Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı eylemlerinin ardından yapılan AK Parti mitinglerinden sonra, partisinin grup toplantısında konuştu.
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;
Gerek Sincan'da gerekse Kazlıçeşme'de farklı partilerden vatandaşların iştirakleri de bizleri sevindiriyor. MHP'den, BDP'den Saadet Partisi'nden vatandaşların mitingimize gelerek yakıp yıkmaya, teröre karşı çıkması bizleri gururlandırdı.
Kazlıçeşme'deki 1 milyonu aşkın insan demokratik tepkisini ortaya koyduktan sonra kimseyi rahatsız etmeden dağılmıştır. İşte demokrasi budur, demokratik hak kullanılması budur.
Bizim kimseye demokratik hakkını hukuk içinde kullanma diye bir yaklaşımımız yok. Yap fakat hukuk çerçevesi içinde yap. Bunun dışına çıktığın anda farklı insanların hukuk alanlarına tecavüzdür ki işte burada sıkıntı yaşanıyor.
Bizlere sürekli Taksim'deki insanların mesajını aldın mı, diye soranlar Sincan'daki insanların Kazlıçeşme'deki 1 milyonu aşkın insanın mesajını alabildiler mi?
Anlıyorum ki bazı TV kanallarında yorum yapıyorlar. Hala bu mesajı alamayanlar var. Şimdi bir husus var. 3 haftadır hem milletimize hem dünyaya çok farklı bir Türkiye fotoğrafı verilmek istendi.
BU OLAYLAR SON DERECE ÖRGÜTLÜYDÜ
İstanbul'da Taksim, Ankara'da Kuğulu Park, İzmir'de Alsancak sanki 76 milyonun tamamının ortak bir tavrı gibi gösterildi. Bu, son derece örgütlü bir biçimde yapıldı.. Ülkemizdeki medya kuruluşları bu tertip için hazırlıklıydı, uluslararası medya hazırdı. Sosyal medya bu iş için donanımlı hale getirilmişti. Ülkemizin belli sermaye grupları faiz lobisi, içerde dışarda belli örgütler bu iş için hazırlıklıydı.Dikkat edin Taksim'de kamu binalarına, polislere çok ağır şiddet uygulanırken bu vandallık belli süzgeçlerden geçirilerek masum bir demokratik eylem gibi lanse edildi. Her şey çok profosyonelce hazırlanmıştı. Twitter, videolar dezenformasyon adım adım uygulanacaktı. Bazı yerli ve yabancı çevreler bu tertibin içindeyken, olmayanları da bu tertibe çekecek hazırlıklar önceden yapılmıştı. Yurtdışında ördek avında tekneden düşerek yaralanan kişisinin fotoğrafı, panzerin altında kalmış gibi gösterildi.
Suriye'de yaralanan bir kişi, CHP'nin provokatör vekilleri tarafından Taksim'de yaralanmış gibi gösterildi. Üzerinde beyaz önlük olan zanlı "doktorlar gözaltına alınıyor" haberine maruz kaldı. Çocukların yaşlıların şiddete uğradığı anlatıldı. Elinde sapan olan, molotof olanlar ya polis ya da sempatik eylemci olarak lanse edildi.
Polisimiz çok kapsamlı bir şiddet hareketi karşısında tarihinde hiç olmadığı şekilde demokrasi sınavı sergilemiş ve bu sınavdan başarı ile geçmiştir. Biliyorsunuz bana gelenler oldu. Kendileri ile konuştuk. Hepsinin hep söylediği şuydu, polis şöyle şiddet uyguladı vs. Dedim ki şiddet uyguladı da ne yaptı. Biber gazı sıktığını söylediler. En doğal hakkıdır polisin biber gazı. Sıkar. Avrupa Birliği Müktesebatı'na baksınlar görürsünler. Kurşan var mı, silah var mı? Yok. Bir komiserimiz Mecidiyeköy'de silahla yaralandı, diğeri de ayağından yaralandı. Buna benzer bir uygulamayı bizim polisimiz yapmadı. Böyle bir polise biber gazı kullandı diye yapılmayan kalmadı. Dünyaya polisimizi adeta bu yönüyle takdim ettiler. Şiddeti uygulayan, terörist, anarşist isyancılardır. Neymiş çevreciler varmış. Orada AK Partililer de varmış. Kişi arkadaşının dinindendir. Kişi sevdikleri ile beraberdir. Tüm vaka budur.
EYLEMLERE KATILANLARIN YÜZDE %76'SI CHP
Yaptığımız araştırma gösterdi ki, eylemlere katılanların yüzde 76'sı CHP'ye oy vermiş. AK Parti yüzde 1, MHP yüzde 2. Yanlış yanlıştır, kimden gelirse gelsin. İster AK Parti'ye oy versin ister başka partiye. Terör mü estiriyor, barışa mı çağrı yapıyor. Önemli olan budur.
İlkesi olmayan, kandırmaya yönelik hiçbir hareket arkasına halkı alamaz. En başından itibaren bu şiddet eylemleri halk tarafından tepki ile karşılanmıştır. Halk itidalle, sabırla gelişmeleri incelemiş. İlk olarak Sincan'da sonra da Kazlıçeşme'de buluşarak bu oyunu bozmuştur.
Birilerinin İstanbul ve Ankara'daki bu muhteşem coşkuyu, kalabalığı görmezden gelmesi son derece normaldir. Halk sokağa çıktığında kaçacak delik aramıştır. Taksim'de bir eylemciyi gösterip "Türkiye ayakta" diyenler, milyonlar sokağa çıkınca bunu görmezden gelmiştir. Milletin gerçek hassasiyetini hem içerideki hainlere hem de dışarıdaki işbirlikçilerine göstermeye devam edeceğiz.
Cuma günü Kayseri, Cumartesi günü Samsun'da, Pazar günü de Erzurum'da bu mitinglere devam edeceğiz. Eğer Türkiye'nin gerçek fotoğrafını, gerçek hassasiyetini anlamak istiyorlarsa buyursunlar buralara baksınlar.
ONLARDA O KADAR SOLCU
Türk Tabipler Birliği'ne sesleniyorum. Sizin insan sevginiz nerede. Sen nasıl hastane kapatırsın, nasıl bırakırsın hastaları. Bu örgütlerin ve sendikaların kime hizmet ettiklerine iyi bakın diyorum.
Bu tür örgütlerin üyelerine de söylemek istiyorum. Aidatlarınızla büyüyen bu sendaki ve örgütlere dikkat edin. Milli iradeye yöneldi, demokrasiye yönelik her girişimde hepsi başı çekmektedir.
Banka reklamında oynayıp Kapitalizm'e karşı olanlar ne kadar solcuysa, bu sendikacılar örgütçüler de o kadar solcudur.
BİR TARAFA TÜRK BAYRAĞI DİĞER TARAFTA
Bir tarafta Türk bayrağını sallayanlar, diğer tarafta alçakça Türk bayrağını yakanlar bir araya geldiler. Bir tarafta Gazi Mustafa Kemal'in posterini salladılar, diğer tarafta terör örgütü fotoğrafları ile yan yana getirdiler. Bir taraftan namaz kıldılar, diğer taraftan camide içki içtiler. Bir tarafta demokrasi, hak, ağaç, çevre dediler. Diğer tarafta ağaçları söküp etrafa zarar verdiler.
Yargının kararını bekleyeceğiz dedik. Karar lehimize çıksa da halk oylaması yapacağız dedik. Gezi Parkı projesini halkın onayından sonra hayata geçireceğiz dedik. Halkımız olmaz derse bundan vazgeçeceğiz dedik.
Bir profesör çıkmış diyor ki. Gezi Parkı pislikten geçilmiyormuş. Yahu sen nasıl konuşuyorsun böyle. Biz diyoruz ki Gezi Parkı halkındır. Halka teslim etmemiz gerekiyordu. Yaptığımız iş bu. Taksim Meydanı meydan olarak 103 bin metrekare. Eski adıyla Topçu Kışlası, 11 metrekare.
Türkiye'de ciddi bir şehir müzesi yok. Topkapı Sarayı'nın depolarında çürümeye terk edilmiş binlerce obje var. Fransa'ya bakın, iftihar ettikleri müzeleri var. Biz de bununla iftihar edelim.
Hani bunlar fakir fukaradan yanaydı. Sizi rahatsız eden neydi? Dünyada herkesin takdirle andığı bu ülkeyi ne oldu da siz karıştırdınız. Her yerde esnafımı tüccarımı niçin rahatsız ettiniz. Vatandaş çocuğunu yanına alıyor evine gidecek. Giyimine kuşamına bakıyorlar. Aracında gidiyor bir yere, bakıyorsun taciz.
Bunların kadir kıymet diye bir kaygıları da yok. Şu atılan adımların hepsi ortada fakat onlar ne yaparlarsa yapsınlar biz özgürlüğü kazanmanın bedelini ne olursa olsun özgürlük mücadelesini kazanacağız. Daha iyi bir noktaya geleceğiz. Esnaf bunlardan illallah dedi, vatandaş bunlardan illalah dedi. Üniversite öğrencilerini sokağa döküyorlar. Bazı rektör, dekan ve öğretim üyeleri. Bu öğrencilere bunca imkanı veren iktidar AK Parti iktidarı değil mi? Yurtsa tarihinde görmediği yurtları yaptık. Burs ise tarihinde en yüksek burs rakamlarını verdik. Ey öğrenciler, eğer solcuysan Komünist ülkelerde de göremezsin. Harçları kaldıran da bu iktidar.
Bu şiddeti, söz konusu örgütler liselerimize de soktu. Lisedeki öğrencilerimizi bazı kendi bilmez müdürler ve öğretmenler bu işe yardımcı oldu. Öğretmenler bizim başımızın üstünde, bunlar istisna. Yavrularımızı sokağa döktüler. Fatih projesi ile yeni bir dönemin adımını atıyoruz. Sınıflarımızda yavaş yavaş 30 öğrenci standardına getiriyoruz. Bu öğrencilerimizi sokağa döktüler. Hiçbir dönemde olmayan bir uygulama ile milli bütçenin yüzde 50'sini Milli Eğitim'e biz ayırdık. En çok personel atamasını Milli Eğitim'de yaptık.
POLİSİMİZİ GÜÇLENDİRECEĞİZ
Polisimiz, hiçbir hukuksuzluğa göz yummayacak. Gerekeni yapmaya devam edecektir. Polisimizi her yönüyle daha da güçlendireceğiz. Tüm bu olaylar karşısında müdahale gücünü çok daha artıracağız.
Elbette bu olayları araştıracağız, arkasında kimlerin lojistik sağladığını, kimlerin provokasyon yapıp şiddet uyguladığını tespit edeceğiz. Sorunları da analizlerimizle çözmeye devam edeceğiz.
KILIÇDAROĞLU O KOLTUĞU DOLDURAMADI
Bundan 3 yıl önce 27 Mayıs 2010 tarihinde CHP kurultay yapıp bu yeni genel başkanı seçti. Bu yeni genel başkan CHP'li vatandaşlar tarafından umutla karşılandı. CHP seçmeninde etkin muhalefet yapacağı umudu vardı ancak yeni genel başkan ilk günden itibaren çok büyük bir hayal kırıklığına sebep oldu. Oturduğu koltuğu dolduramadı, çok zayıf kaldı. Her gün çark etti. Her gün yeni bir yalanı çıktı.
Son derece ilkesiz, son derece tutarsız bir çizgi izledi. O kadar ki bütün CHP kitlesi kendisine umut bağladığı halde oy sandığını bulamadı, oy kullanamadı.
Geçmişte genel müdürlüğü yaptığı SSK'yı nasıl batırdıysa, CHP'yi de tepe taklak aşağılara çekmeye başladı. Böyle bir genel başkanın CHP seçmeni üzerindeki umutsuzluğu iyi anlıyoruz. Biz böylesi bir genel başkandan memnunuz. Fakat Türkiye'de bir muhalefet boşluğu oluşuyor. İşte bu muhalefet boşluğu Türkiye'de insanların bir bölümünü sokağa dökmüştür. Bu durum, insanları sokaktan medet umar hale getirmiştir. Hatta bazı CHP'liler de sokağı adres olarak göstermiş, bizzat sokakları terörize etmişlerdir. Meclis'te muhalefeti başaramayanlar, sokaktaki vandalların arkasına sığınmış, polisle göstericiler arasında durmayı muhalefet sanmıştır.
Kamu düzenini bozmaya kimsenin hakkı yoktur. İster milletvekili olsun, ister başkası olsun. Bir vekil çıkıyor polise en ağır küfrü ediyor. Biz kendimizden vazgeçtik, polislere küfrediyor. Bir başka vekil, küfreden gençlere para veriyor. Bir başka vekil günlerdir CHP'li gibi değil, terör örgütü üyesi gibi kitleleri tahrik ediyor.
Hani bu CHP Atatürk'ün partisiydi. Atatürk'ün yanında bölücü başının posteri var, neredesin ulusalcılar. Neredesiniz CHP'liler. O anıtın üzeri neydi öyle. Kim temizledi orayı. Bu milletin polisleri temizledi. Bu genel başkan ve bu yönetimin elinde CHP, illegal örgütlerin sığınağı bir parti konumuna gelmiştir.
O polis emre itaat etmeyecek de ne yapacak. O vandallar mı seni başbakan yapacak. Bu kadar mı sandıktan, demokrasiden uzaksın.
Bu süreç Reylanlı saldırılarının bir devamıdır. CHP'nin Reyhanlı saldırganları ile nasıl içli dışlı olduğunu gördük. Taksim Meydanı olayları da bizzat kendi vatandaşlarımızın kullanılmasıyla olmuştur. Tekrar ediyorum, bu oyun bozulmuştur. Bu tuzak alt üst olmuştur, hedefine ulaşamadan çöpe atılmıştır. Şimdi biz birileri gibi "Öl de ölelim, vur de vuralım" demedik, demeyeceğiz. Onu Bahçeli yapıyor zaten. Biz ne Kılıçdaroğlu'yuz ne Bahçeli. Biz bu milletin değerleriyle hareket eden bir iktidarız. Hamd olsun, millet iktidarına demokrasiye, ekonomiye, milli iradeye en güçlü şekilde sahip çıkmıştır. Demokrasimiz bir kez daha sınanmış, alnın akıyla çıkmıştır. Ekonomimiz bu süreçten çok daha güçlü çıkmıştır.
Bu süreçten, ayrışmaların keskinleştiği bir sonucun çıkmasına asla müsade etmeyeceğiz. Millet olarak, birbirimize daha bir kenetlenecek, muhabbetimizi daha bir ilerleteceğiz. Tüm inanç grupları ve tüm etnik kökenler, birbirimizle empati kurarak, demokrasi ve özgürlükleri çok daha ileri seviyeye taşıyacağız. Bu süreçte, özellikle hatırlatmak istiyorum. Mezhebi ne olursa olsun, bu konuda tahrik edenler var. Ben bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Lütfen bu konuda hassas olun. Ne eksiğiniz var, neyinizi yapamıyorsunuz? Lütfen bu hassasiyeti, huzur için düşünmenizi istiyorum. Hiç kimse hiç kimsenin yaşam tarzına karışmıyor ve karışamaz. Lütfen oyuna gelmeyin.
Polisimize sabrından ve sağduyusundan dolayı tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Sağduyulu davranan siyasi partilere ede teşekkür ediyorum. Dünyanın birçok yerinden bize destek olan kardeşlerimize de şükranlarımı sunuyorum. Türkiye'nin bu süreçten daha güçlenerek çıktığını herkesin bilmesini istiyorum. Çok değerli misafirler, milletvekilleri. Türkiye'de bütün bu olaylar olurken, biz Türkiye'yi yüceltmek için çalışmalarımızdan hiçbir taviz vermedik. Birileri ekonomiyi demokrasiyi hedef alırken, iç ve dış politikamız adına çok önemli hazırlıklar yaptık. Biliyorsunuz Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yıl dönümüne yalnızca 10 yıl kaldı. Belirlediğimizi hedeflere ulaşma noktasında yolumuza devam ediyoruz.
10 YILLIK KALKINMA PLANI
10 yılda hükümetimizin kalkınma planından bahsetmek istiyorum. Türkiye'nin yıllık ortalama yüzde 5 büyümesini hedefliyoruz. Bu hedefle milli gelirimizin 1 trilyon dolara çıkmasını öngörüyoruz. İzleyeceğimiz politikalar cari açıkta belirgin düşüş gerçekleşecek. Enflasyonun yüzde 4.5'e düşürülmesini hedefliyoruz.
Bizim en büyük değerimiz, sermayemiz, kardeşliğimizi güçlendirerek inşallah bu hedeflere ulaşacağız. Bütün bu hedeflere ulaşırken demokrasimizi çok daha iyi standartlara taşıyacağız. El ele gönül gönüle çok daha güzel bir geleceğe yürüyeceğiz.
güçlendirsin bir gün kendisinede lazım olabilir.
Medyanın geneli iktidara yakın olarak yönetiliyor. Yani dezenformasyon(bkz: penguen belgeseli, camide içki ve grup seks yalanı vb.) aslında medya tarafından yapılıyor. Bu dezenformasyonun amacı çok net bir şekilde Başbakanın müstebit ve diktatörce uygulamalarını haklı ve ölçülü bir şekilde protesto eden binlerce kişiyi anarşist olarak göstermek. Bu yüzden arada kaynamaya çalışan gerçek marjinal grupları yüzbinlerce kişinin tamamının hali gibi gösterdiler. Önce polis aldığı emirle saldırırken sanki eylemciler polise saldırmış gibi gösterdiler. Oysa bu insanlar bireysel kavgalarına satır, pala, döner bıçağı vb. ile giderken eyleme sadece biber gazına karşı solüsyon, gaz maskesi ve baretle gitti. Dezenformasyon aslında bu. Araya eylemcilere destek veriyormuş gibi kaynayan, aslında dezenformasyona katkıda bulunanlar da mevcut. Ancak TOMAlar gerçekten birini ezdi, Ankara'da gerçekten hızlı bir şekilde çarptı. Kaç kişinin kafatası çatladı, kaç kişinin doğrudan kafasına nişan alınan gaz fişekleri nedeniyle gözü kör oldu. Ne olacak bunlar? Neden birileri bu şiddet ortamını körükleyip akabinde sadece işine gelen yanlarını gösterirken kendi zulmünü gizliyor? Edeb yâ Hû! İşin garibi zulmü uygulayanlar ve savunanlar dindar geçinen kimseler. Biz onları cahiliye devrinden beri tanıyoruz. Müslümanlar olarak bundan da özellikle rahatsızız. Başka bir dezenformasyon örneği: Kazlıçeşme taş çatlasa 450.000 kişi alıyor. Ki boşluklar var. Bu halde hâlâ 1 milyon iddiası dezenformasyonun ta kendisidir. Allah akıl fikir versin.
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.