Çocuklardan öğrenilecek çok şey var
Paulo Coelhonun Beşinci Dağ romanından çok etkilendiğini söyleyen Şaban Çağıran, kitapta da geçen büyüklerin çocuklardan öğreneceği üç şeyi sayarak, Nedensiz yere mutlu olmasını bilmek, hep bir amaca sahip olmak, bu amacı gerçekleştirmek için elinden gelen her şeyi yapmak ve son olarak her...
Bir cumartesi öğleden sonra Şaban & Bengi Çağıran ve küçük kızları Cansu ile buluştuk ve hoş bir sohbet ettik baharın ilk güneşinin keyfini çıkaran Boğazda. 1961de Adıyaman -Besnide doğan Ankara Sigorta Genel Müdürü Şaban Çağıran, 3 kız babası ve kızlarıyla vakit geçirmeyi çok seviyor. Bir dönem ilkokul öğretmenliği de yapan Çağıran, hayatı boyunca öğrenmekten ve öğrendiklerini etrafındakilere aktarmaktan büyük keyif aldığını söylüyor. Fırat Nehrinin kenarında doğayla iç içe çocukluk ve ilk gençlik yıllarını geçiren Çağıranın hayatının vazgeçilmezleri arasında doğal olarak su ve özellikle çağlayan sular ilk sıralarda yer alıyor. Daha ortaokul sıralarındayken çalışma hayatına heveslenen ve kendi kararıyla yaz tatillerinde İzmirde muhtelif işlerde çalışan Şaban Çağıran, hem iyi bir aile reisi hem de tam bir işkolik.
AİLEMİN RIZASI OLMADAN İZMİRDE TİCARETE ATILDIM
Nasıl bir çocukluk dönemi geçirdiniz?
Çocukluğum Fırat Nehri kenarında geçti. Besniye bağlı olan Kızılin köyü Göksu ile Fıratın birleştiği noktada bulunan ve tarihle doğanın bütünleştiği mükemmel bir yer. Böyle bir ortamda çocuklar 5 - 6 yaşlarında yüzmeyi öğrenirlerdi. Ben de çocukluğumdan beri yüzmeyi, balık tutmayı ve su sporlarını her zaman çok sevdim. Ortaokulu ve liseyi Besnide öğretmen sayısının yetersiz olduğu bir dönemde okudum. Doğal olarak eğitim de son derece yetersizdi, ülkemizde 12 Eylül öncesi olayların yaşandığı sıkıntılı bir dönemdi. 1977 yılında Mersin Eğitim Enstitüsüne girdim ve iki yıllık öğrenimin ardından 19 yaşında Balıkesir Dursunbey ilçesinin bir köyüne öğretmen olarak atandım. Bu ailemden ilk uzun süreli ayrılışımdı. Batıda olmasına rağmen mahrumiyetin üst düzeyde yaşandığı bir köyde yaptım öğretmenliği. İlçeden köye sırtımda iki valizle karda 13 km yürüyerek gittiğim günler oldu. Balıkesirdeki görevim süresince, kendimi dinledim ve bir nevi öz değerlendirme yaptım ve hayatıma farklı bir yön vermem gerektiğini düşündüm. Öğretmenlik yaptığım sürede, dışarıdan okurum diye, 4 yıllık bir üniversiteye girebilmek için bir yandan da üniversite sınavlarına hazırlandım. Kendi kendime matematik, geometri, tarih, coğrafya vs. çalıştım. Bu çabalarım sonucunda Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Bankacılık ve Sigortacılık Bölümünü kazandım. Okulumuz Türkiyede Bankacılık ve Sigortacılık üzerine tek okuldu. Daha sonra Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü olarak değişti okulun adı. Okul hayatım süresince her yaz çalıştım, daha ortaokul son sınıftayken 14 yaşında İzmire akrabalarımızın yanına gidip bijuteri ticareti yaptım. O yaşlarda çalışmama ailemin rızası olmamıştı, ama ben hayata atılmayı ve çalışmayı çok seviyordum. Çalıştığım insanlarla iletişimim genelde oldukça iyidir. Bunda, yaşamım boyunca hep çalışıyor olmamın ve de çok değişik sektörlerde çok sayıda kişi ile iletişim kurmuş olmamın, yani bir anlamda hayatın içinden gelmemin etkili olduğunu düşünüyorum..
ÜNİVERSİTE 2. SINIFTA GİZLİCE ASKERE GİTTİM
Hayatınıza nasıl yön verdiniz?
Balıkesirde öğretmenlik yaparken askerlik meselesini de aradan çıkarmak düşüncesi ile askerlik başvurusu yapmıştım. Sonra üniversite 2. sınıfa geçtiğimde beni 4 aylık askerliğe çağırdılar. Bu 4 aylık fırsat bir daha elime geçmez diye düşünerek askere gitmeye karar verdim. Okulda herkesle ilişkilerim çok iyiydi, kısa zamanda çok çevre edinmiştim. İkinci üniversite okuyor olmamdan dolayı arkadaşlarıma oranla yaşça 2-3 yaş büyük olduğum için etrafımdakiler sürekli bana fikir danışır, görüş alırlardı. Ağabeylik durumu yani. Bir öğretmenimin de cesaret vermesi ile okul yönetimine haber vermeden gizlice Burdura askere gittim. Ben askerde iken okulda her bir arkadaşım ayrı bir dersle ilgili defterimi tutuyorlardı, eşimin de aralarında bulunduğu çok sıkı bir arkadaş grubumuz vardı. Yoklama alınan derslerde benim adıma imza atıyorlardı. Asker dönüşünde saçlarım sıfırdı ve bıyıklarım da kesilmişti doğal olarak, 12 Eylül sonrası bir dönem olduğu için askere gittiğimi bilmeyen hocalar ve hatta öğrenciler gözaltına alınıp tekrar bırakıldığımı sanmışlardı. Ancak bir gün derste söz alıp da bayan öğretmene komutanım deyince kendimi ele verdim⦠Asker dönüşü sorunsuz bir şekilde sınıfımı da geçtim ve askerliği böylece aradan çıkarmış oldum. Üniversite 3. sınıfta bir muhasebe bürosunda ücret almadan öğrenme adına yarım gün çalışmaya başladım. Ardından akşamları İngilizce kursuna gitmeye başladım. 4. sınıfta çok iyi bir hocamız vardı, benim ve arkadaş grubumuzun bütün hayatını olumlu yönde etkileyen Mustafa Durmuş hocama bugün de müteşekkirim. Kendimizi her anlamda geliştirebilmemiz için eşim ve benim de içinde bulunduğumuz hocamızın eleştirilerinin doğruluğuna inanan 15-20 kişilik bir grup oluştu. Hocamız dünyamızı ve öğrenci profilimizi, havamızı değiştirdi. Benim ilk üç sene not ortalamam 55ken son sınıfta 90 oldu. Hocam sayesinde okulun en iyi öğrencilerinin başında yer aldım.
SİGORTACILIĞA HİÇ AKLIMDA YOKKEN BAŞLADIM
Bankacılığa nasıl başladınız?
Okuldan mezun olunca o zaman nişanlım olan eşim ile planlı ve programlı bir şekilde sınavlara hazırlandık ve teftiş sınavlarına girdik. O dönemde bir arkadaşım torpilin yoksa boşuna uğraşma, giremezsin dedi, ancak ben bu konuda moralimi bozmadım ve kararımdan vazgeçmedim. Bu sırada eşim Yapı Kredi Bankası Teftiş Kuruluna girdi. Ben de İzmirde o zaman Yaşar Holding ve Irwing Trusta ait Tütünbank Teftiş Kurulunda işe başladım. O yıllarda yabancı ortaklığı çok ama çok daha popülerdi. 90larda bankanın merkezi İstanbula taşındı. Bankada dört beş yıllık tecrübem varken kısa sürede Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı oldum. Sonra Başkan Vekilliği yaptım. Banka Müfettişliğinde görev süresi ortalama 5 yıldı, ben 10 yıl Teftişte görev yaptım. Bana yeni müfettişler yetiştirme misyonu verilmişti. Ben de bu konuda çok istekliydim, öğretmeyi çok seviyordum çünkü. Bankada hep kendi şirketimmiş gibi bir anlayışla 17 sene çalıştım, sonra liberal ekonomide 2001 yılında sert bir rüzgar esti ve yaklaşık 40 bin bankacı gibi ben de kendimi bankanın dışında buldum⦠Meğer banka benim değilmiş!⦠2003 yılında Türk Nippon Sigortada Genel Müdür Yardımcılığı unvanı ile sigortacılığa geçtim ve kısa sürede acentelerin büyük çoğunluğunu ziyaret ederek daha önce zedelenen ilişkilerin düzeltilmesini sağladım. Orada satış yönümün olduğunu da keşfetme fırsatı buldum. Sigortacılığa hiç aklımda yokken başladım ve 7-8 senedir sektördeyim. Ankara Sigortadaki işime 2006 Ocak ayında başladım. Geçirilen zor dönemler kişinin gelişimine büyük katkıda bulunuyor. Benim çok sevdiğim bir söz vardır. Her yer okuldur, herkes öğretmendir, herkes öğrencidir. Yani öğrenmenin yeri, zamanı ve sonu yoktur.
KAYMAKAM YA DA ÖĞRETMEN OLMAYI İSTERDİM
Çocukken ileride ne olmayı hayal ederdiniz?
Ben kaymakam olmak istiyordum ve olabilirdim de belki ama üniversiteye başladıktan sonra eğitimi çok sevdiğime karar verdim. Öğretmek her zaman hayatımda önemli bir yer aldı. Öğretirken de çok sabırlıyımdır. Şimdi de arkadaşlarım öğretme hevesimden zaman zaman hafif şikayetçi oluyorlar ama ben bunu çok seviyorum. Akademisyenliği de bu nedenle çok düşündüm, hatta okurken birçok öğrencinin okuldan atılacak kadar zorlandığı Finansal Yönetim dersini veren hocamızdan asistanlık teklifi de almıştım. Ancak hayatın gerçekleri daha ağır bastı, evlilik hazırlığı ve aile kurma planlarımız varken asistanlıkta ücretlerin düşük olacağını düşündüm ve açıkçası o zaman teftiş kurulu üyesi olmak daha cazip geldi. Bu da bir yol ayrımı oldu iş hayatımda. Yine de her zaman gerek bankacılıkta, gerek sigortacılıkta ve gerekse özel yaşamımda eğitimciliği ve öğrenmeyi ön planda tuttum.
KİŞİSEL GELİŞİM KİTAPLARINI DA SEVERİM ROMANLARI DA
Ne tür kitapları seversiniz?
Mesleki ve kişisel gelişim kitapları ile felsefe ve roman okumaktan keyif alıyorum. Çocuk eğitimi ve psikoloji ile ilgili de çok kitaplar okurum. Mesela Etkili Ana Baba serisini hatim ettim diyebilirim. Kitap okurken mutlaka bir ana fikir çıkarırım. Okurken önemli bölümlerin altını çizerim, yanlarına derecelerine göre yıldız koyarım, bazen özetini çıkarırım, beni çok etkileyen bölümleri mutlaka etrafımdakilerle paylaşırım. Örneğin Paulo Coelhonun Beşinci Dağ romanından çok etkilenmiştim. Büyüklerin çocuklardan öğreneceği üç önemli şey var diyor; çocuklar nedensiz yere mutlu olmasını çok iyi bilirler, hep bir amaçları vardır ve bu amaçlarını gerçekleştirmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar ve son olarak her zaman her ortamda mutlaka meşgul olacak bir şey bulurlar. Buradan pek çok kişinin ders alması gerektiğini düşünüyorum. Mutlaka bir başucu kitabım vardır. Yatmadan önce, uçaklarda, molalarda hep okumaya çalışırım. Müzikle de aram iyi sayılır, müzik evrensel bir dildir. Solfej çok anlamlıdır. Bağlama çalmayı öğrenmeye başladım ancak küçük kızımız Cansunun hayatımıza girmesi ile buna ara verdim. Yine de dinlediğim bir şarkıyı çıkaracak kadar çalabiliyorum. Bağlama çaldığım esnada evdekilerin durumunu tahmin edebilirsiniz, kulaklarını tıkıyorlarâ¦
Yazmayı düşündünüz mü hiç?
Bilgi ve birikimlerimi kitapta toplayarak paylaşmak isterim. Emeklilik dönemimde iki kitap yazmayı hedefliyorum. Keşke bunu şimdi yapabilsem ama vakit ayıramıyorum. Biri roman olmak üzere, mesleki bilgi birikimlerimle hayata dair birikimlerimi paylaştığım iki kitap yazmayı planlıyorum.
RAFTING YAPAMADIM İÇİMDE KALDI
Sporla aranız nasıl? Su ile aranızın iyi olduğunu söylediniz, su sporlarına ilginiz var mı?
Futbolu oynamayı ve de seyretmeyi çok seviyorum. Bu arada şirketimizde de arkadaşlarla zaman zaman hala futbol oynuyoruz. Ailece Galatasaray taraftarıyız. Yüzmeyi çok seviyorum ve düzenli yüzmeye çalışıyorum. Rafting yapmayı çok istedim ama fırsat bulamıyorum. Beraber büyüdüğümüz bir arkadaşım var, ona bir gün gel raftingi deneyelim dedim. Biz çocukken raftingin ilkel versiyonunu adını bilmeden asi Fıratta yapardık aslında. Arkadaşım geçenlerde Antalyadan resimlerini gönderdi rafting yaparken ve benim içim gitti. Belki bir gün ben de fırsat bulurum diye düşünüyorum. Yüksek tempolu yürüyüş yapmayı çok seviyorum. Özellikle Yıldız Parkında yürüyorum, gece 11de bile yürüyüşe çıktığım oluyor. Yürürken ya da spor yaparken günün bütün stresini üzerimden atıyorum.
Mutfağa girmeyi sever misiniz?
Klasik olacak ama çok iyi menemen yaparım. Yöresel bir yemeğimiz olan dövmeçi iyi yaparım. Bu yemek patlıcanla yapılıyor, patlıcan, domates ve biber dövülür ve yağ ile et sotelenir, sarımsaklıdır. Antep, Adana ve Mersin yöresinin yemeğidir. Babaganuş da denir. Tek başına yaşadığında yemek yapma özelliği daha fazla gelişiyor insanın. Ama mutfakta eşim çok marifetli olduğu için bana hemen hemen hiç iş düşmüyor.
HAYATTA EN ÇOK BABAMI KAYBETTİĞİMDE ÜZÜLDÜM
Ailem, ailemin sağlıklı olması ve işim hayatımda en önem verdiğim konular. Beni bugüne kadar en çok üzen olaysa babamı kaybetmem oldu. Biz her zaman iki arkadaş gibiydik, 14 sene önce kaybettim babamı. Ayrıca doğanın yok olması ve sel, deprem gibi doğal afetler beni çok olumsuz etkiler. Hayatta en çok kızdığım şey ise yalan söylenmesi ve bir kişinin öğrenmeye açık olmaması. Bir konuyu defalarca anlatmak zorunda olduğum zaman kızıyorum. Kişisel gelişimin yolu daha önce yapılan hataların tekrar etmemesidir. Buradaki tekrar, hem kişilerde hem de kurumlarda önemli maliyetler oluşturuyor. Bu nedenle öğrenen kişi ya da öğrenen organizasyonlar yaratmalıyız.
BENGİ ÇAĞIRAN: EŞİM SABIRLI, ÇALIŞKAN VE MÜKEMMELİYETÇİDİR
Üniversitede 10 kişilik bir arkadaş grubumuz vardı, onunla 3. sınıfta aramızda bir yakınlaşma başladı ve gruptan ayrı görüşmeye başladık. Planlı olmayı çok sever. Okul bittiğinde beraber hazırlandığımız banka giriş sınavlarında eşim benim de çalışma programımı yapardı, her güne bir konu koyardı ve bu programa mutlaka ikimiz de uyardık. Bu sınavlardan biri İzmirdeydi ve sınavdan önce İzmir Kordonda kahvaltı ettik. Sınav 9daydı ve biz tam zamanında bankanın bölge müdürlüğüne gittiğimizi düşünürken etrafta kimsenin olmadığını gördük. O gün saatler ileri alınmış ancak biz bunun farkında bile değildik ve sınav başlayalı 1 saat olmuştu. Biz durumu kabul ederek bu sınava girdik ancak bana sınav sorularını eksik vermişlerdi. Sonuçta eşim yazılı sınavı kazandı ama ikimiz de bu bankaya giremedik. Eşim her zaman çok çalışkandır, işine çok düşkündür, evlendiğimizde bile izin yapmadı ve hatta teftişte bulunması gerektiği için doğuma da gelememişti. Evliliğimiz süresince Tütünbankın merkezinin İstanbula taşınması sebebiyle 2 yıl İzmir İstanbul arası mekik dokudu. İzmire olan sevgimiz ve hayranlığımız nedeni ile direndik ve biz çocuklarla İzmirde yaşamaya devam ettik. Ancak sonra düzenimizi değiştirmek İstanbula gelmek zorunda kaldık. Eşim çocuklarıyla ilgili, onlara her fırsatta vakit ayıran evinde olmayı seven iyi bir aile babasıdır. Şu anda en büyük aşkı küçük kızımız Cansu. Diğer iki kızımızı da büyütürken her türlü sosyal aktiviteye bizzat kendisi götürür getirir, dersleri ile de aşırı derecede ilgilenirdi. Şimdi Cansu ile birebir ilgileniyor. İş dolayısıyla evden uzakta olduğunda da mutlaka takip eder kızlarının programlarını. Onların gelişimi ile yakından ilgilenir. O yüzden üçü de okullarında çok başarılılar.