<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaRöportajlarEkmekçi Türklere flaş öneriler----

Ekmekçi Türklere flaş öneriler

Ekmekçi Türklere flaş öneriler
03 Haziran 2015 - 02:39 www.finansingundemi.com

Dengeli beslenme alanında önemli çalışmalara imza atan Prof. Dr. Fred Brouns finansgundem.com'a çarpıcı açıklamalarda bulundu

MURAT SORAL - FINANSGUNDEM.COM

Son yıllarda Türkiye dahil, tüm dünyada çeşitli iddialarla gluten, buğday ürünleri ve ekmek karşıtı olumsuz kampanyalar yürütülmekte olup, bunlar hububat işleyen gıda sanayi dallarına önemli zarar vermektedir. Ortaya çıkan bilgi kirliliği sonucu tamamen sağlıklı olan hububat ürünlerinin tüketimi konusunda toplumda tereddütler ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak birçok ülkede, ekmek, makarna ve kahvaltılık hububat ürünlerinin satışında önemli azalma görülmektedir. 

Bütün bu bilgilerin ışığında, sağlıklı beslenme konusunda uzman, dünyaca ünlü Profesör Doktor Fred Brouns tüm dünya ve Türkiye'yi ilgilendiren önemli açıklamalarda bulundu. İşte Profesör Doktor Fred Brouns'un finansgundem.com'a yaptığı önemli değerlendirmeler:

Dengeli bir beslenme nasıl olmalı?
 
Dengeli bir beslenmede yeterli miktarda yağ karbonhidrat ve protein bulunmalıdır. Oran vermek gerekirse proteinin oranı yüzde 12-18 arası olmalı, karbonhidrat yüzde 45-50 arası geri kalanı da yağ olmalı. Ayrıca yeterli miktarda vitamin içermeli beslenme bunun dışında da yine mineral ve eser maddelerin tüketimi yapılmalı. Bunları da çeşitli gıda kaynaklarından elde edebiliriz. Bitkisel gıda kaynaklarından ve taze balık ve et ürünlerinden elde etmemiz mümkün.
 
Beslenmede doğru bilinen yanlışlar nelerdir?
 
Yapılan yaygın hatalardan biri insanların çok çeşitli gıdalar tüketmek yerine sınırlı sayıda gıdayı tüketmeleridir. Bu şekilde insanların beslenmeleri monoton hale gelmektedir. Bu şekilde de insanların alması gereken vitamin, mineral ve eser maddelerin miktarı azalmış oluyor. Örneğin, insanlar her gün patates kızartması yerler ise beslenmeleri monoton hale gelmiş olur. Herhangi bir şeyi çok fazla tüketmek her insan bedeni için zararlıdır. Örneğin, aşırı miktarda su tüketmek bile insan sağlığına zararlıdır. Hatta su zehirlenmesi sonucu ölüme bile yol açabilir. Bunun örneğini sporcularda görebiliyoruz. Çok kısa zamanda aşırı miktarda su tüketilmesi sonucu birçok sporcu hayatını kaybetmiştir. Bununla ilgili dünyanın farklı yerlerinde farklı örneklere de yine rastlanmıştır. Özellikle maraton koşucularında çok enerji harcadıkları için çok fazla su tüketmeleri gerektiği gibi bir yanılgı sebebiyle aldıkları aşırı miktarda sudan ötürü yarış sonunda hayatını kaybetme vakalarına rastlanmıştır. Vücudumuzda her şey çok dikkatli ve dengeli bir şekilde düzenlenmiştir. Kan şekerimiz kandaki kalsiyum oranı gibi. Bu yüzden herhangi bir şeyi çok fazla miktarda tüketirseniz bu denge bozulur ve sorunlara yol açar. Bu tabi iki yönlüdür çok fazla tüketildiğinde vücudumuzda sorunlara yol açabileceği gibi çok az tüketildiğinde de yine sorunlara sebep olacaktır. Mesela biliyoruz ki bir vitamin eksikliği varsa bu hastalığa neden olabiliyor. Ama bu tabi normal seviyenin üzerinde vitamin aldığınız da size faydalıdır anlamı taşımıyor. Yine vitamin takviyesi olarak çok fazla sayıda vitamin alırsanız bu da vitamin zehirlenmesine yol açar. Özellikle yağda çözünen vitaminlerden A vitaminini çok fazla tüketirseniz böyle bir neticeye yol açabilir.
 
Obezitenin asıl sebepleri nelerdir? Ne tür önlemler alınmalıdır?
 
Obeziteye sebep olan çeşitli faktörler vardır. Hiçbir zaman obezitenin tek bir sebebi yoktur. Eğer insanlar obeziteye çok fazla yağlı yemek neden oluyor derlerse bu yanlış bir söylem olur. Ya da obezitenin tek sebebi çok fazla şeker tüketimi veya hareketsizlik dendiğinde bu da yine yanlış bir söylem olur. Obezite birden fazla etkenin bir araya gelmesiyle oluşan bir durumdur. Çok fazla enerji tüketip o enerjiyi harcamıyorsak obezite ortaya çıkar. Örneğin, Fransa Bisiklet Turu’nda yaptığımız araştırmada, burada yarışan bisikletçiler günde 8000-9000 kalori alıyorlar. Ama hiç kilo almıyorlar. Çünkü tur sırasında o kaloriyi harcadıkları enerji ile yakıyorlar. Bu da bize obeziteye farklı etkenlerin yol açtığını gösteriyor. Obezitede kültürel özelliklerin etkisi de vardır ama bu yalnızca tek bir kültür ya da tek bir ülkenin sorunu değildir. Obezite tüm dünyanın karşılaştığı bir sorun olmuştur. Çin’de, İtalya’da, Yunanistan’da özellikle küçük yaştaki çocuklarda yaygın görülen bir sorun haline gelmiştir. Buradaki temel sorun şu: Biz artık gün içerisinde sürekli yemeğe erişimimiz var. Bu yüzden çok fazla yediğimiz halde bunu yakacak kadar hareket etmiyoruz. Özellikle Akdeniz ülkelerindeki artış şaşırtıcı. Çocuklar gün içersinde sıkıldıkları zaman bunu yiyecek yada içeceklerle gidermeye çalışıyorlar. Yedikleri veya içtikleri şeyler de fazla kalori barındırdığından obeziteye sebep oluyor. Bugün insanlara baktığımızda yüz yıl öncesine göre ortalama olarak çok daha fazla tüketiyor bir insan. Bir başka çok önemli husus da aşırı kilolu insanların düşük gelirli ailelerde artıyor olması. Bunun sebebi de düşük gelirli ailelerin eğitim düzeyinin de düşük olması. Bu da tabiî ki ekonomik nedenlere dayalıdır. Bu ailelerde tek düze bir beslenme olduğunu görüyoruz. Ayrıca beslenmeyle ilgili haberleri takip edemedikleri ve anlayamadıklarından dolayı böyle bir sonuç oluşuyor.
 
Besin alışkanlıklarının kanser veya kalp krizi gibi ciddi rahatsızlıklarda etkisi ne ölçüdedir?
 
Eğer dengesiz besleniyorsanız, çeşitli gıdalar tüketmiyorsanız ve aşırı miktarda besin tüketiyorsanız, bu obeziteye yol açar. Obezite de kalp, damar hastalıkları ve kanser riskini yükseltir. Bu yüzden dengeli beslenen insanlara baktığımızda, yani sebze, meyve, balık, tahıl gibi besinleri yeterli miktarda tüketen insanlar lifli besinleri tükettiğinden dolayı onlarda kanser, şeker hastalığı, kalp hastalığı gibi rahatsızlıkların görülme oranı çok daha düşüktür. Tahıl tüketimiyle ilgili yapılan bir çalışmada, tam tahıl tüketimi artırıldığında kalp ve damar hastalıklarında yüzde 30 azalma şeker hastalığında yüzde 20 azalma ve kolon kanserinde de yüzde 15 azalma olduğu ortaya konmuştur. Tam tahıl ürünlerinden kastettiğimiz de buğday, arpa, çavdarla üretilen ürünlerdir. Tahıl ürünü bir çok bileşeni içeriyor. Prebiyorik, antioksidanlar, E vitamini, magnezyum, krom çinko gibi. Ve bütün bu bileşenler sinerjik etkilere sahiptir. Bu yüzden dengeli bir beslenmede bütün bu bileşenleri dengeli bir biçimde almış oluyorsunuz. Yine tahıl tüketimiyle ilgili 100.000’in üzerinde insanın katıldığı bir araştırmada, günde 30-40 gram tam tahıllı ürünler tükettiğimizde, kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı ve kolon kanseri sonucu ölüm riskinin önemli ölçüde azaldığı görülmüştür. Ne kadar az rafine gıda tüketip ne kadar fazla lifli gıda tüketirsek beslenme alışkanlıklarına dayalı ölüm riski azalmaktadır. Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin önerisine göre de, tam tahıllı ürünlerden, meyve ve sebzelerden günde 35-40 gram lif tüketmeliyiz. Normalde rafine edilmiş gıda çok fazla olduğundan vücudumuzun lifli gıda tüketimi azdır. Bu yüzden ihtiyaç duyduğumuz lif tüketimini meyve, sebze ve tahıllı ürünlerden karşılamalıyız. Özellikle atıştırmalık dediğimiz gıdaların lif değeri çok düşüktür.
                                                                   
Obezitenin en çok risk oluşturduğu ülkeler hangileridir?
 
Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre, özellikle Avrupa ülkeleri 15 yıl sonra ciddi bir obezite sorunuyla karşı karşıya kalacak. Uzmanlar 2030 yılına kadar hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinde obeziteden muzdarip insanların sayısının büyük artış göstereceği tahmininde bulunuyor. Bu durumdan özellikle erkeklerin etkileneceğine dikkat çekiliyor.
 
Özellikle İrlanda ve İngiltere'deki durumun çok ciddi boyutlarda olduğu belirtilen raporda, 2030 yılında çok az sayıda İrlandalı'nın normal kilosunda olacağı tahmin ediliyor. Buna göre, İrlandalı erkeklerin yüzde 89'u aşırı kilolu, yüzde 48'i ise obez olacak. İngiltere'de ise 15 yıl sonra kadınların üçte birinin, erkeklerin de yüzde 36'sının obez olacağı tahmin ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü, Yunanistan, İsveç, İspanya ve Çek Cumhuriyeti'nde de aşırı kiloluların sayısının artacağı öngörüsünde bulunuyor. Örgüt, 15 yıl içinde Avrupa genelinde hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinde aşırı kilolu insanların sayısında artış bekliyor.
 
DSÖ Avrupa'nın bu konudaki tek istisnayı ise Hollanda'nın oluşturduğunu açıkladı. Hollanda'da obez erkeklerin oranının 2010'daki yüzde 10'dan 2030 yılında yüzde 8'e gerilemesi bekleniyor.


Diyetisyenlerin önerileri herkes için geçerli midir?
 
Öncelikle bütün insanlar farklıdır. Tabi genel kılavuzlar var. Çok fazla yağ, karbonhidrat ve şeker tüketilmemesi gibi. Hem insanlar açısından hem de nüfus açısından baktığımızda durum farklılık göstermektedir. Örneğin, Kanada’da yaşayan Eskimo’lara baktığımız zaman, onlar çok yüksek miktarda balık ve yağ tüketiyorlar. Ama bu onların yaşam şekillerinde ve beslenme kültürlerinde var olduklarından beri bulunmaktadır. Biz onlar gibi beslensek ciddi rahatsızlıklara maruz kalırız. Bunun gibi birçok örnek ışığında şunu söylemeliyiz ki iyi bir diyetisyen o kişinin kültürüne ve yaşam şekline bakıp o şekilde tavsiyede bulunmalıdır.
 
Türkler beslenmede nelere dikkat etmeli?
 
Genel olarak bakarsak Türkiye’nin kültürünün de bir parçası olarak ekmek tüketimi çok yüksek bir seviyede. Özellikle de beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek tüketmek toplum olarak daha verimli bir tüketim olacaktır. Beyaz ekmek rafine beyaz undan yapıldığı için oradan yüksek bir lif alımı olamayacaktır. O lif açığını da kapatmak için bol miktarda sebze ve meyve tüketmek gerekir. Ekmek tüketimine baktığımızda Türkiye, dünya üzerinde en fazla ekmek tüketen ülkeler arasında yer almaktadır. Tabii buradan buğday tüketiminin tamamen kötü ve sağlığa zararlı olduğu anlamını çıkarmamalıyız. Burada biraz da önemli olan ekmekle birlikte neyi tükettiğimizdir.
 
PROF. DR. FRED BROUNS ÖZGEÇMİŞ
 
Prof. Dr. Fred Brouns, Hollanda Maastricht Üniversitesi’nde Beslenme Fizyolojisi alanında “Ağır Antrenman Yapan Sporcularda Gıda ve Sıvılar” başlıklı araştırmasıyla yüksek lisans derecesini tamamladıktan sonra bu araştırmasıyla Hollanda Spor Tıbbi ödülüne layık bulunmuştur. Kendisi 25 yılı aşkın süredir sağlık ve beslenme alanlarında çalışmalarını yürütmektedir. Prof. Dr. Fred Brouns, 1980 yılında Hollanda Wander Dietetics’de Beslenme Bilimleri ve Tüketici Bilgilendirme Bölümü Başkanlığı görevinde bulunmuştur. 1988 yılında İsviçre Sandoz Beslenme Bölümü, Beslenme Araştırmaları Müdürlüğü yapmış ve bu dönemde Isostar Sports Beslenme Vakfı’nı kurmuş ve başkanlığını yürütmüştür. 1992-1999 yılları arasında yılları arasında Novartis Beslenme Araştırmaları Birimi Yöneticiliği yapmış ve araştırmalarında kalp sağlığı, obezite/diyabeti zihinsel performans, kemik sağlığı ve spor beslenmesi alanlarına yönelik konulara odaklanmıştır. Kendisi; 1999 yılında Küresel Sağlık ve Beslenme Grubu’na katılmış ve 2002 yılında Cargill Avrupa Beslenme Bilimleri Yöneticiliği yapmıştır. Kendisi hala Hollanda’da Maastricht Üniversitesi, İnsan Biyolojisi Bölümü, Beslenme ve Toksikoloji Araştırma Enstitüsü’nde “Sağlık ve Gıda’da Yenilikçilik Yönetimi” programını yürütmektedir. Günümüzdeki araştırma konuları beslenme ve spor, obezite, diyabet ve bağırsak sağlığı üzerinedir. Kendisi Avrupa ILSI, IDACE gibi pek çok endüstriyel ve akademik kuruluşta başkanlık yapmıştır ve İngiltere Beslenme Derneği’nin aktif bir üyesidir. Hollanda Beslenme Birimleri Akademisi’nde araştırmalar yapmaktadır. Bugüne kadar 250’den fazla konferansa konuşmacı olarak davet edilmiş, beslenme ve sağlık alanında yaptığı konuşmalarla 6 ödüle layık görülmüştür. 200’den fazla yayını ve 9 kitabı bulunmaktadır.
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)