Erdoğan'dan 5 isme suç duyurusu
Başbakan Erdoğan, eski emniyetçi Ali Fuat Yılmazer'den sonra 4 isim hakkında suç duyurusunda bulundu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ali Fuat Yılmazer, Emre Uslu, Önder Aytaç, Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş ile Zaman gazetesi yazarı Mehmet Kamış hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Yılmazer, Uslu ve Aytaç hakkında yurtdışına çıkış yasağı konması istendi.
ALİ FUAT YILMAZER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisine iftira ve hakarette bulunduğu iddiasıyla eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer hakkında suç duyurusunda bulundu. Dilekçede, "Yılmazer'in yurt dışında taşınmaz satın aldığı, yurt dışına çıkarak, bir daha dönmeyeceği şeklinde duyum alındığı" bildirilerek, Yılmazer hakkında soruşturma yapılması ve yurt dışına çıkış yasağı konulması için mahkemeye başvurulması istendi.
Erdoğan'ın avukatları Ali Özkaya, Muammer Cemaloğlu ve Burhanettin Sevencan'ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği suç duyurusu dilekçesinde, Yılmazer'in, katıldığı televizyon programında açıklamalarda bulunduğu belirtildi.
Yılmazer'in, özetle, "Ergenekon Örgütü Davası olarak bilinen ve içinde 20'nin üzerinde iddianame ile birleştirilen davaların olduğu ana dava, Balyoz, Odatv, İnternet Andıcı, Devrimci Karargah davaları ile bu davalardaki tutuklamaların Başbakan'ın bilgisi ve talimatıyla olduğu; eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Mehmet Haberal, Hurşit Tolon, Engin Alan, Hanefi Avcı, Ahmet Şık gibi kişilerin Başbakan'ın talimatıyla tutuklandıkları, davaların başından sonuna kadar bizzat Başbakan tarafından yönetildiğini" beyan ettiği anlatıldı.
"Başbakan'ın kimseyi tutuklama veya tutuklattırma yetkisinin olmadığı" vurgulanan dilekçede, Erdoğan'ın, ülkede gerçek bir hukuk devletinin yerleşmesi için çetelerle, örgütlü suç yapılarıyla, vesayet rejimleriyle mücadele edilmesi konusunda soruşturma mercilerine her türlü desteği verdiğine işaret edildi.
"Ergenekon adı altında bir suç örgütünün varlığı" iddiasına ilişkin istihbarat raporları devletin "üst yöneticilerince" arz edildiğinde, Erdoğan'ın bunlarla ilgili tedbirlerin alınması talimatı verdiği belirtilen dilekçede, İlker Başbuğ'un, "hükümeti cebren yıkma" iddiasıyla ifadeye çağrılması konusunda Başbakan'ın bilgilendirilmesinin doğal olduğuna dikkat çekildi.
Dilekçede, şunlar kaydedildi:
"İfadeye çağrılma ayrı şey, ifadeye giden herkesin tutuklanması için bir oluşum yapmak ayrı şeydir. Şüpheli, adı geçen davaların bir kısım sanıklarıyla ilgili ifadeye çağrılma kısmında sunulan bilgiyi kasten çarpıtarak ve belki de yaptığı bir kısım suç teşkil eden fiillerin ortaya çıkması endişesiyle kasıtlı olarak müvekkile iftira atmaktadır. Yaşadığımız günlerde ortaya çıkan yeni bilgiler ve paralel yapılanma iddiaları nedeniyle bu davalarda yargılanan ve haksız yere hapis yattığını ileri süren kişilerin de çokluğu karşısında, şüpheli bu insanları müvekkilime karşı kışkırtmakta ve toplumsal kargaşa çıkmasını istemektedir."
''BAŞBAKAN, BAŞBUĞ'UN TUTUKLANMASININ HAKSIZLIK OLDUĞUNU BEYAN ETTİ''
Erdoğan'ın, hukuka uygun yürütüldüğüne inandığı süreçlere sonuna kadar sahip çıktığı, kamu görevlilerini yüreklendirdiği belirtilen dilekçede, ancak bu soruşturmaların "dalga dalga" yapılması ve "hukuka aykırı soruşturma yapılıyor ve sahte delil üretiliyor" eleştirisini ciddi bulması üzerine "Bu dalga dalga operasyonlar milleti boğacak" dediği ve yanlış gördüklerini kamuoyu önünde dile getirdiği hatırlatıldı.
Dilekçede, Erdoğan'a, Başbuğ'un ifadeye çağrılacağı bilgisi verildiği, onun da "Genelkurmay Başkanlığı yapmış emekli bir komutanın ifadeye çağrılması" nedeniyle gerekli insani hassasiyetle davranılması konusunda görüşünü açıklayıp, talimat verdiği anlatıldı.
"Bugün bile Erdoğan'ın anlayamadığı bir şekilde, Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru Genelkurmay Başkanı'nın 'terör örgütü kurmak ve yönetmek' iddiasıyla tutuklandığı ve Anayasa'nın 145. ve 148. maddesinin açık hükümlerine rağmen özel yetkili ağır ceza mahkemesinde yargılandığı" kaydedilen dilekçede, Erdoğan'ın, "Başbuğ'un, terör örgütü kurucu ve yöneticisi olarak nitelendirilerek suçlanmasının haksızlık ve yanlış olduğunu, bunun kabul edilemez bir iddia olduğunu" tüm süreçlerde beyan ettiği aktarıldı.
O günlerde bazı gazetelerde ve görsel medyada, Erdoğan'ın bu açıklamalarının eleştirildiği hatırlatılan dilekçede, "İnternet Andıcı" davasının doğrudan hedefi AK Parti ve partili milletvekillerince kurulan hükümet olmasına ve partinin davaya müdahilliğine rağmen hiçbir duruşmaya katılınmadığı ifade edildi.
''BAŞBAKAN, BAŞBUĞ'UN TUTUKLANMASINDAN BİLE SONRADAN HABERDAR OLDU''
"Erdoğan'ın, Başbuğ'un değil tutuklanmasını istemesi, tutuklanmasından bile sonradan haberdar olduğu" belirtilen dilekçede, "Yılmazer'in, iftira attığı" kaydedildi ve şu ifadeler kullanıldı:
"Nedim Şener ve Ahmet Şık olayı da aynen buna benzemektedir. Şüpheli ve örgütlü olarak beraber hareket ettikleri bir kısım kamu görevlileri ile basın yayın organlarındaki yandaşlarınca ülkemize özgü, henüz yayınlanmamış, bağlı oldukları hoca ve kamu görevlileri hakkındaki bir kitabın daha matbaadayken basılıp yok edilmesi ve yazarının tutuklanmasına sebep olacak bir süreç işletmiştir. Buna gerekçe olarak da olayla hiç ilgisi olmayan ve kanunlarımızdaki tek istisna hüküm olan Basın Kanunu'nun 25/1. maddesi gerekçe yapılmıştır. Müvekkil Sayın Başbakan, şüpheli ile beraber hareket eden kamu görevlilerinin artık kamu görevi ile bağdaşmayan davranışlara girdikleri ve baş amaçlarının olduğuna dair kendisine arz edilen bilgiler sonucu bir kanaate vararak, şüpheli ile bir kısım kamu görevlilerinin görevinden alınması talimatını vermiştir. Müvekkilimin haberi olmadığı bir konudan iftiraya uğraması ancak suç işleyenlerin suçlarını başkası üzerine yıkma çabası olarak izah edilebilir. Zaten Nedim Şener de hem yayın anında attığı tweetlerle hem de öncesindeki açıklamalarıyla Sayın Başbakan'ın süreçten haberinin olmadığını açıklamıştır." Yılmazer hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulması istendi.
''YILMAZER SUÇ İTİRAFINDA BULUNDU''
Yılmazer'in diğer kişilerin tutuklanması hususundaki beyanlarında da benzer iftira ve hezeyanlar olduğu kaydedilen dilekçede, Yılmazer'in, "Tüm tutuklamaları biz yaptık" demesinin "suç itirafı" olduğuna yer verildi.
"Savcılığın, bu suç itirafından yola çıkarak, bu soruşturmalarda görev alan kamu görevlileri içinde 'paralel bir yapının' olup olmadığını tespit etmesinin beklendiği" bildirilen dilekçede, Yılmazer'in, "kendisiyle beraber hareket eden örgütlü yapıdan gözleri uzaklaştırmak ve başka kişilere suç atmak gayreti içinde olduğu" ifade edildi.
Dilekçede, "Yılmazer'in yurt dışında taşınmaz satın aldığı, yurt dışına çıkarak, bir daha dönmeyeceği şeklinde duyum alındığı" bildirilerek, Yılmazer hakkında soruşturma yapılması ve yurt dışına çıkış yasağı konulması için mahkemeye başvurulması istendi.
EMRE USLU VE AYTAÇ'A YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI İSTEDİ
Başvuruda, "Uluslararası casusluk faaliyeti ile elde edilen gizli görüşme kayıtlarının Youtube'a konulan 'konu başlığı' ve şüphelilerin yürüttükleri psikolojik harp taktikleri içinde kullandıkları 'Başçalan' ismi ile yapılması ve en son bu casusluk olayını da sahiplenmeleri, casusluk faaliyeti hakkında önceden açıklamaları dikkate alındığında, bu suçun da olağan şüphelileri içinde olmaları muhtemeldir" denilerek, "yurt dışına kaçma ihtimali olan" Aytaç ve Uslu hakkında "gerekli tedbirlerin alınması" istendi.
Erdoğan'ın avukatları Ali Özkaya, Muammer Cemaloğlu ve Burhanettin Sevencan, Twitter hesaplarından "suç teşkil eden dinlemeleri yayınlamaları" nedeniyle geçtiğimiz günlerde suç duyurusunda bulundukları Aytaç ve Uslu ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına dün bir başvuru yaptı.
Avukatlar, Aytaç ve Uslu hakkında şikayet konusu soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Bilişim Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Mehmet Ali Ethemoğlu'na verdikleri dilekçede, Uslu ve Aytaç hakkında değişik tarihlerde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını, savcılığın da şikayet konusunu soruşturduğunu belirtti.
"Son günlerde basın yayın organları ve sosyal medyada, Fethullah Gülen grubuna/örgütüne mensup bazı kamu görevlileri ile gazeteci ve eski polislerin yurt dışına kaçtığı, diğerlerinin de kaçacağı, yarınki seçimden hemen sonrası için ABD, Belçika, Kanada ve İsrail'e uçak bileti aldıklarının konuşulup yazıldığı" ifade edilen dilekçede, şunlar kaydedildi:
"Dün itibarıyla (27 Mart 2014), ülkemizin en kritik ve gizli toplantılarının yapıldığı makamlardan birisi olan Sayın Dışişleri Bakanımızın makamında, Dışişleri Bakanı, Dışişleri Müsteşarı, MİT Müsteşarı ve Genelkurmay 2. Başkanının Suriye ile ilgili çok gizli bir toplantısının ortam dinlemesi yoluyla olduğu söylenen bir şekilde ve 'uluslararası casusluk' faaliyeti kapsamında dinlendiği ve şüphelilerin Twitter hesapları olarak açtıkları ve kullandıkları 'Başçalan' ismi altında, 'Başçalanın Seçim Güdümlü Savaş Planı 1-1, www.youtube.com' adresinden internete servis edildiği görülmektedir. Bu casusluk faaliyeti ile ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma başlattığı basına yansımıştır."
AYTAÇ'IN SAMANYOLU'NA KONUŞMUŞTU
"Önder Aytaç'ın, bu yayın internete düşmeden bir gün önce, Samanyolu kanalında, Suriye ile savaşa girilme ihtimali olduğu yönünde bilgisinin olduğunu söylediği" ifade edilen dilekçede, "Uluslararası casusluk faaliyeti ile elde edilen gizli görüşme kayıtlarının Youtube'a konulan 'konu başlığı' ve şüphelilerin yürüttükleri psikolojik harp taktikleri içinde kullandıkları 'Başçalan' ismi ile yapılması ve en son bu casusluk olayını da sahiplenmeleri, casusluk faaliyeti hakkında önceden açıklamaları dikkate alındığında, bu suçun da olağan şüphelileri içinde olmaları muhtemeldir" denildi.
Dilekçedenin ekinde, Aytaç ve Uslu'nun "basına yansıyan bilet örneklerinin" bulunduğu bildirilerek, "ileride soruşturmaların sonuçsuz kalmaması için şüpheliler ile ilgili gerekli tedbirlerin alınması" talep edildi.
Dilekçenin "şüpheliler" kısmında ise Aytaç ve Uslu'nun yanı sıra, "www.berabergoturdukbizbuyollarda.com" adlı internet sitesi içerik sağlayıcıları da yer aldı.
"TAYYİP ABLA" DİYEN BÜLENT KENEŞ İLE MEHMET KAMIŞ HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, attıkları tweetlerle kendisine hakaret ettikleri iddiasıyla Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş ile Zaman gazetesi yazarı Mehmet Kamış hakkında suç duyurusunda bulundu.
Başbakan Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya, Muammer Cemaloğlu ve Burhanettin Sevencan tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusu dilekçesinde, Başbakan Erdoğan'ın ses tellerindeki rahatsızlık nedeniyle Van ve Diyarbakır mitinglerinde sesinin farklı çıktığı hatırlatıldı.
Keneş ve Kamış'ın, Erdoğan'la "alay edip aşağılayan" twitler attıkları kaydedilen dilekçede, Erdoğan'ın onur, şeref ve saygınlığını rencide eden, eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşan paylaşımlarda bulundukları belirtildi.
Dilekçede, şüpheliler hakkında "kamu görevlisine görevinden dolayı aleni hakaret" suçundan dava açılması istendi.