Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Fransa'daki seçimde sol-liberal Macron, Almanya’da ise sosyal demokrat Schulz kazanırsa; hatta bunun olasılığı bugünden güçlü biçimde görülmeye başlanırsa ekonomiye ne olur?
Şuradan başlayarak yanıtlayalım. Avrupa’da enflasyon yeniden yükseliyor; tam 4 yıl sonra Euro Bölgesi’nde enflasyon yüzde 2’ye döndü. Bunda hem gıda fiyatlarındaki yıllık yüzde 5’e ulaşan artışın, hem de enerji fiyatlarındaki yüzde 9’a vuran artışların etkisi büyük.
Peki bu ne getirecek? Şunu; enflasyon yükselişi enerji ve gıda dışında da kendini göstermeye başlarsa Avrupa Merkez Bankası (ECB) bir süredir yaptığı parasal genişlemeye son verip sıkılaştırmaya başlayabilir. Bunun olasılığının güçlenmesi bile mali piyasalara ve dahi bizim gibi gelişen ülkelere yansır.
Yüzde 2’lik bir enflasyon hedefi gözeten Avrupa Merkez Bankası (ECB), parasal gevşemenin en azından fiyatını değiştirebilir.
Malum, Avrupa Merkez Bankası’nın bir yandan ‘sıfır faizle piyasaya para verir, diğer yandan da kendisinde tutulan likidite fazlasından da yüzde 0.40 faiz alır’ durumda bir politika faizi uygulaması var. Öte taraftan da, Mart 2015’den bu yana 60-80 milyar Euro’luk tahvil alımı yapıyor. Aralıkta, nisan-aralık arasındaki alım miktarlarını aylık 60 milyara düşüreceğini açıklamıştı. Özeti; hem faizi sıfırda tutuyor, hem de piyasaya bolca Euro sürüyor. Eğer enflasyon yüzde 2’de kalırsa bu tablo tersine dönmeye başlar. Buna kanaat getirmek için eylül ayına kadar da zaman var.
Avrupa için asıl ‘hikaye’, Fransa’daki başkanlık seçimi ile Almanya’daki parlamento seçimi sonrasında, tüketici güveninin ve talebin toparlanma olasılığıdır. Bu da fiyatları yüzde 2’lik enflasyon patikasına yerleştirebilir.
Avrupa’daki korku, AB karşıtı, popülist ve aşırı milliyetçi-yabancı düşmanı partilerin güç kazanması üzerine idi. Bu da hane halkının, yatırımcıların geleceğe bakışını, bekleyişlerini bozuyor.
Popülizm dalgası son 3 ayda önce Avusturya’da, sonra da Hollanda’da kayda değer bir ‘başarı’ hikayesi yazamadı. Seçmen izin vermedi. Hollanda’da sosyal demokratlar kaybederken sol-yeşil parti güç kazandı. Irkçı parti güç için avantaj sağlayamadı.
Fransa’da Sosyalist Parti’nin ekonomi bakanı iken ağustosta kendi sol-liberal hareketini kuran Emmanuel Macron, hem sosyalist aday Hamon’un, hem de muhafazakar aday Fillon’un önüne geçti. Kamuoyu yoklamaları, Cumhuriyetçi aday Fillon ile Macron’un ilk turu geçme konusunda yarıştıklarını, ama ikinci turda Macron’un daha güçlü olduğunu gösteriyordu. Kime karşı? Tabii ki ilk sırada görünen popülist-ırkçı Ulusal Cephe Partisi’nin lideri Marine Le Pen’e karşı. Kamuoyu yoklamalarına göre; ilk turda Le Pen ve Macron yüzde 25-26’lık bir oyla ikinci tura girmeye en yakın iki aday. İkinci turda ise Macron yüzde 60’lık bir oya ulaşıyor.
39 yaşındaki Macron’un özgeçmişinde yatırım bankacılığı ve maliye var. Dolayısıyla, Fransız ekonomisine daha dinamik bir çerçevede damgasını vurması; reformcu ve pragmatik bir politika olası. Bu aynı zamanda AB’nin masadaki ekonomik sorunlarına neşter vurmada daha etkili bir kapı açabilir. Fransa’da seçimin ilk turu 23 Nisan, ikincisi ise 7 Mayıs’ta yapılacak.
Almanya’da seçimler ise 24 Eylül’de. Almanya’da Martin Schulz rüzgârı esiyor. Son 5 yıldır Avrupa Parlamentosu başkanlığını yürüten Martin Schulz, geçen hafta Sosyal Demokrat Parti’nin başkanı seçildi; yüzde 100 oyla. Kamuoyu yoklamalarında, sosyal demokratların oylarının 2013 seçimlerine göre 6-7 puanlık bir artışla yüzde 32’ye çıktığı gözleniyor. Merkel’i şansölye yapan oy oranı 2013’te yüzde 41.5 iken, şimdi anketlerde yüzde 31’e gerilediği görülüyor. Bunda en büyük etken popülist-ırkçı parti AfD’ye 6-7 puanlık oy kayması.
Fransa’da ve Almanya’daki seçimlerden Macron ve Shculz’un seçilerek çıkması, her iki ülkede de orta vadede popülist, göçmen ve AB karşıtı potansiyel politikalardan görece uzak durma, bunların güç kazanmaması demek olacak. Aynı zamanda, Avrupa’daki göçmen karşıtlığının popülist kaygılara kapılmadan yumuşatılmasına da kapı açabilir.
Politik fayların yerine oturmasıyla, Avrupa 2018 eşiğine görece daha güçlü bir ekonomik görünümle girebilir. Bu da Euro’yu güçlendirebilir. ABD’den sonra Avrupa’daki toparlanmanın, bizim gibi ülkelere sağladığı avantajları götürüp; ilave maliyet ve zorluklar getirmesi kaçınılmaz olur. Ama bunun, popülizm kazandığında getireceği potansiyel kaotik tablodan kat kat daha iyi olacağı çok açık.
Faiz artırımı kaçınılmaz olur.
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.