Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) dünkü Açık Piyasa Komitesi toplantısının ardından yapılan açıklamada, nisan ayında da
faiz artırımına gidilmeyeceği bildirildi. Uğur Gürses, Hürriyet'teki yazısında FED kararlarını ve Merkez Bankası'nın dolar kuruyla mücadelesini değerlendirdi. İşte Gürses'in o yazısı:
Dün toplanan Amerikan Merkez Bankası (FED) karar organı Açık Piyasa Komitesi, daha önce faizlerin artırılması sürecindeki duruşunu tanımlayan 'sabırlı' kelimesini açıklama metninden çıkardı.
FED Başkanı Janet Yellen da, "metinden 'sabırlı' ifadesini çıkarmış olmamız, bundan sonra sabırsız olacağımız anlamına gelmemeli" diyor. FED verileri izleyecek belli ki.
Ancak FED ikinci olarak; karar metninde nisan ayında faizleri artırmayacağını da özel olarak belirtti. İşsizlikte biraz daha iyileşme sağlanması ve enflasyonun da orta vadede yüzde 2'ye yaklaşacağından daha emin olunduğunda faizleri artırmanın yerinde olacağı açıklandı.
Yellen, zamanlama konusunda asla ipucu vermek istemiyor.
Üçüncüsü; FED, üçer aylık dönemlerde açıkladığı büyüme, işsizlik ve enflasyon tahminlerini de aşağı çekti.
2015 tahminlerinde, işsizlik yüzde 5.2.5-3 aralığından, yüzde 5-5.2'ye çekilirken, en sert düşüş kişisel harcamalar üzerinden ölçülen yılsonu enflasyonunda oldu; en yüksek yüzde 1.6'dan yüzde 0.8'e çekildi.
Burada, petrol fiyatlarındaki düşüşün etkili olduğu da vurgulandı.
Ancak, FED'in
faiz kararına esas aldığı orta vadeli tahminler pek değişmedi. 2016 ve 2017 enflasyon tahminleri, FED'in yüzde 2'lik hedefine yakın.
Dördüncüsü; ilk
Faiz artırımının 2015'de olacağını öngören 17 FED üyesinin, faizi hangi seviyede gördüklerini gösteren 'nokta tahminlerin' ortalaması yüzde 1.125'den, yüzde 0.625'e geriledi. Bu, faizin ilk çıkacağı seviyenin görece daha düşük olabileceğini söylüyor.
Çıkan sonuç şu; nisanda artış yapmayacağını bugünden tescilleyen FED'in, mayısta da toplantısı olmadığı hesaba katılırsa büyük olasılıkla haziranda faizleri artıracak. Ancak, bu artış o kadar da kuvvetli olmayacak.
'TOPTAN' DÖVİZ SATIŞI 3 AYDA 4 MİLYAR DOLAR
'FAİZİ olabildiğince düşük tut da ne yaparsan yap' baskısı öyle bir yere getirdi ki, Merkez Bankası piyasa derinleşmesi yönündeki kazanımlarını da basamak basamak geri veriyor.
Bunlardan biri de, sözüm ona piyasadaki döviz kuru baskısını azaltmak için, 17 Aralık tarihinden başlayarak BOTAŞ gibi kamu enerji şirketlerinin döviz ihtiyaçlarını Merkez Bankası'nın karşılama kararı idi.
Dün, Merkez Bankası yetkililerinin
banka ekonomistleri ile yaptığı toplantıda verdikleri sayılardan yaptığım hesaplamaya göre; Merkez Bankası'nın 17 Aralık-11 Mart arası dönemde kamu enerji şirketlerine sattığı döviz miktarı yaklaşık 4 milyar dolar olmuş.
1990'lı yılların başlarında, piyasa derinliği olmadığı için büyük ithalatları olan kamu enerji şirketlerine Merkez Bankası aracılık etmeye başlamıştı. Merkez Bankası bu şirketlere döviz satmıyordu; şirket ve bankaları düşük kurda buluşturan bir aracılık işlevi görüyordu.
Daha sonra bunu, piyasanın derinleşmesi için yapmayı bırakmıştı.
Merkez Bankası'nın kamu enerji şirketlerine doğrudan döviz satma kararı, mali piyasalar ve parasının en azından bölgesel bir rezerv para olma, 'TL Zone' yaratma iddiası olan bir ülke için Orta Çağ'a dönüş gibi bir durum.
90'lı yılların başlarında ihracat 13 milyar dolar, ithalat da 22 milyar dolar; dış ticaret hacmi 35 milyar dolar olan ülkenin Merkez Bankası, her bir işlemi 20-30 milyon dolarlık ithalat olan döviz talebini sadece fiyat pazarlığında aracılık yaparak bankalara yönlendirirken, bugün 400 milyar dolarlık dış ticaret hacmine karşılık 'aman piyasaya kur baskısı olmasın' düşüncesiyle kendi satıyor.
İkinci bir durum da, Merkez'in döviz satım ihalelerinde elini daha kısıtlı bir hale getiren yönteme geçmesi; Banka, günlük olarak satacağını ilan ettiği döviz miktarını sonra yüzde 50 artırabiliyor.
Banka dünkü sunumda bunu, 'daha esnek döviz ihaleleri' diye açıklıyor. Oysa 17 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturması sonrasında, satacağını ilan ettiği miktarı 10 katına çıkarabildiği bir yönteme geçmişti, bunu terk etmiş oldu. Merkez Bankası, faiz silahını kullanamayacağı bir duruşu üstlendikçe, diğer taraftan da döviz konusunda da içe kapanan, ürkek ve 'mezarlıkta ıslık çalan' bir manevra içine giriyor.
Sonuç?
Belki de son 5 yılın en yüksek kur dalgalanması ile karşı karşıyayız.
Neden?
Faiz konusunda kolların bağlı olması.
İkincisi de Merkez Bankası'nın kurumsal belleğinin yok olması.