Seçimden cumhurbaşkanı ile uyumlu çalışabilecek ve Meclis’te çoğunluğa sahip tek parti iktidarının çıkması, siyasi istikrar beklentilerini güçlendirdi. Tüketici Güven’indeki tarihi sıçrama ekonomide iyi gelişmelere işaret ediyor.
İthalatçı konumda olan Türkiye, emtia fiyatlarının 12 yıl önceki seviyesine inmesinden pozitif etkileniyor. Kurun değer kaybederek 12 yıl öncesi düzeyine inmesi de Türkiye’yi küresel dalgalalara karşı korunaklı yapıyor. Habertürk ekonomi yazarı Abdurrahman Yıldırım bugünkü köşesinde seçim sonu ekonomideki gelişmeleri değerlendirdi. İşte Yıldırım'ın o yazısı;
Türkiye 1 Kasım seçimleri ile önemli bir kavşağı döndü. Meclis’te rahat çoğunluğa sahip, cumhurbaşkanı ile en uyumlu çalışabilecek partinin sandıktan çıkması, siyasi istikrar ve reformları yapma açısından önemli. Son olarak açıklanan Tüketici Güven Endeksi’nin kriz düzeyindeki dip seviyesinden tarihi bir sıçrama göstermesi, bu kavşağın dönülmesinin ekonomiye ciddi pozitif yansımaları olacağını gösteriyor. Yeter ki güven veren bir ekonomi yönetimi oluşturulsun ve bekleyen reformlar yapılsın. 1 Kasım sonrası ekonomiyi koruyacak çıpalardan ilki bu.
TL’NİN DEĞER KAYBI: İkinci önemli çıpa ise içerideki siyasi belirsizliğin de etkisiyle döviz kurunun önemli ölçüde yükselmesi, tersine sermaye hareketleri sonucu meydana gelebilecek yeni yükselişleri törpüleyici etkiye sahip. Kur zaten yükselmiş, TL değer kaybetmiş, daha ne kadar edecek ki. Zaten bu ölçüde bir kur değişikliği bizzat sermaye çıkışları önünde bir engel. Çünkü yabancının kârını kur artışı düzeyinde kesiyor.
-Merkez Bankası’nın her ay enflasyon oranına göre hesaplayıp açıkladığı ve Türkiye’nin dış ticaretini yüzde 90 oranında kapsayan 45 ülkenin kur ve enflasyon gelişmelerini içeren Reel Efektif Döviz Kuru 12 yıl öncesine, 2003 yılı düzeyine indi. 2013 ortasından itibaren başlayan TL’nin değer kaybı ondan önceki 10 yılın değer kazanımını sıfırladı ve 2003 düzeyine geri döndük. 2003’ü 100 kabul eden endeksin aradan geçen zaman içindeki seyri bitişikte yer alıyor. Aralık 2007’de 127.73 ile en yüksek noktasına çıktı ve 2003 başına göre TL yüzde 42.6 değerlendi. Küresel krizle TL’de değer kaybı başladı ve yine dalgalı biçimde bir düşüş eğilimi gördük.
-Geçmiş dönemlerdeki artışları yüzde 13- 29 arasında gerçekleşmiş. Bu anlamda daha gidecek yolumuz var. Ancak geçmiş kendini tekrarlamayabilir de. Çünkü önümüzdeki dönemde FED
faiz artışına paralel dolar değer kazanırken bizim gibi ülkelerin paraları değer kaybedebilir. Türkiye kısmen pozitif ayrışsa da cari açık ve döviz rezervinin sınırlı oluşu geçmişteki gibi bir TL değerliliğine izin vermeyebilir.
3. ÇIPA EMTİA FİYAT DÜŞÜŞÜ
Üçüncü çıpanın ise kontrolü elimizde değil. Emtia fiyatlarını tamamen küresel gelişmeler belirliyor ama son yıllardaki hareketler tamamıyla lehimize gelişiyor. Emtia fiyatları içinde yüksek oranlı ithal ettiğimiz enerji de var, hammadde ve ara malları da var. Yıllık 170-180 milyar dolarlık hammadde ve ara malı ithalatını ilgilendiren emtia fiyatları asıl küresel kriz öncesi hızla yükseldi ve krizde çöktü ama kriz sonrası seyri de düşüş yönünde devam ediyor.
-CRB Emtia Endeksi’nin seyri bitişikte yer alıyor. Avrupa krizi öncesi Mayıs 2011’de 370 olan endeks, geçen hafta 183.73’e kadar indi. Bu düzey aslında küresel krizde gördüğü 200 seviyesinin de altına inildiğini gösteriyor. Hatta 183 düzeyi en son Kasım 2002’de görülmüş. Emtiadaki son 4.5 yıllık düşüş yüzde 50, son 1.5 yıllık düşüş yüzde 41.4 düzeyinde. Yakın zamanda da dünya ekonomisinin yavaşlamakta olmasından dolayı emtia fiyatlarında artış beklenmiyor. Türkiye’nin ise tam bir emtia ithalatçısı olduğu uluslararası piyasalar tarafından fark edildi ve son haftalarda kısmen farklı fiyatlanıyor.
-Gelişmekte olan ekonomilere pek iyi gözle bakılmıyor ama bu ülkeler içinde Hindistan’ın yeri ayrı. Hem büyük bir ekonomi ve emtia ithal ediyor, hem de siyasi istikrarını sağlamış ve ekonomik reformlarını yapıyor. İşte Türkiye küresel piyasaların gözünde ne Hindistan kadar iyi ne de diğer emtia ihracatçıları kadar kötü. 1 Kasım’la bunun üzerine siyasi stabilite eklendi. Bu nedenle Türkiye kısmen pozitif ayrışma gösteriyor.
-Ekonomi yönetimi ile ekonomik refomların da gerçekleşmekte olduğunu görürsek, üç çıpaya yenileri eklenir ve Türkiye’nin ayrışması daha netleşebilir. Bu da Türkiye’yi finansal piyasa ve reel ekonomi olarak önümüzdeki dönemde FED’in
faiz artırımıyla oluşabilecek küresel dalgalara karşı daha dayanıklı ve korunaklı hale getirir.
SONUÇ: “İyi ile kötü çoğu zaman yan yanadır.” Voltaire