şekilde koruyalım.”
Kârlar hakiki bir kalitenin göstergesidir
Kamuoyunda bankaların karlılığı konusunda pek çok tartışma döndüğünü de belirten Adnan Bali, “Güçlü öz kaynaklar gelişmiş insan gücü, gelişmiş teknik altyapı ve iyi yönetim kalitesi ile bankacılık sektörünün karları kendisine kur’a ile isabet etmiş değildir. Hakiki bir kalitenin göstergesidir. Bundan hepimiz memnun olmalıyız. Çünkü bu karlar, bu tür performanslar topluma yarattığınız değeri ya da bir başka ifade ile toplama yüklemediğimiz toplumun yüklerini artırmadığımız performansları ifade ediyor” diye konuştu.