Yarın İstanbul'da ev sahipliği yapacağım Türk Konseyi zirvesine sayın Orban da iştirak edecek. Stratejik ortağımız Macaristan'la diğer uluslararası platformlarda yürüttüğümüz işbirliğini daha ileri taşımaya kararlıyız. Bizim için yaslı ada olan şimdi ise Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak ismini koyduğumuz A'dan Z'ye yenilediğimiz bu güzel adamızda yarın ilk toplantımızı yapacağız. Yarınki toplantıya çok büyük önem veriyoruz. Bunu bu konsey toplantısıyla başlatmayı iftihar vesilesi olarak görüyoruz. Türkiye-AB ilişkilerinin önemini bize her an gerekli desteği veren sayın Orban'a, Macaristan'a şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Üyelik sürecimize verdiği güçlü desteği her zaman anacağım, anmaya devam edeceğim. Sağladıkları katkıların güçlenerek sürmesini diliyorum. Konsey toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum."
Erdoğan'ın konuşması sonrasında sözü alan Macar Başbakan Orban, şu ifadeleri kullandı:
"ilk defa 2000 yılında tecrübe edebildim. Üst düzey iki ülke hükümetinin ilişkilerine dinamik kazandırmak için geldim. Sayın Demirel o zaman Cumhurbaşkanıydı. Çalışmaya başladık. Kardeş ilişki sistemi üzerine. 20 yıldır bu süreci görüyorum. 2013'te sayın Cumhurbaşkanı ilk Budapeşte ziyaretiyle şeref verdi.
Salgın döneminde Macar Türk hacmi gerilemedi. Belki de yüzde 30'dan daha da arttı. Bizim hesaplarımıza göre 4 milyar dolara yaklaştı. Bu da sayın Cumhurbaşkanının 2013'te kazandırdığı ivmeyle sürdürülmektedir. Bu tarihi eserleri iade ettik. Bizim de çok hoşumuza gitti ama maalesef bizim değiller. Kendimize ait olmayan şeyi iade etmek gerekirdi, biz bunu yaptık. Maske gerekli olduğunda Türk dostlarımız hiç düşünmeden Macaristan'a naklettiler. Yarın da Macaristan önemli miktarda aşıyı Afrika'ya bağışta bulunacaktır. Ekonomik kriz bağlamında Macarlar salgın nedeniyle ancak yatırımlarla bunun üstesinden gelebiliriz diye düşündük.
Bizim yönetimimizde ekonomiyi canlandırmak gerekiyor. Onun için yabancı yatırımları gerekmektedir. En büyük yatırım 70 milyar forintlik (2.17 milyar lira) yatırım bir fabrika kurularak Türk yatırımı gerçekleşti. Akdeniz Batı Balkan yönünden ve Belarus yönünde göçmen baskısı vardır. Avrupa'nın bu durumda müttefiklere ihtiyacı vardır. Savunma korunma çemberi oluşturulmazsa Avrupa zor durumda kalacaktır, dağılacaktır. Anlaşmaya vardık ki 40 sınır muhafızı polisler görev yapacaklardır. Göç konusunda Türk dostlarımıza yardımcı olmalıyız. AB olabildiğince yüksek miktarda Türkiye'ye destek vermelidir.
Bunu parça parça değil doğrudan mali olarak destekleyelim. Güney ve doğu sınırlarının korunma hatları desteklenmelidir. Sadece bizim sınır korumamızı ve çiti finanse etmelidir. Bu AB'nin lehinedir. Enerji kriziyle ilgili olarak iki alanda işbirliği yapıyoruz. Birisi güneyden doğalgaz boru hattı Macaristan'a gaz taşımaktadır. Sayın Cumhurbaşkanına Türk Akımı'ndan gelen doğalgaz için teşekkür ediyoruz. Nükleer enerji alanındaki ortak yatırımlara devam ediyoruz.
Bu yıl yüzde 50 burs veriyoruz Türk öğrencilere. 1824 başvuru oldu. Bunu 200 daha arttırıyoruz. Bunun belli miktarını nükleer enerji eğitimine ayıracağız. Askeri işbirliği konusunda yeni perspektifler, yeni adımlar ve Bosna konusunu görüştük. Her iki taraf için anlaşılabilir sebep Bosna'da barış ve istikrar önemli."
Gazetecilerin sorusuna Orban, "Macaristan'da piyasa dostu hükümetiz. Firmaları bizim hükümetimiz kadar destekleyen bir hükümet olduğunu sanmıyorum. Durumu şubat sonunda tekrar değerlendireceğiz. Bu büyük enerji firmaları için yük getiriyor. Macar ailelerinin ekonomik güvenliği için bunu yapmak gerekiyor." cevabını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir gazetecinin sorusuna, "Öncelikle mülteci krizinin Türkiye tarafından kaynaklandığını söylemek gerçekten nankörlüktür. Zira şu anda Türkiye'de toplam mülteciye baktığımızda yaklaşık 5 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Bunun 4 milyona yakını sadece Suriyeli. Irak, Afganistan var vesaire. 5 milyona yakın mülteciyi ülkesinde ağırlayan bir ülkeye mülteci sorunu Türkiye'den kaynaklanıyor demek nankörlüktür. Eğer biz kapıları açacak olursak Yunanistan ne yapar bilemem.
Hepsinden öte Ege'de, Akdeniz'de mültecilerin botlarını şişleyerek onları ölüme mahkum eden ülke Yunanistan'dır. Elimizde bütün belgeler var. Çoluk çocuk demeden o botları şişleyerek bazen kendi kıyı emniyeti, oradan süratle geçmek suretiyle o botları devirerek batıran, o insanları ölüme mahkum eden yine Yunanistan. Neyi konuşuyor bunlar? Ne yazık Miçotakis ve avanesi yalanla gün geçiriyorlar, dürüst davranmadıkları için de bölgede güven telkin etmiyorlar. Şu an itibariyle elimizde bütün belgeler, video kayıtları var. Nasıl Ege, Akdeniz'de bu düzenli düzensiz göçmenleri, mültecileri o sulara gömdüklerinin belgeleri var elimizde. Bunu dünyaya anlatmak suretiyle dünyayı aldatabilirsiniz ama Türkiye'yi aldatamazsınız."