<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaElektrik Borsası'na BOTAŞ da ortak olsun----

Elektrik Borsası'na BOTAŞ da ortak olsun

Elektrik Borsası'na BOTAŞ da ortak olsun
21 Mart 2013 - 08:53 www.finansingundemi.com

Elektrik Ticareti Derneği Başkanı Karahan, kurulacak elektrik borsasına BOTAŞ’ın da ortak edilmesini önerdi

Elektrik Ticareti Derneği (ETD), Türkiye’deki önde gelen büyük elektrik tedarik şirketlerini bir araya getiren sektörel bir örgüt. Başında borsa ve finans geçmişi bulunan bir isim, Mustafa Karahan var. Karahan özellikle son zamanlarda Elektrik Piyasası İşletme AŞ’ye, yani yakında kurulacak Elektrik Borsası’na kafa yoruyor. Karahan’la Türkiye’nin elektrik ihtiyacından bunu karşılayacak yatırımlara, bu yatırımlarının finansmanından, elektrik borsasının yatırımlar konusunda oynayacağı role kadar pek çok noktayı görüştük.
Yeni enerji yatırımlarını karşılayacak kaynak var mı Türkiye’de?
Bu tür projelerin finansmanı dünyanın hiçbir yerinde şirketlerin öz kaynağıyla sağlanmıyor. Uluslararası fon kaynaklarından borç yoluyla finansman bulunuyor. Şirketler bankaya ya da borç veren tarafa belli bir proje ile gittiğinde projenin fizibilitesini sunmak durumunda ve bir fizibilitenin en önemli parametreleri ürünü ne kadar üreteceği ve ne kadarsa satacağıdır.
Borç verenler, bu fizibiliteye ikna olduktan sonra belli bir getiri karşılığı olarak bu fonlamayı sağlayabilirler. Bunun olmadığı hallerde şirketin bilançosu borç alabilir duruma gelebiliyor. Bildiğim kadarıyla proje finansmanı konusunda bir sıkıntı var...
Örneğin doğalgazla üretim yapacaksanız 4-5 yıl sonra elektriği hangi maliyetle üreteceğinizi bilmeniz gerekli. Aynı şekilde elektriği hangi fiyattan satacağınızı da bilmeniz gerekir.
Ancak bu her iki fiyat da ortada yoksa banka hangi kritere göre fonlama yapabilir?
Türkiye’nin geleceğine olan ancak rakamsallaşamayan bir güven kavramı ile birlikte bir teminat mekanizması bu sorunun tek cevabı olarak çıkıyor. Yani bankalar şirketlerin bilançolarına kredi veriyorlar. Bunun da elbette bir limiti var. Bunu çözümü bu emtianın fiyatını uzun vadeli bilmek ya da tahmin edebilmektir.
Fiyat belirsizliği nasıl giderilir?
Bu problemi çözecek bir mekanizma kurmamız gerekiyor. Yatırımcıya veya ona borç verecek kişiye, burada ileride fiyatların ne olabileceğini hesaplayabileceği bir mekanizma göstermeliyiz. Bu mekanizma öncelikle fiyatların piyasa arz ve talebine göre oluştuğunu, ayrıca piyasayı ya da fiyatı oluşturan bütün bilgilerin ve belgeler
herkese açık ve şeffaf olduğunu göstermeli. Ürettiğini satma konusunda herkesin adil rekabet ortamında çalışması sağlanmalı. Bu yapının sağlıklı işlemesini de Rekabet Kurumu, EPDK veya SPK sağlıyor olmalı.
Bu sektörün önünü açacak mı?
Eğer elektriğin fiziki alım satımının yapıldığı spot piyasa doğru oluşturulabilirse ve yavaş yavaş vadeli piyasalar da oluşmaya başlarsa en azından muhtemel yatırımcılara ve onların finansörlerine, geleceğe dönük fiyat projeksiyonu oluşturabilmeleri için doğru bir mekanizma göstermiş olunur. Dolayısıyla gelecek 10 yıllık hedef için şu anda atılacak en doğru adım, piyasanın mümkün olduğu kadar serbestleşmesini sağlamak.
Yeni Elektrik Piyasası Kanunu bunu sağlamıyor mu?
Serbestleşme dediğimiz şey EPİAŞ'ın kurulması veya kamu şirketlerinin özelleştirilmesinden ibaret değil. Serbestleşme için fiyatın oluşma mekanizmasının serbest olması, fiyatı etkileyen bilginin belgenin herkese açık olması ve rekabetin adil olması lazım. Oysa bugün bizde serbestleşmeyi özelleştirme olarak algılayanların sayısı çoğunlukla. Her şey özel sektörün oldu diye gerçekten doğru fiyat mekanizması işliyor diyemeyebilirsiniz. Şimdi bunu tam tersi örnekler bunu daha iyi anlatabilir, Fransa veya İskandinav piyasaları gibi. Devlet şirketlerine rağmen serbestleşmeyi sağlayabilmiş onlar. Sebebi, piyasa koşullarının net şekilde belirlenmiş ve onlara devlet
de olsa herkesin uymasının sağlanması. Önemli olan oyuncunun kim olacağından ziyade, piyasanın oluşturulması.
Yeni Elektrik Piyasası Kanunu’na dönelim isterseniz...
Şimdi bizim mantalitemiz farklı. Kanuna bakıyorsunuz, yine her şeyin merkezinde EÜAŞ ve TETAŞ olacak gibi bir muğlaklık var. Anlaşıldığı haliyle dağıtım şirketleri özelleşti, üretim de özelleşecek ama bugünkü fiyat belirleme mekanizması ve rekabet koşulları bir süre daha, en azından 2015'e kadar devam edecek gibi gözüküyor.
Fiyatı oluşturan mekanizmalar diyorsunuz, biraz açar mısınız? Elektrik fiyatını neler oluşturuyor?
Zamana bağlı olarak üretim ve tüketim miktarı bilgileri anlık olarak TEİAŞ bünyesindeki Yük Tevzi Merkezi’nde var. Fiyatın temelini oluşturan bilgi budur. Burada bir şeffaflık ve bilgi paylaşımının gelişmiş ülke standartlarında sağlanması gereklidir. Şirketler kendi portföylerini takip ediyorlardır ama bütün Türkiye'yi etkileyen bu tip bilgilerin asimetrik dağılımı gibi bir risk söz konusu burada.
Neden paylaşılamıyor bu bilgiler? Sorun nerede?
Burada hem bir mantalite değişikliği sıkıntılı ve uzun bir süreç, kolay değil. Sanıyorum şu anda TEİAŞ'ın elini bağlayan istatistik kanunuyla ilgili bir durum da var. Aynı sıkıntı bundan yıllar önce Merkez Bankası verilerinde de vardı. Merkez Bankası özel bir bilgi dağıtıcısı şirkete kurdurttuğu server ile tüm datanın gerçek zamanlı olarak isteyen tüm paydaşlara makul maliyetlerle dağıtılmasını sağladı. Herkese eşit koşulların sağlandığı bir veri dağıtım mekanizması kurulmuş oldu. Buradan da ciddi bir gelir elde edildi. Şu anda elektrik piyasası için de para eden bilgi bu, çünkü fiyatı etkiliyor. Bunu bazılarının biliyor, bazılarının bilmiyor olmasında büyük riskler var. Bu risklerin olduğu bir piyasa üzerine bir borsa kurulamaz. Normal koşullarda kimsenin bu bilgiyi elinde tutmak istememesi gerekir. İMKB’nin kurduğu KAP bunun en iyi örneklerindendir.
Başka sıkıntılar?
Fiziki kısıtlarla ilgili sıkıntılar var. Mesela belli bir bölgede belli bir zaman diliminde üretim yetersizliği varsa TEİAŞ tüketimi dengeleyebilmek için belli normalden çok daha pahalı üretim yaptığı halde bazı santrallere “çalışın, maliyet neyse ben ödüyorum” diyebiliyor. TEİAŞ, arada oluşan maliyeti farkı piyasadan enerji alanlar arasında paylaştırıyor. Oyuncular bunun ayda ne kadarlık bir maliyet oluşturabileceğini bilmiyor, öngöremiyor.
Kontrol mekanizmasını bilmiyor. Ve bu maliyet de ciddi rakamlara ulaşabiliyor. Elektrik fiyatının yüzde 10'una ulaştığı aylar olabiliyor. Şimdi bu çok ciddi bir sorun. Dolayısıyla sıkıntılardan biri de bu...
Vergi meselesi ne durumda?
En büyük sıkıntılardan biri de damga vergisi. Şirketlerin kendi aralarında yaptıkları bütün kontratlarda yüzde 1'e yakın damga vergisi var. Zaten kontratlarda kâr marjları çok düşük, çoğu zaman yüzde 1'leri bile bulmuyor. Her kontratta yüzde 1'lik damga vergisi gibi bir maliyet olunca fiziki üretimi temsil eden kontratlar ikinci
üçüncü defa işleme konu olamıyor.
Elektrik menkul kıymetleştirilemiyor yani...
İşte EPİAŞ, menkul kıymetleştirilebilmesi için kuruluyor. Doğru bir adımdır, çok da önemlidir. Az önce anlattığım problemlerin birçoğunu aşmak için de çok önemli. Bugün dar insan kadrosuyla yönetilen PMUM'dan bu işi alıp yeni bir şirkete verecekler. Enerji Piyasaları İşletme AŞ diye bir şirket olacak. PMUM'da yaşanan sorunlardan büyük kısmı yaşanmayacak. Dolayısıyla piyasa mantığının kurulması, paydaşların içinde İMKB'nin olması, TEİAŞ'ın ve sektörün belli oranda yer alması, belli bir noktadan hem EPDK'nın hem de SPK'nın denetiminde olması, içerden bilgi ticaretinin ya da manipülasyonun önüne geçecek. Şeffaflıkla ilgili olumlu adımlar mutlaka olur. EPİAŞ bünyesindeki işlemlerde damga vergisi muafiyeti de olacak.
Yani EPİAŞ’la pek çok şey düzelecek…
Evet. EPİAŞ'ın gelişiminin önü açık. Onu ürün anlamında da açmak gerekir. Sadece elektrikle sınırlı tutmamak lazım. Kesinlikle doğalgaz piyasalarının da EPİAŞ'ın altında olması lazım. Bizim de sektör olarak söz sahibi olduğumuz bir borsa olsun istiyoruz. Hatta biz sektör olarak bu borsanın belli bir yüzdesini almak istiyoruz. Hissedar olalım, para koyalım diyoruz. Şirket başına EPİAŞ'ta yüzde 1 gibi bir pay. 30 şirketin her biri yüzde 1 alsa, yüzde 30'u istiyoruz. Hatta yüzde 40'a kadar çıkabiliriz. Dernek de iktisadi bir işletme kurup yüzde 1 alabilir. Kamu payı yüzde 15’le sınırlı ama Bakanlar Kurulu'nun bunu ikiye katlama hakkı var. Bunu yapmalı yüzde 15’i TEİAŞ, diğer yüzde 15'i de BOTAŞ almalı. Çünkü gaz piyasasını da EPİAŞ'ın altında kurmak lazım. EPİAŞ'ın gazcılarla oturup konuşması lazım. Çünkü gazla elektriğin gerçekten birbirinden farkı yok. Yani gaz için yeni bir borsa kurmaya gerek yok. Yüzde 30'u kamu, yüzde 40'ı özel sektör alırsa geri kalan yüzde 30 da İMKB'de olur.
Elektrikte 10 yılda 40-45 bin MW ilave kurulu güç lazım
Türkiye 10 yıl sonra en büyük 10 ekonomiden biri haline gelmek istiyor. 500 milyar dolar ihracata ulaşmayı hedefliyorsunuz. Bugünkü ihracat portföyü ile bakıldığında, kabaca sanayideki üretim altyapısının iki katına çıkması gerekiyor. Bu büyümenin getireceği ihtiyacının karşılanabilmesi için Türkiye'nin elektrikteki kurulu gücünü 2023 yılında bugünkünün 2 katına yakın bir yere taşıması gerekiyor. Bugün 57 bin MW kurulu güç var. Demek ki en azından 100 bin MW ın üzerine çıkması gerekiyor. Bu da 40-45 bin MW lık yeni kurulu güç demek. Yani 75-80 milyar dolarlık bir finansman lazım. Üstelik bu tutar, sadece kurulu gücün tesis edilmesiyle ilgili kısım. Bunun yanı sıra iletim ve dağıtım hatları kurulması, mevcutların iyileştirilmesi ihtiyacı var. Ayrıca doğalgazda depolama, terminal, pompalama istasyonları vs. gerekecek. Yani 100 milyar doların üzerinde bir finansman ihtiyacı söz konusu.
Mehmet KARA/DÜNYA

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)