Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl kalp hastalıkları sebebi ile hayatını yitiren insan sayısı 17.3 milyondur. Kalp hastalıkları, günümüzde halen ölüm sebepleri listesinde birinci sıradaki yerini korumaktadır. Bu kadar fazla ölüme sebep olan hastalığın sebebini araştırmak için dünya üzerinde her gün çeşitli araştırmalar yapılmaya devam etmektedir. Bunların sonucunda bir gün şeker suçlanırken başka bir gün kırmızı et veya daha başka bir şey suçlanmaktadır. Neticede kalbimizi gözümüzle görmüyoruz ve elimizle hissedemiyoruz; bu yüzden belki de hasta olup teklemeye başlayana kadar ona yaptıklarımızın farkında olmuyoruz. Kalp, iş yükü en ağır organlarımızdan biri. Sağlıklı bir kalp bizi hayatta tutabilmek için günde ortalama 7.5 ton kan pompalıyor.
TOKSİK MADDELER AÇIĞA ÇIKIYOR
Kalp hastalığının sebebinin, doymuş yağlar ve kırmızı et olduğunu korkutucu manşetlerde okuyorsunuzdur. Son yıllarda yüzde 100 doğru olmaksızın günah keçisi ilan edilen kırmızı et hakkında güncel tıbbi bilgileri, literatürde adeta bilimsel bir kazı yaparak sizlerle paylaşmak istiyorum. Sebze, meyve ve baklagiller gibi besin değeri yüksek gıdalar içeren bir beslenme düzenine aniden geçtiğinizde, anlamsız bir yorgunluk hissettiğiniz oluyor mu? Saydığım besin değeri yüksek gıdaların toksik etkisi yoktur, yani kırmızı et gibi değildirler. Biraz abartılı bir tabir olsa da, hayvansal gıda yediğinizde kendinizi adeta zehirliyorsunuz (iyi huylu zehir diyelim) ve diğer zehirler gibi (sigara, alkol) bu da size kendinizi iyi hissettiriyor. Hayvansal gıdalar sindirilirken toksik metabolik maddeler açığa çıkar ve damarlarınızda gezmeye başlar. Ne zaman ki hayvansal gıdaları aniden azaltırsınız, o zaman adeta diğer bağımlılıklarda olduğu gibi çekilme bulguları gün yüzüne çıkar. Besin değeri yüksek gıdalara ani geçişin oluşturduğu yorgunluk-bitkinlik hissi bundan kaynaklanır.
ERKEN ÖLÜM RİSKİNİ ARTIRIYOR
Hipoksantin adı verilen madde, etin uyarıcı ve tatmin edici etkilerinden sorumludur. Yani beslenme düzeninizden eti çıkarttığınızda oluşan 'bir şeyler eksik' hissinin sebebi, etin sindiriminde açığa çıkan bu maddedir. Bu madde, eti oluşturan kas hücrelerinde bulunur ve et yaşlandıkça- dinlendirildikçe artar. Kimyasal yapısı, kahvedeki kafein veya kakaodaki teobromin ile aynı olup etkileri de benzerdir. Bunların hepsi sinir sistemi uyarıcıları olup bağımlılık yaparlar. Nasıl ki bazen çikolata ararsınız veya kahvesiz yapamazsınız, işte benzer bir etki ile et de bağımlılık yapar ve onsuz yapamayabilirsiniz. Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü tarafından yapılan bir araştırma, her gün ekstra bir öğün işlenmemiş kırmızı etin (kasaptan alınan), erken ölüm riskini yüzde 13 artırdığını gösterdi. Aynı araştırma, işlenmiş kırmızı etlerin (salam, sosis, sucuk) ise bu oranı yüzde 20 artırdığını göstererek ciddi bir korku fırtınası estirdi. Araştırma, 121 binden fazla kadın ve erkek 24 yıl süreyle takip edilerek yapıldı. Araştırma süresince her dört yılda bir beslenme alışkanlıkları kaydedilmiş ve çalışma süresince yaklaşık 24 bin insan hayatını kaybetmiş. Araştırma sonucunun verdiği bilgiye göre, daha fazla kırmızı et yiyen bireyler daha erken ölmüşler. Araştırmaya katılanların yaş ortalamasının 50 ve yenilen etin, günlük 100 gr.'lık normal öğüne ilave 100 gr. olduğunu belirtmek gerekir. Bahsettiğimiz araştırmadan kısa bir süre önce Japonların, 51 bin insanı 16 yıl süre ile takip ettikleri bir diğer et tüketimi ve erken ölüm araştırması literatürde yerini aldı. Bu çalışmaya göre günde 85 gr. kırmızı et tüketimi ile erken ölüm arasında hiçbir ilişki gösterilemedi. Bu güncel araştırmalar doğrultusunda iyi bir haber olarak, kırmızı et tüketiminin günlük ortalama 100 gr. civarında olmasının istatistiksel olarak erken ölümle ilişkisi bulunmadığını söyleyebiliriz.
KIRMIZI ET VE KALP HASTALIĞI
Bu sebeple 2010 yılında Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü akademisyenleri büyük bir meta-analiz araştırması yaparak bugüne kadarki tüm büyük çaplı kırmızı et araştırmalarını incelediler. 20 farklı araştırmanın verileri toplanarak toplam 1 milyon 218 bin insanın beslenme alışkanlıkları mercek altına alındı. Araştırmada, ham ve işlenmiş kırmızı et tüketiminin kalp-damar ve şeker hastalığına yakalanma riski üzerindeki etkileri incelenmiş. Araştırmanın sonucuna göre; salam, sosis, sucuk, hamburger gibi işlenmiş kırmızı et tüketiminin uzun vadede kalp ve şeker hastalığına sebep olduğu gösterildi. Bu büyük çalışmaya göre kasap etleri, yani endüstriyel olarak işlenmemiş etlerin kalp hastalığı ile ilişkisi gösterilmemiştir. Tekrar hatırlatmakta yarar var; bütün araştırmalar günlük ortalama 100 gr. et tüketimi üzerine yapılmıştır. Haftada bir hamburger yiyen erkeklerin yüzde 35 daha fazla prostat kanseri olması, artmış şeker hastalığı riski; sizi bu gıdalardan uzak tutmak için uyarıcı birkaç sonuçtur.
NE YAPMALIYIZ?
Kırmızı et tüketimini kısabilmek için en ideal çözüm, Akdeniz diyetini yaşam tarzınız haline getirmek olacaktır. Bu tabiri çok duyarsınız ama dünya üzerinde Akdeniz diyeti adında bir diyet yoktur, sadece daha çok Akdeniz'leştirme vardır. Akdenizleştirmenin temel özellikleri şöyle:
Sebze, meyve ve kuruyemişin günlük besinlerinizin arasındaki aslan payını alması.
Günlük kalorinin yüzde 40'ının sağlıklı yağlardan gelmesi; özellikle zeytinyağı, fındık yağı, aspir yağı... Bazı doymuş yağlara da sağlığınız için zaman zaman ihtiyacınız var.
Az miktarda yoğurt ve peynir tüketmek.
Günlük protein ihtiyacını balık, organik tavuk ve yumurtadan karşılamak.
Kırmızı etin arada bir sofranızda görünüp kaybolması.
Unutmayın; etten kısacağınız kalori ile dünyanın da yükünden bir miktar kısıyorsunuz demektir. Endişeli Bilim Adamları Derneği'nin raporuna göre, sofranıza gelen yarım kilo dana eti üretimi, aynı kaloriye sahip makarna üretimine karşın 17 kat daha fazla su kirliliğine ve 20 kat daha fazla habitat düzenlemesine sebep oluyor.
KIRMIZI ET DAMAR TIKANIKLIĞINA YOL AÇAR MI?
Bu manşetlere sebebiyet veren detaylı bir araştırmaya göre; bağırsak bakterilerinin üretmiş olduğu kimyasal bir maddenin, kolesterolü damar duvarına yapıştırarak kalp krizine zemin hazırladığı gösterilmiş. Bu kimyasal maddeyi açığa çıkartan bakteriler sadece et yiyen insanların bağırsaklarında yaşıyorlar, sebep bu! Bu bakteriler, sporcuların ve diyet yapanların aldıkları destek takviyesi olan carnitini yakıt olarak kullanıyorlar. Tabii bu maddenin doğal kaynağı da kırmızı et olunca bilmece çözülüyor ve et yine kalp damar hastalıkları için sorumlu hale geliyor. Buradan yüksek sesle dile getirelim, bu araştırma endüstriyel etler kullanılarak yapılmıştır. Zaten oyun dışında kalan bu etleri ne yapıyoruz? Yemiyoruz!
HALİT YEREBAKAN - SABAH
Türkiye'de günde kişi başına ortalama 30-40 gr kırmızı et tüketiliyor.
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.