<
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerDr. Cem Kınay: Turizmin acil reçetesi aşı oranının artması----

Dr. Cem Kınay: Turizmin acil reçetesi aşı oranının artması

Dr. Cem Kınay: Turizmin acil reçetesi aşı oranının artması
03 Haziran 2021 - 07:25 www.finansingundemi.com

Ünlü turizmci, 'Her Şey Dahil'le dev sektöre damgasını vuran Dr. Cem Kınay, “Türkiye dünya turizminde büyük bir oyuncu” diyor. Anadolu turizmine yeni model için eşi ile vakıf kuran Kınay, turizmde pandemiden çıkış yolunu ve sonrasını anlatıyor.

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

“Kazandıran Sohbetler”de bu kez turizmin önde gelen isimlerinden Avusturya Devlet Nişanı sahibi bir konsept mucidi Dr. Cem Kınay konuğumuz oldu...

- Günümüzün popüler konusu sağlık turizmi çağrışımına Tıp eğitiminden turizme geçerek bir işaret fişeği fırlatmışsınız adeta. Avusturya'daki eğitim günlerinin ardından turizme girişi anlatarak başlayabilir miyiz?

- Tamamen tesadüf. O zaman Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde ihtisas yapıyordum. 1987 yılında bir Bodrum tatili sırasında, yakın dostum olan Sinan Özer ve Oğuz Serim'in beni motive etmesiyle o zamanlar henüz çok popüler olmayan Mavi Yolculuk konseptini Avusturya'da pazarlamaya karar verdik. Viyana'da Gulet Turizm şirketini kurduk. İki yıl boyunca ben hem doktorluk yaptım hem de bu şirketle ilgilendim. Tamamen hobi olarak tesadüfen başladı.

“HER ŞEY DAHİL SİSTEMİ TURİZM DÜNYASINDA GERÇEK BİR DEVRİMDİ”

- Gulet Turizm ve Magic Life markalarıyla dünya çapında bir başarı elde edildi, nasıl gelişti bu büyüme?

- Bu da açıkçası pek planlanmadı. Yurt dışında uzun zaman yaşayınca bir gurbetçi felsefesi doğuyor. Türkiye için iyi bir şeyler yapmak istiyorsunuz, en iyi tanıtımını yapmak istiyorsunuz. Benim de çıkış noktalarımdan biri, 1980'li yılların sonunda çok iyi tanınmayan ülkemizi tanıtımına soyunmak oldu. Türk bayrağını hem Avrupa'da hem de dünya dolaştırmak konusunda önemli bir motivasyon oluştu. Turizm, ülkelerin tanıtımı ve kültürlerin birbirlerini anlaması açısında tek yol. O zamanlar internetin olmadığı dönemler, biz çanta elimizde içinde Türkiye'yi tanıtan broşürler, seyahat acentelerini dolaşıp ülkemizi anlatıyorduk. Türkiye'nin ne kadar güzel olduğunu, bölgelerini, tarihini, coğrafyasını anlatıyorduk. Benim asıl mesleğim turizm olmadığı için dünyada bu işi en iyi yapan insanları araştırıp, bu işin nasıl yapıldığını öğrenmek için çok okumaya başladım. İlk öğrendiğim konu, iyi bir turizm şirketi olmak istiyorsanız, otelcilik ayağının da muhakkak olması gerektiğiydi. Böylece 1990 yılında otelcilik işine girmeye karar verdim. Bu işe girerken de yine araştırmalarımı sürdürdüm ve Dominik Cumhuriyeti'nde “Her şey dahil” sisteminin bir otelde uygulandığını gördüm. Buradan yola çıkarak Avrupalı misafirlere uygun, onların hoşuna gidebilecek “Her şey dahil” konseptini ilk Magic Life Sarıgerme'de başlattık. O zamanlar Türkiye'de hiç bilinmiyordu ki hala da çok bilinen bir yöremiz değil ama belki de ülkemizin en güzel yerlerinden biri. Magic Life ve bu konsept o gün için turizm dünyasında gerçek bir devrimdi. Gezginlerin seyahat alışkanlıkları değişmeye başladı ve öncelikle “Her şey dahil” sistemini tercih etmeye başladılar. En başta “Böyle bir sistem olur mu?” denilirken, bir kaç yıl içinde en sevilen tatil şekline dönüştü. 90'ların ortasından itibaren de Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan, İspanya, Mısır gibi Avrupalı gezginlerin en çok ziyaret ettiği ülkelerde arka arkaya Magic Life zincirine halkalar ekledik. 1990'lı yılların sonuna doğru başta Antalya olmak üzere diğer otellerden de bu sistemi benimseyenler oldu. Sonra da biraz önce saydığım ülkelerde de tatil köyleri ve otellerde bu sistem en çok ilgi gören hizmet haline geldi. Son 20 senede Karayipler'de, Meksika'da bu sistem gelişti. Son olarak da Asya'da Vietnam gibi ülkelerde bu ürün turizmde en çok beğenilen ürün haline geldi.

Son 30 yılda başka bir konsept de ortaya çıkmadı. Gelecekte mutlaka yeni değişinler, yeni trendler olacaktır. Ama dediğim gibi son 30 yılda devrim denilebilecek bir konsept budur.

Turizm, ülkelerin tanıtımı ve kültürlerin birbirlerini anlaması açısında tek yol. O zamanlar internetin olmadığı dönemler, biz çanta elimizde içinde Türkiye'yi tanıtan broşürler, seyahat acentelerini dolaşıp ülkemizi anlatıyorduk. Türkiye'nin ne kadar güzel olduğunu, bölgelerini, tarihini, coğrafyasını anlatıyorduk.

“TÜRKİYE, 50 MİLYONUN ÜZERİNDE MİSAFİRLE DÜNYA TURİZMİ KONUSUNDA BİR BÜYÜK OYUNCU”

- Her şey dahil konsepti hem ilgi gördü, hem de bazı çevreler tarafından da çok eleştirildi. Bu yöntem esnafı mağdur eden bir yöntem mi?

- Eleştiriler hep olur, bunlara saygı göstermek lazım. Başarılı konseptlerde eleştiri daha fazla da olabilir. Bunları dikkate de almak gerekir. Ama şöyle değerlendirelim: 1990 yılında Magic Life kurulduğunda Türkiye'de siyaseten ve güvenlik açısından önemli sorunlar vardı. Terör diye bir problemimiz vardı. O zaman bu sistemde, misafir havaalanından otele gidiyor tatilinin tamamını burada yapıyor ve tekrar havaalanından evine dönüyor. Bu risksiz bir sistemdi. Bu da misafirlerin tercihi konusunda önemli bir rol oynadı. Yıllar geçince trendler de değişti. Şu anda en önemli akım deneyim turizmi. İnsanlar gittikleri yerde yerel halkla, yerel zenginliklerle, yerel gastronomiyle, yerel el sanatlarıyla ilişki içinde olmak istiyor. Dolayısıyla misafirlerin sadece otelde tatil yapması değil, bunun dışındaki imkanlardan da yararlanması gerekiyor. Ancak, otelin dışındaki alış veriş yerleri, restoranlar, eğlence yerlerinin de gelişmiş olması lazım. Biz de bu bir çelişkili durum. Esnaf şikayet ediyor. Diğer yandan da misafir de şunu söylüyor, “Ben otelin dışında aynı güzellikte hizmet göremiyorum, istediklerimi bulamıyorum” diyor. Özetle çuvaldızı kendimize batırmamız lazım. Hepimizin misafirlerin otelden çıkıp yerel zenginlikleri görebilmesi için üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor. Bunun içinde önümüzde bir fırsat var. Artık dijital bir dünyada yaşıyoruz. Otele gelen insanların dışarıda ne olup bittiğini görmesi için, eğer o alış veriş yerleri, restoranlar kendilerini dijital olarak ifade edebilirlerse o misafirlere dokunma, ulaşma imkanları yükselecek. Otellerde kalanlar farklı cazibeli yerlere de gidebilecekler. Bir örnek vermek gerekirse, geçtiğimiz senelerde Antalya'da The Land of Legends diye bir eğlence merkezi yapıldı. Buraya ilgi oldukça fazla oldu. Demek ki gerekli pazarlama yapılınca, mekan ilginç olunca deneyimleme adına misafirler böyle yerleri gezebiliyorlar. Şunu vurgulamak istiyorum; Türkiye'nin çok büyük zenginlikleri var, kültürel, tarihi zenginlikleri, gastronomisi, mimarisi, müziği dolayısıyla Anadolu farklılıklarını uygulayan bir strateji ortaya koymak lazım... Ülkemize gelen misafirlerin sade otelde kalmasının değil, yerel ögelerle buluşmasının, Anadolu ögelerini kullanarak Türkiye'yi unutulmazlar listesine koymasının ve tekrar tekrar gelmesinin sağlanması gerekiyor. Türkiye, 2019 itibarıyla 50 milyonun üzerinde misafirle dünya altıncısı. Yani dünya turizmi konusunda bir büyük oyuncu. Gelecekte, özellikle pandemi sonrası Türk turizmi yeniden tasarlanmalı. Her türlü bütçeye her türlü yaş grubuna -ki önümüzdeki 20 – 30 senenin belirleyicisi olacak Z kuşağı geliyor -, her türlü inanış sahibine hitap edebilmeli. Anadolu’nun zenginliklerini dijital kanalla milyarlarca insana sunarak, herkes ne istiyorsa ülkemizde bulabileceğinin anlatıldığı bir strateji izlenmeli.

“ANATOLITY İLE TÜRKİYE'NİN İLK OTEL SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ HAYATA GEÇİYOR”

- Tam bu noktada yeni bir proje olan “Anatolity”yi sormak istiyorum?

- Anatolity, tam da yukarıda anlattıklarımı kendine misyon edinmiş bir proje. Eşim Elif Dağdeviren ile birlikte hayata geçirmeye çaba gösterdiğimiz bu vakıfta vizyonumuz birkaç ayaklı. Birincisi, Anadolu'nun zenginlikleriyle, tarihiyle, coğrafyasıyla, kültürüyle, gastronomisiyle, müziğiyle dünyada bir yumuşak güç (soft power) haline gelmesi. Bunu da tanıtımla yapmak. İkincisi, Türkiye son yıllarda çok büyük yatırımlar yaptı. Çok güzel, dünya çapında çok büyük oteller yapıldı. Diğer taraftan da 81 ilde irili ufaklı, hikayesi olan, otantik otellerimiz var. Anatolity, konumuyla, yöresiyle çok özel olan yaşam sanatı bir oteller zincir kurmak için de soyundu. Bunu yaparken de Türkiye'nin ilk otel sosyal sorumluluk projesi hayata geçiyor. Çünkü vakfımızın vizyonunun diğer bir ayağı da, Anadolu'daki kadınların, gençlerin turizmle bütünleşmesini sağlamak. Ben Türkiye'nin en iyi turizmcisini yetiştirmek istiyorum, eşim ülkemizin en iyi filmcisini yetiştirmek istiyor. Bu şekilde ticari faaliyetlerimiz içinde kadınlarımızın ve gençlerinin eğitimini ve yetiştirilmesini hedefliyoruz. Bir diğer ayağı ise projenin, kaybolmaya yüz tutan çok değerli el sanatlarımızın yaşaması için çalışmak. Bunun için de çeşitli kent ve kasabalardaki kooperatiflerle işbirliği kurarak, Anatolity'in otel zinciri için kurduğumuz platformda bu el sanatı ürünlerinin pazarlanabilmesi için e ticaret imkanı oluşturuyoruz. Böylece el sanatlarımızın sadece o yöreye gidildiğinde değil 365 gün dünyada tanınmasını ve ürünlerinin satın alınmasını sağlayarak bir ticari güç oluşturmayı amaçlıyoruz. Bunu da sürdürebilir hale getirmek istiyoruz. Çünkü bugün hem Türkiye'de hem dünyada turizmin en önemli konusu sürdürebilirlik. Turizm bir mega trend ve sürdürebilirlik de zorunlu hale geldi. Biz bu vizyonla, nasıl 1990'da 'Her şey dahil' konsepti ile örnek oldu isek, bu kez de Anatolity ile diğer turizm yatırımcılarına da bir rol model olmak istiyoruz.

Anatolity, konumuyla, yöresiyle çok özel olan yaşam sanatı bir oteller zincir kurmak için de soyundu. Bunu yaparken de Türkiye'nin ilk otel sosyal sorumluluk projesi hayata geçiyor. Çünkü vakfımızın vizyonunun diğer bir ayağı da, Anadolu'daki kadınların, gençlerin turizmle bütünleşmesini sağlamak.

- Eşiniz Elif Dağdeviren çok önemli bir iletişimci onun da bu projede katkıları oldukça fazla olacak sanırım?

- Turizmle kültür paralel ve yan yana gitmek zorunda. Ben vakfın turizm ayağıyla ilgilenirken, eşim de kültür ayağına yoğunlaşacak. Onun bu konudaki deneyimi ve vizyonu hem Anatolity hem de ülkemiz için çok değer taşıyacak.

- Magic Life'tan çıkış ne zaman oldu, şu anda hangi oteller sizin tarafınızdan yönetiliyor?

- 2004 yılında ben Magic Life zincirinin dünyanın en büyüğü Alman TUI şirketine sattım. 2005 yılında otelcilik serüvenim sona erdi. Şimdi bu yeni proje ve motivasyonla uzun bir süre tekrar kolları sıvadık. Ama bu kez biraz farklı. Magic Life'ta en küçük otelimiz 250 oda, en büyüğü 1500 oda idi. Şimdi ise en küçük otelimiz 5 oda, en büyüğü 50 oda olacak. Tamamen bambaşka bir durum, otantik, özel ve yaşam sanatını içeren bir oteller zinciri olacak. Burada, Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa, Konya, Bayburt, Kastamonu gibi Anadolu'nun çeşitli yerlerinde bizim işlettiğimiz oteller gibi o standartlara uyarak bizimle birlikte çalışacak kuruluşlar da olacak. Türkiye'de çok başarılı küçük oteller var, bunlar kendi işletmelerine devam ederken biz de onlarla operasyon ve pazarlama işbirliği kuracağız. Bizim oluşturacağımız dijital satış platformuyla onlarla böyle bir işbirliğine gireceğiz. Anatolity'nin bir felsefesi de her şeyi kendi yapmak değil, her şeyi doğru çözüm ortaklarıyla hayata geçirmek olacak. Bunun da çok başarılı olmasını diliyor ve bekliyorum.

2019'da 1,5 milyar olan toplam turist sayısının kısa zamanda 2 milyar olması bekleniyor. Dolayısıyla Türkiye de büyük oyuncu olarak bundan önemli bir pay alacaktır. Çünkü Türkiye dünyanın en farkındalığı olan turizm ülkeleri arasındadır. Anadolu'nun binlerce yıllık tarihi çok önemlidir.

“AŞILAMA EN ÖNEMLİ ÇÖZÜM, TURİZM İÇİN BU DURUMUN PANZEHİRİ”

- Turizm ekonominin bacasız sanayisi, çok sayıda sektörü de besliyor. Pandemide gelinen durumdan sonrasını nasıl görüyorsunuz?

- Biraz önce de sözünü ettiğim gibi turizm bir mega trend ve Türkiye de büyük bir oyuncu. Pandemi ile birlikte hiç alışık olmadığımız bir durumla karşı karşıya kaldık, geçen yıl Nisan-Mayıs aylarında turizm, dünyada durma noktasına geldi, sıfırlandı. Şöyle düşünün dünyada her yıl 1,5 milyar insan seyahat ediyor. Bu çok büyük bir rakam. 18 bin uçan uçaktan 17 bin tanesi yerde kaldı. Kalan bin tane ise kargo ve bazı zorunlu haller için kullanıldı. Havaalanları kapanmasa da trafik sıfır noktasına geldi. Otellerin yüzde 80 - 90'ı bütün dünyada kapandı. Ama bu, beklenmeyen, tahmin edilemeyen, kontrol edilemeyen bir süreçti. Bu süreç oldukça uzadı da. Geçen yazdan itibaren gezginler, kısmen turizm hareketlerine başlamış olsalar da, aralıklarla bu kesintiye uğradı. 15 ay sonra hala, yavaş yavaş gelişiyor. Benim görüşüm, bu konuda aşılama en önemli çözüm. Turizm için bu durumun panzehiri. Aşılama yükseldikçe insanlar için güven ortamı oluşacak. İnsanlar zaten 15 aydır çok sıkıldıkları için güven ortamı oluştuğunda, evde değil tamamen dışarı da hayatları geçirmek ve seyahat etmek isteyecekler. Önümüzdeki aylarda ülkelerde aşı oranları arttıkça bunu da hep beraber yaşayacağız. Pandemi süresince hayatımızdaki bazı değerlerin önemini daha da iyi anladığımızı düşünüyorum. Dijital bir dünyadayız ve hareket hayatımızdaki önemli kodlardan biri. Pandemide özgürlüğümüzün ne kadar önemli olduğunu daha iyi öğrendik. Seyahat bir özgürlük ortamıdır, istediğin şeyi yapma ortamıdır. Dolayısıyla turizm sektörünün eski gücüne tekrar ulaşacağını düşünüyorum. Bir geçiş süreci olacak, yakın zamanda belki 2019 rakamlarına ulaşmamız mümkün değil. Yine de önümüzdeki senelerde adım adım gelişecek ve tam normale döndükten sonra turizm eski büyüme rakamları yakalanacaktır. Özellikle Çin başta olmak üzere Asya ülkelerinde oluşan hareketler, buralarda nüfus çok yüksek olduğu için bütün dünya trafiğine büyük katkı sağlayacaktır. 2019'da 1,5 milyar olan toplam turist sayısının kısa zamanda 2 milyar olması bekleniyor. Dolayısıyla Türkiye de büyük oyuncu olarak bundan önemli bir pay alacaktır. Çünkü Türkiye dünyanın en farkındalığı olan turizm ülkeleri arasındadır. Anadolu'nun binlerce yıllık tarihi çok önemlidir. Bilindiği gibi Göbeklitepe 12 bin yıllık bir geçmiş, hemen yanında Karahantepe kazıları başladı belki bir iki bin yıl daha geriye gidilecek. Bu şu demek, Türkiye bu zenginlikleriyle, tarihiyle, kültürüyle her zaman büyük oyuncu olacaktır. Yakın zamanda bu bunalımı atlatıp tekrar çıkış eğilimine girecektir.

“TURİZM GELECEKTE ÜLKEMİZİN HEM MADDİ, HEM MANEVİ AÇIDAN BİR NUMARALI SEKTÖRÜ OLACAK”

- Özetle pandemi sonrası büyümenin ötesinde patlama da söz konusu olabilir mi?

- Kesinlikle olur. Çünkü Türkiye, çok akıllıca davranıp, geçen sene çok kısa zamanda “Güvenli Turizm” diye bir sertifikasyon programına başladı. Bu program şu anda 30 odalı otellere kadar inmiş vaziyette. Yakında bu da aşılıp bütün oteller bu sertifikasyon programına girmek zorunda. Pandemi dönemi için düşünülen bu program yakın bir gelecekte genel bir standart halini alacak. Önümüzdeki dönemde misafirler için sağlık ve güvenlik bir numaralı konu olacak. Türkiye buna da cevap vermiş olacak. Bugün zaten diğer ülkelere göre çok yüksek kalitede olan Türk otelciliği, önümüzdeki dönemde bir rönesans yaşayacak. Yeni önlemlerle de bir sınıf daha yukarı çıkacak. Turizm çeşitlendirme politikasını da tam olarak uygulamaya soktuğu zaman gelir gruplarını, coğrafyaları, sunulan ürünleri ve hizmetleri çeşitlendirerek belki de dünyada ilk üç turizm ülkesine arasına girecek. Bugün 50 milyon civarında olan gelen misafir sayısı, çok yakın zamanda doğru politikalarla 100 milyona ulaşacak. Bu da 60 sektöre olumlu katkısı olan turizmin ekonomiye etkisini artıracak. Böylece turizm ve ilgili sektörlerde çalışanlar da bir zenginleşme yaşayacaklar. Turizm gelecekte ülkemizin hem maddi, hem manevi açıdan bir numaralı sektörü olacaktır. Çünkü turizm ve kültürdeki özelliklerimizi dünyada bir yumuşak güç haline getirebilirsek, şu anda dünyada yumuşak güç endeksinde bulunduğumuz 26'ncı sıradan 10'uncu, 5'inci sıralara çıktığımız zaman Türkiye'nin markalaşmasında çok önemli katkılar olacak.

Bugün zaten diğer ülkelere göre çok yüksek kalitede olan Türk otelciliği, önümüzdeki dönemde bir rönesans yaşayacak. Yeni önlemlerle de bir sınıf daha yukarı çıkacak. Turizm çeşitlendirme politikasını da tam olarak uygulamaya soktuğu zaman gelir gruplarını, coğrafyaları, sunulan ürünleri ve hizmetleri çeşitlendirerek belki de dünyada ilk üç turizm ülkesine arasına girecek. Bugün 50 milyon civarında olan gelen misafir sayısı, çok yakın zamanda doğru politikalarla 100 milyona ulaşacak.

- Bu noktada akılımıza gelen soru, sıkça bahsettiğimiz doğal ve tarihi güzelliklerin korunması adına, turizmcinin biraz da çevreci olması gerekmiyor mu?

- Turizm sektöründekiler kesin çevreci olmalı. Geçmişte bu konuda bazı hatalar yapıldı. Doğanın değerini biraz göz ardı ettik, hepimiz. Özellikle pandemi sürecini yaşarken doğanın ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anlamış olmamız gerekir. Geleceğe bir projeksiyon yaptığımızda turizmci en önemli çevreci olmalı, çünkü doğa olmadan turizm olması mümkün değil. İnsanlar bu doğal ve kültürel güzelliklere geliyor. Bu olmadığı zaman, başka tercihler yapabilirler. Dünyada gezginlerin gidebileceği çok sayıda ülke, şehir, binlerce kasaba, binlerce köy var. Dolayısıyla bu bir evrensel sorumluk olduğu gibi ülkenin de yararına doğayı korumak. Sorunun cevabı: Evet turizm çevreci ve doğaya saygılı, sevgili olmalı, doğayı koruyucu olmalı. Aynı duyarlılık tarih ve kültür için de geçerli olmalı.

“AKILLI OLMAK İLE İNSAN OLMAK ARASINDA ÖNEMLİ BİR İLİŞKİ VE DENGE GEREKİYOR”

- Biraz da yazarlığı konuşalım. 'Akıllı Ol İnsan Ol' nasıl yazıldı? Neler anlatıyor?

- Ben aslında yazar değilim. Ama basit bir konseptle benim şöyle bir hayatım, şöyle bir iş hayatım var diye anlatmaya çalıştım. Aslında benim ne iş yaptığımı bir internet aramasında da öğrenmek mümkün. Ama ben özellikle genç nesillere bu başarılar ya da başarısızlıklar olurken neler geçtiğini anlatmaya çalıştım. Benim bütün hayatımda Galatasaray kültürü önemli oldu. Geriye dönüp baktığımda Galatasaray ile ilgili neler yaşadığımı, iş hayatımla Galatasaray kültürünün nerelerde örtüştüğünü anlatmaya çalıştım. Başka camialara sempati duyanların kendi kültürleri önemli olabilir. Yahut başka araçları vardır başarılı olabilmek için. Bu konuda da başarılı olduğumu düşünüyorum. Ben bir yazar olmamama rağmen kitap, hem Türkçe hem İngilizce yayınlandı. Beş baskı yaptı. Baskılar daha devam edebilir. Okuyanların birbirlerine tavsiye ettiklerini biliyorum. Bunlardan çok daha önemlisi yeni nesillere katkıda bulunduğumu anlıyorum, geri dönüşler bunu açıklıyor. Ben yapım dolayısıyla paylaşmayı seven bir insanım, paylaştıklarımın sonuçlarını görünce de mutlu oluyorum. Kitap bundan önemli bir rol oynadı. Futbol gibi de, insanların çok basit algıladığı, ancak derinliği fazla olan, bir felsefesi olan bir konuda yazmaktan da çok mutlu oldum. Hayatım Galatasaray ile paralel gidiyor. Zaten herkesin motivasyonunu böyle bir kaynaktan alması gerekiyor. Çabuk da okunan bir kitap. Genç nesli hedefleyince, onların vakitlerinin sınırlı olduğunu göz önüne alınca böyle bir kitap tasarladık. Fotoğraf ve illustrasyonlar yer alıyor, bir buçuk saatte okunabiliyor. “Akıllı ol insan ol” adı da çok şey ifade ediyor bence. Akıllı olmak ile insan olmak arasında önemli bir ilişki ve denge gerekiyor. İnsan olmanın hayatımızın merkezinde yer alması gerektiğini düşünüyorum, bu nedenle bu mesajı vermek istedim. 

Rahmetli dedem iş hayatının yanında vizyon sahibi bir insan ve çok iyi bir gezgindi. Avrupa'dan ilham alır ve sık sık yurt dışı seyahati yapardı. O yıllarda kaç kişinin Avrupa'ya gittiğini düşünürsek, dedem o az sayıda insandan biriydi ve düzenli seyahat ederdi.

“DEDELERİMİZİN EĞİTİMİ VE DÜNYA GÖRÜŞÜ BİZİM BUGÜNLERE GELMEMİZE ÇOK ETKİ YAPTI”

- Son olarak ikimizin yollarının kesiştiği Bakırköy, Bakırköylülük ve eski günleri konuşabilir miyiz?

- Ben Bakırköy'de doğdum, bundan da büyük gurur duyuyorum. Gençler bunu hiç yaşamadılar ama o zamanlar, Bakırköy İstanbul'un en nezih, en popüler sayfiye yerlerinden biriydi. Bakırköylü olmak bir özellikti. Çok az sayıda yerleşim vardı. Biz birlikte Taş Mektep gibi çok özel bir okula gittik. Buradan özel yanları olan insanların yetişme imkanı oldu. Buna paralel olarak benim bir de seyyah hayatım vardı. Doğduktan 40 gün sonra babam subay olduğu için önce gezgin olarak serüvenim başladı. Önce Aşkale'ye, oradan beş yıl Diyarbakır'a, ardından iki yıl Ağrı, toplam 11 sene Bakırköy ve Anadolu beraber yürüdü. Dönüp bakıyorum hem Bakırköy var içimde hem de Anadolu. Bu paralel hayat benim gelişmemde çok önemli bir rol oynamış. Rahmetli Kanber Kantürer dedem önemli bir Demokrat Partili idi. Çok iyi bir işadamı ve siyaset içinde bir insandı. Rahmetli dedem iş hayatının yanında vizyon sahibi bir insan ve çok iyi bir gezgindi. Avrupa'dan ilham alır ve sık sık yurt dışı seyahati yapardı. O yıllarda kaç kişinin Avrupa'ya gittiğini düşünürsek, dedem o az sayıda insandan biriydi ve düzenli seyahat ederdi. Otomobillere çok meraklıydı. En yeni Amerikan ve Avrupa arabalarını kullanırdı. O yıllarda yazlığı vardı. Biz o ortamda büyüdük. Rahmetli annem ve babamın ailesi Selanikliydi, oradan Kırklareli'ne taşınmışlardı. Selanik'ten gelen bir dünya görüşü vardı ailemizin. Dedelerimizin eğitimi ve dünya görüşü bizim bugünlere gelmemize çok etki yaptı. Dünyanın şanslı insanlarından olduğumu düşünüyorum beni yetiştiren hem büyük aileme ve hem de anne babama şükranlarımı sunuyorum.

- Artık Bakırköy ve Kırklareli'nin hatırına Anatolity projesinde biraz da Trakya yer alır değil mi?

- Kesinlikle yer alacak. Edirne çok önemli bir turizm noktası. Osmanlı'nın başkentlerinden birisi. Tarihte başkentlik yapmış her şehir çok önemlidir. Kırklareli mutlu insanların yaşadığı küçük ama hoş bir kent. Mutlaka ailemin memleketinde turizm ve kültür alanında güzel işler yapacağım.

30 yıllık 'Escort Teknoloji' tecrübesi yeni bir dünya için gençlere rehber oluyor

'Altın kahini' Sağman'dan portföy uyarısı: Varlık dağılımı önemli!

Dünya boya devi Jotun'da zirveyi Türkler yönetiyor

YORUMLAR (8)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Tufan KAYNAK03 Haziran 2021 16:59

    Bu sistem başlarken sizinleydim yanılmıyorsam Mehmet gönenç gn.md atilla bey koordinatördu Ama şu an bu sistemi uyguladığını sanan hiçbir işletme doğrusunu yapmıyor Hatta hiçbir gn md bu sistemin açılımını net yapamaz

  • altay03 Haziran 2021 16:20

    90lı yıllarda turizm ayakta kaldığı ise bu sistem sayesindedir

  • Kamil 03 Haziran 2021 11:00

    Her şey dahilde ülkemizin kazanci sifir. Adam gelmeden parayi pesin veriyor otele geliyor cebinden 5 dolar cikmiyor. Eee bir turist her sey dahil gelmese 2000 dolar odeyecekse. Hersey dahilde 600 700 dolar odeyip gidiyor.

  • okiman0703 Haziran 2021 10:45

    Çarşı esnafı adam gibi turistleri görmüyor bile. paralı turistler de kucaktan kucağa acentalarla o mağazadan öteki mağazaya taşınıyor, vergi vermeyen 3 kuruşluk yabancı rehberler de otel ve çarşı dükkanlarını kötüleyip %40-50 hanut alır, sonra da müşteri bitince memleketine çekip gider. turistler uçaktan indikten sonra transfer araçlarının denetlenmesi gerek. öyle şeyler anlatılıyor ki, dışarı çıkmayın çocuğunuzu kaçırırlar, dışarda yemek yemeyin zehirlerler, dışarı çıkmayın çantanızı çalarlar, dışarı çıkmayın tecavüz ederler gibi birçok şeyler duyuyoruz, bilhassa rus ve ukraynalı müşterilerden...bir köpek bile yemek yediği tasını pislemez. 

  • Erol g.03 Haziran 2021 09:32

    AŞI OLMA YAŞI HER AY 10 YAŞ AŞAĞI CEKILSE SİMDIYE KADAR DAHA FAZLA KİŞİ AŞI OLMUŞ OLURDU SEHİRLERİN MEYDANLARINDA DA AŞI STANDLARI AÇILMALI SOKAKLARDA YAŞAYAN KİMSESİZLER/KİMLİĞİ OLMAYANLAR DA AŞILANMALI

  • KERİM03 Haziran 2021 09:06

    HERŞEY DAHİL YÖNTEMİ TÜRKİYEMİZİN SÖĞÜŞLENMESİNİ SAĞLAYAN BÜYÜK BİR İCAT...AYNI TURİST SAYISI İLE DÜNYA 3 KAT DAHA ÇOK KAZANIYOR..ADAM TIP DOKTORU İSE YA DOKTORLUK YAPSIN YA TURİZMCİLİK..DAHA İYİ OLUR

  • Yorum03 Haziran 2021 08:30

    Herşey dahil in kurucusu bu adammıymış açık açık söyliyeyim kurduğu sistem 5 kuruş etmez bir sistem niye mi bu turizm sisteminde acenta müşterinin sahibi gibi müşteri özgür değil müşteriyi istediği gibi yönlendirip sögüşlüyorlar rehberleri aracılığıyla 1 liralık ürünü kendi şopinglerinde 10 liraya satıyorlar bin liralık halıyı 30 40 bin dolara satmışlıkları var müşteriyi sokağa çıkmasını engelleyerek müşterinin gerçek fiyatları öğrenmesini önlüyorlar böyle olunca sokak esnafı bişey kazanmıyor ayrıca otelcide pek bişey kazanmıyor niyemi çünkü odalar sezon başında acentaya 20 30 dolardan satılıyor acenta 250 odalık bir otelin 200 odasını alınca zaten otelin sahibi gibi oluyor otelci hiç bir şeye müdahale edemez hale geliyor ayrıca transfermenler müşteriyi uçaktan inince karşılayıp otobüse aldıktan sonra müşteriye bizim sözümüzden dışarı çıkmayın yoksa başınıza geleceklerden acenta sorumluluk almaz deyip müşteriyi korkutuyorlar

  • okiman0703 Haziran 2021 10:45

    aynen kardeş. çarşı esnafı adam gibi turistleri görmüyor bile. paralı turistler de kucaktan kucağa acentalarla o mağazadan öteki mağazaya taşınıyor, vergi vermeyen 3 kuruşluk yabancı rehberler de otel ve çarşı dükkanlarını kötüleyip %40-50 hanut alır, sonra da müşteri bitince memleketine çekip gider. turistler uçaktan indikten sonra transfer araçlarının denetlenmesi gerek. öyle şeyler anlatılıyor ki, dışarı çıkmayın çocuğunuzu kaçırırlar, dışarda yemek yemeyin zehirlerler, dışarı çıkmayın çantanızı çalarlar, dışarı çıkmayın tecavüz ederler gibi birçok şeyler duyuyoruz, bilhassa rus ve ukraynalı müşterilerden...bir köpek bile yemek yediği tasını pislemez.