Davutoğlu'ndan çok önemli Suriye açıklaması
Bakan Davutoğlu, Suriye'de bir de facto bölge oluşması anlayışı ve uygulamasını kabul etmeyeceklerini söyledi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, temaslarda bulunmak üzere geldiği Polonya'nın başkenti Varşova'da, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Suriye sınırındaki gelişmeler ve güvenliğin tesisi için yeni adımlar atılıp atılmayacağına ilişkin soru üzerine Davutoğlu, konunun dün Bakanlar Kurulu'nda detaylı şekilde ele alındığını kaydetti.
Davutoğlu, "Suriye krizi, Suriye içinde bir kriz olmaktan çıkarak Türkiye’nin güvenliğini etkilemeye başladığı andan itibaren, Türkiye sınır güvenliğini korumak üzere her türlü tedbiri alma hakkına sahiptir. Ancak biz bu meselenin, Suriye krizinin, bir an önce Suriye’nin bütün mezhep, din ve etnik gruplarının birlikte bulacakları çözümler çerçevesinde, Suriye halkının demokratik talepleri çerçevesinde çözülmesini istiyoruz" diye konuştu.
Esed rejiminin katliamlarının Suriye'de bir güvenlik boşluğu oluşturduğunu vurgulayan Davutoğlu, özellikle son dönemde Suriye rejiminin Humus’a dönük hava bombardımanı ve Halep’e dönük yığınağı sebebiyle buradaki muhalif unsurların bütün güçlerini buraya teksif etmelerinin, Tel Abyad ve Resulayn'da bir güvenlik boşluğu oluşturduğunu ve bundan istifade etme isteyen gruplar çıktığını belirtti.
Davutoğlu, "Türkiye olarak biz daha önce birçok kereler de vurguladığımız gibi, seçilmiş Suriye parlamentosu oluşana ve Suriye siyasal sistemine nihai şeklini verene kadar herhangi bir de facto bölge oluşması veya diğer bölgelerle ilişkilerin kopması şeklinde bir anlayışı, yaklaşımı ve uygulamayı biz kabul etmediğimiz gibi, Suriye’deki diğer gruplar da bunu kabul etmezler" dedi.
Herkesi basiretli bir şekilde çatışmalardan uzak durmaya çağıran Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bu, Türkiye’nin herhangi bir grubun, özellikle de Kürtlerin Suriye’deki haklarına karşı çıkması anlamına gelmez, aksine Suriye’deki Kürtlerin vatandaşlık haklarına sahip olmaları için dahi Türkiye ilişkilerin iyi olduğu dönemde Beşşar Esed’e çok ciddi telkinlerde bazen de baskıda bulunmuştur. Dolayısıyla, bu herhangi bir şekilde oradaki Kürt kardeşlerimize dönük bir tutum değildir. Burada oluşabilecek de facto emrivakilerin Suriye’de krizi daha da derinleştirmesinden kaygılıyız."
Sınır güvenliğinin önemine işaret eden Davutoğlu, "Hem sınır güvenliğimizi sağlamak açısından, sınır boylarındaki ilçelerimizin, köylerimizin, şehirlerimizin güvenliği açısından, hem de Suriye’nin geleceği açısından bu çatışmaların bir an önce durması ve herkesin Suriye’de demokratik sistem kurulana kadar bu tür ihtilaflı konulardan uzak durmasını istiyoruz" ifadesini kullandı.
"Gazze'yi dışlayan bir çözüm, uygulama şansı zor bir çözümdür"
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İsrail ve Filistin arasındaki barış müzakarelerine yeniden başlanması kararına ilişkin olarak da sürece olumlu baktıklarını söyledi. Gelişmeleri ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile ele aldığını ve mevkidaşıyla bugün tekrar görüşeceğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Ortadoğu'da barış yönünde atılacak her adımı destekleriz, ancak bu barışın kalıcı bir etki yapabilmesi ve sonuç alıcı olabilmesi için ilkelerin doğru tespit edilmesi lazım. Bu ilkelerin başında 1967 sınırlarına saygı var. Tabii kendi aralarında küçük düzenlemeler düşünülebilir, ama temelde Doğu Kudüs ile Batı Şeria arasındaki irtibatları koruyacak şekilde 1967 sınırlarının muhafazası büyük önem taşıyor. Bu çerçevede, Filistin devletinin sürdürülebilr olması için mutlaka yerleşim politikalarının durması ve yerleşimler üzerinden Batı Şeria’daki işgal faaliyetinin sona ermesi lazım."
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a aktardığı kadarıyla, bu konularda belli garantilerin sağlanmış gibi göründüğünü belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bu garantilerin alınması halinde bir an önce Ortadoğu barış süreci yönünde adımlar atılması olumludur. Bir başka gereklilik de bu görüşmelerin mümkün olan en geniş kapsamlı ve herkesi içerecek şekilde yapılması. Yoksa Gazze'yi dışlayan bir çözüm, nihai kertede uygulama şansı zor olan bir çözümdür. Dolayısıyla, bu esaslar etrafında atılacak her teşebbüsü ve atılacak her adımı destekliyoruz."
Destek işgalin sürdürülmesi anlamına gelir
Davutoğlu, AB'nin, İsrail'in 1967'den beri ilhak ettiği toprakları tanımayacağı ve buradaki İsrail yerleşimlerinin AB fonlardından yararlanamayacağına ilişkin kararını da değerlendirdi.
Davutoğlu, "Çok doğru bir karar. AB’nin bu ilkeli tutumunu sürdürmesini bekliyoruz, çünkü işgal edilen topraklardaki fonlara verilecek her destek işgalin sürdürülmesi anlamına gelir, işgale destek anlamına gelir ve gayrimeşrudur" değerlendirmesinde bulundu.