Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Ekonomi yönetimi döviz kurundaki dalgalanmaların reel ekonomide yapacağı tahribatı sınırlamak için 25 Ocak'ta bir dizi önemli karar aldı. 2 Mayıs itibariyle devreye girecek olan bu kararlar ihracatçı olmayan şirketlerin döviz cinsi borçlanmasını zorlaştırıyor ve şirketleri kur riskine karşı korunmaya zorluyor.
Reel sektör temsilcisi oyuncularla yaptığımız görüşmelerde “ihracatçı olmayan şirketlerin döviz cinsi borçlanmasını zorlaştırıcı önlemlerin prensip olarak doğru olduğu”, ancak “geçiş sürecinin sınırlı olması ve uygulamadaki hatalar” nedeniyle döviz kurundaki oynaklığın artabileceği endişesini gördük.
Kurdaki oynaklığın yol açacağı tahribatı azaltmak için alınan önlemlerin kısa vadede kurlardaki oynaklığı artırarak reel ekonomiye zarar vermesi mümkün mü? Korkarız, evet!
Alınan önlemler dolayısıyla döviz pozisyonunu kapatmak ve / veya korunma satın almak zorunda kalan şirketlerin spot veya vadeli piyasada döviz talep etmesi kısa vadede Türk lirası üzerindeki baskının ve oynaklığın artmasına neden olabilir. Bundan korkmalı mıyız? Doğru yönetmek şartıyla, hayır….
Konuyu değerlendirmeden önce kısaca geçmişi hatırlayalım. İhracatçı olmayan şirketlerin döviz cinsinden borçlanmasının önünü açan kararlar 2008 küresel krizi sonrasında yaraların sarılmasını kolaylaştırmak ve büyümeyi hızlandırmak için alınmıştı.
Ancak alınan önlemlerle sağlanan hızlı büyüme ekonominin aşırı ısınmasına, cari açık ve enflasyonun %10’un üzerine çıkmasına neden olduğu için Başbakan Yardımcısı Babacan tarafından başlatılan makro ihtiyati tedbirler ile frene basılmış, büyüme daha sürdürülebilir bir patikaya sokulmuştu.
Yedi yıl sonra yeni bir makro ihtiyati tedbir paketi ile karşı karşıyayız. 2019 yılı yerel ve genel seçimleri öncesinde yol kazası istemeyen ekonomi yönetimi, Başbakan Yardımcısı Şimşek’in önderliğinde ihracatçı olmayan şirketlerin döviz borcundaki artışı sınırlandırmaya çalışıyor.
Kur riskinin doğru yönetilmesi hiç şüphesiz Türkiye ekonomisi için hayati önem taşıyor. Bir iktisatçı olarak alınan önlemleri sonuna kadar destekliyoruz. Ancak uygulamada yapılabilecek hataların istenmeyen sonuçlara yol açabileceği, aşırı muhafazakar olmanın yatırımları yavaşlatarak Türkiye’ye zaman kaybettirebileceği ve hatta döviz kurunda gereksiz oynaklığa yol açabileceği unutulmamalı.
Detaylara geçelim. Döviz borcunun milli gelirin yarısını geçtiği bir ekonomide atılan adımlarla gereksiz döviz talebi yaratılmaması ve fonlama maliyetlerinin yükselmemesi için mevcut düzenlemelerde görülen eksiklikler ve öneriler dört başlıkta toplanabilir.
(i) Kur riskinin bütüncül olarak ölçümü: Birden çok işkolunda faaliyet gösteren şirketler için konsolide büyüklükler dikkate alınarak holding düzeyinde kur riski ölçülmeli. Proje finansmanı için özel olarak kurulan şirketler (SPV) bu kapsam dışında tutulmalı. Grup bazında uzun pozisyonu olan bir holding, bazı şirketlerde kısa pozisyonda gitmeyi tercih edebilmeli.
(ii) Mevcut döviz kredilerinin kademeli olarak azaltılması: Düzenlemelerin yeterli şartları karşılamayan mevcut kredilerinin kademeli olarak azaltılmasında ve yeni kredi alımlarında geçerli olması. Döviz geliri olmayan şirketlere geçmiş yıllarda verilen kredilerin zamana yayılarak döviz ve kredi piyasasında baskı yaratmadan Türk lirasına döndürülmesi. Bu sayede Londra swap piyasasında maliyetlerin gereksiz artması önlenebilir.
(iii) Döviz geliri tanımının genişletilmesi: Mevcut düzenleme döviz geliri tanımını ihracat ile sınırlıyor. Düzenleme ve/veya sözleşmelerle değeri dövize dayalı satışları içermiyor. YEKDEM, RES, GES gibi düzenleme gereği döviz olarak yapılan satışlar, uluslararası nakliye hizmetleri, duty-free gelirleri gibi dövize dayalı satışlarında döviz geliri olarak kabul edilmesi gerekir. Bu sayede kur riski olmayan şirketlerin gereksiz koruma satın alması ve uzun pozisyona geçmesi engellenir.
(iv) Kur riskinin doğru ölçülmesi ve korunma mekanizmaları: Şirketlerin açık pozisyonlarının fonksiyonel para birimi, doğal hedge, nakit akışı hedge gibi modern finans kavramları dikkate alınarak hesaplanması. Açık pozisyonun doğru hesaplanması gereksiz korunmaya gidilmesini engeller.
Lafı çok uzatmadan, toparlayalım. Ekonomi yönetimi tarafından kur riskini kontrol altına almak için atılan adımları sonuna kadar destekliyoruz. Ancak amacın bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olduğunu hatırlatalım istedik. Sanayiciler küresel ticaret savaşları yüzünden zaten bir dolu sopa yiyor. Hiç değilse yurtiçinde yemesinler.
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.