Davutoğlu'ndan Arınç açıklaması!
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cemil Çiçek'in müracaat etmediğini; buna rağmen aday gösterildiğini söyledi
Başbakan Ahmet Davutoğlu, milletvekili aday listeleri düzenlenirken partinin önemli isimlerinin ihmal edilmediğini söyledi. Bülent Arınç gibi bazı isimlerin çok önceden aday olmayacaklarını açıkladıklarını hatırlatan Davutoğlu, Cemil Çiçek benzeri sembollerin adaylık müracaatında bulunmamalarına rağmen aday gösterdiklerini, bu isimlerin tecrübelerinden yararlanmak istediklerini söyledi.
Ahmet Davutoğlu, Show TV'de gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını cevapladı. Ali Babacan'ın 7 Haziran seçimleri sonrası her türlü katkıyı dışarıdan vereceğini ve milletvekili adayı olmak istemediğini belirttiğini söyleyen Davutoğlu, buna rağmen tecrübelerinden yararlanmak için Babacan'a adaylık teklifini yinelediklerini ve aday gösterildiğini söyledi. Davutoğlu, şöyle konuştu;
"Bir siyasi parti kendini yenileyemezse, bir müddet sonra çürümeye başlar. Ama kendini yenilerken de kökünden kopmaması gerekir. AK Parti hareketi yola çıktığında zamana doğru hitap ettiği için, o anın şartlarını çok iyi okuduğu için iktidara geldi. Daha sonra da bazı iniş çıkışlar dışında muhasebenin iyi yapılmasıyla iktidarını korudu. Şimdi 7 haziran seçimleri bize AK Parti'nin tazelenmekle, köklü geçmişi arasındaki dengeyi iyi oluşturma görevi verdi. Gücün ortaya çıkaracağı algı problemleri ortaya çıkmışsa, bu noktada özeleştiri yapmamız gerekebilir. Bu bir muhasebedir. Siyasi hareketler özeleştiriyi ortak yapmalılar. 7 Haziran'dan sonra bütün kurumlarla ve kurullarla bir araya gelip değerlendirme yaptık. Yüzde 41 az bir oy oranı değil ama buna rağmen biz özeleştiriyi yaptık.
Devam etmesi gereken en önemli şey kurucu değerlerdir. Bundan sapmamız mümkün değildir. AK Parti'nin ilk dönemlerinde belirlenen isimler, bugün çok başarılı olan ve kamuoyunun yakından tanıdığı isimler meçhul isimlerdi. Ama zamanla çalışarak, kendilerini ispat ederek kamuoyunun onayını kazandılar. 3 dönemliklerin dinlenmeye alınması söz konusuydu. Ama 7 Haziran seçimleri bize kurucu değerlerimizle yenilenme arasındaki dengeyi sağlama imkanı verdi. Şartlar değişmişse yeni politikalarla o şartlara ayak uydurmak gerekir. Yeni ve taze unsurlarla da bunun sağlanması lazım. Biz de tam olarak bunu yaptık.
AK PARTİ'NİN SEÇİM KAMPANYASI NASIL OLACAK?
3 ay içinde bütün bu yeni adımların ve iç muhasebe uygulamalarını hemen fark edebilmek çok zor. Vatandaş bize destek verdi. Yüzde 41 oy az bir oy değil. Bu şu anlamada gelmiyor... Biz bardağın dolu tarafına bakıp da eksik tarafını ihmal edemeyiz. Bizim şimdi hedefimiz bütün bu trend içinde tekrar yüzde 50'ye doğru yükselebilir miyiz? Bugün de adaylara ayak üstü uyarılarımı yaptım. İl bazında anketlerle tek tek bütün illeri ele aldık ve değerlendirdik. Bu adımları ona göre attık. Tutumlarımızda, üslubumuzda, vizyonumuzda bir tazelenme ve canlanma hissedilecek kampanyamızda.
CEMİL ÇİÇEK, BÜLENT ARINÇ, ALİ BABACAN KONUSU
3 dönemlik arkadaşların hepsi çok büyük hizmetler vermiş kıymetli arakadaşlarımızdır. Hangisini alırsanız yeni bir başarı hikayesi yazar. Açık söyleyeyim. Ben 3 dönemi dolmuş arkadaşların tekrar müracaat etmesini bile gereksiz bulduğumu söyledim. Onların müracaat etmesine gerek yok, biz onları zaten müracaat etmiş gibi telakki ettik. Mesela Cemil Çiçek adaylık için müracaat etmemişti. Sayın Bülent Arınç Meclis dışında kalmak istediğini açıkça ifade ettiği için bu tarz bir durum oluştu. Ama Sayın Ali Babacan'ın böyle bir açıklaması olmadı. Aramızdaki görüşmelerde ona olan ihtiyacı sürekli söyledim. Eğer yeni bir güçlü yapılanma olacaksa bütün güçlü şahsiyetlerin orada olması lazım.
DAVUTOĞLU'NUN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İLE İLİŞKİSİ
Sayın Cumhurbaşkanı ile ilişkimizi 3 boyutlu olarak size aktarayım. Birincisi şahsi, ailevi ilişkimiz. Bu benim çok özen gösterdiğim ve zedelenmesini asla istemeyeceğim bir ilişkidir. Biz Sayın Erdoğan ile yeni tanışmadık. Uzun yıllardır tanışıyoruz. Bu şahsi dostluk, hayatımın en önemli dostlukları arasındadır. Herhangi bir şekilde 3. bir kişi bu şahsi ilişkiye zarar vermesine izin vermedim, vermeyeceğim. Sayın Erdoğan'ın ilk torunları Sare Hanım'ın eline doğmuştur. Kurumsal ilişkilerde sorun olsa bile şahsi ilişki farklıdır.
İkincisi 13 yılda siyasi olarak geliştirdiğimiz ilişkidir. Beni partiye Abdullah Bey'in Başbakanlığı döneminde Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Gül birlikte davet ettiler. Ben partiye bir akademisyen olarak Irak Savaşı ortamında katkıda bulunmak için geldim. 7 yıl başdanışman olarak görev yaptım. Her an beraber olduk. 2007'de milletvekilliği teklifinde bulundular. Şahsi dostluğumuz her düzlemde iyi bir zemine oturdu. Yaptığım bütün görevlerde görevimin hakkını verdim. Geçen yıl ne ben ona ne de o bana Başbakanlık, Genel Başkanlık konusu aramızda geçmedi. Ama doğal süreç bizi bu noktaya getirdi.
"BUNLAR KOLAY İLİŞKİLER DEĞİLDİR"
Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkisine gelince... Türkiye'de kurumsal olarak yönetilmesi en zor ilişkiyi yürütüyoruz. Çünkü 12 Eylül Anayasası yürütme erkinin başındaki Başbakan ile Cumhurbaşkanlığı makamı arasında bir denge gözetti. Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkileri kolay yürüyen ilişkiler değildir. Bunu da en iyi bilen kişi Sayın Erdoğan'dır. Hem bizim kurucu genel başkanımız, hem de halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı. Zorluklarla karşılaşıyoruz, farklı kanaatlerimiz oluyor ama en başta saydığım iki ilişki üzerinde yürütüyoruz. Bazen farklı kanaatler beyan edilebilir. Olmalı da bunlar. Önemli olan şahsi itilaflar olmaması. Hocacı, Reisçi tabirleri tamamen üretilmiş şeylerdir. Ben hiçbir zaman siyasete böyle bakmadım. Bana 'ekibi yok' eleştirisi yapıldı. Ben Hocacı-Reisçi diye bir şey tanımlamıyorum. Bütün AK Parti benim ekibim. Ben böyle bakıyorum. Ekipçilik yapmak, partiyi fraksiyonlara böler.
Eğer ben Genel Başkan olarak böyle bir durum yaparsam, olumsuz sonuçlar doğurur. Önemli olan ekiplerin kenetlenmesi. Şu anda AK Parti'nin kaderi, Türkiye'nin kaderiyle örtüştü.
Sayın Cumhurbaşkanı, benim devlet yönetiminde yönlendirilen bir siyaset adamı olmadığımı, olamayacağımı da çok iyi bilir. Böyle bir şey de zaten teklif etmez. Beni tanıyanlar nasıl böyle şeyleri bana yakıştırır diye çoğu zaman sitem de ediyorum.
'HOCACI REİSÇİ YOK, BÜTÜN AK PARTİ BENİM EKİBİM'
Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkisine gelince... Türkiye'de kurumsal olarak yönetilmesi en zor ilişkiyi yürütüyoruz. Çünkü 12 Eylül Anayasası yürütme erkinin başındaki Başbakan ile Cumhurbaşkanlığı makamı arasında bir denge gözetti. Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkileri kolay yürüyen ilişkiler değildir. Bunu da en iyi bilen kişi Sayın Erdoğan'dır. Hem bizim kurucu genel başkanımız, hem de halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı. Zorluklarla karşılaşıyoruz, farklı kanaatlerimiz oluyor ama en başta saydığım iki ilişki üzerinde yürütüyoruz. Bazen farklı kanaatler beyan edilebilir. Olmalı da bunlar. Önemli olan şahsi itilaflar olmaması. Hocacı, Reisçi tabirleri tamamen üretilmiş şeylerdir. Ben hiçbir zaman siyasete böyle bakmadım. Bana ekibi yok eleştirisi yapıldı. Ben Hocacı-Reisçi yok diyorum. Bütün AK Parti benim ekibim. Ben böyle bakıyorum. Ekipçilik yapmak, partiyi fraksiyonlara böler.
'YÖNLENDİRMEYE MÜSAİT BİR SİYASETÇİ DEĞİLİM. BUNU EN İYİ SAYIN CUMHURBAŞKANI BİLİR'
Sayın Cumhurbaşkanı, benim devlet yönetiminde yönlendirilen bir siyaset adamı olmadığımı, olamayacağımı da çok iyi bilir, en iyi bilen kişidir. Böyle bir şey de zaten teklif etmez. Beni tanıyanlar nasıl böyle şeyleri bana yakıştırır diye çoğu zaman sitem de ediyorum."