Çalışan emekliler 'sözleşmeye' dikkat!
Emekli olduktan sonra çalışan beyaz yakalılara iş sözleşmesi yerine danışmanlık gibi hizmet alım sözleşmesi imzalatılıyor... Bunun etkileri ne oluyor?
Emekli olduktan sonra işçi olarak çalışmaya devam edenlere ya hiç sözleşme imzalatılmıyor, ya da “iş sözleşmesi” yerine “hizmet alımı sözleşmesi” imzalatılıyor. Yargıtay’ın verdiği emsal kararlarda, hiçbir sözleşme imzalanmamış olsa bile düzenli sabit ücret ödendiğinin tespit edilmesi halinde o kişinin ücretli olarak çalıştığı kabul ediliyor ve kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğine hükmediliyor. Hileye başvuran işveren, geriye dönük olarak Sosyal Güvenlik Destek Primi’ni (SGDP) cezalı ödeme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Habertürk'ten Ahmet Kıvanç bir okurun sorusuna yanıt verdi ve konuyu açıkladı. İşte o soru ve yanıtı;
Bir kadın okurumuz, 2000 yılından beri çalışmakta olduğu işyerinde, o güne kadar hak kazandığı kıdem tazminatını alarak 2009 yılında emekli aylığı bağlattığını, ardından da her yıl “hizmet alımı sözleşmesi” imzalayarak aynı ücretle çalışmaya devam ettiğini belirtti.
ÖDEMEKTEN KAÇINILIYOR
Okurumuz, işverenin şimdi kendisini işten atması durumunda kıdem tazminatı alıp alamayacağını sordu. Emekli olduktan sonra çalışmaya devam eden kişileri çalıştıran işverenlerin bu tür yöntemlere yaygın olarak başvurdukları gözleniyor. Emekli işçiyle iş sözleşmesi yerine “danışmanlık” vs adlar altında “hizmet alımı” sözleşmesi imzalıyorlar.
İşverenler bu yöntemle iki yükümlülükten kurtulmayı amaçlıyor. İş sözleşmesi imzalamış olsa brüt ücretin yüzde 32’si oranında Sosyal Güvenlik Destek Primi ödemek zorunda olan işveren, hizmet alım sözleşmesi imzaladığı takdirde bu ödemeden kurtuluyor. Böylece, örneğin aylık brüt 2 bin lira ücreti olan işçi için her ay 640 lira tutarındaki SGDP’ni ödemiyor. İşçiye sadece net ücret ödüyor. İşveren bu yöntemle ihbar ve kıdem tazminatı ödemekten de kaçınıyor. İş sözleşmesi imzalamış olsa, iş akdini feshettiği anda tartışmasız ihbar ve kıdem tazminatı ödemek zorunda olan işveren, “Ben seninle iş sözleşmesi imzalamadım, hizmet alımı sözleşmesi imzaladım” diyerek ihbar ve kıdem tazminatı ödemiyor. Bazı çalışanlar mahkemeye başvurarak hakkını alıyor.
MÜHENDİS YARGITAY'DA KIDEM TAZMİNATINI ALDI
İşveren böyle bir durumda her ne kadar ihbar ve kıdem tazminatı ödemekten kaçınsa da dava açanlar, yargılama biraz uzun sürse de genellikle davayı kazanıyor. Bu konuda Yargıtay tarafından verilmiş emsal kararlar bulunuyor.
Örneğin, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 2014/17787 Esas ve 2015/8341 sayılı kararına konu dava Antalya 2. İş Mahkemesi’nde açıldı. Devlette çalıştıktan sonra emekli olan bir mühendis, yazılı bir iş sözleşmesi imzalamadan aylık sabit ücretle bir enerji şirketinde 2002 yılında çalışmaya başladığını belirtti. Bu şirkette 2012 yılına kadar çalıştıktan sonra işverenin haklı bir nedene dayanmadan iş akdini feshettiğini ifade eden mühendis, ihbar ve kıdem tazminatının ödenmesini istedi. Davalı şirket, yönetim kuruluna danışmanlık hizmeti veren davacı mühendisin iddia ettiği gibi sabit bir ücret sözleşmesi bulunmadığını, aralarında maktu bir ücret üzerinde anlaştıklarını, bu nedenle davanın reddini talep etti.
YENİDEN HESAPLAMA KARARI VERİLDİ
Yerel mahkeme, bilirkişi raporu doğrultusunda davacı mühendisin söz konusu işyerinde 2005-2011 yılları arasında çalıştığını, bu sürelere ilişkin kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğine hükmetti. Dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, davacı mühendisin, çalıştığı şirket adına başka şirketlerle yapılan görüşmelerde temsilci olarak görev aldığına dair belgeleri delil kabul etti. Yargıtay bu delillerden hareketle 2002-2012 yılları arasında çalıştığı dikkate alınarak alacaklarının yeniden hesaplanması gerektiğine karar verdi.
İŞVERENİ GERİYE DÖNÜK PRİM YÜKÜ BEKLİYOR
Yargıtay’ın verdiği bu kararın ardından işveren açısından kıdem tazminatı ödemesinin yanı sıra ikinci bir risk ortaya çıkıyor. Eğer Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bu karar üzerine re'sen harekete geçerse veya bir şikâyet olursa işveren söz konusu dönemler için ödemesi gereken Sosyal Güvenlik Destek Primi’ni cezalı olarak ödemek durumunda kalabilir. Bu da işvereni çok ağır bir yük altında bırakabilir. Örneğin brüt 2 bin lira ücreti bulunan 10 yıl çalışmış bir işçi için 20 bin lira kıdem tazminatından kaçınan işverenin, yıllık 7 bin 680 TL, 10 yıllık süreye karşılık da 76 bin 800 TL dolayında prim ödemesi gerekebilir.