Piyasalar yeni yıla girmemizle Çin ve düşen petrolün etkisi ile çok hareketli günler yaşıyor. Borsa düşerken, dolar kritik seviyeleri aşıyor. Milliyet ekonomi yazarı Güngör Uras bugünkü köşesinde piyasalardaki bu hareketin sebebine yanıt aradı. Uras, ayrıca vatandaşın nasıl yatırım yapmasına yönelik önerilerde bulundu.
İşte Uras'ın o yazısı;
Bugünlerde dışarıda rüzgârlar esiyor, biz de nezle oluyoruz. Dolar fiyatı yükseliyor, borsa dalgalanıyor. Piyasa faizi artıyor. Moraller bozuluyor. Acaba bizim nezle olmamızın arkasında ne var?
Dünya piyasalarını yakından izleyen dostum Eral İlham Karayazıcı’ya sordum. İşte bana anlattıkları:
1) Petrol fiyatları düşüyor. Petrol fiyatları düştükçe üretici ülke ve şirketlerde yangın çıkar. Yangın mahalleye yayılır mı korkusu ile panik var. Brent petrol dün sabah yüzde 4.3 kadar değer kaybetti. Yılın ilk dört gününde toplam kayıp yüzde 13’ü buldu.
Mahallenin ‘ağası’ ABD
Petrol ucuzladıkça Rusya çok zor duruma düşüyor. Rusya’nın üretim maliyeti 27 dolar. 20 ay önce 110 dolar olan petrol fiyatları 32 dolara geriledi. ABD petrol fiyatını düşürerek Rusya’yı sıkıştırmaya çalışıyor. Arabistan da ABD’ye destek veriyor. Ancak olası bir yangın mahallenin ağa babası ABD’yi de vuracağı için, bunun sonunda yangın çıkması ihtimali az. Bu arada Ruslar titrerler ama ölmezler.
2) Çin parası ile oynuyor. Çin dalgalı kur politikası uygulamıyor, dövizin değerini devlet belirliyor. Geride kalan 30 ayda ABD Merkez Bankası (Fed) faizi ha artırdı, ha artıracak tartışmaları sonunda gelişmiş ülkelerde dolar yüzde 20, gelişenlerde yüzde 60 değer kazanmıştı. Çin rekabeti kaybetmemek için, parasının değerini yüzde 5.3 düşürmüştü. Bu hafta (ağırlıklı kısmı dün sabah) parasının değerini yüzde 2 kadar daha düşürdü.
Aslında bu, normal bir kur ayarlaması. Çünkü Çin parası pahalı kalınca dünyaya mal satmakta zorlanıyor. Ancak para ayarlamasını Çin yapınca (hayvanat bahçesindeki fil) ortalık toz duman oluyor. Bir süre sonra gerilim yerini normalleşmeye bırakacaktır.
Ayşe Hanım 3 kuruşunu ne yapacak?
İşvereni, çalışanı, emeklisi ile halkımızın bugünlerde en fazla merak ettiği, doların, altının fiyatının ve faizin önümüzdeki günlerde ne olacağı.
Dolar, altın fiyatı ve
faiz Ayşe Hanım Teyzem, Ali Rıza Bey amcam gibiler için önemlidir.
Çünkü, dolarla, altınla ve faizle işleri olmasa bile onlar ekonomide oldan biteni dolar ve altın fiyatından,
faiz oranından izliyor.
2016 yılında dolar fiyatı, öncelikle doların dünya piyasalarındaki değerinin değişimine bağlı olacak. Doların değer değişimi dolar endeksinden izleniyor.
Dolar endeksi 2014 yılbaşında 80 idi. 2015 yılbaşında 92 oldu. Şimdilerde 98 dolayında. 2015’te 100’e tırmandı ama sonra geriledi. Dolar endeksinin önümüzdeki aylar 98’lerden 110’lara çıkacağı gibi bir beklenti yok. Demek ki, önümüzdeki aylarda dünyada doların dünya piyasalarında (aşırı ölçüde: 10 puan, 20 puan) değerlenme şansı az.
Doların dünya fiyatının üzerine Türkiye riski ekleniyor. Türkiye riski denilen şey, iç ve dış sorunlar nedeniyle Türkiye’ye döviz girişlerinin yavaşlama riskidir. Dünyada yatırım, portföy yatırımı ve döviz kredisi şeklindedir. Döviz girişlerinin talebi karşılayacak büyüklükte olmama riskidir.
2016 yılında, iç ve dış politika riski azalırsa, dolar fiyatında büyük sıçramaların olmaması gerekir. Ancak sıçrama olmasa da dolar fiyatı artacaktır. Bugünkü fiyatın altına inme olasılığı azdır. Makul ölçülerde de olsa yükselme olasılığı vardır.
Altın kaybettirmiyor
Bizde altın fiyatı altının dünya fiyatına ve doların Türkiye fiyatına bağlı. Altının gramı 2014 yılı başında 81 TL idi. 2015 yılı başında 89 TL oldu. Dün 106 TL idi. Aynı şekilde çeyrek altın 2015 yılı başında 147 TL’ye satılırken dün Kapalıçarşı fiyatı 175 TL idi. Halbuki dünyada altın fiyatı geriliyor. 2015 yılında altının onsu 1.218 dolardı. Dün dünya fiyatı 1.096 dolara gerilemişti.
Görülüyor ki, dünyada altın fiyatının inmesine, çıkmasına rağmen Türkiye’de birikimlerini altına bağlayanlar kaybetmiyorlar. Çünkü dolar fiyatının artışı, dünyada altın fiyatındaki gerilemeyi dengeliyor.
Çare yok, Faiz yükselecek...
Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmesi başka, piyasa faizi başka. Bankaların mevduata ödedikleri faiz oranı ile, ticari kredilerde ve tüketici kredilerinde uygulanan faiz oranları piyasada belirleniyor.
Gerçekçi olalım. Faizsiz
finans kurumları (katılım Bankaları) da, piyasa faizi oranında fonlara getiri veriyor, borçlardan götürü alıyor. Piyasa faizi ne olursa olsun mevduat faizinin enflasyondan arındırılmış net getirisi çok düşük.
Ayşe Hanım Teyzem bankaların mevduata daha fazla faiz vermesini istiyorlar ama, öte yandan da kızlarının, damatlarının konut satın almaları için konut kredisi faizinin gerilemesini bekliyorlar.
Kredi kartı ve ihtiyaç kredisi faizlerinin yüksekliğinden yakınıyorlar. Ucuz fiyatla devletin para kiralaması imkânsız. Çare yok. Faizler az da olsa yükselecek. Merkez Bankası yükseltmese de piyasada faiz yükselecek.