Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
Enflasyonla mücadele kapsamında faiz artırımlarına devam eden FED, 0,75 puanlık faiz artışıyla 1994 yılından bu yana gerçekleştirdiği en yüksek Faiz artırım oranı kararını vermiş oldu. Bu yıl üçüncü kez faiz artırımına giden FED, son 40 yılın en yüksek enflasyonunu frenlemeyi amaçlıyor.
Söylentiler 0,75 puanlık bir artışı zaten öngörüyordu. Bunda 10 Haziran’da açıklanan tüketici fiyatları raporunun da etkisi oldu ve FED daha sert bir önlem almayı tercih etti. Bununla birlikte, yüksek faiz artışının ekonomiyi bir resesyona doğru sürükleme tehlikesi bulunuyor.
Peki tüm bu olanlar ne anlama geliyor? FED’in her seferinde daha sert şekilde faiz artırımına gitmesi özellikle tüketiciler, işletmeler ve sıradan vatandaş için ne gibi anlamlar ifade ediyor? The Conversation’ın Finans Uzmanı Brian Blank’ten aldığı cevaplarla oluşturduğu haber, beş soruda faiz artışlarının nasıl etkiler doğuracağına değiniyor.
FED ne yapıyor? Faiz artırımının nedeni ne?
Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre ABD ekonomisi, ABD’li tüketiciler ve işletmeler için faiz artırımı kararının oldukça yüksek riskler barındırması, FED’in politika yapıcı kolu olan Federal Açık Piyasa Komitesi’ni gösterge faiz oranını ne kadar yükselteceğini düşünmeye itiyordu. Bundan sadece bir hafta önce FED’in faiz oranlarını 0,5 puan artırması bekleniyordu. 10 Haziran’da yayınlanan Mayıs ayı tüketici fiyat endeksi verilerinin enflasyonun beklenmedik şekilde inatçı olduğunu göstermesiyle, piyasalar ve Wall Street 0,75 puanlık daha yüksek bir faiz artışını beklemeye başladı. Hatta bazı Wall Street analistleri yüzde 1 puanlık bir artışın dahi mümkün olduğunu savundu.
Yüksek enflasyon nedeniyle daha yüksek bir faiz artışı beklentisi, 10 Haziran raporundan bu yana piyasaların yüzde 6’nın üzerinde düşmesine neden oldu. Bu düşüş sonrası S&P 500, ayı bölgesine giriş yaptı. Yatırımcılar, FED’in enflasyonla mücadele ederken ekonomiyi gerektiğinden fazla yavaşlatmasından endişe ediyor. Bu durum kontrol edilmediği takdirde tüketiciler ve işletmeler için ciddi sorunların doğması anlamına geliyor. Yakın tarihli verilere göre ise enflasyon şu anda ABD’lilerin karşı karşıya olduklarına inandıkları en büyük sorun olma özelliği taşıyor.
Yatırımcılar, FED’in enflasyonla mücadele ederken ekonomiyi gerektiğinden fazla yavaşlatmasından endişe ediyor.
FED ne elde etmeye çalışıyor?
FED’in fiyatları sabit tutarken istihdamı en üst düzeye çıkarmak gibi iki yönlü bir yetkisi bulunuyor. Genel kabule göre politika yapıcılar genellikle ya birine ya diğerine öncelik vermelidir. Ekonomi zayıfladığında enflasyon bastırılır ve FED yatırımları teşvik etmek ve istihdamı artırmak için faiz oranlarını düşük tutmaya odaklanır. Ekonomi güçlü seyrettiğinde ise işsizlik de buna paralel olarak düşüktür ve bu da FED’in enflasyonu kontrol etmeye odaklanmasını sağlar.
Bu politikaları doğru şekilde uygulayabilmek için FED, kısa vadeli faiz oranlarını belirler ve bu da uzun vadeli faiz oranlarının etkilenmesine katkı sağlar. Örneğin FED hedeflenen kısa vadeli faiz oranlarını yükselttiğinde bu durum bankalar için borçlanma maliyetlerini artırır. Bunun sonucu olarak da bu yüksek maliyetler tüketicilere ve işletmelere konut ve otomobil kredilerinde daha yüksek faiz oranları şeklinde yansır.
FED hedeflenen kısa vadeli faiz oranlarını yükselttiğinde bankalar için borçlanma maliyetleri de artar.
Mevcut durumda genel ekonomi yeterli seviyede güçlü bir konuma bulunuyor. İşsizlik oranları oldukça düşük. Bu olumlu kriterler FED’in önceliğini enflasyonu düşürmeye vermesi noktasında elini güçlendiriyor. Sorun şu ki, FED’in bu denli yüksek enflasyon oranlarını olması gereken seviyeye çekmek için faizleri rekor seviyelere yükseltmesi gerekebilir. Bu da ekonomiyi önemli ölçüde zayıflatabilir. Bu nedenle amaç, FED’in kendi açıklamasında da yer aldığı gibi, ‘yumuşak bir iniş’ gerçekleştirmek.
‘Yumuşak iniş’ nedir, bunu gerçekleştirmek gerçekten mümkün mü?
Yumuşak iniş, FED’in genel ekonomide bir durgunluğa neden olmadan enflasyonu ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi yavaşlatması anlamına geliyor. İstihdama zarar vermeden fiyat istikrarını sağlamak için FED, önümüzdeki aylarda da faiz oranlarını hızlı şekilde artırmayı planlıyor. 0,75 puanlık son faiz artırımı da dahil olmak üzere FED bu yıl oranları 1,5 puan artırmış oldu ve gösterge faiz oranını da 1,5 ila 1,75 aralığı olarak belirledi.
Yüksek maliyetler tüketicilere ve işletmelere konut ve otomobil kredilerinde daha yüksek faiz oranları şeklinde yansır.
Tarihsel olarak bakıldığında FED’in faiz oranlarını hızlı bir şekilde yükseltmek zorunda kaldığı dönemler ekonomik gerilemeden kaçınmanın zor olduğu dönemler olmuştur. Peki bu kez FED yumuşak iniş planını gerçekleştirebilir mi? FED Başkanı Jerome Powell, 1980’lerde yaşanan son enflasyon savaşından bu yana FED’in politika araçlarının çok daha etkili hale geldiğinde ısrar ederek bu inişin devamını mümkün kılıyor. Ekonomistler ise yumuşak iniş konusunda belirsizliğini koruyor. Birçok ekonomistin, gelecek yıl başlayacak bir resesyon beklediği ise sır değil.
Tüm bunlara rağmen ekonomi hala güçlü seviyede ve gelecek yıl başlayacak bir resesyon tahmini hala yazı turadan öteye gitmeyen bir kesinlik içeriyor.
FED bundan sonra ne yapabilir?
FED, her toplantısında, piyasalarda bir sürprize yer vermemek için gelecekten ne yapmayı planladığını kamuoyuyla paylaşıyor. Buna göre FED faiz oranlarını yıl sonuna kadar yüzde 2’ye, 2023’ün sonuna kadar ise yüzde 3’e çıkaracağını belirtmişti. Son gelen enflasyon oranları ise FED’i yeni ayarlamalar yapmaya zorluyor. Bugün gelinen noktada FED’in Aralık ayına kadar faiz oranlarını yüzde 3,5 seviyesine çekmesinin yakın bir ihtimal olduğu belirtiliyor. Bu durum, yıl içinde faiz oranlarında sert ve yüksek artışlar beklemeyi normal kılıyor. Buna göre 2023 yılı sonuna kadar bu oranın yüzde 4’ü bulabileceği, en hakim görüş olarak öne çıkıyor. ABD hazine getirileri ve ipotek oranları gibi uzun vadeli faiz oranları da bu değişikliği kanıtlıyor. Bazı yatırımcılar ise FED’in daha hızlı hareket etmesi gerektiği görüşünde. Bu yaklaşıma göre ise faiz oranlarının 2022 yılı sonuna kadar yüzde 4’e yaklaşması bekleniyor.
FED Başkanı Powell, 1980’lerde yaşanan son enflasyon savaşından bu yana FED’in politika araçlarının çok daha etkili hale geldiğinde ısrar ederek yumuşak inişi şimdilik mümkün kılıyor.
Faiz artışı tüketiciler ve ekonomi için ne anlam ifade ediyor?
Faiz oranları borçlanma maliyetini temsil ediyor. Bu nedenle FED faiz oranlarına artışa gittiğinde, para ödünç almak yani borçlanmak daha pahalı hale geliyor.
Bundan etkilenen ilk olarak bankalar oluyor. Bankalar borç almak için daha fazla ödeme yapmak zorunda kalıyor. Bunu telafi etmek için ise bankalar bireysel yatırımcılardan yani tüketiciler ve işletmelerden daha fazla faiz alıyor. Bu durum da ipotek oranlarını yükseltiyor. Konut piyasalarında ve konut fiyatlarında bir yavaşlama yaşansa dahi ipotek oranlarının bu denli hızlı artması da bundan kaynaklanıyor.
Faiz oranları yükseldikçe daha az insan ev sahibi olabiliyor, daha az işletme yeni bir fabrikaya yatırım yapmaya ya da daha fazla işçi çalıştırmaya cesaret edebiliyor.
Faiz oranları yükseldikçe daha az insan ev sahibi olabiliyor, daha az işletme yeni bir fabrikaya yatırım yapmaya ya da daha fazla işçi çalıştırmaya cesaret edebiliyor. Sonuç olarak daha yüksek faiz oranları genel olarak ekonominin büyüme oranını yavaşlatırken aynı zamanda enflasyonu azaltma anlamına geliyor.
Bu sorun sadece ABD’lileri etkileyen bir sorun olma özelliği taşımıyor. ABD’deki yüksek faiz oranları borçlanma maliyetlerini artırdığından ya da doların değerlenmesini ve bu nedenle ABD mallarını satın almayı daha pahalı hale getirdiğinden küresel ekonomi üzerinde de benzer etkiler doğuruyor. Faiz artışlarının nihai olarak ne anlama geleceğinin ise enflasyonda yaşanacak olası bir yavaşlamanın FED’in öngördüğü hızda olup olmayacağına bağlı olduğu görülüyor.
Fed Başkanı Powell: Faiz artışları sürecek
Fed politika faizini 75 baz puan yükseltti
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.