CHP Atatürk'ü tehdit etti
Ünlü tarihçi Kemal Karpat, CHP'nin 1930'lu yıllarda Atatürk'ü tehdit ettiğini iddia etti
Tarihçi Kemal Karpat, Atatürk'ü övdü, CHP'yi sert bir dille eleştirdi. Milliyet gazetesinden Mehmet Gündem'e yaptığı açıklamalar Atatürk'ün partisi olmakla övünen ana muhalefet partisini çok kızdıracak.
Bugün Türkiye'nin daha büyük bir zenginliğe doğru yürüdüğünü belirten Karpat'a göre, eğer bu trend sürerse demokrasi kültürü oluşur. İşte o röportajdan bazı bölümler:
Otoriter bir lider var...
Otoriter, iradesini kabul ettiren bir lider var, ama Atatürk diktatör değildi. Onu bir Mussolini, Hitler, Franko ile asla ve asla karşılaştıramazsınız.
Atatürk iktidardayken sivilleşebildi mi?
Atatürk, devleti kuranken, yönetirken, liderlik yaparken bir asker olaşarak yaşamadı, sivildi. Onun çok yönlü bir şahsiyete sahipti. Askeri yöne de, askeri sahada kaldı.
CHP Atatürk’ü tehdit etti
Atatürk’ün partisi, CHP’nin altı okuna ne oldu?
Altı ok Atatürk’ten çıkmadı, 1931 kongresinden sonra formüle edildiler ve bugün için geçerliliği kalmadı.
CHP’yi Atatürk’e mal etmek ne kadar doğru?
Partinin kurucusu Atatürk, başına da o geçti. Ama sonra değişti...
Hatta CHP Genel Sekreteri Atatürk’ü tehdit bile ediyor...
Doğru. Recep Peker bunu yaptı. Dedi ki; “Parti, her şeyin üstündedir, emir veren ve yapan partidir.” Parti yoluyla mevki ve mülk sahibi olanlar o durumu muhafaza etmek istediler. Yani CHP Atatürk’ün partisi olmaktan çıktı, ideolojinin ve belli çevrelerin etkisinde kendine mahsus bir parti haline geldi. Bu sadece CHP’de değil, her yerde olur.
Atatürk’ün CHP’ye küstüğü bir dönem var mı?
Serbest Fırka’yı Fethi Okyar Atatürk’ün isteği üzerine kurdu. Bu ne anlama geliyor ki. CHP’nin kurucusu, başkanı Atatürk ne oldu ki yeni bir parti kurduruyor... Halk partisini frenlemek istedi. Çünkü, artık Atatürk CHP ile başa çıkamıyordu.
Sivilleşen toplum güçlüdür
Bugün siyaset topluma hesap verme duygusu ile hareket ediyor mu?
Bir dereceye kadar evet. “Güçlü devlet güçlü toplumu doğurur” algısı yanlıştır. Güçlü toplumu, sivilleşme yaratır. Bu da anlaşılmaya başlandı. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamak esastır. Türkiye bu noktaya ulaştı.
Toplumla siyaset arasında rasyonel bir ilişki kuruluyor.
Evet. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” dendiği gibi... İş önemlidir, adalet önemlidir, özgürlük önemlidir. Ekonomi önemlidir, zenginleşmek önemlidir. Bugün Türkiye’de ekonominin önemi nihayet anlaşıldı. Özal ile başladı, AK Parti ile çok daha yüksek bir noktaya çıktı. İki yüz seneden beri Türkiye, bugünkü refah ve gelişme seviyesine, hatta dünya gözünde hürmete hiç bu kadar nail olmamıştı. Ekonomi ile demokrasi arasında bağ kurmayı başaran Türkiye daha büyük bir zenginliğe doğru yürüyor. Eğer bu trend sürerse demokrasi kültürü oluşur.
Gezi, imajı bozdu
Amerika’dan Türkiye’deki bu değişim nasıl gözüküyor?
Son durum biraz karıştı. Gezi olayları fazla abartıldı, Türkiye alt üst oluyormuş gibi gösterildi. Suriye ve Mısırda Türkiye yalnız bırakıldı.
Batının ve BM’nin Türkiye’yi Suriye ve Mısır’da yalnız bırakmalarında iktidar üzerinden Türkiye’de İslami görünürlülük arttı, siyasal İslam yükseliyor, şeklinde bir bakış etkili olabilir mi?
Pek olmadı. Türkiye’de iktiranın din düşüncesi ile hareket ettiğini kabul etmek güçtür. Fakat milli çıkarların nerede daha iyi sağlanacağı, nasıl bir hareket tarzı takip ederek elde edilebileceği hususunda tereddütler oldu. Unutmayınız ki, herkes kendi menfaatleri üzerinden bakıyor. Bu arada Türkiye’nin gelişmesini istemeyenler için bir tenkit imkanı doğdu.
Kemalizm bugün de yaşıyor
Peki bugün Kemalizm yaşıyor mu?
Yaşıyor ama çok canlı değil. Çünkü Kemalizm’i, bugünün şartları ve ihtiyaçları ile bağdaştırarak görmek lazım.
Alon Liel, İsrailli bir diplomattı. Bir dönem Türkiye’de de çalıştı ve 2003’te “Erdoğanizm” diye bir kitap yazdı. Orada, Erdoğan’ın Kemalizmin ömrünü uzattığını söyledi.
Paralellik etkisi. Kemalizm’in ömrünün Tayyip Erdoğan ile uzadığı doğrudur.
Erdoğanizm kavramına ne diyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: elitlerin hatasına düşmedi. Halka yakın durdu, ortak kültür bağlarını muhafaza etti ve yeni tipte bir liderlik ortaya koydu. Bundan dolayı halk nazarında güçlü bir liderdir. Her şeye rağmen üç tane seçimi kazanabilmesi bunu göstermektedir. Artık bir Erdoğan realitesi vardır. Evet, çok da katkısı oldu ama unutmayalım ki demokrasi Erdoğan beyle başlamamış ve Erdoğan beyle de bitmeyecek.
Ak Parti siyaset olarak İslamcı değil
Amerika Türkiye arasında stratejik ortaklık sürüyor mu?
Şüphesiz. Kabul edelim ki, Türkiye bugünkü durumuna geniş çapta Batı ile olan münasebetleri sayesinde gelmiştir ve Türkiye bu durumun ancak Batı ile olan dostluğu sayesinde muhafaza edebilir. Bu dostluğun arkasında da Amerika vardır.
Burada zaman zaman, Batı’ da ve Amerika’da Erdoğan’ın gözden çıkarıldığı konuşuluyor.
Böyle bir şey olmaz. Avrupa gerçekçidir. Evet, aradı bir Erdoğan’ı tenkit ediyor ama hükümetin başında kim varsa onunla çalışır. Avrupa’da ve Amerika’da Erdoğan’ın gitmesini isteyen gruplar vardır fakat Erdoğan’ın Türkiye’de sağlam bir desteği olduğunu da unutmuyorlar. O destek sağlam kaldıkça adım atmazlar.
İktidar İslamcı değil
AK Parti’nin 11 yıllık iktidarında İslam, kültürel bir öğe olarak mı duruyor, siyasal bir kimlik olar mı?
İslam asırlardan beri bu toplumun dinidir. AK Parti yöneticileri birey olarak İslamı referans alabilirler ama siyaset olarak İslamcı değiller. Bakınız 40 senedir tartıştık ama artık laiklik tartışılmıyor. Ne İslamcılık ne de laiklik adına dayatma yok.